Ertaş ÇAKIR
Son yıllarda, Suriye’de yaşanan olaylar yalnızca bölgesel değil, aynı zamanda küresel çapta önemli dersler çıkarılması gereken tarihi gelişmeler olarak karşımıza çıkıyor. Türkiye’nin bu süreçte oynadığı rol, hem bölgesel hem de uluslararası dengeler açısından yeni bir paradigmanın inşasını simgeliyor. Ancak ne yazık ki, Türkiye’deki birçok yorumcu, stratejist ve tarihçi bu gelişmelerin derinliğini anlamakta ve doğru öngörülerde bulunmakta yetersiz kaldı. Bunun nedenlerine ve alınması gereken derslere yakından bakalım.
Tarihi Bilmemek: Basitlikten Kurtulamamak
Tarihi bilmemek, olayları yalnızca yüzeysel bir şekilde anlamakla sonuçlanır. Türkiye’de tarih, yıllarca ya bir ezber malzemesi olarak okutuldu ya da ideolojik kavgaların aracı haline getirildi. Bu durum, tarihçilerin ve stratejistlerin olayları analiz etme ve geleceği öngörme kabiliyetlerini ciddi anlamda kısıtladı.
Ancak burada bir noktayı vurgulamak gerekiyor: Tarih, yalnızca sınıfta öğretilen bir bilgi değil, aynı zamanda bireyin kendisini geliştirmesi gereken bir alandır. “Bize tarih okutulmadı” gibi bahanelerle sınırlı kalamayız. Bugünün teknolojik imkanlarıyla isteyen herkes, tarihsel analiz yapacak kadar bilgiye ulaşabilir. Ne yazık ki, televizyonlarda boy gösteren birçok yorumcu ve tarihçi, birkaç gün sonrasını bile göremeyecek kadar yüzeysel yaklaşımlar sergiliyor.
Türkiye’nin Stratejik Rolü: Görmezden Gelinen Gerçek
Bugün Türkiye’nin Suriye’deki rolü, hem insani hem de stratejik açıdan bir ders niteliği taşıyor. Yüz binlerce Suriyelinin güvenli bir şekilde ülkelerine dönüşü sağlanıyor ve bu, dünyada eşi benzeri olmayan bir başarı hikayesi. Ancak ne yazık ki, bu başarı dahi birçok çevre tarafından küçümseniyor veya görmezden geliniyor. Bunun temel nedeni, Türkiye’ye yönelik özgüvensiz ve ezik bir bakış açısının hâlâ zihinlerde yer etmiş olmasıdır.
Eskiden Türkiye için hep şu sorular sorulurdu: “Amerika ne der?”, “Rusya nasıl tepki verir?” Bugün ise bu soruların yerini “Türkiye ne der?” sorusu almaya başladı. Ancak bu değişimi anlamakta zorlananlar, hala eski Türkiye’nin alışkanlıklarıyla değerlendirmeler yapıyor. Bugünün Türkiye’si artık oyun kuran bir ülke konumunda. Suriye’de alınan her adım, yıllarca süren stratejik planlamaların sonucu. Ancak bu arka planı görmek yerine, kısa vadeli analizlerle halkın özgüvenini kırmaya çalışan yorumcular var.
Türk Gençlerine Özgüven Aşılamak
Bir milletin geleceği, gençlerinin sahip olduğu özgüvene bağlıdır. Ancak ne yazık ki, Türkiye’de özgüven aşılama yerine sürekli bir aşağılama, eziklik ve karamsarlık pompalayan bir söylem hâkim. Oysa Türk gençleri, tarihinden ve ecdadından güç alarak dünya sahnesinde kendine yer edinmelidir. Sadece Türkiye değil, tüm mazlum milletler Türk milletinin gücünden ve liderliğinden umut bekliyor.
Türk gençleri, “Bu dünyayı biz yöneteceğiz” iddiasıyla yola çıkmalı ve kendine güvenmelidir. Türkiye, tarih boyunca adaletin, vicdanın ve merhametin simgesi olmuştur. Bu mirası geleceğe taşımak için gençlerimize, Türk bayrağının yalnızca bir ulusun değil, insanlığın sembolü olduğunu öğretmeliyiz.
Tarihten Güç Al, Geleceği İnşa Et
Suriye’deki olaylar, bize tarihi doğru okumanın ne kadar önemli olduğunu bir kez daha gösterdi. Tarihi yanlış bilenler, yanlış analizler yapar ve yanılgıya düşer. Ancak tarih, bize yalnızca geçmişi hatırlatmakla kalmaz, aynı zamanda geleceği inşa etmek için de yol gösterir. Türkiye’nin bugünkü stratejik hamleleri, tarihten alınan derslerin ve ileriye dönük yapılan hesaplamaların bir sonucudur.
Suriye’deki savaş elbette bitmedi, ancak Türkiye bu süreçte birkaç adım öne geçmeyi başardı. Türkiye’nin gücü arttıkça, dünyadaki mazlumların gözyaşları daha da azalacaktır. Bugün, Halep’in alınmasından, Suriyelilerin geri dönüşüne kadar tüm gelişmeler, uzun yıllar süren planlamaların sonucudur. Bu başarı, yalnızca askeri zaferlerin değil, aynı zamanda tarihi birikimin ve doğru stratejik öngörünün de eseridir.
Sonuç: Büyük Türkiye’nin İnşası
Artık eski Türkiye yok. Bugün, ileriye dönük 50 yıllık stratejiler yapan, küresel bir güç olma yolunda ilerleyen bir Türkiye var. Suriye’deki gelişmeler, yalnızca bölgesel bir mesele değil, aynı zamanda Türkiye’nin yeniden yükselişinin bir göstergesidir. Bu olaylardan çıkarılacak en önemli ders ise, özgüvenin ve doğru tarih bilincinin bir milletin en büyük gücü olduğudur.
Türk milleti, tarihinden güç alarak, gelecekte dünya sahnesinde hak ettiği yere ulaşacaktır. İlahi adaletin tecellisi, Türkiye’nin gücüyle birleştiğinde, dünya daha adil ve huzurlu bir yer haline gelecektir. Bu süreçte Türk gençlerine düşen görev, başını kaldırmak ve dünyayı yönetmeye aday olduklarını haykırmaktır. Çünkü bu, milletimizin ruhunda ve tarihimizde saklıdır.