Neriman KALYONCUOĞLU
Yazının sahibini anlamak için kelimelerin ardındaki niyeti çözmek gerekir. Her kelime bir kalemin ucundan dökülse de, kalemi tutanın kim olduğu, yazıya yüklenen anlamı belirler. Kalem, sadece bir araçtır; onu hareket ettiren el ve o eli yönlendiren akıl yazının gerçek sahibidir.
Bir yazıyı okurken, harflerin büyüsüne kapılmak kolaydır. Şairin duyguları, yazarın fikirleri, sanatçının düşleri bizi içine çeker.
Ancak çoğu zaman fark etmeyiz ki bu duygular, bu fikirler, bu düşler birinin yönlendirdiği bir hikâyenin parçasıdır.
İşte o noktada “yazanı değil, yazdırana bak” demek gerekir.
Bu, sadece edebiyatta değil, hayatta da böyledir. Bir kişinin eylemlerini değerlendirirken, ona bu eylemi yaptıran sebepleri sorgulamak gerekir. Yaptığımız her şey, bizi şekillendiren düşüncelerin, duyguların ve şartların bir sonucudur.
Bu nedenle, bir eserin arkasındaki derin hikâyeyi anlamak için sadece yazarına değil, onu bu yazıya iten kuvvete de bakmak gerekir.
Bu söz, bize derin bir ders verir: Yüzeyde görünenle yetinme. Satır aralarını oku, niyeti anla ve gerçeği gör.
Çünkü her yazının arkasında bir yazdıran vardır, tıpkı her hareketin arkasında bir neden olduğu gibi.
Unutma, yazının gerçek sahibi kalem değil, onun yolunu çizen düşüncedir.