Raziye ÇAKIR
Tarih: 19. 10. 2017
Konu: Bulgaristan’ı ürküten ulusal tehlikeler.
Sofya hükümeti tarafından hazırlanan ve imza altına alınan üç büyük ulusal tehlikeyi parlamento onayladı: Tehlikeler şöyle sırlanmıştır:
Birinci tehlike: Bulgaristan’da yaşayanların sağlık durum;
İkinci tehlike: Terörizm tehlikesi. Bulgaristan’da ve Avrupa’da aşırı gruplarda hareketlenmeler ve
Üçüncü tehlike de Siber güvenlik sorunlarıdır.
Bulgaristan’da yaşayanlar için sağlığı nasıl oldu da en büyük ulusal tehlikelerden biri haline geldi?
Ana tehlikeler 30 sayfalık bir hükümet raporunda 175 madde olarak sıralanırken sağlığa vurgu yapılması dikkati çekti.
Bu üç temel tehlikeden biri olan Bulgar Sağlık Sistemindeki kriz, bir devlet kurumu olan sağlık sisteminin mafya ve rüşvet gruplarının eline geçtiğine yeni bir kanıttır.
Raporda, Bulgaristan sağlık sisteminin verimli çalışan bir kurum olarak örgütlenmediği en can alıcı sorun olarak belirtiliyor. Bu sistemin, yıllardan beri beklenen sonuçları vermediği, anneler ve çocuklar arasında ölüm oranının yüksek olduğu öne çekilerek açıklanıyor. Tedaviden sonra özürlü kalanların iş bulamadığı, ömür boyu işsiz kaldığı açıklanıyor. Avrupa ülkeleriyle kıyaslamalı analizlerde Bulgaristan’da ömrün kısaldığı, hemşire, ebe ve doktorların, uzman hekimlerin düşük ücret nedeniyle ülkeyi terk ettiği, Batı ülkelerine yerleştiği, uzman kadro kaybının büyük boyutlar aldığı belirtilirken, sağlık personeli yetersizliğine işaret ediliyor. Çok değerli uzmanlık dallarında ihtisaslı ve deneyimli hekim kıtlığı yaşandığı gibi nedenler sıralanmıştır.
2016’dan beri Bulgaristan sağlık sistemine gelen dış yatırımların başında “Tokuda” hastane ve kliniklerini satın alan Türkiye “Acı Badem” grubunun yaptığı dikkati çekerken, Panagürişte kentindeki modern donatımlı hastane ve tedavi kompleksine yine TC. Sağlık şirketlerinden gelen ilgi gözden kaçmıyor.
Hastanelerin art arda kapanmasıyla birlikte, sigortalı hastalar için normal çalışır bir sağlık düzeni kurulamaması, Bulgaristan’da hayatı gerçekten de bunalım sınırına itelerken, vatandaşı da sağlık yardımı için dış ülkelerde derman aramaya zorluyor.
Dış ülkelerde tıp okuyan, uzmanlık alan ya da doktor olarak Avrupa ülkelerinde çalışan Bulgaristan vatandaşları geri dönmüyorlar. Sayıları 5 binden fazla olan bu kişilerin her yıl Bulgaristan’a gönderdikleri paralarda bu yıl azalma kaydedildi. Vesti.bg yayını, 2016 yılında Ağustos ayı sonuna kadar Bulgaristan’a gelen yatırımlarda ciddi bir azalma olmuş. Bulgar Halk Bankası verilerine göre, gelen yatırımlarda azalma & 54.1 oranındadır. Aynı zaman kesiminde gerileme 1. 125 milyon Euro’dan 516 milyon Euro’ya gerilemiştir..Bu da güvenlik sorununun yatırımlar için olağanüstü büyük önem taşıdığına kanıttır.
Bu gelişmenin ana nedenlerinin başında doktor maaşlarının çok düşük olması sıralanırken, ilaç fiyatlarının da yüksek olduğuna vurgu yapılıyor.
İkinci büyük tehlike olarak gösterilen terörizm konusunda şu özelliklere dikkat çekiliyor:
Raporda, Avrupa ülkelerinde İslam Devleti ile ilişkisi olan 5 000 (beş bin) kişi yaşadığı ve bunlardan 200 (iki yüz) kişinin Balkan devletlerinde ikamet ettiği haberi veriliyor. Terörizm tehlikesi unsurları arasında ikinci yerde illegal mülteciler ile transit geçen sığınmacı ve savaştan kaçanlar olduğuna vurgu yapılıyor.
Sofya parlamentosunun bu tefliklerin varlığını onaylamasından sonra bir demeç veren İç İşleri Bakanı şöyle konuştu: İnsanların radikalleşmesini tetikleyen unsurlardan birisi de internettir. İnternette ilginç bir şeyler izledikten sonra Suriye’ye giden ve döndükten sonra ülkede nizam intizam oluşturmaya çalışan birçok kişi var. Kapalı topluluklar var. Vatandaş olmak istiyorlar. İçe kapanık yaşıyorlar. Savaş bölgelerine gidip geliyorlar. Avrupa ülkeleri vatandaşı olan 5 000 kişinin İslam devletiyle bağlantı içinde olduğu biliniyor. İslam Devleti sıkıştırılmıştır, başkenti düştü. Bölgeyi terk ediyorlar. Bu 5 bin kişiden 200’ü Balkan ülkelerindedir. Dönüyorlar.. Terör tehlikesini 2. yerde göstermemizin neden budur.”
Bu hafta Sofya’da “DEAŞ” örgütü hücre komutanı olarak tanıtılan nargile ocağı işleten bir Arap tutuklandı. 2017 Martında yapılan meclis seçimlerinde milletvekili adayı olan işadamı Kemil Ramadan bu konuda bir açıklama yaparak, tutuklanan “DEAŞ –komutanını” tanıdığını, Amerikan’ın kele kesen DEAŞ örgütünü kurmazdan önce Bulgaristan’a gelen, Bulgar vatandaşlığı alan ve işe bakan bir vatandaş olduğunu açıkladı
Üçüncü tehlike olarak gösterilen “Siber Tehlike” konusunda Rusya’dan tepkiler geldi:
Başbakan Borisov, “Bulgaristan NATO üyesi olduğuna göre Rusya bizim düşmanımızdır,” dedi.
Basında bir analiz yazısı ise: “Bulgaristan, Rusya’nın NATO ve Avrupa Birliği içindeki ‘Truva Atı’ olabilir” başlığıyla çıktı.
Moskova, parlamentonun onayladığı raporla, Bulgar hükümetinin ikili ilişkiler geliştirme niyeti arasında çelişki gördü. Rusya Dış İşleri Bakanlığı basın merkezinden yapılan yorumda “Boyko Borisov’un yönettiği şimdiki hükümetin Rusya Federasyonu ile ticari-ekonomik, enerji ve kültürel-insancıl alanlarda işbirliği geliştirme yönünde açıklanan niyetleri onaylanan raporla çelişki halindedir.” deniyor. Bu raporun ikyidarda bulunan Bulgaristan’ın Avrupa Gelişimi İçin Vatandaşları (GERB) partisinin oylarıyla onaylandığına işaret ediliyor.
Kremline göre, bu çelişki Batılı müttefiklerin etkisi altında belirmişse, “Rusya ve Bulgaristan arasındaki çok yönlü, karşılıklı yarar sağlayan ilişkilerimize engel olmak isteniyor.”
Rusya dış işleri bakanlığının yayınladığı belgede şöyle bir görüş de ifade bulmuştur: “ 240 kişilik Bulgar meclis bileşimi üyelerinden 116’sının Rusya ile Dostluk Cemiyetine üye olduğu bilinirken, böyle bir belgenin onaylanması herkesi düşündüren niteliktedir.” Bu cemiyetin başkanı olan GERB milletvekili Krasimir Velçev de raporu onaylamıştır. Biz Sayın Velçev’in bizden neden korktuğunu öğrenmek istiyoruz.”
İngiltere’nin Avrupa Birliği’nden ayrılmasından sonra, Bulgaristan’ın milli güvenlik konusunda sıkıntılı günler yaşaması yalnız Rusya tehlikesinden gelmiyor, ön plana çıkan bir de AB Savunma gücünün yetersizliğinden kaynaklanmıyor, artan yoksulluk, sığınmacı vemülteci akımları, AB içinde devlet ve toplumların zengin ve fakir kutuplaşması, özellikle de bazı etnik ve sosyal grupların hareketlenmesi ön plana çıkıyor.
Çözülmeyen etnik sorunlar, yanlış eğitim stratejisi, Vratsa, Montana, Aytos, Primorrsko vb il ve ilçe merkezilerinde hastanelerin ve kliniklerin borç yüküne batmış ve kapanma sınırında olması, çok büyük bölgelerde tek bir köy sağlık merkezi, eczane olmaması ülkedeki sosyal gerginliği her geçen günle arttırıyor.
Aynı zamanda Sofya meclisinde kabul edilen ve bölgesel istikrarsızlığın temel kaynağı olarak Rusya gösterildiği belgede aynen şunları okuyoruz:
Rusya Dış işleri Bakanlığının yayınladığı belgede şu tümceler de yer alıyor:
“Rusya’nın etkinlikleri bölgesel istikrarsızlığın kaynağıdır ve birleşik, özgür ve barışçı Avrupa oluşturmayı öngören ana hedefimiz için tehlikedir. Balkanlar ve Karadeniz yöresinde olduğu gibi, Rusya’nın askeri gücünü arttırdığı ve savaş etkinliklerini yoğunlaştırdığı Akdeniz’in Doğu kesiminde istikrarımız için tehlikeler tırmanmaktadır. Bunlara, Avrupa kıtasının kenar kesimleri ve devamlı istikrarsızlık ve güvensizlik içinde olan yakın bölgeler de eklenmelidir..”
“Yasa dışı ilhak edilen Kırım Yarımadası topraklarında Rus askeri güç ve yetisinin hızla artması, yarımadanın Rusya ekonomisine, sosyal ve siyasal yaşamına yüksek tempolu bir hidişle entegre edilmesi; Rusya’nın Karadeniz sahasına genişleyen sınırlar içinde yerleşmesi Karadeniz’deki CEO-stratejik ve askersel dengeyi bozmaktadır. Dnestır bölgesinde, Abhazya ve Güney Osetya’daki gibi çatışmaları “dondurulmuş” bölgelerde ve Doğu Ukrayna konusunda Minsk sözleşmelerinin yerine getirilmesinde ileri adım atılmaması bu bölgelerde çatışma çıkması tehlikesini arttırmaya devam ediyor.” denen raporun devamında siber-tehlike konusunda şunlar da yer alıyor:
“Rusya Federasyonu ile NATO ve Avrupa Birliği arasındaki ilişkilerin kötüleşmesi Avrupa’da güvenlik mimarisi üzerindeki çalışmalarımızı engelliyor. Klasik silahların kontrolüne ilişkin temel devletlerarası anlaşmalara uymayan ya da onlardan ancak seçtiğini yerine getiren Rusya, bağımsız devletlerin toprak bütünlüğünü tanımaması, bilgi savaşımı ve sibrit stratejilerden boğun bir biçimde yararlanması güven temellerini yıktığı gibi, diyalog ortamına geri dönüşü ve Avrupa güvenliği konularında kalıcı siyasi kararlar alınmasına engel oluşturuyor. Hak eşitliğine dayanan ve hatta karşılıklı yarar sağlayan işbirliği ve hatta kimi defa ulusal kimlik ve egemenliğin korunmasına yardım olarak gösterilerek, askeri, ekonomik ve kültürel alanlardaki etkinlikleriyle etki alanına dönme ya da onu genişletme yönünde Rusya’nın yoğum çabalarının bunalımların derinleşmesine ve keskinleşmesine neden olduğu ortadadır.”
Kaynak: Mid. Ru, Parlament. Bg.