Sayın kitapsever dostlar.

“Türk Dünyasında bir Bulgaristan Türkü ve 50 Yıllık Mücadele”  – hepimizin eseridir. Ben bu eserimde kendimi değil, Bulgaristan Türklerini anlattım. Çünkü bende sizden biriyim. Kırcaali Belediyesinin Köseler köyünde dünya gelmiş ve bu kitapta anlatılan hayat yolunu yürüyen, sizlerden biriyim.

50 YILLIK MÜCADELE Bulgaristan Türklerinin Osmanlıdan kopan Bulgaristan Prensliği, Çarlığı ve Cumhuriyeti topraklarında var olma, kimlik oluşturma, Türk olarak yaşama, etnik azınlıktan hak topluluğuna büyüme, dilini, dinini, gelenek ve kültürünü, uygarlığını yaşatma mücadelesinin hikâyesidir.

Bulgarların Osmanlı ümmetinden çıkıp Türk kimliği oluşturma mücadelenizin kısa öyküsüdür.

Bulgaristan Türklerinin, Türkiye Türk ulusundan kopmaz, ayrılmaz bir parça oluşlarının kısa hikâyesidir. Bizimle ilgili, dilimizle, dinimizle, edebiyatımızla, kültürümüzle, kimliğimizle ilgili yüzlerce hatta binlerce yasak, kısıtlama, cezalandırma ve başka olması, bu gerçeği değiştirmez. Biz “İslamlaştırılmış Bulgar” değil, öz be öz Türk’üz. İslam’ı gönüllü benimsemişiz.

Bir gün Pîr-i Türkistan Hoca Ahmet Yesevî Hazretleri’ne sormuşlar:

– “Müslüman mısın?”

– “Elhamdülillah Türk’üm, Müslüman’ım” demiş.

– “Neden Türklüğü katıyorsun, biz dinini soruyoruz” demişler.

– ”Din seçim, Türklük kaderdir” demiş.

Bu Topraklara kendi dilimiz, dinimiz ve kültürümüzle gelmişiz.

Biz, 1000 yıldan beri buradayız. Kimilerine göre Hunlarla, diğerlerine göre Selçuklulardan olan Sarı Saltukla, Kumanlarla, Peçeneklerle, Tatarlarla gelmiş olmamız belirleyici olan değildir. Önemli olan burada kaynaşmış olup bu topraklara yerleşmiş olmamızdır. Dünyanın Türk-Müslüman kimliğimizi, bir halk topluluğu olmamızı tanımış olmasıdır.  Balkanların halkların yiyip içtiği ve bayram ettiği bir yer olmadığını herkes gördü. Biz 1878’den beri 6 defa büyük göç dalgası yaşadık. Türkiye’de artık 1 milyonuz. 500 binimiz Batı Avrupa ülkelerindeyiz. ABD’ye ve Kanada’ya kadar ulaştık. Ama köklerimiz buradadır. Derindir. Atalarımız burada yatıyor. Yani cennetimiz burasıdır. Kimliğimizi belirleyici olandır.

4 bölümden oluşan kitabımın 3. Bölümünde Bulgaristan Türklerini Dünya Gençlik Birliği toplantılarında temsil edişimi anlattım. 36 ülkede Türk yaşıyor. Kazakistan’ın Türkistan şehrinde Türklük atası Ahmet Yasevi’nin XV. yüzyılda kurulmuş, uçsuz bucaksız güç bahçeleri içinde bulunan, Çengiz Han tarafından inşa edilen MÜZESİNİ gezerken, onun müridi olan Sarı Saltuk’un Romanya’daki Türbesine çiçek koyarken, Sofya’da Türbesini, Razgrat’ta Demir Baba anıtını, Ohri gölünde Naum manastırını, Konya’da Mevlan’a Mevlevi Külyatını vb ziyaret ederken, hep Bulgaristan Türk kimliğini, Bulgaristan’da Müslüman Türk Kimliği mücadelesini düşündüm. Bugün buraya yaptığım ziyaret de aynı amaçladır. Ben size kitabımı anlatmak istemiyorum. Bir defa 420 sayfası 15-20 dakikada anlatabilmek imkânsızdır.

Zor olan 50 yıllık mücadeleyi şu 420 sayfaya sığdırmaktı.

Çektiğim acıları, halkımın gördüğü zulmü, göç çilelerini satırlar arasına sıkıştırdım. Çocuklarımı da anlatmadım. Sol bacağı Balkan Savaşı’nnda kalan Hasan aga, Çanakkale cephesinde Anzaklara esir düşen ve 6 sene sonra dönen Mehmet aga, 24 yıl hapis yatan Nuri Adalı yarattığım olumlu simalardan bazılarıdır.

Halkımı aldatan, kurmadığı parti için kurdum diyen, yatmadığı hapis için yattım diyen, ben iyi yaşasam size yeter, Hak ve Özgürlüklerinizi öteki dünyada alırsınız diyen, hainlik eden Ahmet Doğan’a karşı amansız oldum. HÖH’ten ayrılan ve diğer hainlik etmiş ve hala su üzerinde yüzmeye çalışan, bizim namuslu, onurlu, dünyada hiçbir şeyle değiştirilemeyecek kadar şerefli, adaletli, hoşgörülü Türk kimliğimizi kişisel menfaatler için pazara çıkaranlarla asla uyuşamadım.

BU ÇOK İYİ BİLİNMELİDİR. “Kimse halkın üzerinde değildir”.

60 yaşında camiye girmekle Müslüman olunmaz. Birbirimizi aldatmayalım. Türklük bir gen, bir aile kültürü, bir medeniyet ürünüdür. Düşmanlarımıza hizmet sunarak, ajanlık, hainlik ederek, Türk lideri, halk dostu olunamaz.

Bu kitabın satırlarını dolduran harfleri, resimleri Türk dünyasından toplarken, Türk dünyasına sizi anlattım. Biz bir damlanın yarısı değiliz. Türk Dünyası bir derya biz de bu deryadanız. Bu bütünün yarısı, çeyreği, kırıntısı değil, onun kendisiyiz. Adaletimizle, Dilimizle, adetlerimizle, töremizle, geleneklerimizle, dilimizle, ahlakımızla, halk yaratıcılığımızla Türk’üz. Hiçbir yasak Türklüğü yok edemez. Türklük eritilemeyen, asimile edilemeyen bir nimettir. Altay Dağlarından Kazanlığa gelene kadar, bu çetin yollarda yüzlerce savaşta zafer kazanmışız, köle olmamışız, 16 devlet kurmuş ve kimliğimizi 17.Türkiye Cumhuriyeti ile bugünlere taşımışız.

Biz insanlık tarihinin en büyük değerlerinden biri olan Türk olmanın taşıyıcıları, yeniden üreticileriyiz. Mevlana, Yesevi, Yunus Emre, Nasreddin Hoca, Namık Kemal, Akçura, Ziya Gökalp, Nazım Hikmet Türk kimliği dokusunda çözülmez düğümler olarak genimizde yaşıyor. Biz dünyanın insanlık denizindeki en büyük ırmaklarından biriyiz. Medeniyetler yaratmış ve dünyada yaşayan tüm halklara taşımışız. Bunlardan biri İslam’dır. Ötekisi 17. Türkiye Cumhuriyeti devletidir. Bu gün buraya toplanmamız da 28 yıl sonra Kimliğimizin özünü, biçimini ve geleceğini görüşmek için, bu akşam, buraya toplanmış olmamızdır.

Bütün sorularınızı yanıtlamaya hazırım.

50 Yıllık Mücadele Bulgar diline de tercüme edilecek. Bulgarcasını da tartışacağız. İlginiz bana büyük ilham verdi. Siz Balkan eteklerinin en iyi insanlarısınız. İnsanlığın değişmesi için, bir insan, büyük ateş parlaması için tek kıvılcım yeterlidir. Gül, ıhlamur, akasya ve burada zambak gül kokan şehriniz beni mest etti. Siz tanıdığım en iyi insanlarsınız. Geldiğiniz ve ilginiz için teşekkür ederim.

Bulgaristan Müslüman Türk Kimliği serüvenini anlatan, içinde size de yer özel bir köşe olacak, yeni kitabım üzerinde çalışıyorum.

Son noktayı vurunca yeniden görüşmek üzere!

Beni mutlu ettiniz, sizlerde mutlu olunuz. Kendinize iyi bakınız.

Saygılarımla,

Reklamlar