Sevilcan YÜCE
Konu: Büyük şiirlerin ozanı halktır.
Eski yıldan ayrılmak istemeyen mutlular var aramızda,
Yeni yılın karı buzlu gelişinden korkan ödlekler de,
Çocuk çığlıkları ve vefa yüklü günleri bekleyenler de,
Ne güzel bir çiçek olmak, açmak için toprağı delmek de,
Dünyayı koklamak ve güneşi öpüp yok olmak da.
Gitme demiyorum, gelen yeni yıl,
Ne gençliğe
Ne de yaşlılığa
Solma demiyorum, bekle yeni yıl,
Bize gelen goncalara
Açmış en güzel çiçeklere
Gökten inen sevgi yağmurunda
Yeni yıl geliyor.
Damlaları kutlu olsun hepimize,
Ne güzel selam aldık gönderenden
Biz Bulgaristan Türkleri sözlü ve yazılı edebiyatı olan bir halk topluluğuyuz. Birçok halk açamayan goncalar gibi, bu yüksek gurura erişememiştir. Bu memlekette akan ırmakların şarkıları, dağların kış uğultusu, başı eğik buğday tarlalarının olgun melodisi bizimdir. Belki de bu memleketten bizim kadar iyi yansıtan, bülbül gibi seslendiren, birbirimize ve dünyaya anlatan hiçbir kimse geçmemiştir bu yollardan, Bugün ve gelecekte bizim kadar yetenekli bir halk yaşamamış ve yaşamayacak bu topraklarda. Denizlerin dalga şarkıları olmasa Bizans devrinden bir tek nağme kalmadı. Bulgar milleti 681’den beri buralarda, bir tek Arda şarkısı, Rodop namesi yada Deli Kamçıya’yı anlatan tınısı yoktur. En güzel eserlerimiz, her gönülde çağrışanlardır. Tuna boylarında doğmuş şiirimizde sevgi, özlem, hasret var. Rodoplu sabırla beklerken derinden söyler. “Gönlümde açmadan solan bir gülsün” sözleri bizimdir. Rumeli dalgalanır her namede. Ve hep ırmaklarca denizlere akmışızdır, rüzgârlarla savruldukça harmanlanırken.
Sizlere Sayın şiir sever okurlarım Yılbaşı hediyesi olarak önce ayakta duran Bulgaristan Türk edebiyatının Orta Direği Ahmet Emin ATASOY’ dan bir şiir seçtim.
ADLİYE’DEN YÜKSELEN SES
-Can Dündar ve Erdem Gül’e selam yerine –
ülkemi sevmek – bildiğim en kutsal andıç!
ecdat genlerinden süzülmüş bendeki kana
salt kendime benzemek, diyorum yargıç,
tek mirastır, kalan bana.
yalan yapmayı, kul hakkına yatmayı,
dost satmayı, ihanet etmeyi vatana,
şerefsizliği yani, diyorum yargıç,
öğretmedi anam bana.
bu yüzden gururluyum – başım dik, alnım aktır!
devrimlerden güç almak, sözünün eri kalmaktır,
babamın öğrettiği, diyorum yargıç,
hulasa-i kelam* bana.
yıllar yılı bunca karalanış, bunca kargış,
bile bile atmışım ben kendimi yangına
unvan, ödül istemem, diyorum yargıç,
yetip artar sevdam bana!
Yok, karanlık rozetler takmış, can yakmışlarsa,
imza çakmışlarsa onursuz beyanların altına
bu bilekleri kesiniz, diyorum yargıç,
bu bilekler haram bana!
Bilirim umarsızdır önündeki kara kitap
ve ezbere bildiğin tüm maddeler bitap
son kararı sen değil, diyorum yargıç,
verecektir zaman bana.
Dünya emekçilerinin Büyük şairleri Bertthol Brecht şöyle düşündürdü beni.
Yurdunu kimlerin bu hale getirdiğini öğrenmek istiyorsan ki öğrenmelisin, oku oku ve buna nasıl son verileceğini öğren. Brecht öğrenme konusunda şöyle diyor:
Öğren!
En kolayından başla!
ABC’yi öğren!
Gerçi yetmez
Ama sen öğren hele
Kimseye kırdırma cesaretini
Hemen başla!
Her şeyi öğrenmek zorundasın
Çünkü yarın sen yöneteceksin
Sen erkek
Sürgünde öğren
Hapiste öğren
Sen kadın,
Mutfakta öğren
Altmış yaşındaki
Sen de öğren
Çünki yarin sen yöneteceksin
Başını sokacak yeri olmayan
Okulu ara
Soğukta titreyen
Bilgi ile ısın
Açlıktan ölen
Kitaba sarıl o bir silahtır!
Yarın sen yöneteceksin
Sormaktan kaçınma dost!
Ama hemen kanma sakın
Kendin bak!..
Kendin bilmediğini
Bilmiyorsun demektir
Hesabı gözden geçir
Onu sen ödiyeceksin
Kalem kalem incele
Sor?.. Nereden çıktı bu?
Yarın sen yöneteceksin
Ve bizim şairlerimizden Durhan Hasan Hatipoğulu kaleminden Yılbaşında güzel memleketimizin anılarını kokluyoruz.
ARDA TÜRKÜSÜ
Küçükken oturup Yarbaşına
Delice ve köpüre köpüre akan
Sularına bakıp da ağlayan O
masum o yavru çocuk İşte
benim Arda Tanıyabildin mi?
Ama sen anadan etmiştin beni
Babadan etmiştin Arda
Ne anama çamaşır yıkattın
Ne babama balık avlattın sularda
Müthiş ve merhametsiz estin bir gün
Ve öksüz kodun beni
Ama Arda
En kötü lanet
Sana okunurdu Rodoplarda
Seller altında bırakırdın Koca Bük’ü
Rızkımızı sen götürdün enginlere
Zaten ne rızktı ki o bizimkisi
Yaptığımız beş şinik kuru ekin
Onun da yansı bizimki değildi.
Sonra sonra Arda
Çılgınca sevmişti Zeynep Recebi
– Ana ben gitmem diyordu Kara Turana
Turan’dan yar olmaz anacığım bana
Ali dayı satamadı Zeyneb’i
Sen mi aldın Allı Zeyneb’i Arda?
Uykusuz geceler yaşıyordu Recep
Gamlı gamlı ofluyordu bu oğlan
Türkülerinde bile hep
Arda boylarında
Bir s ürü kuzu
Ardalar aldıya
Kınalı kızı…
İşte Arda böyleydin sen bir zamanlar
Fakat bir gün biz bakarak Asar dağına
İlk gürsümüzü sapladık senin bağrına