Prof. Dr. Hayati DURMAZ
Yıllardır dillerde dolaşan bir söz var: “Türk’ün Türk’ten başka dostu yok.” Bu söz, Türk dünyasının farklı coğrafyalardaki varlığına ve bu toplumların birbirine olan yakınlığına işaret eder.
Ancak her bölgede aynı anlayış ve yaklaşım geçerlimidir?
Bulgaristan Türkleri olarak, bu durumu sorgulamak ve yüksek sesle dile getirmek zorunda olduğumuzu hissediyoruz. Uzun yıllardır, Türkiye’den de desteklendiği iddia edilen ve bizim adımıza sözde “lider” olarak atanan kişiler tarafından yönetilmenin getirdiği zorlukları, adaletsizlikleri ve hayal kırıklıklarını bizzat tecrübe ettik ve etmeye devam ediyoruz.
Bu liderlerin, toplumumuzun ihtiyaçlarını gerçekten anlamak yerine, kendi kişisel çıkarlarını veya belirli siyasi ajandaları ön planda tuttuklarına tanık olduk. Haklarımızın savunulması, kültürümüzün korunması ve geleceğimizin güvence altına alınması gibi konularda gereken adımların atılmadığını görmek, toplumumuzda derin bir güvensizlik yaratmıştır.
Artık bu döngüyü kırmanın, halkın gerçek temsilcileriyle kendi sesini yükseltmesinin zamanı gelmiştir. Bulgaristan Türkleri, sadece sembolik değil, etkin ve adil bir liderlikle, hak ettiği yere ulaşmayı hak ediyor. Bu doğrultuda, hem içerden hem de dışardan gelen müdahalelerin ötesine geçip, kendi kaderimizi kendi irademizle tayin etme sorumluluğunu üstlenmeliyiz. Çünkü gerçek liderlik, atanarak değil, halkın güveni ve desteğiyle inşa edilir.
Şimdi ise Bulgaristan Türkleri olarak şunu söylüyoruz: “Allah bizi Türklerden ve Türk yöneticilerden korusun.”
1990’dan Beri Bulgaristan Türkleri Nasıl Yönetiliyor?
1990 yılından itibaren, Bulgaristan Türkleri olarak kendi kaderimizi tayin etme konusunda maalesef sınırlı bir iradeye sahip olduk. Türkiye’den gönderilen veya Türkiye’nin desteğiyle atanan liderler, Bulgaristan Türklerinin değil, kendi çıkar çevrelerinin sesini dinledi. Bizleri temsil eden, bizim sorunlarımızı uluslararası platformlarda dile getirmesi gereken kişiler, ne yazık ki Bulgaristan Türklerinin gerçek ihtiyaçlarına sırt çevirmiştir. Atanan bu liderler, halkın değil, belirli güç odaklarının temsilcisi haline gelmiştir.
Liderlerimiz Gerçekten Bizi mi Temsil Ediyor?
Bizim adımıza sözde “lider” olarak seçilen kişiler, Bulgaristan Türklerinin sorunlarına, ihtiyaçlarına ve kültürel haklarına duyarsız kalmışlardır. Kimi zaman değil her zaman bu liderler, belirli politik güçlerin ve çıkar gruplarının talepleri doğrultusunda hareket etmiş, Bulgaristan Türk halkının menfaatlerini geri plana atmıştır.
Bu durum, Türk kimliğimizin zedelenmesine ve toplumun dışlanmış hissetmesine sebep olmuştur.
Özellikle eğitim, dil ve kültürel haklarımızı korumak ve geliştirmek için çaba gösterilmediği gibi, birçok hakkımızın alınmasına sessiz kalınmıştır. Bu liderler, bizlerin yaşadığı zorluklara, karşılaştığımız adaletsizliklere karşı durmak yerine, sessiz kalmayı tercih etmiş, çoğu zaman değil her zaman kendileri ve çıkar gruplarına hizmet etmeyi seçmişlerdir.
Türkiye’nin de Bulgaristan Türklerine Bakış Açısı Yanlış?
Türkiye’deki kimi güç odakları, Bulgaristan Türklerinin kendi iradeleriyle değil, atanan kişiler aracılığıyla yönetilmesi gerektiğini düşünmektedir. Bu yanlış anlayış, Bulgaristan Türklerinin kendi içlerinde bir lider çıkarma yeteneğine sahip olmadıkları gibi bir ön yargıya dayanmaktadır. Oysa Bulgaristan Türkleri olarak, kendi liderlerimizi seçme, (Parti başkan veya müftüler) kendi sorunlarımızı en iyi bizlerin anlayabileceği bir sistemle yönetilme hakkına sahibiz. Türkiye’den gelen görevliler ve bazı STK yöneticileri Bulgaristan Türklerinin çıkarlarını göz ardı etmesi ve halkın taleplerine duyarsız kalması, bizleri bu ön yargıya karşı mesafeli hale getirmiştir.
Türkiye’den Gelenler Türk Halkının Değil, Başkalarının Temsilcileri
Bulgaristan Türkleri, yıllardır Türkiye’den gelenlerin halktan uzaklaştığını, çıkar gruplarına yakınlaştığını gözlemlemiştir. Bu liderler, Bulgaristan’daki Türk topluluklarının taleplerini dile getirmek yerine, kendi siyasi pozisyonlarını güçlendirmeyi amaçlayan politikalar izlemektedir. Halkın gündelik ihtiyaçlarını, kültürel ve sosyal haklarını savunmak yerine, makamlarını koruma uğruna sessiz kalmayı tercih etmektedirler.
Bulgaristan Türkleri Artık Kendi Seslerini Duyurmak İstiyor
Bulgaristan Türkleri olarak artık kendi sesimizi duyurmak istiyoruz. Türkiye’den atanan veya STK’ların desteklediği liderler yerine, halkın ihtiyaçlarını bilen, çıkar gruplarına değil, halkın taleplerine kulak veren liderler görmek istiyoruz. Eğitimde, dilde ve kültürel haklarımızda gerçek bir savunma istiyoruz. Bulgaristan Türklerinin Türk kimliğini onurla yaşatacak, halkın menfaatlerini koruyacak bir temsilciye ihtiyacı var.
Bu taleplerimizin bir an önce karşılanması, yalnızca Bulgaristan Türklerinin geleceğini güvence altına almak için değil, aynı zamanda Türkiye ile Bulgaristan arasındaki ilişkilerin ve Balkan Türkleriyle olan bağların güçlenmesi açısından da kritik bir öneme sahiptir. Çünkü gerçek dostluklar ve sağlam ittifaklar, sadece sloganlarla ya da sembolik jestlerle değil, halkın haklarına ve taleplerine samimiyetle sahip çıkmakla inşa edilir.
Bugün, Bulgaristan’da gerçek liderlere, halkın gerçek ihtiyaçlarını gözeten ve toplumun çıkarlarını ön planda tutan cesur insanlara ihtiyaç var. Gösterilen yolda yürüyen değil, hakkın yolunda kararlılıkla ilerleyen liderler, Bulgaristan Türkleri için umut ışığı olacaktır. Bu, sadece bir toplumun değil, aynı zamanda iki ülke arasındaki kültürel, siyasi ve sosyal bağların da daha güçlü ve sürdürülebilir hale gelmesini sağlayacaktır.
Bulgaristan Türkleri olarak, sadece kendi haklarımız için değil, bölgede adaletin, birliğin ve kardeşliğin güçlenmesi için de mücadele ediyoruz. Bu doğrultuda, taleplerimizin karşılanması, geleceğin daha sağlam temeller üzerinde inşa edilmesine katkıda bulunacak; dostluk ve iş birliğinin derinleşmesine öncülük edecektir. Çünkü ancak halkın haklarına saygı duyulup korunarak, kalıcı barış ve gerçek bir kardeşlik sağlanabilir.