Musa VATANSEVER
Tarih: 07 Mayıs 2017
Konu: Faşizmin sıklaşan ayak sesleri.
Faşizme karşı mücadele ancak demokratik güçlerin ulusal birliğiyle kazanılır.
Faşistlerin nüfus siyaseti azınlıklar için geçerli olamaz.
Bulgaristanlı Türklerin daha fazla parçalanıp yıpratılması önlenmelidir.
Herkesin sorduğu bir soru var: Avrupa Birliği ülkelerinde etniklerin hayat hakkı yok mu?
Siyasete kendi kurumlarıyla katılmalarına neden izin verilmiyor. Demokratikleşme yolları neden daha geniş açılmıyor?
Bu soruların cevabını ararken, yazımı yazdığım, Pazar 07 Mayıs 2017’de başkan seçimi Fransa örneği yüzümüze yapıştırıyor. Fransa’da nüfusun yarısı Afrikalı Arap ülkelerinden Müslüman’dır. Fransa’da etnik azınlık partisi yok. Bu ülkede Afrikalılar çoğunluk olsalar dahi, hep beyaz yerlilerin partilerine oy vermek zorunda kalıyorlar. Bu Almanya, Belçika, Hollanda ve diğer AB ülkelerinde de böyle. Müslümanlara yalnız hükümet dışı sivil toplum örgütlerinde, mahalli, hemşeri, kültür, sanat derneklerde, kulüplerde, encümenliklerde örgütlenme hakkı tanınıyor. Alman parlamentosu (Bundestag) giren Türk vekiller Alman Partilerinin vekilleridir. Avrupa’da Bulgaristan’da Hak ve Özgürlükler Partisi (HÖH) ile Macaristan’da Arnavutluk azınlık partilerinin kurulması istisnadır.
Yeni parti ne zaman kurulur?
Bir) Savaşlardan sonra;
İki) Devrimlerden ve isyanlardan sonra;
Üç) Çok derin bunalımlardan ve düzen yenilenmesinden sonra vb.
Bulgaristan’da HÖH partisi 1989’da Ayaklanan Bulgaristanlı Müslüman Türklerin zulme karşı isyan etmesinden sonra kuruldu.
Ne ki, son 27 yılda Türklerin ayaklanmasına neden olan durum kökten sökülüp dönüştürülemedi. Totaliter sosyalizmin yenini halkçı demokrasi, özgürlükçü demokrasi alamadı. Totalitarizmin temel dayanakları kendilerini koruyabildi. Devlet yapısı kendini korudu. Baskı ve terör uygulanan totaliter zümreden hesap sürülemeyince 2000 yılından sonra yeniden toparlanıp birlikler kurarak bir daha iktidar olmayı başardılar. Türklerin kurduğu HÖH partisi hep eski iktidar polisi (DS) kontrolünde ve güdümünde kaldı. Demokrasinin açmasına engel olurken, eski güçlere koltuk değneği olmakla yetindi.
Biz bugün artık Bulgaristan’da faşizmin ayak seslerini duyuyoruz.
Yapılmak istenenler şudur. 1989 Mayıs Ayaklanması alevlerinden doğan ve Bulgaristan’da yaşayan Müslüman Türkleri siyaset alanına taşıyan Hak ve Özgürlükler Hareketi’ni (DPS) yasaklamak. Aynı zamanda DOST partisini de Başsavcılık tarafından yasaklanma niyeti kamuoyuna duyuruldu. HÖH, 27 yıldan sonra “sanki zamanını doldurmuş” bir siyasi parti haline geldi. Böylece Bulgaristan Müslümanları siyaset dışı bırakılmış olacaktır.
Herkesin şu gerçekleri iyi bilmesi yararlı olur:
HÖH partisi bir bütün olarak kurulmuştur. 28 gizli ve yarı legal Türk direniş örgütünün ürünüdür. Fakat kurulurken liderliğini bir gizli polis ajanı olan Ahmet Doğan’a kaptırmıştır. Bu olay 1990’da olmuştur. Polisin amacı Türklerin ulusal kimlik bilincine ulaşmasını önlemek, Türkleri “Bulgar Etnik Modeli” içine kapamak ve uyutarak boğmaya devam ederken bir yandan da onlardan kurtulma planına devam etmekti.
Bulgaristan Sosyalist Partisi (BSP) ise HÖH partisini gemleyerek, Müslüman Türklerin dönüşümlerin sembolü olan Demokratik Güçler Birliği (CDC) yönünde kaymasını, yollarının kesmesini amaçlıyordu. 27 yıl sonra faşistlerin “etnik” deyip kapatmak istediği parti, o zaman toplumda denge unsuruydu. Demokrasi şafağında faşistler inlerine saklanmışlar hiç birinin esamisi okunmuyordu.
Git gide Müslüman Türkler hain bir tuzağa düştüklerini fark ettiler. 1994’te uyandılar.
2000’den sonra HÖH’te depreşme başladı, partiden sökülme hareketi güç topladı. Sosyolojik araştırmalar partinin arayış içinde olduğuna işaret ediyordu. HÖH yönetimi uyanık davrandı. Kasım Dal ve Korman İsmailov ikilisini partiden ihraç ederek, dağılmak isteyenleri toplama emri verdi. Tutmadı. 2014 meclis seçimlerinde, Deliorman’da ve Pirin yöresinde HÖH yönetimine başkaldıran bir örgütlenme baş gösterdi. Bu kitleye sahip çıkması için Parti Genel Başkanı görevlendirildi ve birkaç milletvekili ile birlikte, 2015 sonunda partiden atıldı.
Onlar “DOST” partisini kurdular, fakat halkı inandırabilecek vasıf ve nitelikleri olmadığından, geçmişleri lekeli ve damgalı olduğundan seçmeni, büyük kitleyi kucaklayamadılar. 270 bin Müslüman Türk, 22 Mart 2017 erken seçimlerinde HÖH’ten ayrıldı. 170 bini GERB’e kaydı. 100 bini de “DOST Birliği” etrafında toplandı fakat meclise giremediler. Böylece Bulgar kulisinde “üst akılca” hazırlanan ve faşistlere iktidar ortaklığına almak şartıyla uygulanan sinsi plan başarılı oldu. Bundan böyle Bulgar siyaset sahnesinde denge unsuru faşist üçlünün ortaklığı “Birleşik Yurtseverler” olacak, ne HÖH partisine ne de DOST ve başka bir Müslüman Türk partisine gerek vardı. İşte bu yüzden HÖH ve DOST partilerini kapatmayı politik programlarına alan siyasi oluşumlar bugün harekete geçmiş bulunuyorlar. Bu hareketlenmede yürütmeyi Başsavcılığı, mahkemeleri vb vb güçleri paralel hareklet ederken görebiliyoruz. Düşmanın elde ettiği en büyük başarı Müslüman Türkleri parçalayabilmiş olmasıdır.
***
Bacayı saran siyasi bunalım sahnesinde güç toplayan şöyle bir tırmanma da var.
Son haberlere göre, 6 Kasım 2016’da yapılan Halk Oylaması neticesi bu hafta GERB partisi tarafından meclise sunulacak. Anlaşılan meclis majoriter seçim sistemine geçilmesini ve oy başı devlet yardımlarının 1 levaya indirilmesini tartışmaya açmak istiyor.Bu bakıma yarınlar büyük gelişmelere gebedir. Devleti soyarak yaşayan bu kişiler talan yollarının kesilmesine karşı çıkmakta kararlıdır.
Bize şu soruyu soranlar haklıdır. Kuruluş hedeflerini yerine getiremeyen, Müslüman Türklerin hak ve özgürlüklerini sağlamadan, ülkede demokratik düzeni kurumsallaştırmadan, vatandaşlar arasında hak eşitliği sağlamadan, azınlıkların ikinci dere insan, GETTOLARDA yaşayan köleler durumuna getirildiği bir ortamda nasıl olur da yoksulların, ezilenlerin haklarını savunan siyasi partiler yasaklanır? HÖH partisinin yasaklanması için mahkemeye başvurma hazırlıkları gören iktidardaki faşistlerin hesapları çok ince yapılmıştır. Onlar Sofya’da “Aleksandır Stanboliyski” 45 A’da bulunan Parti Merkezi Binasını ve il merkezlerindeki DPS ofis, kulüp ve derneklerini de yeniden kamulaştırmak, geri almak ve partiyi sokakta bırakmak hesapları yapıyorlar. DPS omurgasını kırmak ve meclisteki DPS grubunu dağıtmak ve milletvekillerini bağımsız vekiller olarak birbirine düşürmeyi de küstahlık ve programlarına almıştır. Bu olaylar, 1934’te “Turan” ve “Fiziksel Eğitim” derneklerinin yasaklanması, dağıtılması ve yöneticilerinin kovuşturulduğu yıllarda yaşanmıştır. Aydınların tuzak artından tuzağa düşürülerek vatanı terk etmeye zorlanması, birçoklarının kayıplara karışması aynı yıllarda yaşanmıştı.
***
Demokrasiye geçiş döneminde siyasi parti yasaklama pek tutmamıştı.
Bulgaristan’da Adem Kenan ve Üzeyir kardeşlerin kurduğu siyasi partileri dışında, birçoğunun program ve tüzüğü birbirinin kopyası olan 400 kusur tescili siyaset aktör var. Bunlardan birçoğu derin dondurucuya girmiş zaman ve fırsat bekliyor. 22 Martta mecliste üçüncü güç olan ve 4 Mayıs 2017 tarihinde GERB ortak olan üç milliyetçi – ırkçı partinin, Avrupa konseyi tarafından III. Borisov kabinesinde iktidara uzanmasından hemen sonra, yeni siyasi kaynaşmanın şartlarını ve kurtlarını birer ikişer ortaya koymaya başladı. Etnik azınlıklara, farklı dillere ve dinlere, değişik yaşayış kurallarına, Hıristiyan olmayan gelenek ve göreneklere, özellikler arz eden kültür, edebiyat ve sanata karşı kin ve öfke kusmayı yeni moda haline getirdiler. Başbakan Yardımcısı, faşistlerin çete başı Valentin Simyonov 21. yüzyılda düşmanlıkların sözcüsü oldu. Üstlendiği baş görev Bulgaristan’da hızla azalan NÜFUSUN SORUNLARINI çözmektir.
***
İkinci stratejide Çingene nüfusu azaltmak var.
Başbakan Yardımcısı Simyonov, önce “baca kömürü” dediği Çingene genç kız ve gelinleri damgaladı. Yeni bir icat açıkladı. Doğumdan sonra annelik parası (yardımı) almak isteyen Çingene kız ve gelinlere doğumdan önce bir özel DEKLARASYON imzalatılacak. Belgede Çingene kız ve gelinler “ben ömrümde 2 çocuktan fazla doğurmayacağım” yemini edecekler. Bu uygulama Çin’den kopyalanmış. Orada “gelinlere bir çocuktan fazla doğurmayacağım” yemin kâğıdı imzalatılmıştı. DEKLARASYONUN imzalandığı zaman Çin’de nüfus 1.2 milyardı. 2017’de 2.2 milyar oldu. Kadınlar ikinci çocukları devlet nüfusuna kaydettirmiyorlar. Yetişen yeni kuşağın adres kaydı, kimlik kartı, okul diploması, herhangi bir yerde sosyal sigortalı işe girme hakkı ve arzusu yok. Çalışanlar parasını alıp geçinip gidiyor. Bu kişilerin banka hesapları yok. Askere de gitmiyorlar. Toplum içinde kayıtsız, paralel bir toplum gibi yaşıyorlar. Bizde de toplumun içinde ikinci bir toplum oluşma kapısı faşistlerin çete başı Valentin Simyonuv programsal uygulamasıyla başlayacak.
Demokrasi yıllarında, Bulgar halkına ve tüm azınlıklara karşı yapılan baskı ve terör işlerine en aktif biçimde katılmış, sopacı başı olarak bilinen, her yanından Türk düşmanlığı akan, azınlıklara karşı şiddetli terör estiren kol ordularda albay olan V. Simyonov acaba şunları bilmiyor mu?
Bir, 1990’dan beri Bulgaristan’da hamile kalıp Yunanistan’da doğum yapan, yeni doğurduğu evladını 5 – 7 bin (önce) US Dolar, son dönemde de Euro üzerinden, yüzünü bir daha görmemek şartıyla, ne olduğunu bilmediği, hangi dilde yazılmış olduğunu da sökemediği, fakat imzaladığı evraklar karşılığı sattığını bilmiyor mu? Bu çocukların artık 300 bin olduğunu işitmemişimidir diyorsunuz! O bu bebe katliamına son vermeyi ne zaman düşünecek. Ne zaman önleyecek. Yoksa Çingene vatandaşlar bizden değil mi?
İki, periyodik olarak Bulgar nüfusu tükeniyor, tohumumuz kurudu havalarına girip Bulgar kökenli hamile kız ve kadınlara daha fazla para yardımında bulundurarak onları doğuma özendirmek, hatta yüksek öğrenimli genç annelere faizsiz kredi verip daire sahibi yapma planları geliştiren bu faşist, çocuk yurtlarının kimsesiz çocuklarla dolu olduğunu, Bakanlar Kuruluna bağlı çalışan Çocuk Esirgeme Ajansının dış ülkelerden ilgilenenlere gece gündüz “evlatlık”Macar milliyetçisi Orban, yüksek öğrenimli doğum yapan Macar kızlara 30 000 (otuz bin) Euro ödül vermeyi planladığını bilmiyor mu? Ayrımcılıkla ırkçılık kardeştir, yapsın elinden geleni…
Üç, Azınlıkların doğurduğu çocuklara bakma olanağı olmadığı, sefilliğin diz boyu olduğu, AB ülkeleri geçinemeyenler sıralamasında en fakir ülke, en az doğum yardımı ana toplum, en az çocuk parası ödeyen devlet, en cüzi sosyal yardım veren ülke olduğumuz unutuldu mu? Saşist Simyonov oy avcılığı esnasında en düşük emekli maaşını 300 leva yapacağım deyip seçmeni aldattı. İşi 180 levada kapatmış. Zaman öyle değişti ki, doğum yapan Bulgar kadınlara daha fazla parasal ve başka yardımda bulunulabilmesi için azınlıklardan tırnaklamaya çalışıyorlar. Bunun adı ırkçılıktır. Ayrımcılıktır. Azınlık düşmanlığıdır. Faşizmdir. Tarihte buna ancak “arı ırk” (saf kan Alman ırkı) yaratmak isteyen Naziler yapmıştır. Bu uygulama azınlıkları aşamalı yok etme siyasetidir.
Yeni gelişmeler III. Borisov hükümetinin daha ilk günlerinde TRAJİKOMİK bataklığa kaydığını gösteriyor. Benzer faşist özlü olaylar 1934 – 1944 döneminde artık yaşanmıştır.
Faşistlerin torunlarının iktidar ortaklığına tahammülümüz yoktur. Bulgar ırkçılığı 1970–1989 yıllarında komünist çılgınlık biçiminde ikinci defa azmıştı. Aynı dönemde tüm azınlıkları Bulgarlaştırmayı deneyerek de totaliter çizgide tosladığına işaret ediyoruz.
Öte yandan, Bulgaristan’da hamile kalan genç bayanların ülkede doğum yapmak istemediği, dış ülkelere kaçtığı da başka bir gerçektir. Batı ülkelerinde doğuran Bulgar bayanlar, evlatlarını önce yabancı bir ülkede nüfus kaydına geçiriyor, orada yaşamasına ve yetişmesine yardımcı olmaya çalışıyorlar.
***
Bulgar nüfus bunalımı derinliklerinden bazı rakamlar:
III. Borisov hükümetinde Başbakan Yardımcısının NÜFUS SORUNLARINA bakması, basında geniş olarak yorumlandı. 15 yaşındaki Çingene kızlarına “2 çocuktan fazla doğurmayacağım” bildirgesi imzalatma gerekçesi delilsizdir. Bulgar Anayasası’nda Bulgaristan’da yalnız Bulgar yaşar, maddesi yok. Çingenelerin doğurmasını yasaklayan kanun da yok. 2016 yılında 18 yaşını doldurmamış ve evli olmayan 3 249 Çingene kızının doğum yaptığı ve bu oranın bir önceki yıla göre 168 çocuk daha fazla olduğu gösteriliyor. Bu arada, Bulgar kızların önce doğum yapıp ardında da evlenmeyi moda haline getirdi. Ne ki, bu olay ülkenin değişik bölgelerinde büyük farklılık gösteriyor. Vidin’de doğumların % 75,5’i; Vratsa’da % 75’i, memleket ortalaması ise % 50 ‘si evlilik dışıdır. Bu oran Müslümanların yaşadığı Razgrat’ta % 48,1; Blagoevgrat’ta % 43,9 ve Kırcaali’de % 38,4’tür. 2016’da Bulgaristan’da 64 984 canlı doğum kaydedildi. Bir önceki yıla kıyasla doğan çocuklar 966 azdır.
Bulgar tarihinde en az çocuk doğumu kaydedilen yıl 1997’dir. O yıl ülke ekonomik bunalım ve hiper enflasyon (paraşişkinliği) yaşamıştı. 1 US Dolar 37 leva olmuştu.
XX-inci yüzyıla şöyle bir baktığımızda, Birinci Dünya Savaşından sonra 1920’de Bulgaristan’da en fazla yani 200 bin çocuk doğmuştur. 1930 ve 1950 yıllarında ise 150’şer bin doğum kaydedilmiştir. 2015’in başından beri ülkede 16 bin canlı doğum yapılmış. Genel olarak doğum oranı binde 9.1’dir. 1990 ile 2017 arasında toplam 3 milyon Bulgar vatandaşının ülkeyi terk edip diğer ülkelerde yaşamayı seçmesi, nüfusun yeniden üreme sorununu hele Bulgar etniği için çok ciddi bir sorun haline getirmiştir. 2050 ülkedeki Bulgar sayısının 600 bin kalacağını uyaran bilim adamları fikirlerini basına açıklıyor.
**
Bulgar faşistleri, milliyetçiliği temel ederek, ülkedeki nüfus dengelerini değiştirmeye çalışırken, aslında Bulgar etniğinin yok olma tehlikelerini önlemeye çalışıyor ki, Bulgarlar kendileri yok olursa dayandıkları aşırı milliyetçilik ve ırkçılık da yok olacaktır. Milliyetçilik dendiğinde ve ırkçılığın pohpohlanmasında ana dayanaklardan birisi, ordunun ve polisin büyütülmesi çok önemli yer alıyor. Şimdiki Bulgar hükümeti aşırı milliyetçi ve Moskofçu Kr. Karakaçanov’u Savunma Bakanı görevine atamakla, NATO ülkesi olan Bulgaristan’da, yerli askeri üretimlere dayanarak, kendilerinin ürettiği silahlarla yeniden donanmak, asker sayısını arttırmak, askeri ruhu milliyetçilikle kışkırtmak planlarına bel bağlıyorlar.
Sirkesi kanlı yeni Bulgar faşistlerinin azınlıklara karşı kasıtlı saldırıların ciddi ekonomik temelleri var. Yeni hükümette katılan azınlıkların azılı düşmanı “Ataka” partisi, sözde hak ettiği Ekonomi Bakanlığını Emil Karanikolov’a sundu. Karanikolov, Bulgaristan Türklerinin ekmek teknesi olan “BULGARTABAK HOLDİNGİ” “British American Tobacco” şirketine 100 milyon US Dolarla satan ve ilgililerin payını dağıtmayı başaran kişidir. Hedefinde ülkemizde tütün üretiminin köküne kibrit suyu dökmeyi hedefleyen bu alış-veriş vaktiyle Tarım Bakanı Mehmet Dikme’nin başını yemişti.
***
Faşistler, kültürel edinimlerimizin son kırıntılarını da elimizden alacaklar.
Yeni yasaklar geliyor. Anadilimizi tamamen unutturmak ve TV ile bağlarımızı koparmak da hedeflerindedir. Her gün BNT -1’de 10 dakika Türkçe haber veren TV programı yakında yasaklanacaktır. Bu konuda gerekli kanun tasarısı hazırlanmıştır. Basın ve bilgilendirme özgürlüğü bakımından dünyada 119. yerde olan Bulgaristan’da FETO-cu basından başka Türkçe basın kalmamıştır.
Bu örnekler çok uzayabilir. Artacaktır. Geçen hafta Sliven’in Çingene GETTO-suna (Yukarı ve Aşağı Mahallelere) polis saldırdı. Çok insan dövüldü. İçeri atılanlar oldu. Plovdiv’te Çingene mahallerine “bunlar izinsiz inşa edilmiş, gecekondu” gibi iddialarla yıkım ekipleri göndermesi ve yıkım yapması, Haskovo, Pırvomay ve Valingrat gibi şehirlerde vatandaşın ve turistlerin yıllardan beri uranyumlu su içmesine karşı devlet ve kurumlarının gerçekleri halktan gizlemesi ve gerekli önlemlerin alınmaması, şehirlerde genel bir endişe, huzursuzluk, beklenti ve korku havası yaratma yolunda adım atılıyor. Dikkati çeken budur.
Bulgaristan’da demokrasiye mezar kazılırken, faşizm tırmanıyor, ayak sesleri geliyor.
Lütfen paylaşınız.