Rafet ULUTÜRK
İyi insanlar ayaklanmak için horoz beklemez!
Ayaklanacak olanlar sabahı da beklemez!
Kışın gelmesini,
İz kalsın diye kar yağmasını,
Ayaklandığımı görsün diye sevgilisinin uyanmasını,
Dünya işitsin diye köpeklerin havlamasını,
Hele horozun ötmesini, hiç beklemez.
Köy yerinde insanlar saat gibidir,
Birden uyur, birden kalkar
Dertleri de birdir, çektikleri de,
Ayaklanılacaksa herkes oradadır.
Dün ile yarın bütündür.
İkisinin farkı bugündür.
Dün Türk olan, yarın da Türk’tür.
Gün, ayaklanma günüdür.
Onların takviminde diriliş günüydü.
Güya Türk Bulgar’a
İslam Hıristiyan’a dirilecekti.
Millet ayaklandı, dirilen olmadı.
Hava buz kesmişti.
Toprak ona keza,
Yollar geçit vermiyor da
İmansız düşman hep kapıda.
Ve çıktılar hepsi birden
Aynı anda kapılardan
Dar geldi sokaklar
Yağıyordu lapa lapa karlar
Ne de yakıştı bayramlıklara
Ayaklanan ışıltılı bakışlar
Türkan kız da aralarında
Yürüyecekti ayaklanma yolunda
Kurban bekleyen demir ellerinde
Buzlanmışlar donmuşlardı yol kenarında
Gülüp oynayacaklarına, diriliş gecelerinde
Birden kalabalık olmaktı, heveslerinde!
Çok olacaklardı körlerin gözünde
Türk Bulgar olmaz inadına!
Kafaların içi silinse bile
Okur bildiğini Türk-Müslümanlar, ölseler bile!
Dünün yarını bugündür.
Yarının hatırı yoktur dünde
Türkan bugün kurban gitti
Yaşıyor her gün bizimle
Ve biz her yıl toplanırız
Aktıkça bu çeşme bizimle
Ve yaşamadan öleni anarken
Çelenk gönderdik sevgiyle
Kör kurşunu lanetleme gününde
Öperiz bulutları göklerde
Değiştirmekti her şeyi derdimiz
Olmuyor bir şey, insan değişmedikçe!
Şu bulutlar bizden kat kat özgür
Kat kat yükseklerde bizden
Hem özgürce yaşamaya ayaklandık, hem bodur kaldık
Yeniden uzanalım beraberce göklere…