17 kısa yazı ile, kayıp efsanesini kaydettiğim ejderhayı, ilk olarak 1973 senesinde Heybeliada’da tanıdım. O güne kadar aile ve mahalle büyüklerim, ilk mektep öğretmenlerim bana onu anlatmışlardı ama, 1973 senesinde ejderhanın kim ve nasıl olduğunu yakından öğrenmiş oldum. Onu tanımamla birlikte NATO, BM, AB gibi uluslararası üyeliklerin ne kadar saçma ve anlamsız olduğunu anladım ve bu üyeliklerden çıkmamız gerektiğine dair basit üsluplu yazılarımı, yani ilkokul çocuklarına anlatır gibi, onlara nasihat eder gibi yazılarımı yazmaya başladım. Öyle yazdım çünkü bu yalancı organizasyonlar bütün dünya insanlarını ufak çocuk yerine koyuyordu. İşte o günlerde, kayıtçı ve eski ama eskimeyen bir asker olarak bu palavra organizasyonlardan ilk ve son delikanlı dediğimiz milletimizin ilişiğini kesmesi gerektiğine dair ne düşündüysem, ne konuştuysam, ne yazdıysam, bugün de hepsinin arkasındayım, bu fikirlerimde herhangi bir değişiklik yoktur.
Bu organizasyonlardan Birleşmiş Miletler 19 kasım gününü dünya tuvalet günü ilan etmiştir. Yani ya kendilerinden gayrı dünyayı ve insanları b..ok, pislik, tezek, çöp gibi gördüğünden, ya da insanların bu ihtiyaçlarını nasıl gidermeleri gerektiği konusunda ahkam kesmek istediğinden, işte böyle bir güne ihtiyaç duymuş. Ama insanlar aç! İnsanlar işsiz! emperyalizm vahşi bir canavar gibi, pençeleri ile yakalayıp ağzına attığı her şeyi çiğnemeden yutuyor, uyuşturucu üretimi, satışı ve tüketimi sürekli artıyor! Dünyanın kodaman zenginleri 9-14 yaşındaki Uzak Asyalı kızlarla cinsel ilişki yaşamak için buralara seks turizmi yapmaya gidiyor! para karşılığı seks yapan kadın sayısı, erkeklerden şiddet, işkence gören ve onlar tarafından katledilen kadın, çocuk sayısı her gün çığ gibi biraz daha büyüyor! Terör ve terörist sayısı artıyor! Öldürücü olan ağır, hafif ,kimyasal, biyolojik, kitlesel imha silahları sorunu sıradağlar gibi büyürken, öldürücü olmadığı iddia edilen biber gazı, tazyikli su, cop, elektro şok polis silahları, plastik mermiler insanları her gün öldürüyor, kör ediyor, iç organlarını parçalıyor! Tanklar, balistik füzeler, güdümlü mermiler, nükleer silahlar yetmedi, psikolojik harp denilen sinsi, kalleş bir şekilde beyin yıkama olan harp çeşidinin medya, basın ,televizyon, İnternet isimli silah ve cephanesi icat edildi! Birleşmiş Milletler bunların hepsini bir kenara bırakmış ve 19 Kasım gününü dünya tuvalet günü ilan etmiş! Birleşmiş Milletler hem mevcut devletleri birbirine düşman ediyor, hem de bu devletlerin birkaç devlet olarak ayrışması için sinsi çalışmalar yapıyor! Bosna’da, Doğu Türkistan’da, Çeçenistan’da, Orta Doğu’da, Uzak Asya’da, Afrika’da, Avustralya’nın yerli halklarında, Orta Asya’nın yoksul Türk ülkelerinde, Balkanlarda, Kosova’da, Makedonya’da, Arnavutluk’ta ve Rumeli’de kimliğini koruyarak ayakta kama mücadelesi veren Türk ve Müslüman insanlarına karşı Birleşmiş Milletlerin şefkati, merhameti, sevgisi hiç olmadı ve bu yüzden El Kaide, Usame Bin Ladin gibi kendilerince cihat ilan etmiş ölüm taburlarının, şiddet tümenlerinin , korku tugaylarının kuruluşlarına, beslenmelerine, büyümelerine çanak tutuldu! Birleşmiş Milletler Kıbrıs’ı Rumların hakimiyetinde tek bir devlet haline getirmeye çalışırken bugünlerde, Orta Doğuda ve Türkiye’de de ,mevcut devletlerin , haritaların, coğrafyanın inadına bir çok devletler daha üretmeye, icat etmeye çalışmaktadır. Ben bu Birleşmiş Milletlerin nesini savunayım! Birleşmiş Milletler değil, bölünmüş, bölünecek ve bölen milletler cemiyeti sanki
NATO, kurulduğundan beri, Sanki Avrupa’daki, Amerika’daki emperyalist Haçlı, Siyonist, Evangelist ülkelerin ve onların parayı bastırıp kurduğu İsrail’in özel ordusu gibi hizmet verdi. Irak ve Libya’ya müdahaleye kendini haklı gördü! İran ve Suriye’ye saldırı planları yaptı! Orta Doğu’nun insanlarını, çağımızın acımasız ajanları ile sürekli birbirine düşürdü!
Avrupa Birliği ise, iflas etmiş bir organizasyondur! Adı, markası, mührü ile idare etmeye çalışsa da, içeriği, özü çoktan tükenmiştir ve bu içerikte, bu özde Türk, Müslüman ve diğer dinlerdeki ülkelere hiçbir zaman yer olmamıştı, söz konusu bile olmamıştı. Para birimlerini avroya çevirince, kendi sınırları içinde vizeyi ve gümrük işlemlerini kaldırınca, bütün dünya insanlığına hayırlı bir şey yapılmış olmadı ki! Türkiye’nin bu uluslararası organizasyonlara üyeliği olmasın diye,7 yıldır bağırıyorum yazılarımla ama artık daha fazlasını söylüyorum ki, bu organizasyonlar lağvedilmelidir. Çünkü bu organizasyonlar maksatlarına uygun faaliyet göstermemişlerdir. Her neyse! 19 Kasım Dünya tuvalet gününüzü kutluyorum! Nice mutlu yıldönümlerine! Sifonu çekmeyi kimse unutmasın! Sifon demişken aklıma geldi şu an, sanırım AB, BM, NATO emperyalizmin süpürgesi, sifonu, temizlik bezi, tuvalet kağıdı, temizlik malzemesi falan oluyor! Ama süpürülen, silinen, sifon çekilerek lağım bataklıklarına gönderilen daima yoksul, fakir insanlar oluyor! Özellikle de Hıristiyan ve Siyonist dünyanın kalburüstü kişileri dışında kalanlar oluyor! Ejderhayı bu yüzden çok seviyorum! Milletler dünyasının ilk ve son delikanlısı olan milletimizin bedenlenmiş bir öfkesidir o ve savaşçı cesur süvari Mustafa Kemal’in ata biner gibi dizginlerine asılıp, yelelerine tutunduğu can yoldaşıdır! İşte o cesur süvari Mustafa Kemal Atatürk, ilk ve son delikanlı olan Türk Milletini ve onun bedenlenmiş öfkesi olan ejderhasını , çok güvendiği ordusuna, gençliğine emanet etmişti! Emanete elbette hıyanet edilmesi beklenemez! Ama işler değişti! Artık her şey, varlığımız, andımız, bayrağımız ejderhamıza emanettir! Çünkü o ejderha, kılıcını sallayıp bütün dünyaya ‘’ Ya İstiklal, ya ölüm! ‘’ diye haykıran cesur süvarisinin can yoldaşıdır!