Hamiyet ÇAKIR
Tarih: 13 Eylül 2020

Türkiye, bölgesel ve küresel politikada odak olmada devam ediyor. Sofya’da çıkan haftalık siyaset gazetesi “168 Saat” bu hafta “Eğer Erdoğan avucunda nükleer kozlar tutuyorsa”  vaşlıklı bir yorum yayınladı.

Petır Marçev, gazetenin “İktidar” sayfasında imzalı yorumu Türkçeleştirerek dikkatinize sunuyoruz.

Yazının alt başlığı ise şöyle:

İş Allah Türkiye, kendi nükleer santralleri için yakıtı kendisinin üretme isteğiyle, İran adımlarını takip etmez.

Büyük devletlerin casusluk şebekeleri Anadolu’da çok önemli bir şeyi görememişse ve Ankara ansızın bir nükleer güç oluverirse?  NATO’nun önemli ve dürüst bir üyesi olan Türkiye liderinin uluslararası alanda, huysuz bir birinci leydi gibi davranmaya başlaması, buna işaret ediyor.

Bundan bir yıl önce Birleşmiş Milletler Genel Asamblesindeki konuşmasında Erdoğan şöyle demişti: “ Elinde bir değil iki değil nükleer başlıklı füzeleri olanlar var. Bizim elimizde olamıyor. Bizde olsa kabul edilmiyor.” Sizin için bunun anlamı nedir?

Türkiye’deki değişiklikler çok daha erken, daha uluslar arası ilişkiler profesörü ve yılların başbakanı Ahmet Davutoğulu’nun “Stratejik Derinlik” eserinin yayınlanmasıyla başlamıştı. 2016 yazında başarısız darbe denemesinden sonra Türkiye stratejik yönünü (karakterini)  değiştirdi. Tayyip Erdoğan bütün iktidarı elinde topladı ve hemen ardından S-400 Füzeleri almaya karar verdi. O zamandan beri Türkiye ile Amerika arasındaki ilişkiler çözülmeye yöneldi. Türkiye’nin bir dev tavrı ortala çıktı. Kuzey Kıbrıs operasyonları gerçekleşti, bir Rus bombardıman uçağı düşürüldü, Libya devletine yardım eli uzatıldı, “Aya Sofya” ibadete açıldı. Doğu Akdeniz’de doğal gaz konusunda Yunanistan’a ve Güney Kıbrıs’a sert bir tavır alındı.

Ankara’nın dış politikasındaki sert tavrın sebebi nedir?

İsrail kaynakları, Türkiye kendi nükleer programını geliştirirken İran’ın adımlarını tekrarlaması olasıdır. Sivil nükleer program gerçekleştirirken böyle bir programı gizlemek güç değildir. Türkiye’nin kendi nükleer santralleri için nükleer enerjiyi kendisinin geliştirmesi ve üretmesi ve ardından kullanılan yakıtın ülkede kalması olağanüstü önemlidir.

Nükleer Fizikçi Bilginler Bülteni” gibi bir nüfuslu dergi Türkiye’nin nükleer silah geliştirmeye yöneldiğini yazdı. Türkiye, Nükleer silahların yayılmasını önleme anlaşmasını i9 68’de imzalasa da, dünya2nın Erdoğan’ın nükleer iştahından endişe etmeye hakkı vardır.

Dünyaca ünlü fizikçi Con Spakapan, “Rosatom” tarafından kurulan ve pahalıya mal olması düşünülen, Mersin’e bağlı “AK kuyu NES” olarak inşaaı süren birinci santral; bir Japon-Japon konsorsiyumu tarafından kurulan Sinop NES ve Bulgaristan sınırında kurulması planlanan 3. NES’e değinirken, 2023 yılından “AK kuyu NES” nin çalışacağına vurgu yapıyor. Resmi çevreler, bu santrallerde üretilecek nükleer elektrik enerjisinin Rusya ve İran’dan doğal gaz bağımlılığını azaltacağını belirtiyorlar. Uzmanların bilgisine göre, “AK kuyu NES” pahalı bir tesis ve üreteceği elektrik de ucuz olmayacak. Yüksek ekonomik menfaatler ön planda değilse, “Ak Kuyu NES” de başka çıkarlar olmalı diyenler var.

Con Spakaman, “Türkiye nükleer enerjiyi, nükleer silah üretimi için kullanabilir” tespitinde bulunuyor. Bu gelişmeler artık başlamış durumdadır. Rusya’da nükleer fizik okuyan ikinci en büyük uzman grubu Türker’dir. Daha önce aynı eğitim merkezlerinde İranlı ve Kuzey Koreli uzmanlar eğitilmişti.”

Üstelik 2 yıldan beri Türkiye cumhuriyeti Pakistan’la olan ilişkilerinin gelişmesine önem veriyor. Pakistan gayrı resmi olarak nükleer silah sahibi bir ülkedir.

İsrail ulusal güvenlik uzmanı Ari Egazi, “Türkiye’nin uranyum zenginleştirme teknolojilerine ve ve atom silahının önemli bir oluşturucu öğesi olan,  plütonyum elde etmeye büyük ilgi gösterdiğini izliyoruz. Bu açıdan baktığımızda Ankara ile Pakistan arasında sıklaşan işbirliği endişe uyandırıyor, “ diyor.

Askeri uzmanlara göre, Türkiye, nükleer silah programıyla birlikte, balistik füze programı da geliştiriyor. Halen 2 500 km. menzilli bir füze geliştirme süreci gerçekleştiriliyor. Erdoğan, daha önceleri de ülkesinin 10 000 km menzilli bir füzeler sahibi olmak istediğini defalarca belirtti. Bu füzeler öncelikli olarak nükleer silah taşıyıcısı olarak kullanılıyorlar. Geçen yüzyılın 90’lı yıllarında Türkiye’nin satın aldığı Çin teknolojileri bu gibi silahların geliştirilmesinde kullanılıyor.

Batı istihbarat makamları, eski sosyalist ülkelerden, belirli sınıf Rus balistik füzelerinin üretimine ilişkin belgeleri ele geçirmiş oldukları hakkında bilgiye ulaşmıştır.

Bununla birlikte, Türkiye füze deneme rampası, uzay aracı kontrol merkezi ve 2023’e kadar kendi uzay programını geliştirmek peşindedir.

Yakın Doğu uzmanı olan, diplomat ve eski askeri istihbaratçılardan Radion Popov’un kanısına göre, “Türkiye henüz zenginleştirilmiş uranyum sahibi” değildir.

Bulgar Savunma Bakanlığında yıllar yılı daimi sekreter görevinde bulunan, Askeri Akademi’de öğretim görevlisi olan Dr. Dobromir Totev, “168 Saat” gazetesine verdiği demeçte bu konuda şöyle konuştu:

Yıllarca NATO’da çalıştım ve dünyadaki en ciddi örgütün NATO olduğunu bilirim.  Kuzey Atlantik Paktı’nın silahlı güçleri kontrol ve tespit mekanizması güçlüdür. Erdoğan’ın politik yönetiminin, nükleer silah üretebilmeyi düşünmesi bile, olasılık dışıdır!.”

Fakat biz Türkiye karasında atom bombaları olduğunu unutmayalım. Yıllar önce. S-400 Rus hava savar füze sistemi skandalı patlak verdikten sonra, Erdoğan, Amerikalıları “İncirlik”  askeri üssünden kovmakla tehdit etti. “İncirlik’te” Amerikan nükleer silahları korunuyor.

Bu silahlarla ne olacak?

Hamburg Üniversitesi Barış ve Güvenlik Siyaseti Araştırmaları Enstitüsünde görevli olan, Alman güvenlik sorunları uzmanı Ulrih Kün bu konuda şunları yazdı:

“Tehdit ciddidir, çünkü eskiden Amerikalılar “İncirlik” askeri üssünü yoğun kullanmıştı. “Körecik” radarı ise NATO füze savunması için olağanüstü önemlidir. Orada B-61 tipi 50 adet bomba var. Sava uçaklarıyla taşınan bu bombalar NATO tarafından düşmanı gemleme silahı olarak kullanılmaktadır. Fakat bu bombaların özel kodları var ve bunlar bilinmezse hiçbir işe yaramazlar.”

Fakat bir gerginlik yaşansa, Türkler bu bombaların kod sistemini kırmayı deneyebilir. Uzmana göre, kodun kırılması yarım yıl sürebilir.

Gelecek birçok şeyi kendisi gösterecektir.

“168 saat” Sofya/ Bulgaristan.

Okuyanlara teşekkürler.

Korona virüsü ile mücadelede disiplinli ve titiz olalım.

Sağlıcakla kalınız.

Reklamlar