Cumhurbaşkanı Rosen Plevneliev, Bulgaristan’da 1989 yılında yıkılan komünizm rejimine karşı direnişin öncülüğünü yapan üç Türke “Onurlu Yurttaşlık Görevi” devlet nişanı verdi. Hükümetin teklifi üzerine Cumhurbaşkanlığı köşkünde düzenlenen törende Mustafa Ömer, Yusuf Babekoğlu ve Ali Ormanlı’ya verilen nişanlar sırasında ülkede 45 yıl süren komünizm diktatörlüğünün vahşetleri bir kez daha hüzünle hatırlandı. Cumhurbaşkanı Plevneliev, 10 Kasım 1989 tarihindeki diktatörlüğün çöküşünün, 26 yıl önce Türk ve Müslümanların direnişi ile başlayan, “Mayıs Olayları” olarak bilinen hareketle başladığını ifade etti. Plevneliev, eski rejimin zorla isimlerini değiştirmeye, dinini yasaklamaya çalıştığı bir dönemde Bağımsız İnsan Hakları Koruma Derneği ve Demokratik İnsan Hakları Ligi gibi Türklerin kurduğu örgütlerin cesur bir mücadele verdiklerinin altını çizdi. Hiç bir totaliter idare halkın ruhu ve iradesinden daha güçlü olmadığını belirten Plevneliev sözlerini şöyle sürdürdü: “Eğer bugün eski totaliter rejim ile ilgili gerçekleri açık olarak konuşabiliyorsak, bunu baş eğilmeden adaletsizlikle mücadele veren o Bulgaristan vatandaşlarının gösterdiği cesaretleri sayesinde yapabiliyoruz. Demokrasimiz varlığı, önemli ölçüde bugün saygıyla ödüllendirdiğimiz bu kişilerin totaliter eziyet mekanizmalarına karşı mücadelesine borçludur. Mayıs olaylarına katılan o 30 bin kişilik hareket demokrasinin gelmesini sağladı” dedi. – Cehennemi yaşadık Bulgaristan’da 1988 yılında kurulan Demokratik İnsan Hakları Ligi’nin Başkanı Mustafa Ömer, tören sonrası AA muhabirine yaptığı açıklamada kendisi ve ailesinin maruz kaldığı eziyetleri anlattı. “Adlarımızın zorla değiştirilmesi bir cehennemin dibiydi” diyen Ömer, kurdukları örgütün komünizme karşı direnişi başlatan en büyük teşkilatlardan biri olduğunu söyledi. Memleketi olan Güneydoğu Bulgaristan’daki Koşukavak (Krumovgrad) kentinde 5, ülke genelinde ise 50’ye yakın kişinin öldürüldüğü direniş olaylarında bir çok insanın sürgün edildiği, dövülerek sakat bırakıldığını anlattı. Ömer sözlerini şöyle sürdürdü: “Komünistlerin siyasi polisleri beni öldürmeye çalıştılar. Başaramayınca dönemin parası ile 200 bin leva rüşvet teklif ederek satın almaya çalıştılar. Ancak hareketimizin adı Batıda duyulmuştu, dışarıdan destek alıyorduk. Yargılamak istediler, ben de yabancı basını getiririm dedim. Sonunda beni yurt dışına kovdular. Türkiye’ye oradan da Paris’e gittim. Mücadeleme devam ettim.” Ömer, Ligin Başkanı olarak her türlü bölücülük ve terör eylemlere hayır diyerek, Hür AvrupaRadyosu’ndan devletin kendi halkını yabancılaştırmasına karşı çıkarak hak ve özgürlük için mücadele verdi. Rejim değişikliği sonrası Koşukavak’ın demokratik seçilmiş il Belediye başkanı olan Ömer, ardından emekliliğe ayrılıp politikayı da bıraktığını söyledi. – Üçüncü nesil Belene mahkumu Cumhurbaşkanı Plevneliev’in elinden nişanını alan Yusuf Bebekoğlu da dedesi ve babasından sonra ülkenin kuzeyindeki Belene Toplama Kampı’nda hapis yatmış olan “üçüncü nesil mahkum” olduğunu belirtti. Halen Ankara Üniversitesi Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesinde Öğretim Görevlisi olan Yusuf Babekoğlu ise ülkenin Doğusundaki Varna bölgesinde, 1988 yılında kurulan Bağımsız İnsan Hakları Koruma Derneği’nin Başkan yardımcısı olarak görev yaptığı gerekçesiyle önce okuduğu üniversiteden atıldı, ardından sürgün edildi. “Bizim muhalefetimiz, aslında Bulgaristan’ın insan hakları için mücadele veren en radikal muhalefetiydi” diyen Babekoğlu, “Er veya geç gerçekler ortaya çıkar, hak yerini bulur” ifadesini kullandı. Dedesinin bir süre Belene’de mahkum olduktan sonra babasının da oraya yollandığını anlatan Babekoğlu, “1985 sonrası bir yıl babamdan haber alamamıştık. Yaşayıp yaşamadığın bile bilmiyorduk” diye konuştu. Bulgaristan’daki Mayıs Olayları’nın zemini yaratan bir direniş ağı oluşturan Babekoğlu, yurt dışına kaçmaya çalışırken yakalanarak, Belene kampına yollanmış. Eski rejim, iradesini kıramayacağını görünce kendisini sınır dışı ederek Avusturya’ya göndermiş. Babekoğlu sözlerini şöyle sürdürdü: “Biz asla terörist olmadık. Sivil, medeni bir savaşım yaptık. Bulgaristan’da Türklerden kaynaklanan bir bölücülük hareketinin olabileceğine inanmıyorum. İstediğimiz tek şey olduğumuz gibi, rahat bir yaşam sürdürebilmekti.” Bulgaristan’daki o dönemle ilgili hala bir çok gerçeğin halktan saklandığını paylaşan Babekoğlu, “Umutluyum. Türk ve Müslümanlar eninde sonunda haklarını elde edecek. Bazı çevreler mani olmasına rağmen bu haklarına tam olarak kavuşacaklar” dedi.

Reklamlar