Raziye ÇAKIR
Konu: – Vatan şiirleri
Orada Bir Köy Var Uzakta
Orada bir köy var, uzakta,
O köy bizim köyümüzdür.
Gezmesek de, tozmasak da
O köy bizim köyümüzdür.
Orada bir ev var, uzakta,
O ev bizim evimizdir.
Yatmasak da, kalkmasak da
O ev bizim evimizdir.
Orada bir ses var, uzakta,
O ses bizim sesimizdir.
Duymasak da, tınmasak da
O ses bizim evimizdir.
Orada bir dağ var, uzakta,
O dağ bizim dağımızdır.
İnmesek de, çıkmasak da
O dağ bizim dağımızdır.
Orada bir yol var, uzakta,
O yol bizim yolumuzdur.
Dönmesek de, varmasak da
O yol bizim yolumuzdur.
Ahmet TACER
Bu dörtlüklerin bizim için yazılmadığını söyleyebilir misiniz?
Bu sözleri, camilerimiz, derelerimiz, tepelerimiz, çeşmelerimiz, karaçalı dikenlikler-imiz, meşe ve çam ormanlarımız, okullarımız, muhtarlık ve belediyelerimiz, sağlık merkezlerimiz için söyleyebiliriz.
Bu dörtlükleri içindeki özlem rüzgarı kesilen, dalgalar sönen bir insan söyleyemez. Bu sesleniş ocağını ve vatanını kaybeden bir yüreğin kendini alamadan üzülmesinin yansımasıdır.
Ve o bizim köyün yaşaması, evlerde bacaların tütmeye devam etmesi, umudun kıvılcım saçmaya devam etmesi için Büyük Türkiye’nin yardımları devam ediyor.
Nerede insan varsa hayat orada yaşar. O bizim köylerde kalan yetimler var. Onlar ellerinden geldiğince hayat çırasını, yarını yaşama çağıran insan sıcaklığını yaşatmaya çalışıyorlar. Sayıları 180 binden fazla. Hepsine ayrı ayrı ulaşma çabaları gece gündüz devam ediyor. Hele bu Ramazan günleri TİKA ve yüzlerce yardım kurumu yine onların yanındaydı. Her akşam oruç birlikte açıldı.
Bulgaristan köy ve şehirlerinde yüz bin yardım paketi dağıtıldı, 16 nin Müslüman orucunu toplu iftar merkezlerinde birlikte açtılar. Camiler dolup taşıyor.
Arnavutluk’ta başarılı çalışmalarını sürdüren Osmanlı usulü cami ve hafızlık merkezi din adamları Ramazan ayını köylere dağılarak halk arasında geçirdi.
Srebrenitsa çocuklarına eğitim desteği artıyor. Modern okul binaları ve savaşta öksüz kalanların kaldığı modern donanımlı pansiyonlarda geleceğin Balkanlı Müslüman gençleri eğitiliyor, yetişiyor.
Makedonya göçmenleri atalarının köylerinden evlerinden ayrılırken lambaları söndürmemişti. Müslümanlığı ve Türkçe’mizi aynı ocağın sıcaklığıyla yaşatmaya devam ettiler, ediyorlar. Yüzlerce Makedonyalı genç Türkiye Yüksek Enstitülerinde eğitim aldıktan sonra geri döndü ve halkın gönlündeki daha iyi bir yaşam umudunu yaşatmaya devam ediyor. Makedonya’da Osmanlı yüksek mimar ve tarih eserlerinin onarılması bugüne katılması, birlikte yaşamanın mümkün olduğu, iyi komşuluk kapılarını kapatmamak gerektiğini doğruluyor. Üsküp’teki Türk Çarşısının Arnavut kaldırımında gezinenler bunu her gün kanıtlıyor. O çarşılarda, o çeşmelerde, kahvelerde, camilerde, bahçelere, duvar kenarlarına çömelmiş yaşlıların sohbetlerinde Türklük var, hoşgörü yaşıyor. Vardar ırmağı üzerindeki köprülerin anlattığı öykülerde Müslüman sevdası var.
Türklerin 7 Balkan ülkesinin yedisinde de hiçbir yıkım yapmadan asırlar boyu yalnız inşa etmiş, yaratmış ve yüceltmiş olması, bu topraklarda başka hiç bir öykü olmaması, dünyanın başka bir yerinde rastlanması mümkün olmayan bir milli ve tarihsel özelliktir.
Baş vezir Sokulu Mehmet Paşa zamanından beri “Drina Köprüsü” üzerinde kurulan çarşıda Doğu’nun Batıda aradığını, Batıının da Doğu’da aradığını bulduğunu herkes bilir. Birçoğumuz dünyanın başka bir yerinde emsali olmayan Müslüman, Hristiyan ve Katolik dinlerinin kardeşte yaşadığı, aynı toplum içinde birbirlerine engel olmadan sarmaşıklar gibi açtığı şehirlerde, köylerde doğduk ve yetiştik. Bizlerden sonra o coğrafyaların mazlum kaldığını hepimiz biliriz. Bugün ülkelerimizde halkın ekonomik durumu hiç de iyi olmasa da, yeni günlerin tarih içinde yanan dostluk ve yardımlaşma ateşlerinden doğacağına sönmeyen bir bekleyiş, sonsuz umut var. Bu umudun dokusunda sularının kemerleri arasından akmaya devam ettiği Sava ırmağının hala “Drina Köprüsü” üzerinden geçilmesi var. Sular ve onların berraklığı, çıkardığı sesin şırıltısı aynıdır.
Bizde de öyle değil mi, Meriç suları Filibe’yi serinletmeye devam ederken “tarih geri dönmez, bu şehirde yaşanan iyi günlerin, komşulukların, bayramların havasını koruyun,” demiyor mu? Deliorman’da Türk köylerinin güzelliği unutulur mu? Dünya güreş şampiyonları hep bu köylerden çıkmadı mı? Geçmişe saygısı olmayanlar yeni bir dünya yaratabilir mi? Çocukları okula gidemeyen, anadilini öğrenemeyen, etnik kültüründen uzak tutulan köylerde “aydın gelecekten” söz etmek mümkün olabilir mi?
Orada bir köy var, uzakta,
O köy bizim köyümüzdür, unutmayın!
Orada bir mezar var, uzakta,
O mezar dedemizin mezarıdır, unutmayalım!
Orada bir bahçe var, uzakta,
O bahçe bizim bahçemiz,
Çiçekleri gönlümüzün içinde,
Kokusu gece gündüz burnumuz-dadır, unutmayalım.
O ezan sesi, o öğretmen, o yatalak ihtiyar, o başıboş hayvan, o karınca
O da bizimdir uğur böceğim-izdir, unutmayalım.
Şunu da unutmayalım.
Bizim hiçbir kimseye bıraktığımız bir şey yoktur.
Mezardaki kemikler,
Solmuş Çiçekler,
Yere düşen,
Kar altında çarlayan tohum, hepsi hepimiz-indir.
Vatan paylaşılmaz,
Bu vatan bizimdir.