Sevilcan YÜCE
Bulgar şiiri yaşam gücü buluyor. Hayatı yaşamaya çağırıyor. El atıyor.
Bu davet şaire Veoleta Hristiva’da geliyor. Çirpanlı bu yürek, Sofya’da atıyor.
“Geçen Kıştan Kar”; “Ot Olan Sen Misin?” gibi şiir gül desteleri 10 kitabından yalnız ikisidir. Raflarda yenisine yer açılıyor. Son eserin adı: “Bir Ampul Zindan.”
Derlemeden sizler için “Bu Gece Giderken Bana Ne Dedin?”; “Yara İzleri” ve “Sondan Önceki Karanlık” şiirlerini seçtim.
BU GECE GİDERKEN BANA NE DEDİN?
Çok kıyılı bir ırmaktır
rüya.
Kayaları sivri,
girdaplı, sular çukurlu.
Dokunsam,
Hemen uyanırsın.
Uyanıp
beni unutursun.
Yeni bir geceye kadar
Senin yolun
Bir tebeşir çizgisinden
Farksızsın.
Korkma!
Karanlık dipte.
Seni seviyorum. Benim için
çok önemlisin.
Soldaki son
Kapıı.
Biraz ilerisi
Kalbim.
Ölüm!
Ufak gizli bir cepte.
Ve yeni bir bünye için
Bol vaatler.
İçimdeki gizli nem,
Sabahtır.
Uyanınca unutursun
Beni
Bu gece giderken söyledin
Renkli umut yerinde bir ayna.
Devasa olan.
Hiçbir şey,
gördüm.
Sonu hiç olan
Kapandı.
Taç kök oldu,
Kök meyve için yandı.
Hepsini gördüm
Dağların korkmuş bir
Fare gibi titrediğini de
Fareninse aslana baktığını
Gördüm.
Güçlü olan tökezledi.
Korku vedalaşırken
el salladı.
Bir andı kabul edilen
Ebedi.
Başı ve sonu olmayan saniyeyi de,
Gördüm.
Senin yerinde kendimi
Renkli umut yerinde
ayna
gördüm.
Hem gördüm,
hem de göremedim.
Yürüdüm, varamadım.
Sonda kimse yoktu.
O da gördü beni.
YARA İZLERİ
Şu etrafımdaki dünya,
Tanıyor gibiyim,
Uzak olan
Yalnız hayal,
Gelen, giren ve değişim,
Barbarları bekleyen
Bir düş.
Örtüleri tanıdım,
Bileklerdeki yara izlerini,
Derisi soyulmuş teni….
Gözlerin bende kaldı,
Çok ağıladım,
Tek başıma ufalandıkça
Ufalandım…
Seni böyle görmemiştim
Nice zamandır –
Kendinden geçmiş, kimliksiz,
Parçalara ufalanmıştın.
Seni o zaman,
Hırslı , yüreksiz
maske ardında
ama tanıyabildim.
Yuvarlak ve şişkin
güz darbeleriyle
Bizi sıkıştıran
ağır basınç altındaydın…
O uzaklardaki
Gökyüzü devrimi
Dökülürken yerlere,
Gürleyip parlarken,
Öylesi bir sıcaklık yaşadık ki…
Bu trotuarlarda,
nereye?
Uykulu yorgunluk nerelere
Götürür beni?
Adına hayat desem de,
Bende kalan yara izlerini
silmeye
ancak gayret ediyorum.
SONDAN BİR ÖNCEKİ KARABNKLIK
Karanlık çöktü.
Korku bastı.
Suyun üzerinde akıp giden hep
Kara düşüncelerdi.
Ve sözler tarafından sıkıştırılan
Bünyemdi,
Ruhumun için mücadele etmeyi
Unuttum.
Korkular topaç topaç
Gelirken
Tenim üzerinde
Tırmanır soğukluk.
Güneş ışık vermiyor,
Acıtıp yakıyor.
Bir aralık, bir pencere
Bir delik bile yok…
Kendi kabuğuma öylece
Sıkışmışım,
Ve sürünerek
Karanlıklar dibinde kaybolan,
Derinden gelen o sesinte,
Beni lanetliyordun.
Korkuyorum,
Susanlar geri geri yürüyor.
Yol karanlığın sonsuz çıkmazına,
Kendileri girdiler.
Ve aralarından hiç biri
Aydınlığı çağırmıyor.