Gülten RAYİMOĞLU

1950 yılı, Türkiye ve Bulgaristan arasındaki diplomatik ilişkilerde gerilimli bir dönemi işaret etmektedir. Özellikle Türk azınlığının Bulgaristan’dan kitlesel göçü ve bunun Türkiye üzerindeki etkileri, iki ülke arasında bir dizi nota trafiğine yol açmıştır. Türkiye, Bulgaristan’ın bu göçü teşvik etmesini kınamış ve bu durumu, hem insan hakları ihlali hem de ekonomik bir yük olarak değerlendirmiştir. Bulgar hükümeti ise Türkiye’nin bu konuda bahaneler ileri sürdüğünü ve Türk hükümetinin azınlıkları kabul etmekte geciktiğini savunmuştur.

1. Türkiye’nin Tepkisi ve İlk Notalar
Türkiye, 28 Ağustos 1950 tarihinde Bulgaristan’ın, Türk azınlığının göç etme isteğine dair verdiği notaya sert bir yanıt vermiştir. Türkiye, Bulgar hükümetinin kullandığı dilin diplomatik nezaket kurallarına uygun olmadığını belirterek, bu göçün sadece Türk azınlığının yaşam şartlarının kötüleşmesinin bir sonucu olmadığını, aynı zamanda Bulgar hükümetinin 1925 tarihli anlaşmalara uymadığını vurgulamıştır. Türkiye, özellikle gelen göçmenlerin mal ve mülklerini bulundukları ülkeden çıkarmalarına engel olunduğunu belirtmiştir. Ayrıca, Türkiye’ye kabul edilecek 250 bin göçmenin kısa süre içinde alınmasının çeşitli ekonomik ve güvenlik sorunları yaratabileceğini ifade etmiştir.

2. Göçmenlerin Durumu ve Ekonomik Zorluklar
Türkiye, Bulgaristan’dan gelen göçmenlerin büyük çoğunluğunun yanında taşınabilir mal bırakmadan gelmesinin, Türk ekonomisine büyük bir yük getireceğini ve toplumsal sorunlara yol açacağını belirtmiştir. Ayrıca, göçmenler arasında komünist ajanların yer alabileceği endişesiyle, Türkiye, bu kitlenin içinden şüpheli kişiler ayrılana kadar kabul edilmesi için daha fazla zaman talep etmiştir. Öte yandan, Türkiye’de bu göçmenler için ekonomik katkı sağlamak amacıyla “çiftçi göçmen” olarak değerlendirilebileceği ve tarım alanında kullanabilecekleri vurgulanmıştır.

3. Bulgaristan’ın Karşı Tepkisi ve Yeni Notalar
Bulgaristan, Türkiye’nin bu tepkilerine karşılık 22 Eylül 1950 tarihinde yeni bir nota vermiştir. Bulgar hükümeti, Türkiye’nin iddialarının asılsız olduğunu, Bulgaristan’daki Türk azınlığın eğitimine ve haklarına gösterilen ilgiyi vurgulamıştır. Bulgarlar, Türkiye’nin bu taleplerini sadece bir bahane olarak gördüklerini ve bu konuda herhangi bir geçiştirme yapılmaması gerektiğini belirtmiştir. Ayrıca, Türkiye’ye 3 ay içinde Türk azınlığını kabul etmesi için baskı yapmış, aksi takdirde Türkiye’yi uluslararası arenada sorumlu tutacaklarını ifade etmiştir.

4. Türkiye’nin Sınır Kapama Kararı ve Komünist Ajan Endişesi
Bu dönemde Türkiye, Bulgaristan’ın Türkiye’ye göndermek istediği kişilerin arasında komünist ajanlar yerleştirdiğini ve bu kişilerin Türkiye’ye girmesini engellemek amacıyla sınırları geçici olarak kapatma kararı almıştır. Türkiye, özellikle Çingeneler ve diğer Türk olmayan grupların Bulgaristan tarafından Türkiye’ye gönderilmesinin, güvenlik açısından büyük bir risk teşkil ettiğini savunmuştur. Bunun üzerine, Bulgaristan’dan gelen göçmenler arasında Türkiye’ye vizesiz olarak girenlerin geri gönderilmesi konusunda karşılıklı anlaşmazlıklar yaşanmış, bu süreçte gerilim artmıştır.

5. Medya ve Kamuoyu
Bu diplomatik kriz, her iki ülkede de medyada büyük yankı uyandırmıştır. Türkiye’de, Bulgar hükümetinin Türkiye’ye yönelik yaptığı eleştiriler ve sınır kapama kararına dair açıklamalar, kamuoyunda geniş bir şekilde tartışılmıştır. Bulgaristan, Türkiye’yi insan hakları ihlali ile suçlayarak, Türk hükümetinin zulme göz yumması olarak lanse etmiştir. Ayrıca, Türk konsolosluklarının kapatılması yönündeki talepler de medya aracılığıyla gündeme gelmiştir. Türkiye ise Bulgaristan’ın gönderdiği kişilerin büyük bir kısmının Türk olmayanlar olduğuna dikkat çekmiş ve bu durumun anlaşmaya aykırı olduğunu belirtmiştir.

6. Sonuç ve Uluslararası Gelişmeler
Türkiye ve Bulgaristan arasındaki bu kriz, yalnızca iki ülke arasında değil, aynı zamanda uluslararası platformlarda da ses getirmiştir. Türkiye, Bulgaristan’ın eylemlerini BM’ye taşıma tehdidinde bulunmuş ve olası bir soğuk savaş geriliminin önüne geçmek için uluslararası diplomasiye başvurmaktan çekinmeyeceğini ifade etmiştir. Bunun yanı sıra, Türk yetkilileri, Bulgaristan’dan gelen göçmenler arasında Ruslara hizmet etmek amacıyla gönderilen ajanları ve diğer şüpheli unsurları ayıklamaya çalışmış, aynı zamanda, Türk-Rum mübadelesinin bir örneği olarak, Bulgaristan’ın tek taraflı bir tehcir hareketi olarak bu göçü değerlendirmeye devam etmiştir.

7. Diplomatik Çözüm ve Sonraki Dönem
Bu diplomatik trafik, iki ülke arasında gerginliğin arttığı bir dönemi işaret etse de, zamanla karşılıklı müzakerelerle çözüm arayışları devam etmiştir. Türkiye, Bulgaristan ile olan ilişkilerinde uluslararası hukuku ve göç anlaşmalarını göz önünde bulundurmuş, özellikle Türk soydaşlarına yönelik tutumunu sertleştirirken, Bulgaristan ile olan sınır düzenlemelerini de gözden geçirmiştir.
Bu dönemde yaşanan gelişmeler, Türkiye ve Bulgaristan arasındaki ilişkilerin, sadece ekonomik ve sosyal faktörlerle değil, aynı zamanda büyük bir uluslararası strateji ve güvenlik endişesiyle şekillendiğini göstermektedir.

Reklamlar