Osmanlı imparatorluğu’nun önemle değerlendirdiği meselelerden birisi maarif meselesi olmuştur. Bu meselenin çözümlenmesinde, etnik gruplar arasında ayrıcalığa meydan verilmemiş, imparatorluk sınırları dahilinde bütün milletler maarif meselesini garantiye bağlanmıştır. Mesela Bulgaristan’daki Bulgar okulları, “Gabrovo Bulgar Lisesi”ne varıncaya kadar imparatorluğun maddi desteğiyle kurulmuş ve birer bilim ocağı haline getirilmişlerdir. Bulgar okullarına hazırlıklı öğretmen kadrosu sağlamak amacıyla her yıl yüzlerce Bulgar gencin, İstanbul, Edirne ve İzmir’in çeşitli okullarında öğrenim görmeleri için bütün imkanlar sağlanmıştır.Türk,bulgar ayırımı yapılmamış, hatta Bulgarlar tarafından faaliyetleri, eylemleri tepkiyle karşılanan ve “zararlı” görülen Bulgar aydınları (papaz, öğretmen, yazar, siyasetçi…vb) imparatorluğun göbeği İstanbul’a yerleşerek, Ruslar’ın kışkırtmalarıyla imparatorluk aleyhine faaliyetlerini bizzat İstanbulda sürdürmeye başlamışlardır
Rus-Türk savaşından sonra Bulgar Türkleri’nin.maarif meselesi amaçlı olarak girdaba sürüklenmiştir. Türk aydınlarına maddi ve manevi baskılar uygulanmıştir. Geçici Bulgar iktidarı, türklerin maarif meselesine sahip çıkacağı yerde Türk düşmanlığını körüklemeye başlamışlardır. Bir avuç iman sahibi türk aydını, bütün baskılara karşı, haklarını savunma savaşına başlamış, Türk okullarının varlığını ayakta tutabilmek için azami gayret göstermişlerdir. Fakat yeni ve zamanı için “çağdaş” öğretim sistemine götüren bütün yollar, yardımcı olabilecek bütün kalıplar merhametsizce kapatılmıştır. Türk okullarına maddi ve manevi destek, planlı-programlı öğretim, Türk öğretmenlerine devlet yardımı, ders araclarının sağlanması gibi yüzlerce mesele askıda bırakılmıştır. Uyanık Türk aydınları bu ve bunabenzer konuların çözümünde, bilinçli bir örgüte ihtiyaç duymuşlarsada, XX yüzyılın başlarına kadar baskılar karşısında bunu gerçekleştirmekten çekinmişlerdir.
Bulgaristan Türkleri’nin maarif meselesiyle ilgili cesaretli adımları ancak 1905 yılında atmıştır. Öncülük edenlerin başında Ali Fehmi Bey, Hafız Abdullah Meçik, Tahir Lütfü Bey, Ali Haydar Tner, Osman Nuri Peremeci, Ahmet İhsan gibi türk aydınları gelmektedir. Bunların hepsi modern ve milli maarif yanlısıdır.
Ali Fehmi Bey Rus-Türk savaşından sonra ayilecek Türkiye’ye göç etmişlerdir. İstanbul’da Mülkiyede okumuş, İsviçre’de yüksek öğrenimini (Siyasal Bilimler) tamamlayınca yurda dönmüş. Kırklareli’nde bir lisede bir kaç yıl Fransızca öğretmenliği ve okul müdürlüğü yapmıştır. Daha sonra yine Bulgaristan’a dönmüş. Burda “Gayret” gazetesinde çalışmaya başlamış, daha sonra Filibe’de “Muvazene” ve “Ahali“ gazetelerini çıkarmasında öncülük etmiştir. Ali Fehmi Bey, 1907’den sonra diplomatik hayata atılmış, Afganistan’da ve Sofya’daki Türkiye elçiliklerinde çalışmalarını sürdürmüştür.
Gazeteciliği sırasında yazılarında, Bulgaristandaki Türk okullarının ıslahı, Türk Öğretmenler Birliğinin kurulması, eğitimin çağdaşlaştırılması gibi bircok önemli meselelerin çözümnüne gidilmesini savumuştur.
Önce okullar arasında iletişim sağlanır. Kongre’ye gidilmesi konusunda müzakeresi yapılır. Bu insiyatiflerin idare ve denetim işlerini yüklenen “Tuna” gazetesi, ilk kongrenin 17-20 Temmuz 1906 tarihlerinde Şumnu’da yapılacağını bildirir ve bütün Türk öğretmenlerini bu kongreye davet eder .
I.Kongre, çalışmalarına 17 Temmuz 1906 tarihinde Şumnu’da başlar. Fakat sıkı takibat sonucu bu kongreye ancak 25 öğretmen katılma cesareti gösterir. Kongrenin yapılması sırasında bir dizi engeller çıkar. Bu durum karşısında Şumnu milletvekili Talat Tokalıoğlu devreye girerek, I.Kongre’nin Saatli cami’de yapılmasını sağlar. Bulgaristan Türkleri tarihinde büyük önem arz eden kuruluşa MUALLİMİN-İ İSLAMİYYE CEMİYET-İ İTTİHADİYYESİ adı verilir. Lom’da yapılan Kongre’de adı TÜRK ÖĞRETMENLER BİRLİĞİ olarak kabul edilir.