Nedim BİRİNCİ
Tarih: 10 Ocak 2017
Konu: Eğilimin değişmesi toplumsal istek midir?
Kış bastı. Kalkmıyor. Yollar kapandı. Açılamıyor. Güneş saklandı. Yüzünü göstermiyor.
Yanlış olduğunu düşünenleriniz olabilir, fakat sanki doğal süreçlerle, sosyal süreçlerin arası açılmış ve Bulgaristan hava durumuna rağmen, genel erken seçime gitmek zorundadır. Muhtemel tarihi 26 Mart 2017 olarak gösterilen bu seçimlerin çok önemli olduğu veya olacağı da sanki odun atılmadan patlamayan ve kendiliğinden sönen kış ateşine benzer bir süreç yaşıyor. Gazeteler “seçim” “seçim” demez oldu. Siyasetçiler de TV stüdyolarına toplanıp “şöyle olacak, böyle olacak” demez oldular.
Tabi, siz sayın okuyucum, “üst akıl düşünürken, küçükler susar”, demekte haklı olabilirsiniz. Gerçekten etraf karşı, havada yağmur bulutu yokken, rahmet düşmesini beklemek yanlış olur.
Bir takım hesaplar yapıldığı, siyaset yoluna düşmüş bazı taşların kaldırılıp yol kenarına çekilmek istendiği ortadadır. Şu dönem bunlara taş demeyelim de, yolları yani siyasi iletişimi kesilmesine neden olan, kar tipileri deyelim.
Böyle bir olay olara, Bulgar gizli polisinde 1967’de kurulan ve totalitarizm döneminde siyasi polis rolü gören, VI. Şube Şefi – (gestapo unvanıyla ünlü) Albay Dimitır İvanov’un “Altın Yüzyıl” ödülüyle ödüllendirilmesi yeni eğilime doğru atılan bir önemli adımdı. Olay şöyle ki, Albay İvanov, emekli maaşını almış, totalitarizm zamanında inşa ettirdiği özel konağına çekilmiş, Vitoş Dağı güzelliğini hayranlıkla izlerken uyuklayan ve ardından şekerlemeye geçen biri değildir. O son 27 yılı kapsayan sözde “Geçiş Döneminde” Bulgar siyasetinin Rusçu, sol totaliter kanadın kolon ve direklerinden biriydi. Ve olabilir ya, onun gibi birkaç totaliter kolon kaysaydı, zulüm dönemi tarih çukuruna düşer ve gömülürdü.
O önce, komünist totaliter düzenin yeniden cilalanması ve yaşatılması işine başladı. O zaman Moskova’nın “üst aklı” ve finansal destekleriyle kurulan, “Multigrup” Genel Başkan Yardımcısı görevini üstlendi. 1989’dan sonra ayakta kalan ve çalışmalarına devam eden bütün sanayi tesislerinin “giriş ve çıkışına” yerleştiler ve hammaddeleri pahalı satıp hazır ürünleri de bedavadan ucuza alıp çok pahalıya satarak hem “Multigrbu” devleştirdiler, hem işletmeleri çökerttiler ve hurdaya çıkarıp sattılar. Bu paralarla Albay İvanov sosyalist partinin basın yayın işlerini üstlendi, birkaç gazeteyi ayakta tuttu, önce yazılan post-komünist yazı ve yorumları ballandıra ballandıra yenir yutulur bir ideoloji haline getirdi. Sonuna Bulgaristan NATO ve AB üyesi olsa da “nüfusun beşte dördü Rusçudur”, talebiniz nedir? diyebildi. Halen Burgaz ve Varna sayfiyelerinde yüzlerce Rusya Federasyonu bayrağı dalgalanıyor, görmüyormusunuz? Baksanıza? Biz gerçekleri reddedemeyiz demeye hazırlanıyor. Ve bu arada Bulgar istihbaratına kadro yetiştiren “Kütüphaneci Enstitüsü” (Bıblıotakarskı İnstitut) kurdu ve Rektör yardımcısı, Doktor, Doçent, Profesör oldu. Nihayet 2016 Kasımında başka bir totaliter koruma ve demokrasi Orgenerali olan Boyko Borisov II. Hükümeti kızağa çekilirken, Albay Dimitır İvanov, başka bir “Multigrup” yavrusu olan Kültür Bakanı Vejdi Raşidov tarafından “Altın Yüzyıl” ödülüyle ödüllendirildi. Bakan Raşidov kendini hep bir Türk olarak, komünizm kurbanlarından biri olarak tanıtmaktan ve göstermekten vazgeçmedi. Bu konuda kitap da yazdı. Aynı zamanda eğer totaliter – komünist rejim bir engerek yılanlıysa onun ağzından ve onun en büyük yavrularından biri olan “Multigrup” elinden altın paracık almaktan vazgeçmedi. Önce 1987’de aydınlarımız “Belene” kampında kan kusarken, hapishaneler tıklım tıklımken, o Parist’e Avrupa Altın Sanat Ödülüyle ödüllendiriliyordu. Ama “adam bir heykeltıraş, ne olmuş yani, bizden biri de bir altın ödül alsın, hak etmiş almış” diyebilirsiniz. Haklısının, biz de övünüyoruz, seviniyoruz. Ama Bulgaristan Müslüman Türklerine toptan kan kusturulurken, aralarından birinin seçilip, altın tepside, gümüş kaşıkla beslenmesine ne dersiniz? Aslında konumuz V. Raşidov değildir. O “üst aklın” emirlerini yerine getiren bir piyondur. Dimitır İvanov’a “Altın Yüzyıl” ödülünü vermekle o, dosdoğruyu öğrenmek isterseniz, “Multigrup” Başkan Yardımcısı D. İvanov’un imzasıyla aldığı paralara, 20 yıl sonra da olsa, teşekkür etti.
20 yıl önce “paralar güvenilir adamlara dağıtılırken” ve komünist zihniyet geçiş döneminde işe yarayacak “uyuyan kişi ve hücrelerini” oluşturup yemlerken, tam da bugün 19 Ocak 1997’de Sofya’da Meclis Binası ateşe verilmişti. Demokratik gençliğin devrim kıvılcımlarıyla alevlenen meclis, ülkeye gerçek demokrasi getirmek, “Multigrup” gibi Moskof soygun tröstlerini gömmek, totalitarizmi aynı ateşte yakarak külünü savurmak için çatır çatır yanıyordu.
Sonra ne mi oldu?
Sonra mı ne oldu bizim demokrasi atılımı suyunu çekti.
Nasıl mı oldu?
Yolların yürümekle aşındırılamayacağını, meclisin ve BKP Merkez Komitesi binalarının ateşe verilmesiyle hiçbir şeyin değiştirilemeyeceğini sanki kavradılar, ya da onların kitle psikolojisine, olabilir ya bilincine “burada bir şey olmaz, demokraside yaşamak istiyorsanız, Batıya gidin, kapı açık, doya doya demokrasi için!” dediler. Düşünebiliyor musunuz. 1990–2000 yılları arasında Bulgaristan’da yüksek öğrenim gören gençlerden % 80’ni Almanya’yı, Avustralya’yı, Amerika’yı, Kanada’yı, Yeni Zelanda’yı boyladılar. Gidenlerin toptan sayısı 3 milyon kişidir ki, bunlar 1970’li ve 1980’li yılların çocukları ve 1990’lı yılların delikanlılarıydı. Tam o dönemde bize de “Türk gibi yaşamak isterseniz işte Türkiye” demediler mi? Bu bir kovmaydı. Ülkeyi düşünenlerden arıtma süreciydi. Türklerle birlikte Bulgarlar da kovuluyordu.
Bilmiyorum hatırlayabilecek misiniz, o zaman, Bulgar yazar Georgi Markov, Londra’da BBS radyosunda “Uzaktan röportajlar” okuyordu. Haftada bir okuduğu yazıların ortak bir adı vardı: “TAHAMMÜLSÜZLÜK” ve bu yazılarındaki ülkemizdeki tahammülsüzlüğü anlatıyordu. “Komünizmle demokrasi birbirini boğazlamışlar, ikisinden birisi yenik düşecek, ama hangisi? Diye soruyordu.
O gün bu gün üzerinden 20 yıl geçti. Onlardan hiç biri artık “genç” değil ve kalplerindeki kıvılcımlar söndü dönecek, geri dönseler bile ellerinde birer ikişer tonun, “dede, dede” deyip onları rahat bırakmıyor. Emellerinde “Vitoş Dağına bakan” bir köşke yerleşmek ve ikindi şekerlemesi yapmak var.
Ama sorunun özü şudur: Albay Dimitır İvanov’un 1966 – 1990 yılları arasında binlerce suç işleyen, yalnızca 1984–1989 yılları arasında 39 kardeşimizi kurşunlayarak öldüren, binlercemizi hapishanelerde çürüten sistemin en sorumlu subaylarından biri olarak ne zaman halk mahkemesinde yargılanacak? Sorun budur. Paçayı sıvayan komünist rejimin katil “DS” subayları, Merkez Komitesi üyeleri, gardiyan ve savcılar sanki “Altın Yüzyıl” ödülüyle ödüllendirilmekle, ödülü Kültür Bakanı Türk Vejdi Raşidov’un elinden almakla 1900 – 2000 arası tüm yıllar için yani Büyük Bir ASRIN TÜM SUÇLARI için aklandılar. Bu sembolik ve çok anlamlı bir ödüllendirmeydi. Artık Bakan koltuğundan çekilebilir ve Bulgaristan Türkleri ve demokratik Bulgar aydınları arasında yüzüne bakacak kimseler kalmadığı için, İsviçre’ye – Alp Dağlarına oğlunun dağa-evi otelinde “ikindi şekerlemesine” çekilebilir.
Fakat bazen insan bir şeye tam niyetlendiği zaman, bir kösteklenme oluyor. 9 Ocak 2017’de Sofya’da böyle bir olay yaşandı. Artık taş-kafa-hain-polis eğitiminde büyük başarılara imza atan Albay D. İvanov’un akıl ürünü olan “Kütüphaneciler Enstitüsü” yine “üst aklın” işaretiyle, 1966 – 1990 yılları arasında ünlenmiş bir şair olan, fakat şiirlerinin komünist kazanda kaynatılmasına ve Türk düşmanlığı dikenleriyle süslemekten kaçınan ünlü yaratıcı Tsvetan Tsanev’e de bir “Altın Yüzyıl” ödülü verelim ve terazi dengelensin, haberi çıktı.
Şair Tsanev, bir “DS” katiline verilen bir ödülü ben “almam” dedi. Raşidov’a bu “işi de bitir ve nereye gidersen git” demişlerdi. Bakan da, “ucunda paracık olsaydı, mutlaka alırdın, daha önce nasıl alıyordun!” deyince dananın kuyruğu birden koptu. Tsanev, “Albay Dimitır İvanov’a verilen ödülü benim de almam, katilleri haklı çıkarmam ve komünist suçluları bayrama davet etmem olur” deyince, kamuoyu yeniden kaynadı.
Olayın siyasi yanı:
1997’de meclisin yakılmasından sonra Bulgar toplumu demokrasi taraftarlarından arındırıldı. O zaman ülke baştanbaşa mavi bayraklarla süsleniyordu. Bugünkü Demokratik Güçler Birliği (CDC) partisinin beş buçuk üyesi var.
Son 20 yılda toplum sindirilip korkutuldu.
En büyük hainler zırhlı araçlarla devlet koruması altına alındı. Bunların başında “Multigrup” kodamanlarından Ahmet Doğan gelir. “Multigrup” Başkanı İliya Pavlov öldürüldü. Sistem dağıtıldı. Fakat en güvenilir adamları o zihniyeti, toplumu çökertip külünden yeniden dirilme zihniyetini yaşattı ve bugüne taşıdılar.
13 Kasım 2017’de Rusçu General Rumen Radev’in Cumhurbaşkanı seçilmesiyle yeni kapı açıldı. Yeni yol oldukça dar. Bu dar yolda Bulgaristan Sosyalist Partisi (BSP) ile Bulgarların Avrupa Vatandaşları Partisi (GERB) yan yana yürümek zorundadır.
Zaten ikisi de aynı yılanın iki yumurtasından çıkan iki yavrusu değil mi?
Bu işi yaparken aydınlara düşen rol çok büyüktür. Onlar, bugün de, birbirinin yüzüne bakamayacak durumdaysalar, o zaman yeni parçalanmalar beklemeliyiz…
Noktaladım.