Semra YUSUFLAROĞLU
Tarih: 06 Eylül 2020
Umutla yaşamak güzeldir.
Sönmüş eski kütüklerle yeni ateş yakmayı hayal etmek boş iş. Her konuda yazmayı seven gazeteciler, hep stratejilerden söz ederler. Bu stratejiler ne kadar gizemliyse, tutma olasılığı sanki o kadar yüksek. Gün gelir gerçekler her defasında ortaya çıkar, o da başka bir şey.
3-9 Eylül 2020 sayısı Sofya gazetelerinden “168 Çasa” /168 Saat/ “Erdoğan Savaş Mı İstiyor?” başlıklı konu analizi yapmış. Büyütücü Doğu Akdeniz ve Kıbrıs Adası dolayında gezdirdi ve şu alt başlığı attmış: “Türkiye’yi parçalamak için hazırlanmış, gizli “Kudüs Krallığı” projesine star verilirse, Erdoğan’ın stratejisi ansızın çökebilir.”
Ne var ki, Petya Minkova imzasıyla çıkan yazıdan bu sonuç çıkmıyordu.
Anımsatalım. “Kudüs Krallığı” “Kudüs Latin Krallığı” veya “Kudüs Haçlı Krallığı”, 1099’da Birinci Haçlı Seferi’nden sonra Katolikler tarafından Kenan’da kurulmuştur. Kudüs‘ün 1187’de Selahaddin Eyyubi tarafından alınmasıyla toprakları Akdeniz kenarında küçük bir kıyı şeridine dönüşmüştür ve Memlüklerin Akka’yı 1291’de almasıyla tarihe karışmıştır.
Biz Türkler 26 Ağustos 1071 Malazgirt zaferiyle Roma çağının bir daha çıkmamak üzere kara bulutlara girdiğini ve bulutun parçalanması ve dağılması için Haçlıların nice yollar yürüdüğünü, ter ve kan döktüğünü ve hayallerini gömdüğünü biliriz. O çöküş, öyle bir çöküştür ki, beraberinde “gökte güneş bir, yerde de imparatorluk bir olacak” sayıklamasını da beraberinde götürmüştür.
3-5 sene ömürlü krallıkları esin kaynağı edip 21. yüzyıl perspektifi çizerken masaya almak ve Alp-Aslandan beri kimsenin kazık kapıp eşeğini bağlayamadığı Anadolu Türkiye’sinin parçalanmasından söz etmenin ciddi nedenleri olması gerekir. Bir de bu planların gizli olduğuna işaret edilmesi enteresandır.
15 Temmuz 2016’da “fetto” kod adlı parçalayıcı emperyalist planın uygulama denemesini yaşadık. Dışardan alamadıkları Anadolu Kalesi’ni içeriden dinamitleme denemesiydi. İşte bundan sonra çok gizli çalıştıklarına dünya inandı. PKK’nın paralelindeymişler ve zekâ çalme işine beşik kertmesiyle başlamışlar. Tüm işleri öyle kokuşmuş bir ihanet ki, pirincin taşını ayıklayıp olayları tarihe dip not olarak düşmek 22. Yüzyıla kalabilir. Ne var ki, bu defa Orient Tarihini, dolayısıyla Dünya Tarihini yine eskisi gibi Türkler yazacaktır. Çünkü artık 950 yıldan beri yükseliş halinde olan bir trendi yönlendiren ve yöneten onlardır.
***
Bulgar gazetesi yazısına, son yıllarda “Muhteşem Yüzyıl”, “Kösem Sultan” ve “Diriliş Ertuğrul” gibi filmlerle Selçuklu ve Osmanlı hükümdarlığı üstüne Bulgar kamuoyunda oluşan olumlu izlenimlerden çıkarak olacak şöyle başlıyor:
“Eşi benzeri olmayan olağanüstü yetenekli bir kundaklayıcı olan ve Avrupa Birliği ile Amerika Birleşik Devletlerini bir sihirbaz hüneriyle histeriye düşüren Recep Tayyip Erdoğan, açık ve kesin stratejisi olan ve onu gerçekleştirmek için elinden geleni ardına bırakmayan çok ender rastlanan bir siyasetçidir.”
“O, Türkiye lideri Kıbrıs etrafındaki doğal gazı istemekle kalmıyor, Yakın Doğu sınırlarını da yeniden çizmek ve Afrika üzerindeki etkisini de yeniden sağlamak istiyor” alt başlığı altında şunları okuyoruz.
“Erdoğan örümce ağını örüyor. Kıbrıs dolayındaki doğal gaz kaynaklarını kuşattı. Stratejik işlere parça halinde yanaşmıyor. Fırsatçı ve durum oyuncusu değil, belirlediği hedefleri azimle izleyen bir lider. O, Türkiyeyi bölgesel enerji merkezi “hıp” haline getirmeye çalışıyor. İnşa ettiği atom elektrik santrallerinden elektrik enerjisi ihraç edecek, çok büyük doğal gaz kaynaklarına sahip olacak ve karbon-hidrojen teknolojileri geliştirecektir.
Erdoğan bunun çok tehlikeli bir iş olduğunu bildiğinden, ciddi oyuncularla yüzleşeceğini de biliyor. Bu nedenle de yıllardan beri büyük ölçekli ve güçlü askeri sanayi üretimi geliştiriyor”.
“2016 yılında Global Fire Power’in askeri kudret klasmanında Birinci yerde ABD, ikinci yerde Rusya sıralanmışken, 8. Yeri Türkiye Cumhuriyetine verdi. Almanya’nın önündeydi. Asker sayısı bakımından Türkiye Silahlı Güçleri NATO içinde ABD’den sonra 2. yerdedir. 2. defa S-400 füzesi aldı. 3 milyar US Dolar tutarında bir anlaşma imzalayarak Rus yapımı 40 adet Cu – 35 askeri savaş uçağı alıyor. Bu alımları yaparken Türkiye’nin NATO üyesi olmasının önem taşımadığı ve tepki gösteren taraf olmadı. Buna gerekçe, füzelerin direk olarak Türkiye’nin doğal gaz kaynaklarının savunulması ve güvenliğini sağlamayı amaçlaması olabilir. Bu füzelerden bazıları Kıbrıs, diğerleri Yakın Doğu, ötekiler de Afrika bölgelerini güvenlik altına alıyor”.
Enerji, Türkiye liderinin özel ilgi alanı
T.C. Başkanı Erdoğan, Türkiye Cumhuriyetinin hiçbir ülkeye bağımlı olmasını istemiyor. Türkiyeyi dünya çapında oyuncu sahasına çekiyor. Kıbrıs etrafındaki doğal gaz kaynakları ise, iştahları arttıran miktarda olması bir yana diğer taraftan da tüm dünyaya karşı dik duruyor.
Bu enerji kaynaklardan yalnız birinde önümüzdeki 18 yılda Türkiye devletine en az 520 milyar ABD Dolar gelir sağlayacaktır. Ön tahminlere göre bu kaynakta 113 milyar metre küp doğal gaz var. Bulunan yeni kaynaktaki miktar daha da büyük olup 200 milyar metre küpten fazladır. Türk savaş gemilerinin bölgeye yığılmasıyla, Avrupa Birliği’nin tüyler ürpertmesi ve Yunanistan’ın panikleme nedenleri budur”.
Erdoğan bu planından vaz geçmez!
Doğu Akdeniz bölgesindeki olayın bir savaşa sürüklenebileceğini gerekçelendirirken, “Lübnan ve Mısır gibi ülkelerin doğalgaz kaynaklarının bulunduğu bölgeye yakın olduğundan dolayı belirli bir pay talep etseler de, çelişkide sivri uç Yunanistan ‘dır”.
Çıkarlar açısından yapılan analizde, ABD ile İsrail’in de 7-8 yıldan beri Doğu Akdeniz’de zengin doğal gaz rezervi olduğunu bildiriyordu görüşüne yer verilmiştir, gazetede.
Gerginlik oluştuğuna işaret edilirken ise, olayların Bulgaristan sınırlarına çok yakın bölgelerde olmasından endişe ediliyor.
Türkiye’nin Başkanı Erdoğan’ın partisinden milletvekili Metin Külünk tarafından yayınlanan ve Bulgaristan’ın karma bölgelerini ve Batı Trakyayı Türkiye Cumhuriyeti devlet sınırlarına katan haritayı ele alırken “Yunanistan’ı patlattı ve Bulgaristan’ı kudurttu” denmiş.
Türkiye toplumunda normal karşılanan bu gelişmeye koşut olarak, Türkiye devleti Karadeniz’de kendi kara sularında 320 milyar metre küp doğal-gaz kaynağı bulduğunu açıkladı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan “bizim olanı alacağız” dedi. Milli ve devletler hukukundan kaynaklanan haklarını kullanan Yunanistan’ın tepkileri ilginçtir. Bu devletin dünyanın değiştiğini kabul etmediği ortadadır.
Çelişkiler, Birinci Dünya Savaşında İngiliz gemileriyle İstanbul’a giren ve 1000 İngiliz kamyonuyla Anadolu’ya çıkan Yunanların denize dökülmesi gerçeğinin Lozan Antlaşmasında adil çözüm bulmayan noktalarından kaynaklanıyor. Bu iki ülke 1919 Neully Anlaşmasını da insan hakları açısından adil uygulamamış, Yunan ve Bulgaristan Türk azınlık hakları askıda kalmış ve Bulgar ve Yunan milliyetçiliğinin şiddeti 20. asırda durmayan göç süreciyle tepki almıştır.
“168 Saat” gazetesinde Bayan Simona Dimitrova ise konuya devamında, Türkiye Başkanı Sayın Erdoğan’ın “korkmuyorlarsa gelsinler,” sözleri tüm Türklerin devleti olan Türkiye devletinin keşfettiği ve kendinin olan doğalgaz kaynaklarından faydalanmak için elinden geleni yapmaya hazırdır sözleri, “kızım sana söyledim, gelinim sen anla” şeklinde idrak edilmiştir.
Sayın Erdoğan aynen şöyle demiştir. “Hiçbir kimsenin toprağında, egemenliğinde ve çıkarlarında gözümüz olmadığı gibi, bizim olanı almaktan hiçbir zaman geri durmayacağız.” Bu çağrı, Bulgaristan’da ve Batı Trakya’daki azınlık haklarının tanınması zamanı gelmiştir şeklinde, anlaşılmıştır. Sayın Erdoğan’ın vurguladığı sözler söyle devam etmiştir: “Türkiye, Akdeniz’de, Ege’de ve Karadeniz’de hakkı olanı mutlaka alacaktır.” Burada yeraltı ve yer üstü ayırımı yapılmamış, her Türk’ün maddi ve manevi hakları geniş kapsamın içine alındığı kendiliğinde anlaşılmıştır. Karada, havada ve denizde karşımıza dikilen karşısında Türkiye Cumhuriyetini bulacaktır, devletler hukukundan doğan haklarını savunurken kesin kararlı gücüyle yüzleşecektir sözleri, çok etkili olmuştur.
Bulgar gazetesi, AK Partili milletvekili M. Külünk’ün Bulgaristan’ın yarısı, Hakkettiği Yarımadası da içinde Kuzey Yunanistan’dan büyük bölgeler, Kıbrıs, Ermenistan, Gürcistan, Irak ve Suriye’den bazı bölgelerin Türkiye coğrafyası olarak gösteren harita, konuşmalarında tonu yumuşatmayan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı desteklemek için yayınlamıştır, yazıyor.
Gelişmeleri Akdeniz ve Ege bölgesinden taşırıp Avrupa Birliği siyaseti haline getirmeye çalışanların hayallerindeki “Kudüs Krallığı” gizli stratejisi, kışkırtılan siyasetin 1071 yılına uzandığını görebiliyoruz. Alp Arslan zaferi yalnız Yakın Doğu’yu değil, Balkanları ve bütün Batı Avrupayı sarsmış ve “dünya değişecek” haberi dünyayı sarsmıştı.
Din savaşlarının yerini medeniyet savaşları aldı. Selçuklular zaferlerinden ders alamayanlar, 600 yıl Osmanlıyla savaştılar, ardından Büyük Atatürk’e yenildiler, Türk milli iradesi tarafından denizlere döküldüler, rezil oldular. İlk defa birleşmiyorlar, ilk defa yenilmiyorlar, ama denizlere gömülmeleri belki ilk defa olacak.
Bulgar gazetesinde yanıt aranan başka bir soru daha var. “Türkiye Yunanistan’a sava ilan edecek mi?”
Türkiye Cumhuriyeti devleti kurulduğu günden beri artık neredeyse 100 yıl “savaş ilan etmemiş”, kurucusu Atatürk’ün “Yurtta barış, dünyada barış” siyasetine sımsıkı bağlı kalmıştır.
21.Asırda haklı olduğu her yerde ve her konuda Türk devletinin galip gelmesi için gölgesinin serinliği yeterlidir. Bu konuda, siyaset yorumcusu Vladimir Çukov’un “Savaş patlamayacak, çünkü NATO ve ABD Türkiye’nin üzerindedir” sözleri alay konusu olmuş ve yorumcunun 1974 Kıbrıs gerçeğini unuttuğunu kanıtlamıştır. Türkiye’nin “otoriter, demokratik ve bir Avrupa ülkesi olmayan” konumuna vurgu yapan Çukov, “fakat çok hızlı gelişen bir devlet” demekten çekinmezken şu ilavede bulunmuştur: “Türkiye, güçlü bir ordusu ve çok etkili diplomasisi olan, milli doktrini ve vizyonu açık, büyüyen bir devlet.”
Türkiye konusunda uzman olarak kabul edilen V. Çukov, Türkiye nitelendirmesini şu tanımla noktalamıştır. “Türkiye ideolojisi olan ve Yeni Çağa açılan bir devlettir. 2005’te denizlerde üstünlük sağlayan “Mavi Vatan” projesini geliştirmeye başlamış, Türkün ufkunu geliştirerek hak ettiği vatana dönmesini sağlamaktır. Ulaştığı güç, Türk devletine Suriye, Irak, Kıbrıs, Libya ve Yunanistan’la savaş yürütebilme olanakları sağlıyor. Üstelik Türkiye düşmanlarıyla amansızca hesaplaşıyor.”
Artık büyüyen Türkiye yerine Yakın Doğu, Akdeniz, Egedeniz ve Karadeniz ile Balkanlar’da Büyük Türkiye Cumhuriyeti kavramı yerleşti. Yeni umut doğdu. Bu, Türk kimliğimizle huzur içinde ve insanca yaşama umududur.
Okuyanlara teşekkür ederken ve paylaşmayı da unutmayınız.
Korona virüsü ile mücadele barış mücadelesi kadar önemlidir. Dikkat edelim ve Sağlık Bakanlığının tüm istemlerine uyarak, el yıkama ve sosyal mesafe kurallarına uyalım.
Saygılarımla,