Dr. Sakin ÖNER
Balkanlar, Avrupa kıtasının güneydoğusunda 1.000.000 kilometrekare yüz ölçümü kaplayan ve 75 milyon nüfusun yaşadığı bir yarımadadır. Balkan bölgesinin güneyi Yunanistan’ı içine alacak şekilde Adriyatik Denizi, Ege Denizi ve Karadeniz ile sınırlıdır. Balkan yarımadasının doğu sınırı Tuna-Sava-Kupa suları ve kuzey sınırı Tuna, Drava nehirleri ile Hırvatistan’ın Fiume(Rijeka) Limanıdır.
Balkanlarda, Arnavutluk, Bulgaristan, Makedonya, Kosova, Macaristan, Sırbistan, Karadağ, Bosna Hersek, Slovenya, Romanya, Yunanistan ve Türkiye’nin toprakları bulunmaktadır. Balkan topraklarında Macar, Dalmaçyalı, Slav, Sırp, Hırvat, Romen, Bulgar, Makedon, Karadağlı, Boşnak, Rum ve Türkler yaşamaktadır. Nüfusun %15’i Müslüman olup, Müslümanların toplam nüfusu 9 milyon civarındadır. Türkiye’nin Trakya kesiminde yaşayanlarla birlikte bu sayı 15 milyonu geçmektedir. Arnavutluk’un %70’i, Yugoslavya’nın(Makedonya, Sırbistan, Hırvatistan, Bosna Hersek, Karadağ, Kosova, Slovenya) %17’si, Bulgaristan’ın %26’sı Müslüman’dır.
Balkanlar tarih boyunca siyasî ve stratejik özelliği nedeniyle Avrupa büyük devletlerinin çıkar çatışmalarına sahne olmuştur. Bölge, Osmanlı Devleti’nin güçlü olduğu devirler dışında, coğrafî, tarihî, etnik ve dinî nedenlerle parçalanmış şekilde kalmıştır. Bu özelliğinden istifade edilen Balkanlarda, I. Dünya Savaşı çıktığı esnada çatışmalar ve ayaklanmalar çıkarılmıştır. Büyük devletlerin peşinde I. Dünya Savaşı’na katılan Balkan devletleri savaş sonrası parçalanmış olarak ortaya çıkmışlardır.
Lozan Antlaşması’ndan sonra Yunanistan’la Türkiye arasındaki ilişkiler, ancak 1930 yılında düzelmiştir. Balkanlarda barış politikası izleyen Türkiye, 1925’te önce Yugoslavya sonra Bulgaristan ile dostluk antlaşması imzalamıştır. Türkiye 1926’da Balkan Devletleri arasında güvenlik sisteminin kurulması yolunda girişimde bulunmuş, 1933’te Romanya ile dostluk antlaşması imzalamıştır.
Mussolini, Mart 1934’te İtalya’nın geleceğinin Afrika ve Asya’da olduğunu ifade etmiştir. Türkiye, İtalya’nın bu sömürgeci yaklaşımından aşırı derecede rahatsız olmuştur. Bunun üzerine 9 Şubat 1934’te Türkiye, Yunanistan, Romanya ve Yugoslavya arasında Balkan Paktı kurulmuştur. Taraflarca imzalanan Balkan Paktı, II. Dünya Savaşı’na kadar Balkanlarda barışın garantisi oldu.
- Dünya Savaşı’nda büyük bölümü Alman istilasına uğrayan Balkan devletleri, savaştan sonra uzun süre komünist sistemle yönetilmişlerdir. 1990’lı yılların başlarında Yugoslavya’da çıkan iç savaş ve özellikle müslümanlara uygulanan soykırımın uluslararası müdahale ile sonlandırılması sonucunda Balkan coğrafyası yeniden şekillenmiştir. Karadağ’ın 2006, Kosova’nın da 2008 yılında bağımsızlıklarını ilan etmeleri ile Balkanlarda yeni bağımsız devletlerin sınırları kesinlik kazanmıştır.
Türkiye bölgenin geleceğine en fazla katkıyı Balkan ülkelerinin sağlayabileceği inancında olup bu anlayışla Balkanlar’daki özgün işbirliği mekanizmalarının geliştirilmesi üzerinde de hassasiyetle durmaktadır. Bu bağlamda, Güneydoğu Avrupa İşbirliği Süreci (GDAÜ) bölgeden kaynaklanan yegane girişim olarak önem taşımaktadır. Türkiye’nin kurucu üyeleri arasında yer aldığı söz konusu girişime üye olan ülke sayısı Slovenya ile birlikte 12’ye ulaşmıştır.
İyi komşuluk ilişkileri ve bölgesel işbirliğine yaptığımız katkıların en somut örneğini Türkiye’nin inisiyatifi ile gerçekleştirilen Türkiye-Hırvatistan-Bosna-Hersek ve Türkiye-Sırbistan-Bosna-Hersek üçlü danışma mekanizmaları oluşturmaktadır. Bölgede kısa sürede kayda değer güven artırıcı önlem olarak kabul gören bu işbirliği mekanizmaları ile bir yandan Bosna-Hersek’te barış, istikrar ve refahın pekiştirilmesine çalışılmakta, diğer yandan ise, Balkanların daha istikrarlı hale gelmesine çaba gösterilmektedir. Bölgede barış ve istikrar ortamının sürmesi, Balkanlarda büyük acılara neden olan Bosna Hersek ve Kosova krizleri gibi krizlerin tekrar yaşanmamasına bağlıdır. Bölgenin barış ve istikrarı için Türkiye vazgeçilmez bir ülke konumuna oturmuştur.
TÜRKİYE-BULGARİSTAN İLİŞKİLERİ
Türkiye ile Balkan devletleri arasındaki ilişkiler içinde Türkiye-Bulgaristan ilişkilerinin özel bir yeri vardır. Bu ilişkiler, zaman zaman Bulgaristan’daki Türklerin hakları konusunda gerilmektedir. Başta Kırcaali, Razgrad, Şumnu, Eski Cuma, Silistre, Dobriç, Burgaz, Rusçuk, Sofya şehirleri olmak üzere birçok yerleşim bölgesinde, 2001 yılında yapılan nüfus sayımına göre Bulgaristan’da 746.664 Türk yaşamaktadır. Bulgaristan Türkleri, bazı dönemlerde nispeten özgür bir yaşamakla birlikte bazı dönemlerde din ve dillerinden dolayı ağır bir baskıyla karşılaşmışlardır.
1984-1989 yılları arasında Bulgaristan’ın Komünist cumhurbaşkanı Todor Jivkov Türklere karşı ağır bir Bulgarlaştırma siyaseti başlattı. Bu bağlamda Türklerin adları zorla Bulgar adlarıyla değiştirildi, Türkçe konuşma, Türk gelenek ve görenekleri yasaklandı. 1989 yılında Bulgaristan Türkiye’yle olan sınırlarını açarak bu siyasetten hoşnut olmayan Türkleri Türkiye’ye göçe zorladı. Bunun sonucunda 300.000 Bulgaristan Türkü Türkiye’ye göç etti. Aynı dönemlerde Bulgaristan’daki komünist yönetim sona erdi. Yeni yönetim Türklerin eski adlarına geri dönmesine izin verdi ve Türkleri etkileyen diğer ağır şartlar yürürlükten kaldırıldı. Türkiye’ye göç eden Bulgaristan Türklerinin bir kısmı Bulgaristan’a geri döndü. Bulgaristan Meclisi, Nisan 2012 tarihinde Todor Jivkov rejiminde uygulanan Türkleri Bulgarlaştırma politikasını kınadığını deklare etti. Ayrıca Bulgaristan Meclisi, 2007 yılında Sözde Ermeni Soykırımı’nı tanımayı içeren yasayı reddetti.
Türkiye ile Bulgaristan, köklü tarihi ilişkilere sahip dost, komşu ve müttefik iki ülkedir. Bulgaristan’ın demokrasiye ve serbest piyasa ekonomisine geçişiyle ilişkiler her alanda kapsamlı bir gelişme kaydetmiş ve her düzeydeki temaslar artmıştır. İkili ticari ve ekonomik ilişkilerin geliştirilebilmesi için gerekli hukuki çerçeve tamamlanmıştır. İki ülke arasında geniş bir ticaret ilişkisi mevcuttur. Halen Bulgaristan’ın ihracatındaki payımız %10’dur ve Almanya’dan sonra Türkiye ikinci ihracat pazarı konumundadır. Bulgaristan’ın ithalatındaki payımız ise %5,6 olup, Türkiye dördüncü sıradadır.
Türkiye ile Bulgaristan arasında köklü bir coğrafi ve tarihi bağ vardır. Bu bağ, her iki ülkede yaşayan Türkler arasında yüzyıllara dayanan bir ortak kaderin paylaşılmasına ve ortak bir kültürün yaşanmışlığına dayanmaktadır. Bu Türkler arasında dil ve din birlikteliği de söz konusudur. Tarih içinde meydana gelen siyasi olaylar ve savaşlar, bu insanların bir kısmının göçler nedeniyle diğerlerinden kopmasına yol açmıştır. Bizim amacımız; Bulgaristan’da yaşayan Türkler ile Türkiye’de yaşayan Bulgaristan Türkleri arasındaki tarihî ve kültürel bağları kuvvetlendirmek ve birbirlerine daha da yakınlaşmalarına katkıda bulunmaktır.
Bugün Türkiye ile Bulgaristan; ilişkileri her alanda gelişen, bölgesel işbirliği süreçlerinde aktif rol oynayan ve benzer dış politika yönelimlerine sahip olan iki komşu ve müttefik ülkedir. Günümüzde Türkiye-Bulgaristan ilişkileri dostluk zemininde gelişmesine devam etmektedir. Bulgaristan Türkleri iki ülke arasında önemli bir köprü rolü oynamaktadır. Bugün Türkiye’de 1,5 milyonun üzerinde Bulgaristan Türkü yaşamaktadır.
DOSTLUK VE KÜLTÜR KÖPRÜLERİ
Türkiye ve Balkan ülkeleri halkları arasında köklü tarihsel ve güçlü bağlar bulunmaktadır. Balkan ülkelerinde azınlık, soydaş ve akraba topluluklar, diğer yandan ise ülkemizde Balkan kökenli vatandaşlarımız yaşamaktadır. Bu nedenle, Balkanlarda ortaya çıkan bunalımlar Türkiye’yi yakından etkilemektedir. Balkanlarda barış ve istikrarın korunması, Türkiye için hayati önem taşımaktadır.
Balkanlar, coğrafi, siyasi ve ekonomik açıdan olduğu kadar, tarihi, kültürel ve insani bağlar bakımından da Türkiye için öncelik ve önem taşımaktadır. Coğrafi olarak Türkiye’nin Avrupa kıtasına uzantısını teşkil eden Balkanlar, Türk milletini şekillendiren tarihi süreçteki özel konumu, bölgesel bütünleşme ve geleceğe dönük içerdiği potansiyel ile de büyük öneme sahiptir.
Bir bölge ülkesi sıfatıyla Türkiye, Balkan ülkeleri ile ikili ilişkilerine büyük önem vermekte ve bölge ülkelerinin tümüyle iyi ilişkiler sürdürmektedir. İkili ilişkilerimiz bağımsızlık, egemenlik ve toprak bütünlüğüne saygı ve içişlerine karışmama prensipleri üzerine kurulmuş, tarihi bağlarımız ve iyi komşuluk ilkesi ışığında daha da gelişmiştir. Bu ilişkilerin, ortak sosyal ve kültürel etkinlikler biçiminde sürdürülmesinde iki tarafın da yararı bulunmaktadır.
Türkiye, bölgedeki çok etnikli, çok kültürlü, çok dinli toplumsal yapıların korunarak, siyasi, ekonomik ve kültürel işbirliğinin hızlandırılmasını ve kapsamlı bir bölgesel entegrasyon sağlanmasını hedeflemektedir. Türkiye son yıllarda bölgede tarihsel ve kültürel bağlarını geliştirmiş, ilişkilerini ekonomik ve siyasi alanda daha ileri seviyeye götürerek kalıcı işler yapmayı başarmıştır. Biz de bölgenin önemini kavramış sivil toplum kuruluşları olarak, yaptığımız etkinliklerle bu entegrasyonun sağlanmasına katkıda bulunmayı arzulamaktayız.
Türkiye’nin ve Balkan ülkelerinin barış ve istikrarının korunması ve parlak bir geleceğe kavuşması, bölge insanları arasındaki ekonomik, sosyal ve kültürel işbirliği ile kurulacak dostluk ve kültür köprülerine bağlıdır.