Antonina Jelyaskova
21 Ağustos 2021
Cumhurbaşkanı, Hak ve Özgürlük Hareketi’nden olan, bu partiyi seven ya da ona oy veren veya vermeyen Bulgaristan Müslümanlarının hepsini gücendirmeyi başardı.
Anavatanımızla ilgili bize arka olan Bulgar aydınlar.
Yazan: Antonina Jelyaskova
Sorunun tarihi.
Bu sorunun yanıtı açık ve kısadır. Türkiye, Bulgaristan Türklerinin eski vatanı olmakla birlikte, Bulgaristan’ın devamsız ve şiddet politikaları tarafından Bulgaristan’dan kovulan Türklere ve Müslümanlara kapılarını her zaman açmıştır. Türkiye, Balkanlardan diğer Müslüman ve Türklere de her zaman sınır kapılarını açık tutmuştur. 1990’lı yıllarda Yugoslavya dağılırken ve savaş sürerken Türkiye 2 milyon savaş kaçağı Türk, Torbeş, Boşnak ve Arnavut kabul etti.
Türkiye’ye sığınanlara ve Türkiye Cumhuriyetinin enternasyonal politikasına ölçüsüz söz söylemeyiniz lütfen. Türkiye, rejimlerine asla bakılmaksızın, menfaatlerini bilen ve devamlılıkla, titizlikle izleyen bir ülkedir.
1950-1951 yıllarında sosyalist kooperatifleşmeden kaçan, ellerindeki hayvanları ve topraklarını zorla alıp kooperatiflere toplanmasından korkan 155 000 Bulgaristan Türkü Türkiye Cumhuriyetine göç etmiştir. (Red. Bu Moskova baskısıyla, zorunlu bir göçtü.) Türkiye devleti, gelen Türkleri Anadolu’nun sonsuz ovalarına yerleştirdi. Onlar da yeni yerlerde zengin çiftçilik kültürü uyguladı ve yerlilerle birlikte el ele vererek tarımsal kalkınmaya ön ayak oldular.
Bulgaristan ile Türkiye arasında parçalanmış aileleri toplamak anlaşmasının imzalanmasından sonra 1968-1978 yılları arasında Bulgaristan Türklerinden 130 000 kişi Türkiye’ye gitti. Kafadan atıyorum, o yıllarda Türkiye’de okuryazar oranı % 8’i aşmıyordu. Gidenlerin öğrenim seviyesi orta, lise veya teknik okul düzeyindeydi, bir çoklar yüksek tahsilliydiler.
1989’da 360 bin Bulgaristan Türkünü Türkiye’ye çeken Türkiye’nin payına daha da yağlı-bağlı bir dilim düştü. Bir kısmı geri dönseler de, 240 bini devamlı ikamet için Türkiye’de kaldı. Türkiye’nin omuzlarına büyük bir yük yüklenmişti. Kamplar kuruldu, büyük sayıda polis, sosyal görevli angaje oldu, Türk dili kursları açıldı, gelenleri barındırmak için büyük bir süratle konutlar kuruldu. Bu işten Türkiye kazançlı çıktı. Kovulan Türkler meslek ve uzmanlık sahibi yetişkin ve deneyimli kişilerdi. Tahsilliydiler. Birçoklarının Türkiye’de zor bulunan teknisyen, itfaiyeci, tamirci, doktor, diş hekimi, hukukçu, öğretmen ve bilim adamı vs… mesleklerde ustalıkları vardı. Onlar, iş ehli, meslek ve uzmanlık sahibi olduklarından dolayı, on yıl gibi bir sürede oraya yerleştiler. Bayanlar ve yetişkin kızlar da iş buldular.
1990-1997 yılları arasında, Bulgaristan’daki derin ekonomik bunalım nedeniyle, her yıl 30-60 bin arasında Bulgaristan Türki iş aramak için Türkiye’ye gitti ve oraya yerleştiler. Şu unutulmamalıdır sadece 1989 – 1996 yılları arasında Bulgaristan’dan Türkiye’ye giden yeni göçmenlerin sayısı 400 000 Bulgaristan Türküdür. Ve onlar en az 8. Sınıfı bitirmiş,
Avrupalı profili almış kişilerdi.
Bu yıllarda farklı başka göç dalgaları da yaşadık.
1940-1944 yılları arasında, ceo-politik ve savaş zamanına ait bir sürü yasak ve kısıtlamaya karşın, Türkiye Bulgaristan’dan 15 bin kişi almıştır. Daha önceki dönemde ise, 1934-1939 yılları arasında, farklı kaynaklara göre, 70 000 – 90 000 Bulgaristan Türkü Türkiye Cumhuriyetine sığınmıştır. 1913 ve 1934 yılları arasında devletler hukukuna göre, onaylı ve düzenli olmak üzere, yılda 10-12 000 kişi Türkiye’ye göç etmiştir. Bu insanların hepsi oraya bilinçli, eğitimli, bilgili, işinin ehli, yaşam ve genel kültür sahibi olarak göç etmiştir. Bulgar devleti ve Bulgar kamuoyu ise, bu vatandaşlarımızı tamamen unutmaya, onlar hiç birimizin hayatında asla olmamış, hepimizin olan şu vatanda iyi ve kötüyü aramızda paylaşmamışız gibi davrandık ve bu tutumu sürdürüyoruz.
Batı Avrupa ülkelerinde konuk işçiler arasında çalışma yürüten birçok sosyolog veya antropolog, Bulgaristanlı Türklerin kendilerini tanıtırken “Bulgaristanlı Türküm” dedikleri bilinir. Atalarımın mezarı Bulgaristan topraklarındadır. Bulgaristan vatanımdır, dedikleri de bilinir ve bu onların yalnız Bulgaristan’a bağlı olduğuna bir kanıt olmakla kalmayıp, aynı zamanda Avrupa Kimliğine de işarettir.
Politik yorum.
Kendini beğenmiş politikacılar ne kadar isterlerse istesinler Bulgar toplumu tek milletli bir topluluk değildir. Tarih öyle gelişmiş ki, biz ülkemizdeki Bulgarların, Türklerin, Pomakların, Yahudilerin, mülteci Beyaz Rusların ve Ermenilerin, kaçak olarak gelen ve vatandaşlık alanların vs vs hepsinin sivil toplum milletiyiz.
General-Cumhurbaşkanı çiğnenmemesi gereken kırmızıçizgi sınırlarını hiçe sayarken ve hepimiz son 40 yıla yakın bir zaman kesiminde beyazları tam pişmemiş sarısı cıvık yumurtayı andıran, Bulgaristan’da etnik barışa saldırışından doğabilecek sonuçları iyi düşünelim lütfen. 18 Ağustos 2021 tarihinde Cumhurbaşkanı Rumen Radev, Hak ve Özgürlükler Hareketini seven ya da sevmeyen, ona oy veren veya vermeyen Müslümanların hepsini küstürdü. Tamamen dar görüşlü danışmanları sayesinde, Bulgaristan politik yaşamındaki geleneksel düzeni allak bullak etti. Kendimizi 18. Yüzyılda Nijer, Benin ya da Küba’da insanların hayaletler için kurban edildiği bir ortamda hissedebiliriz. Olayları stratejik açıdan değerlendiren bir gözlemci için, meclis ve cumhurbaşkanlığı görüşmelerinde, danışma ve tartışmalarında bir vatandaş olan seçmen, parti merkezlerinde anlamı düşmanların kumaş parçasından kuklalara iğne batırılması ve adına “vudu” ritüeli denen bir oyun oynandığı izlenimi ile kalıyor. Ne de olsa biz Avrupa’dayız değil mi? Yoksa değil miyiz?
Saflarında 50 – 100 veya 200 dolandırıcı, hırsız ya da yalancı var diye Hak ve Özgürlükler Partisi (HÖH-DPS) ensesine basamazsınız.
Öteki partilerdeki yolsuzları saydınız mı? Çünkü Bulgaristan’daki yüzbinlerce Türk ve Müslüman için Bulgaristan’da Hak ve Özgürlükler Hareketi ne kadar değerliyse, anavatan Türkiye de o kadar önemlidir. Evet onlardan 300 bini Hak ve Özgülük Hareketine oy vermişler, ama öteki 300 bini de ister oy kullanmasın, ister Bulgar partilerinden birine oy versin, hepsi birlikte her zaman ve her yerde hiç arasız Bulgaristan Türkleri ve azınlıklar üzerinde bulutlar kararıyor mu kararmıyor mu, acaba hava açılıyor mu diye göz ucuyla devamlı izliyorlar.
Bizi izleyiniz lütfen.
Okuyanlara ve paylaşanlara teşekkürler.