Tarih: 07 Mayıs 2019
Yazan Nedim AKIN
KonuBulgaristan Türklerinin politik sahneden çekilme süreci

Avrupa Parlamentosu (AP) seçim günü yaklaştıkça ortam kızışıyor. Keselerin ağızı açıldı. İktidar partisi GERB Hıdırllez Günü, (Hıristiyanların milli bayramı Geori Günün’de) 3 binden fazla kucu kızartmış. Parti yöneticileri Osmanlı zamanlarından kalma dede poturlarını giymiş, belde kuşağa kama sıkıştırmış, sırmalı yelekler sırtta tulum (gayda) dinlediler, destiden rakı şarap içtiler. En fazla dikkatı çeken olay ise, GERP partisinin “ben onları aşırı milletçi olarak tanımıyorum, onlar yurtsever” deyip koltuğu altına alarak başbakan yardımcılığı ve bakan koltuklarına taşıdığı Voyvodoların da bol kesenden para saçmasıdır. AP-na demir atmak isteyen Voyvoda partisi VMRO Başkan Yardımcısı A. Cambazki, 30 saniyesi 8 bin levadan reklamlarla TV ve Videolarda devamlı şakıyor. Davul zurnalı, milli giysili orkestra ve sanatçılar ona çalıyor.

Olur olur da bu kadar çelişkili ve düşünceleri birbirine zıt insanların aynı kümede beraber olabildiğine bu kampanyada iyice şaşırdım.

GERB, Abrupa Halk Partisi (ENP) grubuna üye bir politik parti olarak Avrupa Birliği’nin (AB) geleceğini FEDARATİV AVRUPA’DA görürken, hükümet ortakları Makedon Voyvodoları (VMRO) MİLLETLERİN AVRUPASI deyip, iki biçiyor. Bunlar birbirine tamamen zıt politik tezler. Federasyon heveslisi olan GERB, Makedonya AB’ye üye alınırsa, aramızdaki devlet sınırı kalkar ve aynı federarif birlik içine Ohri Gölü’ne kadar yayılırız hesaplarıyla hayal kuruyor. Milli devletler Avrupası isteyen Bulgar aşırı milliyetçileri (“Ataka”, “Volya” ve Bulgaristan’ı Kurtarmak İçin Milli Cephe, VMRO), – Brüksel nasıl karar alırsa alsın biz istediğimizi uygular istediğimiz elimizin tersiyle kenara iter ya da rafa kaldırırız – hesaplarıyla yaşıyorlar ve propaganda yapıyorlar.

Bu daha önce totaliter rejim zalanında yaşanmıştı.

Hani 1985’te Todor Jivkov’un  Helzinki Senedini imzalayıp ama Bulgaristan’da insan ve azınlık haklarını tanımadığı, Türklere zulmü şiddetlendirdiği  gibi, Paris’te imzalanan Avrupa İnsan Hakları Çerçeve Antlaşmasından (2000 yılı) azınlıkların kolektif haklarını, ülkemizin çok kültürlü – multi kültürel – bir devlet olması zorunluğunu istemedikleri gibi, aslına bakılırsa AP seçimlerine giren siyasi partilerin hemen hemen hepsi “Bulgaristan’da Türk yaşamadığı” konusunda ağız birliği yapıyorlar. Dolayısıyla Türk azınlığı, kültürel haklarımız, kendi okulları açma hakkımız, Türkçe edebiyat ve sanat yaratma hakkımız ve tüm diğer milli haklarımız yok sayılıyor. Üstelik DPS ve DOST partileri bile bu haklarımızdan söz etmiyorlar.  Onlara göre “ancak çifte vatandaşlar Türkmüşler ve onlar da zaten BG’de yaşamıyorlarmış”. Bulgaristan Türk azınlığı konusunda “uzman” geçinen ve azığını açıp iki söz söylemeye çalışanların dudaklarının arasından neden yalnız  tükürük ve küfür saçılıyor, bunu da anlamakta hala zorlanıyorum.

İşte böyle bir karma karışık oylamada, Hak ve Özgürlükler Partisi (DPS) ve Sorumluluk, Hoşgörü ve Özgürlük İçin Demokratlar (DOST) partisi Bulgaristan’daki en büyük 3 etnik azınlığı – Türkleri, Pomakları ve Çingeneleri – yani Müslüman Türkleri temsil etmiyorum hırsıyla seçime adımlıyor.

Yukarıda değindiğim Federatif Avrupa mı yoksa Milletlerin Avrupası mı konusunda bugüne kadar ne DPS ne de DOST görüş beyan etmediler. Onların hedefi, ırmağı geçmek ve Brüksel’e milletvekili göndermekse, orada ne olacak Allah Büyüktür. Bizim görüşümüze göre, bu olmadı işte, çünkü yalnız politikacı görünmek için politika yapılmaz, yalnız lider kalmak için liderlik taslanmaz. Bu, bir kaynak suyudur ya içilir ya içilmez, ya şıfalıdır ya zefirlidir, gibi birşey. Halk rağmen siyaset yapılmaz.

Ülkemizdeki en tarafsız sosyolojik araştırma merkezi olarak ün yapmış olan “Alfa Rıçars”ın yayınladığı son anket sonuçlarında, seçmenin ancak % 36 oranında sandığa gideceği, rakamlarla ifade ettiğimizde, yalnızca 2 100 000 (iki milyon yüz bin)  seçmenin oy kullanacağı, DPS partisine verilen oyların % 9’u geçmeyeceği yani en fazla (topu topu) alınacak oyun 210 bin ile 250 bin arasında olacağı açıklandı. Bilindiği üzere 2014 seçimlerinde DPS 430 bin, 2017 seçimlerinde 317 bin oy almıştı. Demek oluyor ki, son 5 yılda DPS oylarında yaklaşık % 50 erime, azalma, başka partilere kayma ya da Türk seçmenin politikadan çekilmesi var.

17 kişilik liste ile ortaya çıkan DOST partisinin oy potansiyali de 20-30 bini aşmıyor.

Partinin kurmayları olan Hüseyin Hafızov, Şabanali Ahmet, Aydoğan Ali, Raşid Kuru ve Mehmed Hacı’nın il ve belediye yöneticileriyle birlikte DOST çizgisinden ayrılması ve tarafsız bir konuma kümelenmeleri, hele de bir yüzkarası olay olarak nitelendirdiğimiz, Kasim Dal’ın Hürriyet ve Şeref Halk Partisi (HŞHP) Genel Başkanı görevinde olan doç, dr. Orhan İsmailov’un partiyi tekmeleyip ayrılması ve Rus memmesi emen “Volya” partisinden AP milletvekili adayı gösterilip Müslüman azınlık oylarına el uzatması henüz hiçbir olumlu sonuç vermiyor. 26 Mayıs günü DPS seçmeninden büyük yeni bir kayma beklenmese de, GERB tarafından Satovça bölgesinde bilinen ve sevilen bir aydın öğretmen olan ve AP milletvekili adayı gösterilen A. Ademov’un halk desteği alması olasıdır. GERB partisi 26 Mart 2017 seçimlerinde Müslüman Türklerden 100 binden fazla oy aldı ve eğilimin yavaş yavaş da olsa enerji topladığı dikkati çekiyor.

Gelen değerlendirmelere ve sosyolojik araştırmalara bakılırsa, 1990 yılları heyecanını yaşatmaya devam den Demokratik Güçler Birliği (SDS) kadrolarıyla ve bazı başka sönmüş meclis dışı muhalefet közleriyle itifak kapısı açan GERB partisi, memleket çağında hareketlendiğine göre, seçimi kazanmaya kararlı görünüyor.

DPS seçim önü eylemlerini analize ederken, içimden “hırsla seçim kazanılmaz”, “seçmen koyun sürüsü değildir” demek geliyor.

Bir yandan, Hak ve Özgürlük Partisi’nin (DPS) erimesi, öte yandan DOST ve HŞHP’nin parçalanması, seçmemlerimizin daha fazları T.C.’de ve değişik uzak ve yakın ülkelerde olması ayrı bir hüzün kaynağıdır. Ne olursa olsun, biz hiçbir zaman Bulgar faşistlerine, aşırı milliyetçilerine, düşmanlıktan köpüren kesime ve totaliter küflü kalıta oy verin kardeşler demedik ve demeyeceğiz. Biz bilinçlenmenin çok zor ve çileli bir süreç olduğunu biliyoruz, okulsuz, işsiz, gelirsiz, kaderin cilvesine terk edilmiş bir ortamda bilinçlenmenin kendiliğinin hızlanmasına ve patlamalı gelişmesine de bel bağlamıyoruz. Biz, “Türk olduğumuzun” bile tanınmadığı bir ortamda yaşadığımızın bilincindeyiz. Bundan dolayıdır ki, serbestsiniz kime isterseniz ona oy verebilirsiniz çağrımızda samimi ve bilinçliyiz. Sizin namusluluğunuzun, parlak vicdanınızın, yılların çilelerinde bilenmiş onurunuz her birinize kime oy vereceğinizi en iyi göstereceğine inanıyoruz.

DPS Brüksel Parlamentosu listesinin başına Mustafa Karada’yı, Delyan Peevski ve İskra Mihaylova gibi isimleri koymakla, halkın su içmek istediği kaynağın başına iki yük kara çalı dikeni koydu. Bu olayın anlamı şudur. Eğer listeyi hazırlayan, 2013’te partinin kongre kürsüsünden tekmelenince, kendine “ömür boyu onursal başkan” pansumanı yaptıran ve kemiği ağızından bırakmak istemeyen Ahmet Doğan yapmışsa, Karadayı’yı pınar bekçisi, Peevski’yi de su veznadarı yaptığı gün gibi ortadadır. Karada’yı, DPS pınarından “su içmek” ve DPS’nin sözde kendi elleriyle pişirdiği ekmekten eve götürmek isteyenlere “oyunuzu, listeyi okumadan bana vereceksiniz” demeye başladı.

Peevski ise, dikenli pınardan su içmek istemeyenlere pet şişede DPS suyu dağıtıyor.

Seçim başarısı dağıtılacak Pet şişelerin sayısına bağlıdır. Doğan, 400 bin şişeden söz etse de, seçmenin yarısı DPS suyundan içmek istemiyor. Olay budur. Oreşarski hükümetinde Çevre Bakanı olan Bayan İskra Mihaylova, 2014-2019 döneminde Avrupa Parlamentosunda Çevre Komisyonu Başkanı seçildi ve “çok başarılı” çalışmalarda bulundu. Avrupa Birliği’nden ülkemize gelen fon paraları bu komisyon tarafından gönderiliyor. Paranın gönderileceğine ilk haber alan “A.D.” oluyor tabii, o da müjdeyi Başbakan B. Borisıov’a bildiriyor, 2014-2019 yılları arasında “çevre fonları” konusunda yürütülen pazarlıklardan en kazançlı çıkan “A.D.” kelepircisi oldu. GERP lideri Borisov’la yakınlaştı ve “mücdeli haberler” mükafatı olarak Varna’daki Isı Elektrik Santralini yok pahasına kapattı. Bu işten halkımızın kazancı bu defa da sıfırdır. Bugün toplumu karıştıran dağ evlerinin hepsi bu fona gelen paralarla yapılmıştır.

Artık 61-ni dolduran Bayan aday İskra Mihaylova’nin DPS listesinde 4. Yerde olmasının nedeni ve seçileceğini garantili görmesi bir yere kadar da, Oreşarski hükümeti (2013-2014) döneminde Bulgar Devlet Yedekleri Genel Müdürü olan eşi Stanislav Koparov’un, depolarda ne varsa elden çıkarmış olmasından dolayı, sorgusunun devam etmesidir, çünkü aynı dönemde Bakan İs. Mihaylova Çevre Bakanı görevindeydi… Bayan Mihaylova’nın AP dokunulmazlığı olacak, ama ne zamana kadar? Sorgu ilerlemiyor, ama ne zamana kadar. Ucu kime varıyor, bunu halkımız bilmek istiyor. DPS – aday listesi şaibeli insanları korumak için hazırlanmışsa, bizden oy alamaz… Ayrıca bu gösterdiği kişilerden seçildikten sonra kaçı istifa edecek onu bilen var mı? Yani kime oy vereceğini bilen yok kısaca bilinen hiç bir şey yok.

Şöyle bir beklenti var, sözde gençlere yol veren DPS Listesinde en emin adayın “emeklilik bekleyen Bayan Mihaylova” olması, herkesin liste başında görmek istediği eski milletvikelrimizden Tuncer Kırcaaliev ile deneyimli siyasetçi Bayan Filiz Hüsmenova’nın liste dışı bırakılması, yerel teşkilatların önerdiği adayların dikkate alınmaması  26 Mayıs günü ciddi tepki de uyandırabilir. Muhtemelen  Kırcaali, Razgrat, Silistre, Şumen, Tırgovişte, Burgas ve Blagoevgrad Müslüman Türk seçmen, listede kendi adayı olmadığı için, DPS-liler  sandık başına gitmeyebilir. Bu iller ve onlara bağlı olan belediye ve muhtarlıklar kaynıyor. DPS ileri gelenleri yağışlı geçen şu son günlerde köylüleri camiye veya muhtarlığı davet etseler de, insanlar kiremitlik altına veya bir kuytuya sinmiş kendi aralarında mırıldaşıyorlar.

Türkiye’deki seçmenler ise suskun. Karadayı’nın veya Peevski’nin hatırı için yurda gidip oy vermek istemeyenlerin sözü geçiyor.

Bu seçimlerde T.C. Avrupa Birliği üyesi olmadığı için Türkiye’de sandık açılmayacak, derneklerimizin (BULTÜRK) posta yoluyla oy kullanma önerisi ise Sofya meclisinde henüz kabul edilmedi. Oylama eski usulle, sandığa giderek yapılacak.

Okuyanlara teşekkürler.
Paylaşanlara yeni yazımı hazırlıyorum.
Unutmayınız “AĞLAYAN HEP ALAMAZ – GÜLEN DE HER ZAMAN GÜLMEZ” 
Birlikte olalım. Gelecek bizimdir.

Reklamlar