Dr.Nedim BİRİNCİ
5 Ekim 2014 parlamento seçimlerine kadar Bulgaristan yürütmesini eline alan Geçici Hükümette Türk, Pomak veya Rom bakan yok. 5 Ağustos’ta açıklanan hükümeti Başbakan Georgi Bliznaşki yönetecek.
İki yılda 2. geçici hükümet kurmak zorunda kalan Bulgaristan’daki sosyal, ekonomik ve politik durum son derece güvensiz ve istikrarsız. Sosyalistlerin, Türklerin oy verdiği HÖH partisi ile yeni milliyetçiliği temsil eden “Ataka” nın üçlü hükümet ortaklığı ancak 416 gün ayakta kalabildi. 42 meclis bileşimi çalışır kabine kuramadı. Son başbakan Plamen Oreşarski’nin yerli ve yabancı politik-oligarşi çevrelerini temsil eden ve ülkede kol gezen rüşvet ve dalavere ortamına seyirci kalan bakanlar çantalarını koltuk altına almış dağılırken Sofya meydan ve caddeleri sakindi. Demir parmaklıkların ardında ve polis kordonu içinde toplanan Parlamento da dağıldı. Derin bir “ah” çekip, rahat nefes alan Bulgar sivil toplum örgütleri güç tazelemek için izine çıktı.
Bir hukukçu olan Başbakan G. Bliznaşki kimdir? O, sol görüşlü bir politikacıdır. Komünist Partisi’nin aktif üyelerinden olup, 1989’da toplanan “yuvarlak masada” sosyalist parti grubunda yer aldı. 2001’de Cumhurbaşkanı adayları arasında “ben bir gerçek komünistim” sloganıyla Sosyalist Parti kurultayını inletti. 2013’te Sosyalistlerin ve hak ve özgürlükçülerin hükümetine soluk aldırmayan sivil toplum örgütü eylemlerini yoğun destekledi. Sol gürüşlü olmasına rağmen sağcı eylem alayını yönetti. Bu gibi örnekler Fransa yakın tarihinde de izlenmişti. General de Goulle hükümetinde Kültür Bakanı olan komünist Anre Malro’yu anımsamamız yeterlidir. Geniş koalisyonların farklı dünya görüşüne sahip şahıslardan oluştuğuna bol örnek var. En önemlisi yenilikse, geçici kabinedeki 4 bakanın sivil toplumun kitle eylemlerinden yükselmesi oldu. Genç bakanlardan kurulan geçici kabineye teknokrat bir deneme de demek olasıdır.
Şu da önemlidir. G. Bliznaşkı Cumhurbaşkanı R.Plevneliev’in seçim yasasında değişiklik yapılması için halk oylaması yapılması çağrısına 560 bin imza toplayan ulusal kampanyayı yönetti. Geçici hükümetten beklenen demokratik ve şeffaf bir ortamda 43. millet meclisi seçimlerini selametle örgütleyip gerçekleştirmesidir.
Geçici hükümet başbakanı Bliznaşkı kabineyi tanıtırken, iktidarın politik oligarşi modelden kurtulup halka döndüğünü söyledi. Seçmenlerinden 2.5 milyonu Batı Avrupa ülkelerinde ve 500 bini de Türkiye’de bulunan Bulgaristan nüfusunun % 24’ünü Romlardan, % 12’sini Türkler ve % 8’i de Pomaklar oluşturuyor. Ne yazık ki, yeni hükümette etnik azınlıklardan bir tek temsilci yok. Geçiş Dönemi’ndeki 5 hükümette Türk ve Müslümanların Bakanı vardı. Yeni hükümet, geçici de olsa 5 Ekim 2014’ten sonra kurulacak yeni Bulgar kabine modeline örnek olarak kurulduğu izlenimi ağır basıyor.
Parlamento seçimine sağda ve solda köklü bir anti-DPS, anti-Doğan propaganda ile başlandı. Özgürlükçü parti “devlet çıkarlarını savunuyoruz” havasına girse de, “güne uygun ve çıkarcı mevzilenme, döneklik” ile suçlanıyor. Ahmet Doğan ile Türklere karşı ölüm ve hapis cezaları altında imzası olan “Bulgarlaştırma” süreci Başsavcısı Mrıçkov’a aynı gün “Kiril ve Metodiy” nişanı verilmesi, unutulmadı. Yeni lider Lütfü Mestan’ın “Kartal Köprü” mitinginde BSP Başkanı Sergey Stanışev’i öpmesi de belleğimizde bir yaradır.
Genel seçimler Bulgaristan’da son AB Genel Kurul milletvekili seçimlerinin bir eğilim olarak gelişmiş devamı olacaktır. İki ay önce Avrupa Birliği milletvekili seçimlerinde halkın sadece % 30’u oy kullandı. 17 AB vekilinden dördünü HÖH partisi çıkardı, dünya Bulgaristan’daki oyların dörtte birinin etnik azınlık oyu olduğunu gördü. Bu açıdan analiz edildiğinde, yeni başbakanın açıkladığı Bakanlar Kurulu ile “iktidarın halka indiği ve bütün halkı temsil ettiği” iddiasını kabul etmek zordur.
Olaya başka bir bakış açısından irdelediğimizde, görevi sona eren politik-oligarşi uşağı eski Başbakan 1990’lı yıllarda Demokratik Güçler Birliği (SDS) Başkan yardımcısıydı, yani sağcı bir siyaset adamı olarak yetiştirildi, fakat sosyalistlerin sol hükümetini yönetti. Bulgaristan’daki bu sağ-sol karışıklığı politik durumun ekonomik temellere dayanmadığını gösterdiği gibi, olayların perde arkası kulislerce idare edildiğine de kanıttır.
Önümüzdeki seçimler, azınlıkların, bu arada 14 yıldan beri politik örgütü olan Bulgaristan Türk, Pomak ve Romların seçim sonuçlarına rağmen yeni hükümete katılamayacağına işaret ediyor. Sosyolojik araştırmalardan, bir yerleşik düzen partisi olarak ortaya çıkan, ortanın hemen sağında konumlanmış olan ve henüz ortaklık hesapları yapmayan Boyko Borisov’un GERB partisine 240 sandalyesi olan Bulgar meclisinde 120 ile 145 arasında vekil çıkıyor. Hak ve Özgürlük Partisine 2. parti rolü tanınsa da anti-Doğan, anti-şeytan, anti, Peevski ve ANTİ-DPS hareketinin ülkede yarattığı İslamfobisi, Türk düşmanlığı Bulgar seçmeni kemikleştirdi. Ahmet Doğan ve etrafındaki politik grubun zor duruma düştüklerinde hep Türkleri ve Müslümanları siper alması Bulgar milliyetçiliğini besledi.
Seçim gününün Kurban Bayramına rastlaması, soydaşlarımız arasında ve Bulgaristan Müslüman azınlığında büyük bir hareketlenme doğuracaktır. HÖH ve Onur ve Özgürlük Partilerinin politik sahneden düşmesiyle, yeni güçleri ön plana çıkarmamız, isteklerimizin yerine getirilmesi için mücadeleye devam etmemiz gündemdedir. Bu konuda soydaş derneklerinden ortak bir bildiri ve tutum, halka yol gösterecek kararlar bekliyoruz.