BGSAM
Tarih: 04 Nisan 2021
2 hafta önce yapılan Bulgaristan seçimleri Türklerin ve Pomakların bilinci hareket ettiklerini ve 1990’dan beri uygulanan aldatmaca, dolandırma ve soygun siyasetinden geri çekildiklerini ortaya koydu.
Yapılan analizler azınlıkların hakları, adalet ve eşitlik gibi konularda şimdilik değişiklik olmadığını, eski ve yeni partilerin bu temel konularda birlerine çok yakın olduklarını bir daha kanıtladı.
Bu durumda, Hak ve Özgürlükler partisi tarihsel misyonunu yani Türklerin ve tüm Müslümanların temel insan haklarını, dilini, dinini ve öz kimliğini ve Türk kültürü ve kimliği ile yeniden üreyerek Bulgaristan’da yaşamalarını savunma konusunda 30 yıldan beri olduğu gibi, şimdi de Avrupa Hıristiyanlığının, milletsiz liberalizmin ve dinsizler rejiminin şemsiyesi altında kuzu kuzu rahatına bakmaya devam edeceğini göstermiş bulunuyor.
Bu seçimde GERB ile birlikte, Peevski ile birlikte politik sahneden kaymalarını öngörenler aldanmadılar. GERB partisi, BSP partisi ve DPS partisi, faşistlerden, ırkçılardan ve şovenizm kurtlarından sonra en fazla oy, milletvekili, otorite ve perspektif kaybettiler. Bir daha iktidara uzanmayı belki de asla hayal edemeyeceklerdir. Buna rağmen, Boyko Borisov, GERB’li eski Dış İşleri Bakanı (2014-2017) Daniel Mitov’u Başbakan ve eski meclis Başkanı (2018-2021) Tsveta Karayançeva’yı /Kırca Ali milletvekili/ daha yeminden önce, yeni meclis başkanı olarak önerdi. Gelişmeler ilginçtir. İktidarı yitirmek hiç de kolay değil.
Bulgaristan’ın dağıldığını, Avrupa Birliğinden uzatılan paraları alamayacak duruma geldiğini, plan program yapın deseler, ne yapacağını ve ne yapılacağını bilmediğini görüyoruz. Hele şimdi NATO – yönetiminin ülkemize daha büyük birlikler halinde askeri güç, teknik donatı, taşıt araçları, füze rampası ve başka askeri teçhizat indirip üslendirme niyetini açıkladığı bu ay herkes dilini yutmuş gibi. Mesele milli sorumluluk üstlenme meselesi oldu. Ukrayna bunalımı Bulgaristan’ı Rusya’dan tamamen koparabilir ki, bu yeni gerginliklere davetiye çıkarıyor.
***
Seçimlerle ilgili kesin rakamlar artık yayınlandı.
15 Nisan’da milletvekilleri yemin edecekler. 5 Mayısa kadar hükümet kurulmaya çalışılacak. Değişik formüller ortaya çıktı. Hükümetsiz olmayacak, çünkü yılbaşından beri bütçede öngörülen harcamalardan fazla 5 milyar leva açmışız, AB’nin istediği program önerilerini sunamazsak, yılsonuna kadar Brüksel’den para alamayız, dolayısıyla tamamen çöker ve kilitleniriz. Bu nedenle meclisten mutlaka bir hükümet çıkması gerek!
,***
Bu gelişmelerin hiç birinde Hak ve Özgürlük Partisi yok. Politik varlık olarak dikkate alınmıyor. GERB ve BSP ile birlikte zamanı doldu görüşü ağır basıyor. Ben şuyum, ben buyum demek yetmiyor, vatandaş kör değil. Kimse ajanla, hainle ve benzerleriyle iş tutmak istemiyor.
***
Bu seçimde 30 milletvekili çıkaran Hak ve Özgürlükler Partisi, milletvekillerini 4, oylarını da 20 bin artırsa da, aslında bir sökülme ve dağılma süreci yaşıyor. Parti, 2017’de oy veren Müslüman kalelerinde – 13 karma bölgede, toplam 64 357 (altmış dört bin üç yüz elli yedi) oy kaybetmiştir. Türkiye’de yaşarken Bulgaristan’dan emekli maaşı alan soydaşlarımızın derdini, endişesini ve korkularını anlıyoruz ve onlara bir şey dediğimiz yok. Zamanlar kötü, edinimlerimizden ödün veremeyiz. Ama geleneksel olarak HÖH partisine oy veren 100 bin kişi bilinçli olarak evde kaldı. Kendilerini tebrik ediyoruz!
***
Bu seçimlerde bir milletvekilinin 11 bin oyla seçildiği dikkate alındığında 2017’de sandığa giden 4 nisanda gitmeyenlerin oyları 5 milletvekili eder. Böylece milletvekili sayımız 35 ve Bulgar partilerinden seçilen 6 Müslüman milletvekilini de bizden sayınca milletvekillerimizin sayısı 41 olabilirdi.
2017’de verdiği sözlerin hiç birini tutmayan GERB partisini de pas geçen seçmenlerimiz yüksek bilinç sergiledi.
Halk ve Özgürlükler Partisinin son seçimde aldığı 336 306 oy aslında, 2009’da 600 000 oy aldığına göre, oy potansiyelini, gücünü yarı yarıya kaybettiğini, gençlerin “oligarşi ve mafya” partisinden uzak kalmayı seçtiğini kanıtladı. Bu, 2015’te yeni bir aşamaya giren parti içi çözülme ve parçalamada ilginç bir dorum belirdi. Devletten oy başına alınan paralarla Kuzey Batı köylerinde oy satın alınması tepkiler uyandırdı.
2017 seçimlerine göre karma bölgelerde Hak ve Özgürlük Partilerine oy verenlerin sayısındaki azılmayı değişik illerden şu örnekler ifade edebiliriz:
2017’de sandığa giden, ama 2021’de Kırca Ali ilinde oy vermeyen Türkler 12 758’dir. Şimdi Güney Doğu Rodoplar’dan yalnız 3 milletvekili çıkmıştır. Oysa yakın geçmişte bu Türklük kalesinden 6 milletvekili çıkıyordu. 30 yıl aldatılan seçmenimizden çığ gibi tepki yükseliyor. 2017’den beri ilimizin hiçbir sorunu çözülmemiştir. 300 kişinin yaşadığı Kobilyane köyünde yol yok. Aşı durumuna değinmek istemiyorum. Çocukların uzaktan eğitimi de yüz karası ve sonuç seçim sandıklarına yansımıştır. Köylüler de “değişiklik” diyor.
2017’de sandığa giden Şumenli 2 318 seçmen bu defa Hak ve Özgürlük Hareketine oy vermedi. Bölgede parti büyük parçalanmalar yaşadı. Türkleri parçalayabilmek için iktidardaki GERB partisi Hitrino’daki (Şeytancık) tren kazasından başlayarak bölgedeki her olaydan yararlandı. Oligarşi ve mafya birimleri oluşturdu. 1989’dan beri Deliorman Türklerine bu seçimlerde ilk kez sopa kaldırdı. Hak ve Özgürlükler Partisi seçim önünde tütün paralarının ödenmesini bu sefa da sağlasa da, artık Türkleri koruyamayacak duruma geldi. Tarım ve Orman Bakanlığına bağlı Avrupa Birliği Tarım Fonlarından gerçekleştirilen soyguncu dağıtımları, halkının hakkının nasıl yendiğini artık öğrenmeyen kalmadı.
Razgrat ilinde 2017’de sandığa giden Türklerden 3 802 seçmen bu defa Hak ve Özgürlük Hareketine oy vermedi. Mehmet Dikme ile Güner Tahir’in GERB partisine oy toplamaya gitmesini protesto eden seçmen köylüler “siz yıllardan beri devlet ve parti işinde görünmüyorsunuz, nasıl geçiniyorsunuz?” sorusunu hiç çekinmeden sordular. Mehmet Dikme’den Tarım Bakanı Taneva, Gruev ve Porojanov döneminde “bakanlık içinde alevlenen iç savaşı anlatmasını” istediler. Deliorman ve Dobruca’da adına “latifundisler” denen ve devlet parasıyla toprak kiralayıp, güçlü tarım makinaları alan ve silolar kuran iri zenginlerden söz açılınca, hasattı korumak için bu silolara malını depolayan küçük üreticilerin ürünlerinin satıldığı ve paraların da kayıplara karıştığı konu edildi. Bulgar tarımında “beyaz benekler” belirdiği, halkın soyulduğu, devletin adalet sağlayamadığı dertlerin başında geliyor. Tarım bakanlığının toprak sahiplerine ödemesi gereken AB kaynaklı direk paraların, kiralayana verilmesi de halkı rahatsız ediyor. Bu konuların HÖH yönetimine iletilmesinden bir sonuç alınamaması kınandı. Hatta GERB partisinin dertleri dinlemeye yanaşmaması, vali Sayın Güney Hüsmen’in milletvekili adaylığına oy vermeyen seçmenin tepkisi oldu. 2020’de Avrupa Birliği ülkeleri arasında en fazla kabak üreten Deliorman-Dobruca köylülerine bekledikleri ek ödemeler de gelmedi.
Batı Rodoplar’da Müslüman Türklerin bu seçimde Hak ve Özgürlükler Partisine 4 yıl öncesine kıyasla 3 729 oy daha az vermeleri de çok derin anlamlıdır. Bölgede şu Corona virüs yasaklı aylarında yapılan seçimlerde ve ardından köy köy başlayan sünnet düğünlerinde yerli halkın umudunu Batı’ya bağladığı dikkati çekti. Kesilen kurbanların ve verilen mevlitlerin ardında hep Batı Avrupa’da çalışan Pomak inşaat işçileri durdu. Halkın konuşmalarında yerel düzeyde yeni biçim örgütlenme arayışı olduğu, yaşlıların gençlere “sıra sizde” derken, bizim başka vatanımız yok, bu toprakları Balkanların İsviçre’si yapma görevi sizde dedikleri her defasında yeni umut kıvılcımları parladı.
Burgaz ili köylerinde bu defa oy vermeyenlerin sayısı 3 729’du. “Seçtik de ne oldu?” diyen köylüler, sanki son 5 ayda Başbakan Boyko Borisov’un emeklilere verdiği ayda 5 levayı oylarıyla iade ettiler. Hesaplar çok ufaldı. Büyük dava kuytuya çekilmiş, daha elverişli günler bekliyor. Yaz aylarında turistik tesislerde çalışan gençler de iş umuduyla beklemektedir.
Biz Bulgaristan’da yaşıyoruz ya da Bulgaristan gurbetçileriyiz. Vatan ve şeref satılmaz. Başkalarının aklıyla iş olmaz. Artık 1990’da Bulgar gizli istihbarat ajanları (DS) kadroları tarafından başımıza sarılan Hak ve Özgürlükler Partisinin kadehinin ve halkın da sabrının taştığını görebiliyoruz.
İnsanlarımızda 1990’dan beri demokrasi maskesi ardında geliştiren siyaset yöneliminden kendileri için bir şeyler beklemenin yanlış olduğu artık anlaşıldı. Bulgar kamuoyu, HÖH-DPS oligarşi-mafya kopuklarını, yükselen yeni dalgada görmek istemiyor. Bulgar cumhurbaşkanlarına ve Türkler aleyhinde olan yasalara, hatta seçme ve seçilme hakkımızı kısıtlayan kanun değişikliklerine oy veren Doğancı zihniyet, artık çöküyor ve dağılıyor. Şu kokuşmuşluğun direklerinden biri olan Rus oligarşi çömezi D. Peevski siyasetten ayrılmak, meclisten çıkmak zorunda kaldı. Ardından Boyko Borisov’un da meclisten ve başbakanlıktan sonra siyasetten de ayrılmasını ve Ahmet Doğan’ın da siyaset arşivine kapanmasını bekliyoruz. Bu siyasi devir kapanıyor. Yarı sömürge, dışa bağımlı, egemenlik ve bağımsızlığını yitirmiş, nüfusu sürekli azalan, gurbetçileri geri dönmek istemeyen ve kendini yenileyemeyen Bulgaristan’da toplumsal düzenin yeniden örgütlenmesi, yeni siyaset, yeni bir Türk partisi ve yeni lider gerek.
Bulgaristan’ın değişimler ve evrimlerle yenilenme, modernleşme sürecine tüm azınlıkların ve özellikle biz Türklerin ön saflarda katılmamız şarttır. Bulgaristan’da sosyalist sanayileşme Türkler tarafından gerçekleştirilmiştir. Türkler kollarını sıvamadan tarımsal kalkınma asla gerçekleştirilemez. Modernleşme de Türkler olmadan gerçekleştirilemez. Bu da bizim yeniden örgütlenmemizi ve elde edemediğimiz haklarımız için mücadeleyi yeniden başlamamızı ve güç toplamamızı gerektirecektir.
Bulgar arasında, özellikle meclise yeni giren 3 parti içinde birçok gerçek demokrat var. İlk adımlarını artık işitiyoruz. Aralarında toplandılar ve aldıkları ilk kararla Meclis açılışının Bulgaristan Komünist Partisi eski binası içine yerleştirilen yeni parlamento salonunda değil, kapısının üstünde BİRLEŞMEKTEN GÜÇ DOĞAR yazan 100 yıllık Meclis Binasında topluyorlar. Bu eylem diktatörlüğün kalıtından uzak kalmak anlamındadır. Bulgaristan’ın hukuksal olarak demokratikleşmesi, politik totalitarizmin sökülmesi ve toplumun yeniden örgütlenmesi ve Rusya’dan koparak Batıya yönelim konularının geleneksel mecliste tartışılmasını isteyenler çoğalıyor.
Bu gelişmeler yeni bir demokratik Türk partisinin yeni ortamda destek ve dayanak bulacağına inanç da artıyor. Bu yeni hareketlenme ardında en az 500 bin Bulgaristan Müslümanı, sömürülen ve ezilen azınlıklar kitlesi, Türkiye’deki soydaşlarımız, Batıdaki gurbetçilerimiz var. Bu meclisten ilk istek olarak sivrilen, seçim kanunu değiştirilerek yurtdışındaki seçim hakkı olan kardeşlerimize gerekli imkânlar sağlandığında durum zaten birden değişecektir. Bu yönde hazırlıklarımıza başlamalıyız. Yeni meclisten isteyeceğimiz bir haşka hak da sivil toplum örgütlerine yani Bulgaristan’daki hükümet dışı örgütlere siyasi çalışma ve eylemde bulunma, konferanslar ve toplantılarla, video kurslarla bilgilenme ve bilinçlenme yollarını daha geniş açmamızdır. Bu bize en yakın olan yoldur. Bulgaristan Türkleri yeni bir siyasi partide buluşmayı hak ettikleri gibi, Bulgarlarla birlik olarak totalitarizm dönemi kalıtını çöpe atma mücadelesinde de yer almalıdır. Bugünkü Bulgar-Türk kutuplaşması mutlaka aşılmalıdır. Bu ancak her konuda hukuk, demokrasi, insan hakları ve adaletle eşitlikten yana tavır almamızla olanaklı olacaktır. Bu seçimlerde sandığa gitmeyenler davayı zaten başlattılar. Onlara arka olarak destek vermemiz artık güncel vazifemiz oldu. Öz davamız kadar, bu dağlar ve ovalar, dereler ve nehirler, köyler ve kentler bizimdir. Yapılacak iş parti kurmaksa kurarız. Yapılacak iş davayı devretmekse bunu da yaparız. Öyleyse kollarımızı sıvayalım!
Bizi izleyiniz
Paylaşanlara teşekkürler.
Korona ile mücadelede ödün yok, ifşalar yakın.