Bulgaristan’da Etnik Temizlik ve Kültürel Soykırımın 30.yılı Sempozyumu
Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği (BULTÜRK) ve Bulgaristan Adalet Federasyonu (BAF) 18.12.2014 tarihinde Zeytinburnu Belediyesinin Akdeniz Salonu Konferans salonunda gerçekleştirilen sempozyumda, Türkiye’den ve Bulgaristan’dan katılan bilim adamları tarafından Bulgaristan’da yaşanan etnik temizlik ve soykırım konuları bilimsel açıdan ele alındı.
Sunuculuğunu Bulgaristan Türklerinin İstanbul Üniversitesinin Akademisyenlerinden Dr. Müjgan DENİZ Bultürk Genel sekreterinin yaptığı sempozyum saat 10.00 da başladı.
Açılış konuşmasını Bultürk Genel Başkanı Rafet ULUTÜRK yaptıktan sonra sempozyumun Oturumlarına geçildi.
- ve II. Oturum
Dr.Müjgan DENİZ – Oturum Başkanı
Dr. Erjada POROGONATİ
Doc. Dr. Toğrul İsmayıl – Bulgaristan’da Türklere yapılan baskılar ve bu olayların SSCB’de yankısı
Doç.Dr.Gökçe Yükselen Abdurrazak Peler -“ilk Müslüman Türk Devletinden Slav Birliğine”
Doc.Dr.Kutluk Kaan SÜMER
İsmail CİNGÖZ-
Doc.Dr. Hasine ŞEN-“Bulgar Yazarının Sessizliği: 1984-89 Sürecinin Bulgar Edebiyatına Yansımaları”
Dr. Nedim BİRİNCİ
Doc.Dr. Aziz ŞAKİR – Mezarlarımızın durumu
Kosta PRAMATARSKİ –
Abidin KARASU –
Sevilcan YÜCE
TBMM iZMİR MİLLETVEKİLİ RIFAT SAİT’E ONUR PLAKETİ VERİLDİ
2.Gün Saat 10.00 da başladı
III.Oturum
Sezgin MÜMİN – Oturum Başkanı
Şükrü SÜLEYMAN BAHAD Başkanı
Ramazan KURUCU
Sabri İSKENDER
IV.Oturum
Alptekin CEVHERLİ – Slayt gösterisi
Doc.Dr.Süleyman ÖZMEN – Slayt gösterisi
Evgeniy MİHAYLOV
Edvin SUGAREV
Prof. Dr. Evelina KELBEÇEVA
V.Oturum
Lilyana DRUMEVA
Miroslav PİSOV
Dr.Donika GEORGİEVA
Av. Bilyana PİSOVA
Dr. Georgi BOZDUGANOV
İliya GLAVÇEV
Stoyko STOYANOV
VI.Oturum
Aleksis PROKOPİEV
Maya BÜYÜKLİEVA
Teodora DİMOVA
Hristo HRİSTOV
Dr. Nejdet ÖZGÜR;
Sempozyumdan bazı özetler;
Lilyana DRUMEVA konuşmasında;
Bir Bulgaristan vatandaşı ve bir Bulgar olarak tek suçum komünistlere karşı direnmem oldu. Bir soydan olmam ve dedelerimin ve babalarımızın yetiştirdiği tarzda benim de kendi düşüncelerimle hareket etmem onlar için suçtu. Dolayısı ile komünist partisinin düşmanları ırklara ayrılmış değildi. Bunlar sisteme karşı gelen her vatandaşı ellerinden geldiği ve iktidarın verdiği tüm gücü kullanarak yıldırmaya çalışıyor ve kelemenin tam manası ile yok ediyorlardı. Bu mücadelemde çok acımasız ve insanlık dışı cezalara maruz kaldım ve bu kaderimi en çok Türklerle paylaştım ve tek onlardan anlayış görebildim. Bir yaşındaki çocuğumla sürgüne gönderildiğimde iletişim kurduğum herkes beni ret ederken sadece bir yaşlı kadından merhamet görebildim. O da beni sadece bir anne olarak kabullenebildi. Burada belirtmek isterim ki, Belene ve diğer toplama kampları ilk komünist karşıtları Bulgar aydınları için açılmışlardır. Özetleyecek olursak komünistler düşmanlarını ırklara göre değil yandaşlara ve karşı gelenlere göre seçiyorlardı. Burada Türkiye’de Belene dendiğinde herkes Türkleri anlıyor yani Belene Bulgarlar için kuruldu daha sonra Türkleri de oralara aldılar. Burada çok ama çok Bulgar aydını hayatını kaybetti hatta bunların mezarları bile yok çünkü izlerini kaybettirmek için cesedlerini domuzların önüne yem olarak atmışlardır. Acı ama gerçekler bunlar. Komunistler Bulgar aydınlarını, işadamlarını, subaylarını, sanatçı ve sanatkârlarını, düşünürlerinin tamamını yok etiller. Onun için bu gün kararlı ve idealleri olan bir toplumdan yoksunuz maalesef.
Evgeniy MİHAYLOV (E.Demokrat Güçler Birliğ Milletvekili) Konuşmasında;
1989 sonu ve 1990’nın ilk aylarındaki protesto yürüyüşleri ile ilgili o tarihlerde çekilmiş videoları bizlerle paylaştı veinsanlarımızın o tarihlerdeki anılarını canlandırarak tekrar bizleri o günlere götürdü. O olayları canlı yaşamayanlar da o sahnelere şahitlik etmiş oldular.
İsimlerimizin iadesi ile ilgili detaylara değinerek ve komünist partisinin yüzsüzlüklerini tekrar hatırlatarak o günkü doğal birlikteliğimiz ve komünizme karşı dik duruşumuzu mağlesef daha sonra yine komünist partisinin elemanlarının müdaleleri ile hepimiz kaybettik.
Bizleri etnik gruplara ayrıştırarak bölmeyi başarabildiler ve neticesinde 25 yıl daha ihtidarlarını sürdürebildiler.
Edvin SUGAREV – (E.Demokrat Güçler Birliğ Milletvekili ve ilk demokratik mücadelelerinin öncüsü) konuşmasında;
Türklerin isimlerini geri alma mücadelesi ile aslında Türkler Komunist Totaliter rejimin yıkılmasında en önemli etken olmuşlardır. Mağlesef daha sonra bu gücü komünist partisinin yetiştirmiş olduğu elemanları sözde Türklerin partisi diye adlandırdıklarıpartinin başına getirerek Türkleri etkisiz hale getirdiler ve totaliter rejimi yıkılmasındaki rölünü önemsizleştirdiler.
O dönemde bizlerin de yani Bulgaristan’daki Bulgar aydınlarının Türklerin yanında yer almamızı komünistler ve ırkçılar kabullenemediler ve bizlere fes-Türk diyerek hakaret etiler. Beni çok etkileyen bir olayı Türkler çok zekice bir muhtara ceza verdikleri cezayı sizlerle paylaşmak istiyorum.
Razgradın bir köyünde isim değiştirme olaylarında aşırı katkı sağlayan bir Türk muhtarını köylüler cezalandırıyor fakat ne dayak ne de sopayla. Bu muhtardan tüm köylüler selamlarını kesiyor ve köyde muhtarı yanlızlaştırıyorlar. Türk Muhtar bu psiholojik baskıya dayanamıyarak kendisini içkiye veriyor ve zamanla o köyü terk etmek zorunda kalıyor. İşte bu örneğibizler hepimiz komünistlere karşı yapabilmeliydik ama mağlesef yapamadık.
Bu olayı örnek olarak yani Türkler ve Bulgarlar tekrar o 90 lı yıllardaki komunizme karşı birlikteliğimizi yenileyerek bulgaristanda komünistlere benzer cezayı uygulamamız gerekmektedir.
Bulgaristan komünist geçmişinden kurtulmalı ve bunları iktidardan uzaklaştırarak hiç ayrım yapılmayan gerçek birdemokratik yapıya kavuşmalıdır.
90 lı yılların başında Bulgaristandaki mücadelelerde iki taraf vardı, ezen ve ezilenler.
Birinci tarafta ezen komünistler, diğer tarafta ise Türkü, Bulgarı, Romeni, Pomağı v.s. ile ezilen halk. Bulgaristan halkının o mücadelelerde tek hedefi vardı, komünizmi yıkmak ve gerçek demokrasiye geçebilmekti.
Bu doğal birlikteliği komunistler kendine has manevraları ile bozmayı başardılar ve 25 yıl süren geçiş döneminde de iktirdarda kalarak maalesef yine galip geldiler.
İstanbul’da düzenlenen bu sempozyumdaki samimiyetle tekrar 90 lı yılları hatırladım ve bundan sonra tekrar o birlikteliği sağlayabilmek için bir ışık görebiliyorum.
Yalnız burada liderlerin yeni nesilden olmalarına dikat edilmelidir, çünkü yenilik yeni nesille gerçekleşebilir ancak.
Tekrar bu sempozyumu gerçekleştirenlere emeği geçen herkese teşekkür ediyor.
Sabri İSKENDER
Komunizme karşı mücadelemiz birlikte hareket etmekten geçer. İlk sürgüne gitmeden önce kaldığım kira sahibi Bulgar kaleminizi Todor Jivkova karşı yöneltmeniz gerekiyor diye öğüt verdiğini hatırlattı. 90 yılları da hatırlatarak o günlerdeki birlikteliğimizden yoksun kaldığımızı belirtti. Komunistler geçmişte yönettikleri gibi 25 yıllık geçiş döneminde de komünist burjoazisini oluşturarak tekrar yönetmeye devam ettiler. Halk ise komünist döneminde ezilen geçiş sürecinde ise fakirlikle ve yoksullukla boğuşan ve yine ezilen taraftı. Bu sempozyumda ezilenleri temsilen Türk ve Bulgar kader birliği yaparak bir araya gelip bu konuları dile getirebilmemiz komünizme karşı yeni bir direniş başlangıcı ve yeniden içimde bir umut yeni bir ışık doğdu. Bu sempozyumları çoğaltmamız ve komünistlere karşı birliktelimizi güçlendirmeliyiz.