Tarih: 28 Nisan 2019
Yazan Rafet ULUTÜRK
Konu: GERB. AP(Avrupa Parlamento) seçimleri. İki adım ileri bir adım geri.
1990’da BKP kapandı yerine BSP geldi, yani tabela değişti. Çok sevilen BKP için göz yaşı döken olmadı. Marks, Engels ve Lenin’in eserleri üzerinde veda yemini de etmediler. 475 binlik bir iktidar partisinin dağılması dev bir kara yılanın inine girmesini hatırlattı.
Arkada kalan kara bir korkuydu.
“Dağılanların partiye bir telefondan yak” olduğunu bilmeyen yoktu.
Totaliter komünist dönemden süzülen korku 1990’lı yıllarda dibe çöktü. Dağıldı. Birbirini tutmayan kişiler de yaşadı. Geçmişlerinden hesap sorulmasını diken üstünde bekleyenler korkuyla yaşamaya alışırken, merkez sağda Demokratik Güçler Birliği (SDS) belirdi. Ortada kalanlar 10 yıl bu körfezde kaldı.
2001’de Bulgaristan değişti.
1948’de Bulgaristan’dan kovulan ama 50 yıl yurt dışında kalmazdan önce, yaşının küçük olduğundan dolayı naibleri tarafından imzalanan binlerce idam cezası, 25 000 yargısız infaz ve toplama kamplarında kalanların ruhuyla yüzleşmekten korkmadan İkinci Simeon Saks Koburgetski kaçtığı Bulgaristan’a geri döndü.
O güne kadar adalet davamızın yıkılmaz kalesi bilinen Hak ve Özgürlükler Hareketi, HÖH Genel Başkanı Ahmet Doğan, adının tarihe katranla yazılmasını kabul etti. XX. Yüzyılda Bulgaristan’da yaşayan Türklere ve diğer azınlıklara karşı işlenen mezalimi, zulmü, haksızlık ve kıyımı Pandora Kutusuna ebediyen kapadı ve suçlu ve katillerden hesap sorulmayacağını ilan etti. Tabi bunu yapması için Moskovayı ardına alması gerekirdi ve aldı. Zaten tüm yolunu Moskof aydınlatıyor o sadece yürüyordu…
Komunist dönemde suçlular rahatladı;
Komünist zulmü, baskıyı, terörü uygulayanlar, toplu cinayetleri bizzat işleyenler, sokakta, gösteri ve mitinglerde Türkleri kurşunlayanlar, 360 bin yurttaşımızı zorla sınır dışı edenler, toplama kampı, hapishane ve tutuk evi sopacıları,yani SDS körfezinde nefes alanların hepsi rahat nefes aldı ve başlarını sudan çıkardılar. Tehlike aşılmıştı.
Komünizm yıllarında diktatör Todor Jivkov’un yakın koruması olan; 1989 yazını donanımlı bir itfaiye birliği ile Deliorman’da geçiren; II.Simeon’un önce koruması, ardından başbakan olmasıyla İç İşleri Bakanlığında en yüksek makam olan Genel Sekreter koltuğuna oturan Boyko Borisov, dip torttusunu uyandırdı.
Boyko Borisov GERB’i kurdu
3 Aralık 2006’da Bulgaristan’ın Avrupalı Gelişimi İçin Vatandaşları, GERB partisini tescil edildi. Uzun bir merdivenin birinci basamağı olan, aynı isimle birkaç yıl önce bir STK olarak kurulan bu güç ikinci basamağa yani politik sahneye yükselmişti.
İlk üç yıl parti başkanı görevini Tsvetan Tsvetanov yürüttü.
O, 1987’de İç İşleri Bakanlığına alınmış deneyimli bir (Albay) Baş Komiserdi. Partinin gerçek başkanı ise Boyko Borisov’tu. Yıllarca baş kaldıramayanlar korkudan uyanmıştı. Ts. Tsvetanov’un GERB başkanlığını Boyko Borisov’a devrettiği konferansa BULTÜRK olarak davetliydik ve bizzat bir ekip ile birlikte katılım sağladık. 10 kişilik bir heyetle birlikte katıldık. Sofya ARENA kapalı spor salonuna 14 bin kişi toplanmıştı. Borisov “mantolama” ve “yol yapım işlerine” öncelik vereceklerini bildirdi. ”Hesap sorulursa” korkusuyla titreyenlerin mantolonup çehre değiştirmeye ihtiyacı vardı. Salondakilerin daha fazlası “gelmem telefonuna bakar” diyenlerin evlatları ve yakınlarıydı.
Kuruluşundan altı ay sonra GERB seçime girdi.
Avrupa Parlamentosu (AP) seçimleri katıldığı ilk seçim oldu. % 22 oy alarak, Brüksel’e 5 milletvekili gönderdi. İlk atılımda birinci parti oldu.
13 yıl önce bu zaferi sürpriz olan GERB 26 Mayıs 2019 seçimlerinde birinci parti konumunu koruyabilmek için 6-7 milletvekili çıkarmak zorundadır. 26 Mayısta bu başarıyı elde edemediği takdirde 2019 GERB için yükseliş basamaklarının sonu siyasi merdivenlerinden aşağıya iniş başlayabilir. (Birden mi yoksa yavaş yavaş mı o belli değil)
2009’da ilk parlamento seçimlerine Borisov liderliğinde katıldı. Yolsuzlukla mücadeleyi, yargı reformunu ve Avrupa-Atlantik kurumlarıyla bütünleşmenin hızlandırılmaya hedef göstermişti.
GERB, o 2009’da gergin siyasi atmosferinde toplum tarafından adeta bir kurtarıcı olarak görüldü. Oyların yaklaşık % 40’ını, 240 sandalyeli Sofya meclisinde 117 sandalye elde etti.
Aynı yılın Nisan ayında yapılan AP seçiminde % 24 oy alarak yine 5 milletvekillini AB’ye Brüksel’e delege olarak gönderebildi.
GERB birinci hükumetini merkez sağdaki Mavi Koalisyon ve Düzen, Hukuk ve Adalet Partisi (RZS) ile meclis dışından “Saldırı” (Ataka) partisinin desteğini alarak, azınlık hükumeti olarak kurdu.
Son 10 yılda yapılan yerel, genel ve AP seçimlerinin hepsini GERB kazandı. Kendisinden hesap tutulamayacak duruma geldi.
Ne var ki, 2014 ve 2017 erken seçimlerinde de olmak üzere, hiç bir dönem mecliste saf çoğunluk sağlayamadı. Ortaklık kurduğu partilerin suyunu aldı, hepsini çöpe attı. Hepsinin belini kırıp çöpe attı. Bunlardan biri 10 yıl körfezine sığındığı SDS’den dönüşen Reformcu Blok (RB) kurucularından Güçlü Bulgaristan İçin Demokratlar, DSB partileridir.
Bu süreçte anlayabildiğim ve anlayamadığım sorular var.
GERB kuruluş tezinde yolsuzlukla, organize suçlarla ve terörle mücadele vardı.
GERB iktidarı üçlü koalisyondan devraldı. BSP Başkanı Sergey Stanişev Başbakanlığındaki hükumet HÖH görev süresinde ve NDSV’nin de katıldığı 3 partili bir ortaklıktı. (BSP, HÖH ve NDSV) Ülkede yolsuzluk ve organize suçlar, şiddeti esiyordu. 1944’ten önce dağa çıkan partizanların torunları pastadan pay istiyordu. Birçok bankacı, iş adamı ve siyasetçi öldürüldü. Yolsuzluklar yüzünden Avrupa Birliği (AB) fonları kesmişti.
Başta halkın korkusu, bu nedenler, 2009’da GERB’in seçim kazanmasına yeterli olur veya olmaya bilirdi.
Şöyle iş adamları kaçırılıyor, fidye isteyenler parmak, kulak kesip kaçırılanların yakınlarına gönderiyor. Milyonları istiyorlardı. Mağdurlar 2 metre uzun 1 metre geniş derin mezar kuyularda aylarca tutuldu. Yayılan yeni korku, hayat hakkını doldurduğunu sandığımız karayılan korkusundan daha büyüktü. Ülkeden kaçışlar başladı. Yatırımcılar bizden buz gibi soğudu. Yaz aylarında geçen Türk aileler güzergah değiştirdi. Bu olayların 2009 seçimlerini çok etkilediğini gördüm. Beni düşündüren bir şey daha vardı:
“Anneme reklamcı olduğumu söylemeyin… O beni bir genelevde piyanist biliyor!” sözleriyle ünlü “Vaktın Birinde Seçimler Varmış” kitabını o zaman okumuştum. Yazarı Jak Segela (Jacque Seguela) 1934 Fransa doğumlu, hala yaşıyor. Bu yazar, ömür boyu politik liderlere seçim kazandırmış. 1981 -1988 yıllarında Fransa Cumhurbaşkanı Fransoa Miteran’ın (François Mitterrand) başarı sırrı kütüğü oymuş.
Bulgaristan’a da uğramış. 10 Haziran 1990 seçimlerinde SDS’ nin, ardından Cumhurbaşkanlığı seçiminde Jelyü Jelev’in kulisindeymiş. O zaman, 1.2 milyon kişiyi coşturan “Zaman Bizimdir!” sloganı onun.
2001 yılında “Bulgaristan Koalisyonu” ile sosyalist partiyi politik sahneye geri taşırken, İkinci Simeon Sakskoburgotski’nin patlattığı “760 günde bütün sorunlarınızı çözeceğim!” balonu da Segela’nınmış.
Sivri zekalı J. Segela’nın kitabından “Dayanışma” sendikası lideri elektrikçi Lech Walesa’yı halka mal eden bir alıntıyı sizin için seçtim:
“N şehrinde “Dayanışma” mitingi başlamak üzereydi. Sendika lideri Walesa kürsüye çıkarken, ismi kalabalığın üzerinde dalgalanıyordu. Walesa ikinci cümlesini söylerken hoporlörler sustu. Gdansklı elektik teknisyeni moralini bozmadı. ‘Tornovida’ rica etti. Arızayı hemen giderdi ve sözüne şöyle devam etti: “Bu devlette ne kadar iş varsa, hepsine el atmam gerek!” Espri tuttu. Alkış tufanı koptu!”
2009’dan 2019’a Bulgaristan’da bütün seçimleri kazanan, akşam söylediğini sabah bozan Başkan Boyko Borisov’un sırını henüz çözebilmiş değiliz. Ekim Devrimi lideri Lenin’in “iki ileri bir geri” taktiğini uyguluyor, son zamanda izlenimi uyanıyor. Suçlu bulduklarını önce işten atıyor, askıya alıyor vs bekletiyor ve sonra geri alıyor. Sanki iktidar sofrasına yeni birini almak yasak…
Önceliklerim “medeni hak ve özgürlükler, Avrupalılaşma, fırsat eşitliği ve refah” diyen GERB 10 yıldan beri Bulgaristan’da elle tutulur bir ilerleme kaydetmedi.
“Medeni hak ve özgürlükler” konusunda çok kültürlü düzene geçilemedi. Etnik azınlıkların kolektif hakları tanınmadı. İnsan hakları ve özellikle azınlık hakları ayaklar altındadır. Çingene “gettolarında” kış ortasında ev yıkımı, yalın ayak çocukların karda kışta sokağa atılması toplumu sarsmıştır. Okullarda ve iş yerlerinde ırkçılık devam ediyor. Nüfusun %50’si cahil ve % 80’ni debil durumda vs.
“Avrupalılaşma” Bulgaristan’da yanlış anlaşıldı. 1989’dan sonra Avrupa hak, hukuk, sosyal ve ekonomik koşullarının memleketimize geleceğine inananlar aldatıldılar.
Avrupa kültürünü öğrenemedik.
Avrupalıların turist olarak ülkemizi ziyaretleri bizdeki eğitim, öğretim, ahlak ve kültür durumunu değiştirmedi. Hiç bir şey olmayacağını anlayan gençler gurbetçiliği seçti. Genç aileler de yüksek sosyal yardım ve çocuk parası için Avrupa metropollerini boyladılar. Kış Bulgaristan’da bahar, yaz ve güz Avrupa kır işlerinde çalışmak artık moda oldu.
“Fırsat eşitliği” Avrupalılarla Bulgar vatandaşlarının fırsat eşitliğinden söz edilemez. Eğitim, bilgi, uzmanlaşma ve beceri düzeyi tamamen farklıdır.
1990-2000 yılları arasından Batı ülkelerine giden opera sanatçılarımızın bulaşıkçı olarak çalıştığını herkes öğrenmiş durumda.
280 bin ton tütün üretilen Bulgaristan’a 30 bin ton üretim kotası ayrılınca köylerimiz boşaldı ve İspanya, Almanya, Hollanda ve Portekiz pek çok aileye yeni vatan oldu. AB Bulgar tarımını dirilt(e)medi. Bulgaristan’da Hayvancılık ve teknik ürün üretimi ölümcül yaralar aldı.
“Refah”, 2007 istatistiklerine göre, Bulgaristan AB ülkeleri arasında en fakir, en yoksul, en yetersiz, aileleri parçalanmış, asgari ücreti ve emekli maaşı en düşük, genç işsiz sayısı çok yüksek bir ülkeydi. GERB partisi son 10 yılda bu durumu değiştiremedi. Bu gün de AB ülkeleri arasından en yoksul olan biziz. Ülke nüfusunun % 40’tan fazlasını oluşturan azınlıklardan hiç birinin kendi okulu, kültür evi, sanat merkezi vs yoktur. Üstelik alt yapı, ana yol ve sözde iki yönlü yollar yapılacak bahanesiyle Avrupa’da en düşük olan emekli maaşlarına ek olarak ödenen sosyal yardımlar da 4 yıl boyunca kesildi. Ne var ki yollar yapılmadı, tüneller açılamadı, köprüler yapılmadı.
GERP partisi nüfusun % 83-85’ini yoksulluk çizgisi altında yaşamaya zorlarken, 5 bin kişilik zengin bir zümre ve mali fırsatları ellinde toplayan 200 zangin aileden oluşan bir toplum yapısı oluşmuştur.
3 milyon vatandaşın Türkiye ve AB’de çalıştığı ve yaşadığı bir ortamda, posta ile veya İnternet üzerinden oy kullanma hakkı tanımadı. Birçok Batı ülkesinde Büyük Elçilik, Konsolosluk ve Ticaret ve Kültür merkezleri dışında seçim bürosu açılmasına da olanak tanınmadı. İşte bu nedenle insan haklarına saygıdan, hukukun üstünlüğünden, eşitlikten ve eşit imkandan vs söz bile edilemez. Bu gün Bulgaristan’da nüfusun yarısı anadilini konuşamaz durumdayken inkişaftan ve refahtan söz etmek yanlış olmaz mı.
YOLSUZLUKLARLA MÜCADELE Komitesi kurdu.
Netice, 2019’un başından beri ortaya çıkan gerçekler eskiden 1 çalanın şimdi 100 çaldığını gün ışığına çıkardı. Avrupa’dan gelen 24 milyar Euro’nun kayıplara karışması herkesi etkiledi.
Hükumet katlarında “haraç sistemi” işlediği “daire, villa, konak, şato, saray” dalavere ve dolapları döndüğünü herkes öğrendi.
Bu açıklamaların AP seçimleri arifesinde bilinçli olarak yapıldığına artık kimse inanmıyor, çünkü nereye baksan kokuşmuş. Ruşvetçilik babalarıyla ilgili “iki ileri bir geri” usulünün uygulanması, ülkemizde siyasi havayı değiştirdi. Yapılan kalitesiz yollardan biri olan “Svoge Kavşağında” 20 kişinin birden ölümü, 3 bakanın istifasına neden olurken, Borisov hepsini işe tekrar geri aldı. “Daire” hırsızlarının lüks konutları hepsinin elinde.
2015’te onaylanan Yolsuzluklarla Mücadele Stratejisi de sonuç vermedi. Bu gidişle “seçim şampiyonluğunu” elinden kaçıracak gibi.
Bu arada, BTK bankasından 7.2 milyar leva çalınması, küflenmelerini beklemek için Rusya’ya nükleer reaktörler yaptırılması ve benzer derinliğine henüz inilemeyen dolaplar da yolsuzlukla mücadelenin GERB felsefesinden uzak olduğunu herkese göstermiş oldu.
GERB partisi Yargı Reformu yapmayı üstlenmişti.
Bunu da yapamadı. Normal Hukuk fakültelerini kapattı. Polis Akademilerinde hukuk okuttu ve yargıçları değiştirdi. Hem polis hem de yargıç olarak yemin edenler Bulgaristan’da sistemi kilitledi.
Her yıl 2 daire alan yargıçların resimleri basına düştü. Bulgaristan’da 25 yıl sonuçlanmayan davalar var. “Belene” mağdurlarının açtığı davalardan hiçbirinden sonuç alınmadı. Adalet yedi kat yerin dibine gömüldü.
Avrupa ve Atlantik kurumlarıyla bütünleşmeyi hızlandırma programına gelince, önce Bulgaristan’ın Rusya’nın güçlü gölgesi ve durdurucu ve gemleyici baskısı altında bulunduğunu itiraf etmek gerekir.
Son yılda Bulgaristan hiçbir büyük AB projesi gerçekleştirememiştır. Rusya projelerinin hepsi de yarım kalmıştır. Davalar devam etmektedir. Günümüzde Bulgaristan AB’nin hiçbir jeopolitik projesi içinde yer alabilecek durumda bulunmuyor.
Batı Balkanlar ve Makedonya’nın NATO ve AB üyeliği projesi de yerinde sayıyor. Demografik sorun, sosyal ve ekonomik durgunluk, yüksek işsizlik, etnik sorunlar, Romanların durumu, göçmen akımı tehlikesi ve daha birçok endişe uyandıran sorun ortadadır.
Bulgar basınında “seçim tuzağı” olarak açıklanan yolsuzluklar suskunlarda bile sert eleştiri uyandırıyor. Yolsuzluk yapanların çalıp çırpılanın cezasız kalması tepki uyandırıyor. Kitle artık adalete uyanıyor.
Totalitarizm döneminde işledikleri suçların hesabını vermekten korkanları için 1990’dan sonra saman dumanı içinde yada değim yerindeyse yüzen buzdağının altında kalmayı tercih eden ve ancak 10 yıl sonra başını dumandan veya sudan çıkarıp bakınmaya başlayanların plansız programsız partisi olan GERB zamanının dolduğunu fakt etti. Bakanlık ve kurumlardan 15 yüksek memurun askıya alınması buna kanıttır. Herken 2 ileri 1 geri taktiğinin nasıl ve neyle değişeceğini bekliyor.
“Trend” sosyojik araştırma ajansı bugün – seçimlere 1 ay kala – anket sonuçlarını yayınladı.
GERB partisinin reytingi % 33,6’dan % 30,5’e düşmüş.
Sosyal medya “GER artık birinci siyasi güç değil” haberini yayınlamaya başladı bile. Karayılan deliğinden çıkar mı acaba, yoksa yaşlı partililerin telefonları kapanmış olabilir mi?! Bu da yeni konumuz olsun.
Bu konumuz 26 Mayısa kadar devam edecek ve GERB siyaseti tüm yönleriyle ele alınacaktır.
Okuyun ve okutun.
Okudunuzu da dostlarla paylaşın.
Okuduğunuz ve paylaştığınız için Teşekkür ederim.