Sevilcan YÜCE

 

Her an ve her şey üstüne şiir yazılabilir, deyenlerimiz var. Şiir bir duyulmayıştır. Dili yoktur! Deyenlerimiz var. Din ve bilimin dili varsa, edebiyatın dili neden olmasın? Önemli olan hissedilen mi, onu dile getiren, yaşatan dil mi? Her ikisi de önemlidir. Hissedilen bir kalemle, bir fırçayla çizilip ebedileştirilirken, bir müzik eserinde de yaşatılır. Duygularımızı ifade etme araçlarımız ana dilimiz Türkçemiz ve özgün sanat ve kültürümüzdür. Anadili gelişmeyen bir halk topluluğu dünyaya ayak uyduramaz ve uygarlık eşiğini aşamaz. Anadili yaralı olan bir halkın edebiyat hazinesi de özürlüdür. İnsanların duyumsaması şahsidir. Yaratıcılığı da özel ve kişiseldir. Tamamen düşünme ve düşünce gibi. Kolektif düşünme diye bir şey olamaz. Şu “beyin fırtınası” denenin anlamı, birlikte boşuna kafa yorduk, olabilir. Birlikte düşünmek, bir ananın başkasının evladını doğurması gibi bir şey olur ki, hayatın kurallarına tamamen aykırıdır. Ayının aslan, aslanın da ayı doğuramayacağı kadar açık ve nettir.

 

Bulgaristan Türkleri şiirinin Vatan hasreti, sıla özlemi şeklinde gelişmesi, göçler nedeniyle farklı şekler doğurdu. Ülkeden taştı. Bizde gurbet söylemi, sıla özlemi ve Vatan hasreti şiirleri çok derin anlamlı olup farklı bir dile gelişle hayat hakkı kazandı. Son yüzyılda ikili bir çağrışım doğdu. Gidenler özlemle yanarken, kalanlar da hasret ağıtları yaktı.

 

Vatanla özlemin büyü ve küçüğü olmaz. Vatan Vatandır,  özlem özlemdir. Vatanı olmayan onu özleyemez, çünkü olmayan şey özlenmez. Şimdi biz Türkiye’de dünyaya gelen ve yetişen çocuklarımızdan Deliorman’ı özlemelerini, Ağustos ayı geldiğinde çatlamış bal kavunları hayal ettikçe, ağızlarının sulanmasını ve Bulgaristan’daki köylerine gitmeye çırpınmalarını isteyemeyiz. Vatan soyut bir kavram değildir, ne havada bulut, ne denizde balıktır. Sılada olanlar Vatanı hafızalarındaki zarda, damarlarımızdaki  kandadır, yuvası orasıdır. Canlanırsa anında canlanır, canlanamazsa sararıp solmuş, unutulmuş, istenmeyen olmuştur. Fakat her insan bir de sonun sonunu düşünür ve en iyi rahat edeceği yerin Vatan’daki karaağacın gölgesi olduğuna inanarak yaşar. Bu öyle bir duygudur ki, ne gelişir, ne küçülür ne de renklenir, çünkü son özlemenin rengi ve boyutu yoktur. Vatan parmağımıza batan diken kadar somuttur. Kolları yok kucaklayamaz, ayakları yok kaçamaz ama kendini sevdirir. Seven için bahar yağmuru, yaz sıcağı, tütün katranı, kışın yağan ıslak kar Vatandır. Değerlerin en değerlisi olan Vatan’a bir de şairlerimizin sesinden kulak verelim:

 

Şükrü ESEN

 

Köyüm Rodoplarda

 

Bu gece düşümde yine köyümdeyim,

Bizim o eski evdeyim.

Ve yaşım henüz sekiz.

Gözümün önünde,

Attığım ilk adım,

Bıraktığım ilk iz…

Anam gencecik,

Çiçek toplamaya çıkmış

dağa kardeşlerim.

Ara ara doluverdi gözlerim.

Ama sevinçten, ama üzgüden, çocukluk bu sana kardeşim.

Bekliyorum,

Gurbetten dönecek babam.

Gülmeyi unutan gözlerim

Gülümseyecek.

Ismarladığım balonu,

Babam getirecek.

Derken

Bakacaksın bir gün

Çocukluk

Balon gibi

Elden uçup gidecek…

 

Nefize Habib

 

Kırcaali

 

Sana bağlıdır her damarım

Bazı senden uzak, gülsem de

Güzelliğin büyüledi beni

İçimde

Hasretliğin düğümlenmiş ağlayışı.

Sende dile geldi ilk aşkım

Sende anneliğim.

İlk sevinç gözyaşlarım.

Sende gerçekleşti tüm arzularım

İsteseler de koparamazlar

Beni senden

Adını andıkça

Canlanıyor hayallerimde

Geçmiş anılarım.

 

Nazmi ADALI

 

Hasret Şiiri

 

            (Memleket ve sevgiliye özlem)

 

Çıkıp şöyle ASAR dağın başına

Seyrelesem Adaları, Ardayı

Yüzüm sürsem her yosunlu taşına

Onduramam başka türlü bu yarayı

Çatal kaya altında naneler

Mis kokarlar, menekşeler, laleler

Yaşadığım acı tatlı o yerler

Unutamam, unutamam orayı

Güzel olur bizim eller baharda

Ahu seker yaylalarda, dağlarda

Yar olanım uzaklardan bakar da

Gelemez ah, neyleyim baharı

Güneş doğar Balca dağın ardından

Bir tanemin bulunduğu diyardan

Yarim sanki ayna tutar oradan

Gel gel, diye basar o da narayı

Evimin önünde açar lale, sümbüller

Bahçemizde nağme yakar Bülbüller

Hani nerde beni seven o eller?

Çal sazını hasretine Adalı

Evimin önünde akar arda ırmağı

Gözyaşları boncuk boncuk yar yanağı

Nedir benim, nedir onun günahı

Ulu tanrım ondur bende bu yarayı

Reklamlar