Dr.Nedim BİRİNCİ
Konu: Halkı doğru bilgilendirme ve aydınlatma zamanı
BULTÜRK – Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği Genel Başkanı Rafet Ulutürk’ün Bulgaristan’da en çok izlenen “bTV” sabah yayınında yaptığı konuşma, Türkiye Cumhuriyeti’nde 15 Temmuz 2016 gecesinden beri olup bitenleri anlamakta ve algılamakta güçlük çekenler için yararlı oldu. Söyleşi çok geniş bir ilgi uyandırdı.
Türkiye’deki başarısız darbeyi yorumlayan Bulgaristan Dış İstihbaratı eski Başkanı K. Kirov ile Filistinli gazeteci Algafarı’nin programı kesilerek canlı yayında sunulan Ulutürk’ün konuşması İstanbul / Bayrampaşa’dan canlı bağlantı olarak sunuldu. Türkiye’deki en gerçekçi ve sözü en fazla duyulan soydaş derneği Başkanı olarak konuşan Rafet ULUTÜRK, başarısız darbe gecesi Türkiye Başkanı Recep Tayyib ERDOĞAN’IN halka sokaklara ve meydanlara inme ve demokrasi ve barış nöbeti tutma çağrısının üzerinde önemle durdu. Bayrampaşa’da yaşayan 2 binden fazla soydaşın bu çağrıya uyduğunu, bayraklar dalgalanan barış nöbetlerini anlattı.
Türkiye’yi parçalamak, bir iç savaşa sürüklemek, barış, özgürlük ve demokrasi edinimlerini baltalamak isteyenlerin püskürtüldüğünü, Büyük Türkiye atılımlarının devam edeceğini, Başkan R.T. Erdoğan yönetiminde Türkiye’nin bütün bölgede – Başkanlarda, Kara Denizde ve Yakın Doğuda güçlü bir güvenlik faktörü olmaya devam edeceğini vurguladı. Dernek başkanı, demokrasi düşmanları Türkiye toplumundan, devlet yapısından sökülüp atılana kadar mücadele edileceğini ve Bulgaristanlı göçmenlerin bu asil davada AK Parti iktidarını desteklemeye devam edeceklerini duyurdu.
***
Türkiye’de devam eden demokrasiyi ve savunma devrimi bir halk ayaklanması şeklinde gerçekleşiyor. Cumhuriyet tarihinde ilk kez, İstanbul, Ankara ve İzmir başta olmak üzere, bütün il ve ilçe merkezlerinde sokak, kavşak ve meydanlara dolan ve darbecilere nefes aldırmayan halk yığınları, daha önce hiçbir yerde görülmemiş bir birlik, beraberlik, ulusal iradeye bağlılık ve vatana sadakat sergiliyor. Zafer ışıkları altında dalgalanan al bayraklarla gururlanan meydanlarda yapılan konuşmalarda, darbeyi önlerken tankların altına yatanlar, vücutlarıyla kurşunlara siper olanlar, ay yıldızlı bayrağa sarılarak darbecilere geçilmez kalkan oluşturanlar saygıyla anılırken, artık kesin olmakla US-Pensilvanya’dan yönetilen FETÖ çetesi paralelcileri lanetleniyor.
2016’nın 15 Temmuz gecesi patlayan darbeci çıbanbaşının 1950’lerden beri topladığı ortaya çıktı. 1952’de Türkiye’nin Kuzey Atlantik Paktı NATO’ya değil, NATO şemsiyesi altında uluslar arası tuzak merkezi GLADİO’nun Türkiye Cumhuriyetine girdiği ve yarım asırdan uzun bir zamandan beri silahlı kuvvetlerimiz, adliyemiz, savcılığımız, mahkemelerimiz, polisimiz, eğitim ve sağlık sistemimiz, jandarmamız vb bünyesinde tümörleştiği ortaya çıktı.
Bu olumsuz tümörü büyüten kadrolar gerici-bağnaz güçler himayesinde dal budak saldı. 1960–70 ve 80askeri darbelerinin, çoğulcu demokrasimize indirilen darbelerin sola ve sağ yurtsever kesimin tamamen yok edilmesi zulmünün GLADİYO başta olmak üzere, dış güçler tarafından örgütlenip kışkırtıldığı defalarca yazılıp çizildi. 15 Temmuzda ejderhanın FETÖ kuklası ardına gizlenmiş olduğu ortaya çıktı.
Türk halkı tarafından Anadolu’da defalarca hezimete uğratılan yabancı güçler, emperyalizm şahinleri, 1970’lerden sonra Türkiye’yi bitirip, Türk halkını alabildiğine sömürme ödevini bizim ortamımıza uygun bir biçim bularak tatbik ederken eğitim sistemimizden başladılar. Baş hedef olarak, Türk halkına Atatürk’ün bize emaneti olan düşünme yetimizi seçtiler. Bu amaçla “Hizmet” cemaati oluşturuldu. Anaokulu, ilk ve ortaokul çağında kız ve erken öğrencilerden başlayarak tüm gençlere yönelik çarpık bir İslam anlayışı aşılamaya ağırlık verildi. Pırıl pırıl gençlerimiz köfte gecelerinde aldatıldı. İfadem yerindeyse, içimize su gibi girdiler, taş gibi yerleştiler ve Türk zekâsını körelttikçe köreltmeyi vazifelerinin vazifesi haline getirip, değişik biçimlerde çok yoğun uygulamaya geçtiler. Ana yöntemleri, kene gibi yapışıp asla bırakmamaktı. 15 Temmuz katliamı başarılı olabildiklerine kanıttır. 400’den fazla ölü, binlerce yaralı var. Belki de 400 bin kişi olarak toplumdan sökülmelerinden sonra “yara savdırma” dönemi yaşayacağımız artık görünmeye başladı.
Çemberinde al oya kızlarımızı, öcü haline getirip pansiyonlara, yerleşkelere toplayarak beyinlerini yıkadılar. Ellerinde bayraklarla gece nöbeti veren kadınlarımız, aslında işine düşürüldükleri kölelik tuzağından kurtulma ve özgür olma mücadelesi veriyorlar. Demokrasi gecelerinin bir anlamı da budur. Hele kızlarımızın fışkırıp kükremesine, tanklara siper olmasına başka bir anlam vermek imkansızdır.
Emperyalist merkezlerce hazırlanıp finanse edilen FETÖ okul, dershane ve yerleşkelerinde uygulanan bu sözüm ona “eğitim sistemiyle” beyinleri uyuşturulmuş genç nesil yaratılmak istendi ve bir yere kadar da oluşturuldu. Bunun en iyi örneklerinden biri 2012’den beri Türkiye bürokrasisinin sekmesi ve toplumsal gelişmeyi frenlemesidir. Kafalarına saman çuvalına harman tozu doldurulur gibi 19 yüzyıl bilgileri tıkıştırılan kuşak, devlet makamlarına yerleştirilse de, 21. yüzyıla açılmaya çırpınan, bilimsel teknik öncülüğünde yerini arayan ve ekonomide dünya on altıncısı olmak isteyen Türkiye’yi taşıyıp yönlendirebilecek durumda değildir. 15 Temmuz darbe girişimi, toplumumuzu bir 50 yıl geriye atarak, “sakinleştirmek” ve “kıt kanat geçinerek mutluluk aramaya” zorlamayı amaçlamıştı. FETÖ – çetesine emir veren “üst akıl” Türkiye’nin sıçramalı gelişmesinden, Almanya’dan daha hızlı tempolarla istikrar aramasından, Avrupa Birliği’ni sollamasından rahatsızdı. Hatta 4 milyon sığınmacı ve savaş kaçağına sıkılmadan, rahatsız olmadan, hoşgörü ve güler yüzle çatı açmasından, 3 öğün yemek sunmasından, 720 bin sığınmacı evladını okullara toplamasından ve sonunda isteyen ve yasalara uygun olan sığınmacı ailelere T.C. vatandaşlığı sunmaya hazırlanmasından son derece rahatsızdı. Onları düş kırıklığına uğratansa, darbenin başarısızlığı oldu. Şimdi saçlarını yolanlar, nasıl oldu da Tunus, Libya, Mısır ve diğer İslam dünyası birimlerinde başarılı olduk da, en fazla para harcadığımız en uzun hazırlık gördüğümüz Türkiye’de toslamalarıdır. Olaylar, “üs akılın” Gelibolu, Çanakkale, Sakarya Savaşlarından gerekli dersi çıkarmadığını gösteriyor. Gücü gizeminde, bölünmez ve parçalanmaz beraberliğinde gizlenen Türk halkını tanımadığına şahit oluyoruz.
Bugünkü iğrenç saldırıya yeltenenlerin – erbaştan generale, savcı ve yargıca – beyin yıkama okullardan çıkmış kadrolar olduğunu görebildik. Onların beyinlerinde FETÖ okullarında ölü merkezler yaratıldığı ortadadır. General, savcı, yargıç olmuşlar ama Türk halkının yenilmezliğini öğrenememişlerdir. Türk halkının cumhuriyete, demokrasiye ve Türkiye Başkanı Erdoğan’a ihanet etmeyen bir halk olduğunu görememişlerdir. Demokrasi ve barış geceleri bu gerçeği ifade ederken, toplumun arınması gereğini de dile getirdi. Türk toplumu, FETÖ tümörünü bundan böyle taşıyamaz, bu uğurla yaşayamaz, asla dönüşemez ve yenilenemez. İşte bu açıdan baktığımızda, 15 Temmuz darbe girişiminin ezilerek yok edilmesi yeterli olamaz, toplumun baştanbaşa ve son hücresine kadar arınması, temizlenmesi kaçınılmaz olmuştur. Bu süreç bir halk davasına dönüştürülmelidir.
Küçük yaşta insan beynini yıkamanın birçok çeşidi vardır. Uygulanan yöntemle gözenekleri bilgiye aç beyinlerin pıhtılaştırılmıştır. FETÖ okullarından bir tek müzisyen, yüksek mimar, doktor, sporcu, satranççı vb çıkmaması kendiliğinden konuşan örneklerdir. Emperyalizmin halkları esir etme üstü aklı olan GLADYO başka ülkelerde de genç nesle küçük yaşta el atarak taş kafa nesil yetiştirmeyi denemiştir. FETÖ çetesi, bilindiği üzere birçok Arta Asya, Afrika ve Latin Amerika ülkesinde yerleşkeli “okullar” açtı. Bunlardan birkaçı, 70’li yıllarda Özbekistan’da açılmıştı. Lise bitiren ilk FETÖ Okulu mezunları arasından özel seçilenler Londra, Amerika vb merkezlere gönderilmişlerdi. İlk ders yılından sonra, Taşkent’e dönen öğrencilerle yapılan görüşmelerde, hepsinin İngiliz M 6, amerikan CİA ve başka emperyalist casusluk merkezleri tarafından ele geçirildi, ajan olarak elinin kolunun bağlandığı ve ileri bir zamanda Özbek hükümetinde bakan makamı almaya hazırlandıkları ortaya çıkarıldı. O zaman, Cumhurbaşkanı İslam Kerimov, “bu okulların hepsi kapatılsın ve öğretmenlerine Özbekistan’a girmeleri yasaklansın,” demişti. Türk dünyasının bilim öncüsü olan Azerbaycan da aynı adımı attı. Bulgaristan Türklerinden taş kafa yetişmesi planını alkışlayan HÖH-DPS partisi bu uyarılara kulaklarını kapadı. HÖH Genel Başkanı L. Mestan 18 yıl gençlerimizi FETÖ merkezlerine gönderdi. Memleketimizde Türkçe vızıldayan sinek uçması yasakken, FETÖ çetesinin “Bulgaristan Zaman” gazetesi, dergiler, Feytullah Gülen kitapları yayınlandı, zorla dağıtıldı. İmam hatip okullarımıza, İslam Enstitümüze ve camilerimize, cami encümenliklerimize T.C.den ve başka merkezlerden imam kılıklı FETÖ ajanları gönderildi. İnsanlarımızın huzurunun bozulmasına seyirci kalındı. Gerçekler konuşunca, lütfen susar mısınız!
Bulgaristan Türklerinden, onlar üzerindeki Bulgar zulmü azmış gibi, bir de camici, itaatkâr, dalkavuk nesil yetiştirme çabaları hepimizi yıllarca üzdü. 1989’da Türkiye’ye giden, anavatan toprağını öpen ve kısa bir süre sonra 150 bin kişinin birden Bulgaristan’a geri dönmesi üzerinde düşünen olmadı. Bu, bir kültürel uyuşmazlığın doğurduğu ve ittiği dönüş dalgasıydı. Kültürel uyuşmazlık, FETÖ ordusunun Türkiye Cumhuriyeti manevi hayatını ele geçirenlerin çok güçlü olduğunu ve onlarla geleneklere dayanan bir çatışmanın o dönemde başarısız olacağına kanıttı. O yılla Özal yıllarıydı. Özal Türkiye’yi salhaneye yatırmış ve sanki emperyalizme kutsal kurban kesiyor, Türklüğü kurban ediyordu. O yılların acısını biz de pek çok kurban vererek tarih ettik. 1985–1989 dönemi Özal-Gen. Evren zihniyetinin, Türkiye’nin egemenliği pahasına, Türk halkının kutsallığı pahasına, emperyalizme ve totalitarizme kölelik zihniyetinin bir ürünüdür. Bu zihniyetten oluşan en büyük zehirli ve ölümcül uğur FETÖ katil-darbeci çeteleridir. Bu, Türkiye Büyük Millet Meclisini gece bombalayan, halkın oylarıyla seçilmiş Cumhurbaşkanını gece öldürmek isteyen, İş İşleri Bakanlığını, Göl Başı’nda Bordo Bereliler Merkezini jetlerden bombalayan vb. zihniyettir.
Buluşma yeri Taksim Meydanı, Buluşma saati her gece. Gelirken demokrasi ve barış bayraklarını getir!
Devam edecek.