Rafet ULUTURK

 

27- 28 Şubat Günler Türkiye Cumhuriyeti Diş işleri Bakanı Ahmet Davut oğlu Bulgaristan’daydı. Bulgar milliyetçiliğinin Türk ve Müslüman düşmanlığı sığınağından başını çıkardığı yeni bir dönemde yapılan bu ziyaretin önemi paha biçilmezdir. Ayrıca biz Bulgaristanda Türk ve Müslümanlar için çok ağırlaşan toptan saldırı döneminde yapılması paha biçilmez büyüklükte bir öneme sahip olduğu için, aldığımız destekle umutlarımız okşandı.

Türkiye’nin yeni Balkan politikasının yüksek mimarı olan Ahmet Davut oğlu, Sofya’da Başbakan Plamen Oreşarski, Diş İşleri Bakanı Vigenin ve Meclis Başkanı Mikov ile görüşmelerinde Baş Müftülük ve Müslüman vakıf taşınmazlarımızın hukuksal usulle iadesi sürecinde baş gösteren olaylara dikkat çekti. Bulgaristan Müslümanları Baş Müftülüğünü ziyaret etti. Baş Müftü Mustafa Hacı ve İslam din erkânımızla temasta bulundu. Filibe’de ırkçı holiganların saldırısına uğrayan camideki hasarı gördü.

Bu ziyaret Türkiye ile Bulgaristan ilişkilerine ince bir ayar niteliğindeydi.

Zamanlama açısındansa, Türk ve Müslüman düşmanlığı cinini şişeden çıkaranlara ciddi bir uyarı olurken, dostluk ve iyi komşuluk ilişkilerini uygulamada karşılıklılık ilkesine yeni davet sundu.

Türkiye dış işleri Bakanı’nın bu gelişi, bir de, Bulgar meclisinde, Yeni Ceza Yasası’nın görüşüldüğü günlere rastladı. Yasa önerindeki can alıcı olan ve sert tartışmalara neden olan madde, KOMÜNİZM SUÇLARINA ZAMAN AŞIMI TANINMASI İSTEYEN DÜNYA GÖRÜŞÜNE KARŞI DİRENİŞ OLDU.

Halkımızın bağrında totaliter komünizmin yaraları taze ve canlıdır.

Yarım milyondan fazla insanımız 25 yıl önce totaliter komünizmin “Bulgarlaştırma” politikasından kaçmak ve Türkiye’ye sığınmak zorunda kaldı. Bulgaristan’ı son 70 yılda idare eden komünist-sosyalist zihniyet, XX. yüzyılda işlediği ağır suçların izlerini, etnik yok ediş cinayetlerini yalnız hafızalardan değil, tarihten de kazıyarak silmeye büyük bir küstahlıkla bir daha yeltendi. Dedeleri, babaları anaları kardeşleri komünizmin totaliter baskı ve zulüm mekanizmasına kurban giden bizler bu politikayı tasvip edemeyiz.

Bu gelişmelerin seyrinde, öz partimiz bildiğimiz,  HÖH partisinin Genel Başkanı Lütfü Mestan’ı işbu yasayı meclise sunan ve onaylanmasında direnen, Sosyalist Parti lideri Sergey Stanışev’in “Kartal Köprü” ulusal mitinginde neden öptüğü şimdi ortaya çıktı. Bu öpücüğün muhatabı olan Genel Başkan Lütfü Mestan bizim değil, kendi vicdanını satmıştır.

İnsan hakkı suçlarına zaman aşımı olamaz!

Binlerce kişinin canına kıyan gizli servis “DC” sistemine bağlı kişiler BULGARİSTAN CUMHURİYETİ’NİN YENİ ANAYASA VE YENİ CEZA KANUNU YAZAMAZ!

Dayatsalar bile, bu yasayla ülkemiz demokratikleşemez, Avrupa Birliği sistemine ve medeni insanlar dünyasına şerefle dahil olamaz!

Bu arada, Türkiye Cumhuriyeti, Bulgar Geçiş Dönemi’nde ekonomimize 2 milyar Euro’dan fazla direk yatırımla katıldı. 500 binden fazla Bulgaristan Vatandaşına Türkiye sanayi ve hizmet sektöründe iş vererek, binlerce Bulgaristanlı öğrencinin Türkiye Yüksek Okul ve Üniversitelerinde okumasına, uzmanlaşmasına ve sertifika almasına kapılarını açarken, her yıl yarım milyondan fazla Bulgaristanlı turiste de ev sahipliği yaparak gerçek iyi niyetinin boyutlarını en inandırıcı bir biçimde göstermeye devam etti.

Totaliter rejimden demokratik düzene Geçiş Döneminde ülkemizde gerçekleştirilen görkemli alt yapı projelerinden Sofya – Pernik ana yolu, Sofya yeraltı treninin ikinci hattı, Kaspiçan Burgas ana yolu, Tırgovişte Şişe Cam Tesisi ve daha pek çok alt yapı, hafif ve ağır sanayi kuruluşu Türkiye’nin uzattığı elinden güç alarak inşa edildi.

Sn. Ahmet Doğutolu’nun ziyareti bir başka açıdan da çok ince bir ayardı.

Hepimizin ortak atılım ve direnişiyle kurulan, fakat yıllar içinde şanlı tarihimize sırt çeviren, Türkiye ile dostluk ve işbirliğine soğuk bakan, soydaşlarımızı yalnız oy deposu olarak gören, böylece halkımızdan iyice kopan, HÖH (Lütvi Mestan) ve OÖP (Korman İsmailov)  partilerinin lider tayfası meclis içi ve dışında her bakıma yetersiz kalmaya devam ediyor.

Türk ve Müslüman olarak eşit haklı ve özgürlükler içinde yaşayabilmemizde olmazsa olmaz olan ana dilimizle dayanan bir Türk yaşam tarzıyla, edebiyatımızla, kültürümüzle gururlanarak var olmamızın yolları tamamen tıkanmış durumdadır.

Bu ziyaret esnasında, Türkçemizle etkileşme, kendi sanat dünyamızı yaratıp yaşatma problemlerine tamamen sırt çeviren,   HÖH ve OÖP gibi tek anlamlı anti-Türklük ve anti-Müslümanlık yarışına giren politik subyelerin “liderleri” ile Türkiye Dış İşleri Bakanı arasında temasa geçilmemesi Sofya politik kamuoyunun dikkatini çekti.

Türkiye devletinin, Bulgaristan ve Balkan devletleriyle ilişkilerinde dış Türk ve Müslümanların huzuru, dertleri ve çıkarları, tarihi ve mimari anıtlarımız, din müesseslerimizin korunup bakımını ön plana alması yeniden gündem oluşturdu. Bu açıdan Bulgar ırkçı milliyetçileri ile beyinleri faşist zihniyetle aşılanmış futbol severlerinin anti-Türk ve anti-İslam anarşisi, Bulgar ve AB hukuk ve adalet sistemine tamamen ters düştüğü gibi, taşınmazlarımızın iadesi konusunda Bulgar mahkemelerinin baskı altına alınması, şimdi de sert eleştirilere neden oldu. Hükümet ortağı olan HÖH partisinin şiddetli tepki göstermemesi, eylem düzenlememesi kabul edilir bir husus değildir.

27 Şubat 2014 akşamı Türkiye Cumhuriyeti Sofya Büyük Elçiliği’nin rezidansında verilen akşam ziyafetine şiddetti önleme konusunda yetersiz kalan ne Ahmet Doğan, ne Kasım Dal ne de Lütfü Mestan davet edildi.

Görüldüğü üzere, Bulgaristan Türklüğünü maddi ve manevi olarak hiçe sayan ve 2 milyondan fazla Müslüman’ımızın barış ve huzur çağrılarını işitmezden gelen HÖH ve OÖP liderleri,  izlendikler oligarşiye yamanma siyasetinde son uğrağın çıkmaz sokak olduğunu bu defa gördüler.

Türkiye devleti daha önce olduğu gibi bu ziyaret esnasında da, Türk ve Müslümanlarımızın öz davaları etrafında gerçek ve sıkı örgütlenmesinden yana çok yönlü destekleyici tavırını bu kez de dile getirdi.

Ekonomik ve sosyal çıkarlarımızın savunulmasında, temel insan hak ve özgürlüklerimizin tanınmasında, kültür ve dini mirasımızın, vakıf taşınmazlarımızın geri verilmesinde ağır sözünü söylemeye devam etti.

Bu vesileyle olmak üzere, rezidans resepsiyonuna Sofya Türkleri arasından ancak kimliğik ve geleneklerimize sımsıkı bağlı olan, Prof. Dr. Cingiz Hakov, Doçent Dr. İbrahim Yalamov,  Dr. İsmail Cambazov ve yazar İsmail Çauşev gibi seçkin aydınlar davet edildi.

Biz bu yeni yaklaşımla sağlanan ince ayarı, Bulgaristan’da Türklük ve Müslümanlığın öz ve biçim olarak, soydaşlarımızla yakın ve her yönlü bir kaynaşma içinde olmak üzere, şimdilik federasyon, dernek ve kulüp çalışmaları, hizmet merkezleri örgütleyerek dergi ve gazete yayınları, ana dilimizde özel radyo ve paket TV programlarıyla gerçekleştire bileceğimize inanıyoruz.

Yeni dönem çalışmalarımızda Türk ve Müslüman kimliğimizi manevi olarak güçlü kılan yönlere ağırlık vererek sürdürme kararlılığımızı algılamış bulunuyoruz.

HÖH ve OÖP gibi halkımızdan tamamen kopmuş, son 25 yılda yaşam tarzımızdan ve kültürümüzden bütünüyle uzaklaşmış bu iki partiden Türklük davası ve Müslüman yaşam tarzını yaşatma yolunda destek aramak tamamen yanlış olur.

Öz ve biçim değiştiren siyasi oluşumlar dışında, onlardan tamamen bağımsız, dernekler ve diğer sivil toplum örgütleri düzeyinde geniş açılımlı olup kitlelere inen ve onunla kaynaşan etkinlik yolları aramak zorundayız.

Bakan Davut oğlunun Bulgaristan’da yürütülecek çalışmalara verdiği yeni ince ayar budur.

Reklamlar