Hiç ete kemiğe bürünmüş bir Tanrı olur mu? Bulgar yazar Stefan Tsanev’e göre, cahiliye döneminde insanlar puttan Tanrılar yaptıysa, ete kemiğe bürünen Tanrı da olur!

ve-tanri-sahneye-indi_124420230“Jeanne D’arc’ın Öteki Ölümü” adlı oyunda Tanrı “Bana bu şekilde inanıyorsanız, düşün yakamdan. Ben pişmanım insanı yarattığıma” diyor. Oyunun yönetmeni Ezgi Yantürk’e göre eser “insan ile Tanrı arasındaki ilişkiyi, ilişkisizliği ya da deforme edilmiş ilişki biçimini” sorguluyor.

Hiç ete kemiğe bürünmüş bir Tanrı olur mu? Bulgar yazar Stefan Tsanev’e göre, cahiliye döneminde insanlar puttan Tanrılar yaptıysa, ete kemiğe bürünen Tanrı da olur! Bu Tanrı da kendisini en iyi bir tiyatro sahnesinde gösterir. Üstelik bu Tanrı, daha şakacı ve zaafları var.

Selda Güneysu’nun Cumhuriyet’teki haberine göre, Ankara Halk Tiyatrosu’nun yeni sezonda sahneye taşıdığı “Jeanne D’arc’ın Öteki Ölümü” adlı oyunda, ete kemiğe bürünmüş bir Tanrı var. Yani Tanrı, sözlerini birebir sahne üzerinden insanlara söylüyor, aracı kullanmıyor. Halil Esen’in “Tanrı” karakterini canlandırdığı oyun, günümüzde “dindarlık”, “milliyetçilik” gibi kavramları tartışmaya açması ve dogmatik düşünceleri sorgulaması bakımından da önem taşıyor.

Türkçeye çevirisini Hüseyin Mevsim’in yaptığı, dekor ve kostüm tasarımı Akın Tezer Tunalı’ya, ışık sorumluluğu Cafer Yiğiter’e, müziği ise Fatih Veli Ölmez’e ait oyunun ilkgösterimi bugün gerçekleştirilecek.

Selda Güneysu’nun Ezgi Yantürk ile yaptığı söyleşi şöyle:

 

‘İnsanı yarattığıma pişmanım!’

 

– Sahnedeki Tanrı izleyiciye ne söylüyor?

Ne söylemiyor ki… Genel olarak zannedilen Tanrı algısının aslında hiç de göründüğü gibi olmadığını birebir kendi anlatıyor Tanrı. Özellikle “dindarlık” üzerinden çok ilginç çıkarımları var. Dindar görünmelerin üzerinden yaratılan birtakım çıkar ilişkileri, din adamları gibi… Bunu diğer karakterlere söyletmiyor, tartışmıyor. Bizzat kendisi söylüyor, özeleştirisini yapıyor. Yani “Bana bu şekilde inanıyorsanız, düşün yakamdan. Ben pişmanım insanı yarattığıma” diyor.
– Dekordaki Hz. İsa imgesinin özel bir anlamı var mı?

Ben bu imgeyi sahnede daha büyük kullanmakla insanla Tanrı arasındaki ilişkiyi, ilişkisizliği ya da deforme edilmiş ilişki biçimini sorgulamak istedim. Oyunda milliyetçilik gibi konular da var. Bireyin iradesini de masaya yatırıyor metin. Bu nedenle birtakım imgeleri öne çıkarmak gibi bir tercihte bulundum.

 

‘Birey olabilme gücünü anlatıyor…’

 

– Jeanne D’arc çok tartışılan bir tarihi karakter. Kimisine göre azize, kimisine göre de şizofren. 13 yaşında kaldığı çiftlik evinde Tanrı ile konuştuğunu iddia ediyor. Metin bu karakteri hangi izlek üzerinden takip ediyor?

Bulgar yazarın buradaki Jeanne D’arc’a çok farklı bir bakış biçimi var. Ne milliyetçilik ne de dindarlık üzerinden bir Jeanne D’arc sunuyor bize. Oyunda bize sunulan karakter bir tiyatro oyuncusu. Son derece şen şakrak bir kadın. Hatta tiyatro kulisinde zina yaparken yakalanıp içeri atılmış bir kadın… Tüm vasıflardan soyut bir insan olarak karşımıza çıkıyor. Jeanne D’arc burada, hepimizin giyinebileceği fikirleri sunuyor bize. Kahraman dindarlığın ve milliyetçiliğin gücü altında insan olabilme gücünü anlatıyor.
– Oyun daha önce Türkiye’de sahnelendi mi?

İki özel tiyatro tarafından sahnelenmişti. Ancak Ankara’da ilk kez sahneye taşınıyor. Komşumuz olan Bulgaristan gibi Balkan ülkelerinden böyle ciddi yazarların ve oyunların çıkması çok önemli. Türkiye’de ne yazık ki fazla yankı bulmuyor.

 

‘Tanrı’yı uzaklarda aramadık!’

 

– Oyunda Tanrı karakterini ‘çıplak ayaklı’ olarak betimlemişsiniz. Üstelik kıyafeti de beyaz ama kara lekelerle bezeli… Bunun anlamı nedir?

İnsan dediğimiz şey id, ego ve süper egodan oluşur ya. Süper ego da insana sürekli kuralları hatırlatır. “Onu yapma, bunu yap” der. İd ise insanın en temel güdülerini anımsatır. Üreme, öldürme gibi… Bunların arasında da kendini var etmeye çalışan bir ego vardır. İnsanın temel çatışması da bu noktada başlar. Ben, oyunun metnini okuduğumda, Tanrı’nın insana yapmaması gerekenleri hatırlatan bir araç bir de en temel isteklerini temsil eden başka bir araç olarak yorumladım. Buradan da “cellat” karakterini ele aldık. Ben bu düşüncemi anlatınca, kostüm tasarımcımız böyle yorumladı. Yani biz Tanrı’yı uzaklarda aramadık. Oyundaki Tanrı, insana yaklaşan bir Tanrı. Daha şakacı ve daha zaaflı.

 

‘Tüm riskleri göze aldık’

 

– Gezi Parkı Direnişi sırasında sahneledikleri oyunlardan ötürü “halkı kışkırtmakla suçlanan” oyuncular oldu. Bu oyun da hayli muhalif. Sizin oyunu sahnelemede bir çekinceniz, korkunuz var mı? 

Türkiye’nin içinde bulunduğu durum, doğal olarak toplumu belli bir taşma seviyesine getirdi. İşte ben tam da bu zamanda böyle bir oyunun sahnelenmesi gerektiğini, önemli olduğunu düşünüyorum. Sorgulanmayan, dogmatik durumların sorgulanması için elimizden ne geliyorsa, sanat adına yapmak zorundayız. Ben sözü olan oyunları tercih ediyorum. O yüzden riskleri göze alıyorum.

Reklamlar