Tarih: 16 Ağustos 2018
Yazan: Nedim AKIN
Konu: Sönmeyen Vatan sevgisi.
Şairlerimizden Mehmet Ahmedov Eminov için de geçerlidir bu. O 1964’ün alaca karanlık bir bahar akşamında Razgrad’a bağlı Ağmaç (Murtagonovo) köyündeki evine dönerken tutuklandığında, yakasına yapışanların onu doğup büyüdüğü ocaktan, köyünden, yakınlarından, geçmişi ve gelecek özlemlerinden koparıp sınır dışı etmek istediklerini düşünememişti. O, inşaatlarda çalışan, gönlüne dolanı şiirleştiren bir gençti. Yazmak yasak değildi.
Yasak olan Vatan bildiği toprağı herkesten fazla sevmesiydi. Bu sevgiyi evlatlarına ve köyündeki çocukların hepsine aşılama arzusuydu. Bilincinde sevgi aşılamanın suç olabileceği gibi bir kuşku yoktu. Yurdunu başkalarından çok sevdiği için içeri düştü. 2.5 sene yattı. 1968 göç anlaşmasından yararlanarak sınır kapısına doğru itelendi.
Yaklaşık 50 yıl pişmanlığın boyutu ile boğuştu.
1 Mart 1968’de lambayı söndürmeden evinden çıkarken ocaktaki son közler sönmüş mü diye aş odasına girdiğinde Deliorman ocağı başında kaleme bir daha sarıldı, “BEN KAYBOLUYORUM GENÇLİĞİMİN KAYBOLAN YILLARI İÇİNDE şiirini yazacaktı, cebindeki not defterine düşen satırlar şu oldu:
DELİORMAN
Ecdadımın yerisin sen
Aliş’lerin terisin sen
Gözlerimin ferisin sen
Sen böylesin Deliorman.
Gönlümdesin Deliorman.
Deyince durdu. “Her arzu içimde kaldı,” desem mi diye düşündü. Vatansız yaşanır mı? Ben öldüm mü yoksa demek istedi. Kalemi şöyle devam etti:
Köşe bucak bentler açtık
Karış, karış yollar açtık
Asırlarca çağlar açtık
Sen bizdensin Deliorman
Sevgimdensin Deliorman.
O yaptıklarımızı, inandıklarımızı, gerçek olanı anlatmayı seçti. Aldatıldığını, tuzaklara düşürüldüğümüzü kabul edip, yerip lanetlemek istemedi. Her başa gelen çekilmeli miydi? Sevgiyle yapılan her şey bir gün hiç bir şey olmamış gibi arkada kalsa da sanki helaldi. Kabul etmek istemediği, vatan sevgisinin onu hataya düşürebileceği, düşlerinin onu yanlış bir yola saptırmış olabileceğine ısrarlı inanmayışıydı. Hayat çelişkisini açıp iğrenç özü görmek isterken kalemi gönlünü, yüreğindeki anıları anlatmaya devam etti:
Ana gibi göğüs gerdin
Gönül dolusu sevgi verdin
Bir istedik bin verdin
Sen definesin Deliorman
Sözümdesin Deliorman
Belirmeye başlayan hasreti asla yenemeyeceğini duyumsuyordu o. Vatan toprağından daha cömert bir yer bulamayacağını hissediyordu. Yağış dolu, kar kış ama kaç nesildir hepsini besleyen, adam eden acı dili, uzun sopası olmayan o topraktı. Ailesiyle birlikte onu köyünden kovanlar Vatan hakkına el uzatıyorlardı. Toprağın kendisi ve üzerindeki her şey onun vatanıydı. Deliorman’daki sık Türk dokusunu seyreltmek isteniyordu. Düşmanları, giderken onun ve onun gibi yola zorlananların Deliorman ateşini birlikte götüreceğini düşünemiyorlardı. Karşılarına dikilen devletti. Deliorman insanının gönlünde taşıdığı ateş olmadan her şeyin çökeceğini düşünecek durumda değillerdi. Deliorman bir iman yeri, ibadet evi, ilham dolu bir yaşam bilinci olmuştu. Ormanların kendiliğinden sıklaştığını da düşünememişlerdi.
Sana karşı sızlar benlik
Doludizgin gelir benlik
Çeşmen köprün bin esenlik
Sen tarihsin Deliorman
Gözümdesin Deliorman
Bulgaristan Türklerinden göçe zorlanan her fert ve ailesi derin bir tarihten sökülmüş, kökleri koparılmış, kuruyup yok olsun diye sınır dışı edilmiştir. Ne var ki açılan yara da asla kapanmamıştır. Ne dev ağaçlar ayakta ölmüş, ne kökleri kurumuş, sınır ötesine atılan dallar ve budaklar da anavatan toprağında yeşerdikçe yeşermiştir. Artık dallar birbirini arıyor, çiçekler çiçekle tozlaşıyor.
Hasretim sen, özlemim sen
Tarihim sen, talihim sen
Nefesim sen ferahım sen
Sen destansın Deliorman.
Özümdesin Deliorman.
Toprağın sesi ve anne sesi birdir. Vatan sevgisi bir çağrıdır. Çiçek kokusu, gül dikeni, oynaşan tavşan ve marallar, kurt uğultusu, arı vızıltısıdır Vatan sevgisi, aynı anne sevgisi gibi…
“Of be, demeden yetiştik biz!” bu topraklarda, beni böyle bırakıp gittiniz, hadi gelin, hepinizi özledim, yoruldum boş diyarlarda beklerken esintisi gelmiyor mu kulaklarınıza…!?
Yorumu size bırakıyorum!
Okuduğunuz için teşekkür ederim.