Rafet ULUTÜRK
Türk milletinin tarih boyunca maruz kaldığı baskılar, sürgünler ve soykırımlar sadece bir milletin kimliğine değil, aynı zamanda bir medeniyetin varlığına yönelik saldırılar olarak değerlendirilmelidir. Bu süreç, dünya siyasetinde değişen güç dengeleriyle paralel bir şekilde, 100 yılı aşkın bir süredir farklı coğrafyalarda sürmektedir. Ancak her coğrafyada, her dönemde Türk milletinin kaderini değiştirme gücü deima kendi elinde olmuştur. Bugün artık bu gücü kullanma, yeniden birlik ve diriliş hareketini başlatma zamanıdır.
—
Türk Soykırımının Coğrafyaları ve Detayları
1. Balkanlar: Türk Kimliğine Yönelik Etnik Temizlik
Balkanlar, Osmanlı’nın çekilmesinin ardından Türk kimliğinin sistematik bir şekilde hedef alındığı coğrafyaların başında gelir:
Bulgaristan: 1878’den itibaren başlayan süreçte Türk köyleri yakılmış, binlerce Türk öldürülmüş, sağ kalanlar ise sürgüne zorlanmıştır. 1984-1989 döneminde ise Jivkov rejimi, Türk kimliğini yok etmek için “isim değiştirme kampanyaları” ve zorunlu göç politikalarını uygulamıştır.
Yunanistan: Batı Trakya Türkleri, 20. yüzyıl boyunca ekonomik, sosyal ve kültürel baskılarla karşı karşıya kalmış, Türk varlığı marjinalize edilmiştir.
Sırbistan ve Kosova: Kosova’da yaşayan Türk ve Müslüman halklar, Sırp milliyetçiliğinin hedefi haline gelmiş, binlerce insan katledilmiştir.
Bu coğrafyada Türklere yönelik saldırılar, Osmanlı sonrası “Türk mirasını silme” amacını taşıyan bir etnik temizlik hareketiydi. Bugün hâlâ Balkanlar’da yaşayan Türkler, ekonomik ve siyasi ayrımcılıkla mücadele etmektedir.
—
2. Orta Asya ve Sovyetler’in Politikaları
Sovyetler Birliği, Türk halklarını asimile etmek ve kültürlerini yok etmek için sistematik bir politika izlemiştir:
Sürgünler: Ahıska Türkleri, Kırım Tatarları ve Kazak Türkleri, 1940’larda Stalin rejimi tarafından kitlesel sürgünlere maruz kalmıştır. Bu süreçte yüz binlerce insan hayatını kaybetmiştir.
Kültürel Asimilasyon: Türkçe konuşmak ve Türk kültürünü yaşatmak yasaklanmış, Türk halkları Ruslaştırılmaya çalışılmıştır.
Afganistan Türkleri: Mezhepsel ayrımcılık bahanesiyle Hazaralar gibi Türk kökenli topluluklar sürekli baskı altında tutulmuş, eğitim ve sosyal haklardan mahrum bırakılmıştır.
Bugün Orta Asya Türk halkları, Sovyetler sonrası dönemde kimliklerini yeniden inşa etmeye çalışsa da ekonomik zorluklar ve siyasi istikrarsızlık bu süreci zorlaştırmaktadır.
—
3. Ortadoğu: Irak, Suriye ve Filistin
Türk milletine yönelik baskılar, Ortadoğu’da farklı biçimlerde kendini göstermiştir:
Irak Türkmenleri: Saddam Hüseyin rejimi, Kerkük ve Musul’daki Türkmenleri Araplaştırma politikasıyla kimliklerinden koparmaya çalışmıştır. Bugün bile Türkmenlerin siyasi temsil hakkı sınırlıdır, toprakları ise sürekli tehdit altındadır.
Suriye Türkmenleri: Suriye iç savaşı sırasında Türkmen köyleri hedef alınmış, yüz binlerce Türkmen evlerini terk etmek zorunda kalmıştır. Bayırbucak bölgesi, bu zulmün en bariz örneklerinden biridir.
Filistin: Filistin’de Osmanlı’dan kalan Türk mirası, sistematik bir şekilde yok edilmektedir. Kudüs’teki eserler tahrip edilirken, Filistin halkının maruz kaldığı zulüm, Türk milletinin tarihî bağlarıyla da yakından ilişkilidir.
Bu coğrafyada yaşananlar, sadece bir halkın değil, Türk milletinin tarihî ve kültürel mirasının da yok edilmesi anlamına gelmektedir.
—
4. Doğu Türkistan ve Çin’in Asimilasyon Politikaları
Doğu Türkistan, Türk milletine yönelik en acımasız baskılardan birine sahne olmaktadır:
Eğitim ve Dil Yasağı: Çin hükümeti, Uygur Türkçesi eğitimini yasaklamış, Türkçe kitapları toplatmıştır.
Kültürel Soykırım: Camiler yıkılmakta, Türk kültürüne ait eserler yok edilmekte, aile yapıları parçalanmaktadır.
Toplama Kampları: Milyonlarca Uygur Türkü, zorla çalışma kamplarına götürülmekte, bu kamplarda fiziksel ve psikolojik işkenceye maruz kalmaktadır.
Doğu Türkistan’daki bu sistematik soykırım, modern çağın en büyük insanlık suçlarından biridir ve uluslararası kamuoyunda yeterince gündeme getirilmemektedir.
—
Ayağa Kalkış Zamanı: Türk Milletinin Geleceği
Türk milletinin kaderi, sadece geçmiş acılarını unutmamak değil, bu acılardan güç alarak geleceği şekillendirmektir. Artık sadece tarih yazan değil, tarihin akışını değiştiren bir millet olma zamanı gelmiştir. Bu bağlamda stratejik adımlar şunlardır:
1. Türk Dünyasının Birliği
Siyasi ve Ekonomik İş Birliği: Türk Devletleri Teşkilatı, ortak savunma, enerji ve ticaret projeleriyle güçlendirilmelidir.
Kültürel Dayanışma: Türk halklarının kültürel bağları yeniden canlandırılmalı, ortak bir Türk kimliği inşa edilmelidir.
2. Soykırımın Tanınması
Türk milletine yönelik soykırımlar, uluslararası arenada gündeme taşınmalı ve hukuki süreçler başlatılmalıdır.
Özellikle Doğu Türkistan, Irak Türkmenleri ve Balkanlar’daki katliamların dünya çapında tanınması için çalışılmalıdır.
3. Eğitim ve Gençlik
Türk gençliği, tarih bilinciyle yetiştirilmeli, geçmişte yaşanan acılar unutturulmamalıdır.
Türkçe, tüm Türk halkları arasında bir iletişim dili olarak güçlendirilmelidir.
4. Uluslararası İletişim
Türk milletinin haklı mücadelesi, dijital medya ve uluslararası platformlarda daha güçlü bir şekilde anlatılmalıdır.
Türkiye’nin liderliğinde Türk halklarının ortak sesi olacak medya organları oluşturulmalıdır.
—
Sonuç: Türk Milleti Küllerinden Doğacak
Tarih boyunca ne zaman bir kriz yaşansa, Türk milleti her seferinde yeniden doğmayı başarmıştır. Bugün de aynı azim ve kararlılıkla, Türk milletinin geleceği yeniden inşa edilecektir. Bu ayağa kalkış, sadece bir milletin değil, adaleti arayan tüm mazlumların umudu olacaktır.
Ayağa kalkma zamanı geldi! Birlik, direniş ve kararlılıkla Türk milletinin hak ettiği güçlü geleceği inşa etme vakti şimdi!