Sakir ARSLANTAŞ
Tarih 18. Mart 2017
Konu: Ahmet Doğan bizi dipsiz göle itmek istiyor.
Bulgaristan’da bu seçimde rota ibresi ayar bozdu.
İp koptu Ahmet Doğan’ın çamaşırları çamura düştü.
Doğan, düne kadar “anavatan” dediği Türkiye’yi “Yeni Osmanlıcı” düşman gösterdi.
Sinsi niyet gizleyenlerin çenesi birden düştü, alıp veriştiriyorlar.
Siyasetçiler önlüğündeki taşları karşı tarafa fırlatıyor. Kafası yarılan olmasa da, atılacak taş kalmadı.
Şimdiye kadar biraz Türkiye’den biraz Bulgaristan’dan oy toplayan Hak ve Özgürlük Partisi (DPS) ilk kez oyların GERB ve “DOST Birliği”ne akışını durduramıyor.
DPS’li faşist milletvekili adayları – Binev ile Petrov’un rolü.
Doğan saray kapısından çıkamıyor. Kapı aralığından Bulgaristan’a mektup gönderdi.
***
Saray yarasası Doğan, el eliyle kuş tutmaya çalışıyor.
DPS liderinin 2012’de AK Parti IV. Kurultayı’na gönderdiği mektup açıklandı.
O, 16 Mart 2017 tarifli Bulgaristan’a mektubunda, “Bulgaristan için en büyük tehdit yeni-Osmancılık siyasetidir” diyen Doğan, 5 yıl önce “AK Partinin stratejik derinlik felsefesinden gurur duyuyorum.” yazmıştı. Türkiye Cumhuriyetine “ana-vatanımız” demişti.
***
Doğan’ın açık mektubunu yorumlayan Bulgar basını şöyle yazdı:
“Bu mektup korkmuş birinin son çığlığıdır. Son kurşundan daha kötü olan, bir kişiyle hiç kimsenin ortaklık yapmak istememesidir. Yıllarca yalan dolanla beslenen Bulgaristan Türkleri, artık zokaya gelmiyor.“
***
“Bulgaristan’ı Kurtaralım” sloganıyla köy kasaba dolaşan HÖH Genel Başkanı Mustafa Karadayı “Kimi kimden kurtarıyoruz? Bizim olanı az mı çaldılar. Savcılık yakalarına ne zaman yapışacak?” gibi sorulara cevap veremiyor. O, düne kadar “Türkler Türkiye’ye! Çingenelerden sabun yapacağız!” diye çığlık atan “Ataka” cı Binev ve Petrov’la ilgili “Bu faşistler aranızda ne arıyor? Biz bize yeteriz!” diyenlere de bön bön bakıyor. Tokalaşmak için el uzattığı yaşlılar “Keçi eti ile koyun eti aynı kazanda kaynamaz be gülüm!” diyorlar.
17 Aralık 2015’ten beri dilini yutmuş susan, insanın aklının karanlıkta geldiğine inanmış, dışarı çıkmıyordu. Oysa insanların korkularını sömürmek için, Bulgaristan’a bostan korkuluğu olarak, Türkiyeyi bir dış tehlike olarak gösterdi. Bulgarların eski yaralarını kaşıyor.
Bu seçimlerde Bulgaristan’da aşırı solda, Moskofçu “Ataka” partisi kurulduğunda ilk kez yazdığımız “Bulgar milliyetçileri ile DPS partisi arasında göbek bağı var” tezi tamamen doğrulandı. Bulgar ırkçı milliyetçilerinin üretildiği aynı laboratuarda imal edilen DPS partisi arasında, aynı kulise bağlılık, aynı kulise hizmet sunma, birbirlerine el uzatma ve her zaman halka karşı olma gibi ilkesel nitelikler iyice gün ışığına çıktı. Faşist Binev ile Petrov’un DPS’den liste başı aday çıkması buna en kesin kanıttır.
Bulgaristan’a Mektubu basan gazetelere “Birleştirici Vatanseverlik” başlık olurken, “Yeni-Osmancılığa karşı Va Bank” alt başlık oldu. Hiç birimiz biraz “doktor”, birazcık “feylesof”, birazcık da “yalancı, kıskanç ve kurnaz” olduğu bilinen ama asıl “hainliğiyle” ünlü olan Doğan’ın kafasında “ya ya”. “olmazsa olmaz” veya “ya hepsi ya hiç” den başka bir şeycik kalmadığını düşünememiştir. Uzun zaman koruma altında yalnız tutulanların çıldırdığını okumuştum. Halkın önüne çıkıp da söyleyeceğini söyleyeceğine kel sultana mektup yazar gibi Bulgar halkına mektup yazan Doğan, besbelli ki kendisini diktatör sanıyor. 5 yıldan beri halktan korkan, insanların gözüne bakamayan bu kişinin siyasetçi, gazeteci ve toplum temsilcilerinden de kaçması, Bulgaristan’a mektubundaki sözlerin baştan sona düzmece, yalan olduğunu kanıtlarken, onun yine halkımıza ve tüm azınlıklara karşı sinsi planlar peşinde olduğunu da ortaya koydu. Kendisini bu defa da bir yurtsever olarak satmaya çalışan Doğan, aslında hiçbir zaman yurtsever olamadı ve olamayacaktır. Çünkü yurtseverlik ne jurnalciliktir ne de hainlik, yurtseverlik milletini ve vatanını satmamaktır. Bugün Doğucu yarın Batıcı oyunları yurtseverliğe sığmaz ve yakışmaz. Burada olmazsa olmaz diye bir durum yoktur. Çünkü Bulgaristan Müslümanlarının da vatan ne satılır, ne satılıktır ne de hediye edilir. Vatan semasına dikilen yabancı bayrak istila ve kölelik demektir.
Doğan’a göre, ani hortlamaya vesile “Ankara’nın bizdeki seçim kampanyasına müdahale etmesidir.” Şimdiye kadar soydaşlarımızdan Dobriç Seçim Bölgesine 90 bin oy gelirken ve bu oylarla “DS” ajanları meclis sandalyelerine dizilirken; kaşarlı komünist Türk düşmanı Georgi Pırvanov’un Cumhurbaşkanı seçilebilsin diye 96 bin oy hediye edilirken “müdahale” yoktu. 6 Kasım 2016 Cumhurbaşkanı seçimlerinden önce Sofya’da ve Moskova’da Rusya yetkilisi Raşernikov’la (BSP) ve (ABV) liderleri Kurnelya Ninova ve G. Parvanov defalarca görüşüp sözleşme imzalarken “müdahale” yoktu. Şimdi Bakan Mehmet Müezinoğlu’nun “kardeşlerim gidin oyunuzu kullanın” demesine dünya ayağa kalktı. Vatandaş hakkımızı serbestçe kullanmak istememiz “müdahale” oldu. Bakanımızın dediği “herkes seçimlere katılsın” dan fazla bir şey değildir. Nefes almamızdan korkuyorlar. O aslında 23 Bulgaristan partisinin yapması gereken işi yaptı. Hiç kimsenin “özgürlüğünü etkilemeden” aktif katılım için hitap etti. Doğan’ın bunu “Bulgaristan’ın iç işlerine karışma” şeklinde algılaması, ancak sonunun geldiğini kabul ettiğine işarettir.
***
Doğan’ın iplerini çeken “üst aklın” huzurunu kaçıran ikinci noktada: Bugünkü Bulgaristan’ın “eskiden Osmanlıya ait” olmasıdır. Normal insanlar günümüz Bulgaristan’ın bulunduğu toprakları düne kadar Osmanlı düveli, Sofya’yı Osmanlının Rumeli Eyalet Başkenti, ardından Balkanlar, son yıllarda Güney Doğu Avrupa’da bir toprak parçası olarak tanıyorlar. 2007’de Avrupa Birliği’ne (AB) alınan Bulgaristan’a Brüksel’de “Bulgarların ülkesi” deyen yok. Komiserler bile raporlarında “arazi”, “toprak parçası” gibi deyimler kullanıyorlar. AB Nüfus Sorunları komiseri Yohanes Han, 2013 Nisanında sunduğu “Bulgarların devleti olmasa da olur” başlıklı resmi raporunda Bulgaristan’a defalarca “arazi” dedi. Bu tanımlar Brüksel’den Washington’dan gelirken Ankara’ya taş atmak tamamen anlamsızdır. Evet, bazı insanlar uyuzunu kaşıya kaşıya yara yapıp hastanelik olursa, başkalarının suçu ne? Bulgaristan’ın 500 sene Osmanlı toprağı olduğu ise yüzde yüz doğrudur. Bu topraklar üzerindeki en değerli kültür ve yüksek mimari eserlerin Osmanlı döneminden kaldığı da yüzde yüz doğrudur. Birçokları ÜNESKO Kültür ve Sanat anıtları listesinde yer alır. İnkâr etmekle gerçekler değiştirilemez. Benim de köyüm, okulum, camiam, hamamımız Osmanlı devrinden kalmıştır.
***
Doğan üçüncü derdi, Bulgaristan Müslümanlarını, Türkleri, Pomakları ve Çingene kardeşlerimizi “ak sütte kara” dedirtmek çabasıdır. Türkiye’ye “tarih dersi” vermek istediğini yazmış. O, “sarayda” ya hamlanmış ya da köpeğini pirelerden “başına güneş geçmiş.” “Türkiye’deki çifte vatandaşlar HÖH partisine oy vermezse, oy kullanmaları yasaklanabilir”, demek istemiş. Ona, aklından geçenlerin Brüksel’den gelen paraları ceplemekten farklı bir iş olduğunu hatırlatmak istiyorum. Vatandaşlık, çifte vatandaşlık, oy kullanma, seçme ve seçilme gibi insan hakları temel ve değiştirilemez insan haklarıdır.
Güvendiği mafya oligarşi zümresi, çileden çıkardığı siyasi elit, mukaddesata uymayan yargı sistemi ve sakat bir oğlana çevirdiği devlet güvenlik sistemi, topluca hareket etseler bile, kutsal haklarımıza el kaldıramazlar. Bunlar bizim vatan, vatandaşlık, seçime katılma, seçip seçilme vb haklarımızdır. Biz saray yarasası değiliz, hür vatandaşlarız.
***
Doğan Bulgaristan’a mektubunda “Bulgaristan’da Ankara’nın çıkarlarını savunan parti DOST partidir,” demiş. Moskova’nın menfaatlerini savunan Bulgaristan Sosyalist Partisi (BSP), ona neden dil uzatmıyorsun? İplerin Kremlin’den çekiliyor, onu anlatsana. Mestan beni bitirecek diye korkuyor. Seçmeni korkutmak için bu defa ihraç bostan korkuluğu seçmiş ve şöyle demiş: “Türkiye’de Nisan ayında yapılacak referandumla Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti Sultanlık olacak.” Unutma! Türkiye sultanlığı 100 yıl önce gömdü. Yeni doğan devin adı “Büyük Türkiye.” Özellikle Balkanlar siyaseti Büyük Türkiye’den sorulacak. Bu geri dönüşü olmayan bir gidiştir. Bir mafya modeli olan DPS zamanı dolmuştur.
***
“Benim devletime ‘eski topraklarımız’ gibi talepte bulunulması benim milli öz bilincimi incitiyor” deyen Doğan, her şeyi ters yüz göstermeye alışmış. Tırgovişte’de “DOST Birliği” mitingini izledim. 10 yıl hapiste yatmış, Bulgar demokrasi savaşçısı Petar Boyaciev konuştu. 1989 Paris İnsan Hakları Konferansında Ahmet Doğan’ın “kahraman” gösterildiğini, hapiste kendini aç ve parasız gösteren bu zavallıya yardım ettiklerini, oysa ardında devletin gizli güçleri bulunduğunu çok geç aldatıldıklarını anlattı. Doğan’a “zehirli dilinin kesilmesi gereken zehirli yılan” dedi. Hazır bulunanlar ise, yalancı ve hain “Doğan’ın kabristanlıklarımızda yeri olamaz,” dediler.
Seçim kampanyasının son haftasında, son hesapta adına Ahmet Doğan, Osman Oktay, Lütfi Mestan ve Kasım Dal (grubu) diyebileceğimiz gruptan, Doğan’ın “Bulgar halkına mektubunu” destekleyen sesler çıktı. Osman Oktay, hedefin “hem DPS partisinin hem de DOST” partisinin meclis dışında bırakılmak olduğunu söylüyor. DPS’yi terk eden Müslümanların GERB’e akın ettiğini bildiriyor. Oktay, “NOVA” TV programında, (19 Mart 2017, saat 18) Bulgaristan’da Türk partisi kalmayacağını, her şeyin Türkleri siyasi sahneden süpürmek için yapıldığını, 1944 yılı önceki – Türklerin partisi olmadığı – duruma dönüleceğini paylaştı. “O zaman Türkler Bulgar partilerine katılıyordu” dedi.
1944 yılı öncesi durum şöyleydi. 1934 askeri darbesinden Bulgaristan’da siyasi faaliyetler yasaklanmıştı. 1878’den 1944’e kadar Bulgaristan Müslümanları kendi siyasi partisini kuramamıştı. Sivil toplum örgütleri olarak etkinlik gösteren “Turan”, “Altın Ordu” ve sportif ve sanat heveskâr grupları da askeri darbeyle yasaklanmış ve önderleri hapse atılmıştı.
10 yıl DPS Örgüt Sekreteri ve Başkan Yardımcılığı görevlerinde bulunan Osman Oktay’ın dedikleri doğruysa ve Bulgaristan Türkleri ve soydaşlarımızın politik aktifliğini yok edilmesi için Doğan-Dal ve Mestan arasında ipleri çeken “üst akılın” baskısıyla bir gizli anlaşmaya varılmışsa, bu işin sonuçları çok ağır olup ve hesabı zor ödenir. Seçim kampanyası başlamazdan önce “DOST Birliği” nin Bulgaristan Türk aydınlarını seçim kampanyası yapacak kadro ekibine almaması, bu açıdan dikkati çekmiştir.
***
Doğan’ın Bulgaristan’a yazdığı açık mektupta “Bulgaristan’ı kurtarmak istemesi” büyük bir yalandır. Seçimlerden sonra BSP, DPS, “Ataka” ve VMRO arasında ortak kabine oluşturulması hesapları gizli görüşmelerin konusudur. Memleketimizi soymaya devam etmeye hazırlanıyorlar. Bu ikiyüzlüler 27 yıldan beri çaldılar soydular doymadılar. Yaptıkları yolsuzluklardan hesap vermemekten kaçıyorlar. İşlenmiş cinayetlerden hesap aranması önlenmek isteniyor. Ayakta tutulmak istenen rejim halkı soyma düzenidir. Bu işte meclise girdikleri halde Türklerin milletvekilleri kullanılacaktır.
Türklerinin hak ve özgürlük, adalet ve demokrasi mücadelesi şehitlerinin aziz hatırası önünde baş eğmeye ve saygı duruşuna davet edeceğine, komitacı Levski önünde saygıya davet ediyor. “Birleştirici Yurtseverlik” ve “Birliktelik” bazında insanlarımızı Bulgar devletine hizmete davet ediyor. Farklılıkların aşılacağını, etnik azınlıklardan olanların “isli ırkçılık küpüne” doldurulamayacağına bıyık burarak söz veriyor.
Soruyoruz: Bunu 27 yıldan beri neden yapmadı? Çok geç değil mi? İnanmak mümkün mü? Neden biz bugün bütün Avrupa’nın en fakirleri, en cahilleri, en işsizleri ve en açlarıyız? Neden sen Bulgaristan’ın en zenginisin!?
Sana vereceğimiz oylarla hangi faşistlerin ya da totaliter komünistin torununu milletvekili yapmak istiyorsun?. Listelerdeki faşistlerin aramızda ne işi olabilir? Unutma TÜRK’TEN FAŞİST OLMAZ? TÜRK’TEN PAPAZ MÜRİTİ DE OLMAZ. TÜRK’TEN SENİN İSTEDİĞİN O KATİLLERE HİZMET EDECEK YURTSEVER DE ÇIKMAZ! Unut…
ŞUNU DA UNUTMASINLAR TÜRK’E KEFEN BİÇENİN ÖLÜMÜ DE KORKUNÇ OLACAKTIR…
Doğan, “tedirgin” ve “kuşkulu” olduğunu yazmış. Korkuyor. Günleri sayılıdır. Adalet güneşi er geç doğacak. Çarpıklıklar doğrulacak. Duruşma odaları boş! Zindanların en zindanını senin için bekletiyoruz…
Ahmet Doğan, Bulgaristanlı Türklerin kimlik bilincini yok etmeye çalıştı. Şimdi bizi Türkiye’ye kovulan kardeşlerimizden ayırmak istiyorsun. Ektiğin tohumlar boştur. Biz, Bulgar Irkçı-Milli Bilincinden ve Ruhundan bir parça olamayız. Bulgar milleti bitmiş, ruhu da uçup gitmiş. Karadayı’nın mitinglerinde inanan kalmamış, alkışlayan yok.
Bulgar milleti ve biz Türk Müslümanlar Avrupa faşistleriyle de asla kaynaşamayız.
Damızlık için aramıza sokmaya çalıştığın Binevleri, Petrofları ve diğerleri al, “sarayda” besle ve olay bitsin. Bu kişilerin Türklerin arasında işi olamaz, biz, ne hırsız, ne rüşvetçi, ne dolandırıcı ne de hain sürüsüyüz. Biz kan emici sülük de değiliz ne de devletini kemiren kertenkeleyiz… Bunu unutma…
Yazının tam ortasında “ılımlı irfanlı Bulgar milliyetçiliği” demişsin. Bu sözleri nereden kopyaladın bilmem ama şunu iyi bilmeni isteriz. Bugünkü Bulgar sağ ve sol milliyetçileri ırkçı faşistlerdir. Bulgaristan’da irfanlı vatandaş kalmadı. Hepsi başarılı kovdunuz. Ilımlı olanlara gelince bizden başka ılımlı yok. Hepsi aşırı, senin anlayacağın “radikal” ya da başka bir değimle “marjinal”, yani bizden değil: AB Genel Gurulu VMRO, “Ataka” ve yalan “Yurtsever Cephe” hakkında “f a ş i s t” demedi mi? Neden kapatılmıyor? İnsanlarımızı VMRO –katil çetecilerine kurban etmeye hazırlanıyor muşun? Türkün eli ağırdır!
Bizim faşistlerle ne işimiz olabilir? Camilerimize, ana dilimize, kimliğimize, okullarımıza, kültürümüze, ezan sesimize, gelenek ve göreneklerimize saldıran “faşistlerle” bizim işimiz olmaz. İmkânları olsa, Türkiye-Bulgaristan sınırına atom bombası yığınağı, İstanbul hedefli orta, kısa ve uzun menzilli kitle imha füzesi üsleri yapacaklar; sen neredesin bu işte? Yalnız yaşamak zordur. Mektubunda da belli oluyor. Keçiler kaçmaya başlamış. Bir sır vereyim. Başkan Sayın Erdoğan Moskova’da Vladimir Putinle “C- 400” füzesavar sistemleri sözleşmesi imzaladı. Türkiye üzerinde karga uçsa indiriyor. Ötesini sen düşün. Şunu da tavsiye etmek istiyorum: Artık kendine, “fahri” bile olsa, “lider” falan deme, her şey bir yere kadar, artık iyice bitti.“Gorna Banya” Türk hamamı hala açık. Git de iyice demlen, hafiften bir keselen. Açılırsın… Bundan böyle bizim adımıza yazma, konuşma ve soluma…
Yazındaki ara başlıklardan birini isabetli buldum: “Kader kapı çalıyor”. Doğrudur. Kaderimiz yeni kapı çalıyor. Kabul etsen de etmesen de senin defterin dürüldü. Biz Bulgar devletine çok hizmet ettik, her şey boşunaymış, adımız değiştirildi, babalarımız hapiste yattı, ailelerimiz sürüldü, göçe zorlandık, kovulduk…
Zorlanmasaydık neden göç edecektik? Evimizi, yurdumuzu, köyümüzü neden kurda kuşa bıraktık. Senin kapın da gerçekten çalınacak, savcılık, gardiyanlar, kovuşlar, zindan hücreleri… yanlış yoldasın, halkıma çektirdin. Hiç kimse hiç bir şeyi unutamaz. Unutmak imkânsız. Tehlike içindesin! Yanlış yoldasın! Derin bir hendeğin kenarındasın…
Türkiye Bulgaristan’ın düşmanı değildir.
Bulgaristan Türklerin memleketidir…
Bulgar partileri Türklerle ortak olmak istemedikçe kaybeden kendileri olur.