BG_SAM

Bulgaristan Topraklarındaki Vakıflarımız

Bulgaristan’da Vakıf Yoktu Tezine Cevabımızdır

 

Atalarımız Bugünkü Bulgaristan topraklarında yüzlerce vakıf bırakmışlardır.

İlgili arşivlerde 403 adet vakıf bulunmaktadır.

Bulgaristan’da ilk Osmanlı vakfı, Eski Zara (Stara Zagora)  şehrinde, şehrin fethinden 52 yıl sonra yani 1415 yılında kurulan Sarım Beyoğlu Urum Bey Vakfıdır.

Filibe’deki (Plovdiv) Rüstem Paşazade İskender Bey Vakfı 1470 yılında, yine orada 1471 yılında İsfendiyar oğlu İsmail Bey Vakfı kurulmuştur.1500 yılında Sadrazam Çandırlı İbrahim Paşa Vakfı, 1501’de ise Vezir-i Azam Mustafa Paşa Vakfı kurulmuştur.  Köstendil şehrindeki vezir Vezir Halil Paşa Vakfı 1488–89 yıllarında kurulmuştur. 1495’te Plevne şehrinde Mihail oğlu Ali Bey Vakfı, Sofya ve Niğbolu’da 1506’da Yahya Paşa Vakıfları, yine Sofya’da 1547 yılında Sofu Mehmet Paşa Vakıfları faaliyete geçmiştir.

 

Bu vakıfların % 69,7’si taşınmaz mal mülk, akar ve hayrat vakıflarıdır.

Tüzde 25,6’sı yani 95’i para vakfıdır. Bir başka açıdan bakılırsa vakıfların 326’sı erkekler ve % 11,8’i yani 44 adedi de kadınlar tarafından kurulmuştur.

 

Bulgaristan topraklarında 3339 Osmanlı vakıf eseri olduğu ileri sürülmektedir.

Bunlardan 2530’u cami, tekke ve zaviyedir.

                  415’i mektep ve medrese

                  370’i han, hamam, çeşme, köprü gibi sosyal yapılardan oluşmakradır.

Vakıf sayısı bakımından Filibe 38 vakıfla başta gelir.

Onu 35 vakıfla Tırnova (Veliko Tırnovo) izler. 33 vakıfla Şumnu (Şumen), 22 vakıfla Varna, 21 Vakıfla Eski Zara, 20 vakıfla Silistre takip etmektedir. Daha çok yerde vakıf vardır. Örneğin Sultan-ne dahil olan Koşukavakta  (Krumovgrad)’ta da 5 vakıf, Eğiri-derede (Ardino) 8, Kırcaali’de 7vakfın faaliyet yürütmüştür.

Bunları kuranlar Sultanlar ve aileleri, devlet hiyerarşisinde yüksek görev alan kişilerdir.

 

Örneklemek üzere birkaç isme değinelim:

Sultan İkinci Beyazit Han, Kanuni Sultan Süleyman Han ve onun validesi Mehd-i Ulya Ayşe Sultan, Saadet Giray Han ve validesi Mahzune Hatun, Sultan İkinci Selim’in kızı ve Sokolu Mehmet Paşa’nın zevcesi İsmihan Sultan, Rakas Sinan Bey vb.

Zikrettiğimiz isimlerin ve daha nicelerinin Bulgaristan topraklarında insanımıza yardım eli uzatmaları, ihtiyacı olanlara kapılarını gerilere kadar açmaları sayıp dökmeye olanaklarımız yoktur. Gerekmez de zaten. Önemli olan tarihi bilmek ve tarihsel gerçeklere saygılı olmaktır, çünkü onların reddedilmesi de günümüz açısından sorunlar doğurmaktadır.

 

Dikkate şayan başka bir taraf da şu ki, Bulgaristan topraklarında Osmanlılar döneminde inşa edilen hayrat kurumlarına kadınlarımız da faal olarak katılmışlardır. Örneğin Provadı’dan 48, Karnobat’an 49, Yambol’dan 63, Aytos dağlarından 8 kadın vakıf kuranlar arasında yer almaktadır. Hayır, yapma işi din ve mezhep, milliyet farkı gözetmemektedir. Daha Osmanlılar zamanında Provadı’dan 2 Hıristiyan çeşme ve köprü tamiri için imkanları dahilinde para vakfetmeleri bunun bir göstergesidir.

 

Şumnu şehrinde 17 vakıftan söz edilebilir. Kamil Paşa oğlu Hakkı Mehmet Paşa, Mehmet oğlu Osman Efendi, Haydar oğlu Hüseyin Efendi, Ali oğlu Mehmet Sadık Efendi, İbrahim oğlu Süleyman Ağa, Salih oğlu Davut Lütfi Efendi, Abdurahman oğlu Timur, Ahmet oğlu Mustafa, Mustafa oğlu Abdullah, Veysi oğlu Ahmet Çavuş, Mustafa oğlu Nasreddin, İmrahim kızı Rabia, Hasan kızı Ümmühan, Ahmet kızı Fatma, Halil Paşa oğlu Şerif Paşa, Recep oğlu Ahmet, Musli Ağa ve oğlu Abdülbaki vakıfları.

 

1877 / 78 Rus-Osmanlı Savaşı’ndan sonra Şarki Rumeli olarak sahneye çıkan kesimin başkenti olan Filibe’yi Evliya Çelebi XVII. yüzyılın ortalarında ziyaret ettiğinde şehirde 53 camiden söz etmektedir. E.H. Hayverdi ise, cihat defterlerine dayanarak 78 cami göstermektedir. Ancak İngiliz belgelerinde ve Michiel Kiel’in salnamelere dayanan çalışmalarında 1877 / 78 savaşı öncesi 33 camiden söz edilmektedir. Rus Osmanlı Savaşı’ndan sonra imzalanan Berlin Antlaşması gereğince Filibe’yi ziyaret eden Avrupa Komisyonunun İngiliz Temsilcisi H. D. Wolff (10 Kasım 1878) Londra’ya gönderdiği raporunda Ruslar 33 camiinin bir kısmını tamamen yıktığını, bir kısmını çeşitli derecede tahrip ettiklerini ve geri kalanlarını da depo ve samanlık olarak kullanıma izin verdiklerini bildirmektedir. Yine 1878 yılında Kazanlık ve civarında 24 cami, Tatar Pazarcıkta 22 camiden 9’u yıkılmış, 7’si de değişik ölçüde tahrip edilmiştir.  Şarki Rumeli Vilayetinde kuruluşundan 1 Ekim 1879 tarihine kadar 756 İslami vakıf eseri yok edilmiştir.

 

1877 / 1878 Savaşı sonrasında Türk Bulgar Vakıf Komisyonu Bulgaristan’daki vakıf eerlerini beş druba ayırmaktadı:

1) Camiler, mescitler, medreseler, imaretler ve tekeller Müslümanlara mahsus hayır kurumlarına “HAYRAT”. Çeşmeler, köprüler ve kaldırımlar gibi Müslüman gayr-i menkul herkese hizmet veren yapılara da “MÜBARAT” denir. Hayrat ve Müberra vakıfları birinci grubu oluşturur. Savaştan sonra yerlerinde kalan Müslümanların ihtiyaçlarını karşılayacak kadar cami ve mektep, ammeye ait çeşme ve köprüler kurulmuştur. Müslümanların tamamen göç ettikleri yerlerde ise kendilerine ihtiyaç kalmamış cami ve mescitler yıkılarak enkazları ve arsaları ayrı ayrı satılacak, sağlanan gelirle de Osmanlı topraklarına yerleşen Müslümanların ihtiyaçları için cami, mescit, mektep ve medrese inşa edilecektir.

2) Bu gruba “icare-i vadeli” denilen evler, hanlar, hamamlar vs. vakıflardan ibarettir. Bunlarla hiç kimsenin ilişkisi yoktur ve bunlar vakıfları tarafından rahatlıkla yıllık ve aylık kiraya verilirler. Bunlar açık arttırmayla satılarak gelir getireceklerdir.

3) Üçüncü grubu oluşturan “icareteynli” vakıflardır. Bunların senelik kiraları ne kadarsa bunları tasarruf edenden kırk misli alınıp vâkıfa gelir sağlanır.

4) Dördüncü grup “mukataalı” vakıflardır. Onların yeri vakfın binası ise, sahibinin mülküdür. Bunlar yıllık kiralarının 30 misli karşılığında bir bedele eski statülerinden çıkarılıp satılabilirler.

5) Beşinci grup da vakıf arazileri, arsaları, çayırları, ormanlarıdır. Bir köyün, bir çiftliğin veya belirli bir miktar arazinin öşrü (ondalık) bir vakfa tahsis olunur. O araziyi kullanan kişiler öşürlerini bu vakfa verirler.

 

Başkent Sofya’daki vakıfların durumu:

Sofya’da 82 cami ve mescitten söz edilir. 7 medrese ve darü’lkura, 19 mektep, 15 tekke ve zaviye, 3 imaret, 13 han, 11 hamam, kaplıca ve ılıca, 2 türbe, 7 kervansaray, 10 çeşme ve bir de sebil gösterilmektedir. 1902 yılına gelinceye kadar tek camia bırakılır, diğerleri yıkılır ve tahrip edilir, devlet tarafından türlü amaçlarla kullanılır.

Bulgar gazetecisi Rosen Tahov’un 1877 – 1878 Rus Osmanlı Savaşından sonraki ilk günlerinde Sofya’daki camilerin durumu ile ilgili “24 Çasa” gazetesi sayfalarında yayınlanan bir yazısında ek ve tamamlayıcı olarak Rus komutanlığının İslamiyet ve cami düşmanlığını vermiştir. Savaştan sonraki ilk günlerde hala her mahallede bir cami vardır Sofya’da. Minareler durmadan ilk Sofya belediye başkanı Aleksandır Mosolov’un gözüne batar.  Bir gün Mosolov, Prens Dondukov’a bu minarelerin bazılarının yıkılmasını önerir. Fakat Prens: “Bu iş o kadar kolay değil!, der. Ben çirkin görünümlü Kara Camiyi yıkmaya kalkışınca bana hükümeti adına protesto notası gönderdi. Osmanlılar ile birlikte yabancı elçiler de Rus barbarlığını kınıyorlar. Fakat her şeye rağmen, şehri temizleme işinin şimdi yapılması lazım. Aksi takdirde Bulgaristan’ın gelecek yöneticisi çok güç durumda bırakılacak…”

Bir gün Sofya semalarını şimşekli bir bora kapmıştır. Dondukov emirlerini göndererek Mosolov’u kabinesine davet etmiş.  “Yıldırımların daha fazla minareler üzerine düşmesini sağla.” Diyerek hem göz kırpmış Mosolov’a hem de uyarmış. Ve küstahça sormuş: Ne demek istediğini anlıyorsun değil mi?  Mosolov “Evet” cevabını vermiş. Belediye başkanı Sofya sokaklarında şimşek çaktırmaya başlıyor. Yanına on kadar bombacı alarak camiden camiye koşuyorlar. Yiğit bombacılar minarelerin yarılarına kadar tırmanıp bombayı yerleştirip oradan uzaklaşıyorlar.

Ertesi gün, 7 minarenin havaya uçurulduğu haberi gidiyor Dondukov’a. Uzmanlar yıkılan minarelerin etrafındaki ahali ve evler için tehlike oluşturduğunu ileri sürüyorlar. Bir hafta içinde ondan fazla minare yıkılıyor. Böyle bir durum karşısında hiçbir diplomat ses çıkaramıyor… Çünkü 1858 yılında Siyavuş paşa Camii’nin minaresi de depremde yıkılmıştı.

 

Mosolov, aradan birkaç zaman geçer geçmez Kara Cami’nin minaresini de dinamitliyor. Minaresiz kalan camii ilk analarda hapishaneye dönüştürülüyor. Birkaç zaman depo vazifesi görüyor. 1903’te kiliseye çevrildi. Ve “Sveti Sedmoçislenitsi” adını aldı. Tek kalan cami Kadı Seyfullah Efendi (Banyabaşı) Camiidir. Bugün görüldüğü gibi Bayram namazları bir yana, Cuma namazları bile sokakta kılınmaktadır. Demokrasi sözde geldi , haklarımızı alacağız zannettik, sözüm yabana, “ağzımızı açmış havada kuş avlıyoruz sanki”.

 

Rusçuk şehrine gelince, 1877 – 1878 Rus-Osmanlı Savaşı öncesi Rusçuk şehrinde  29 cami vardı. 1897 yılına kadar 7 cami yıkılır, 16 cami de şehir planına aykırı düştü bahanesiyle yıkılmıştır. Kalan camiler de tahrip edilmiştir.

 

Vakıf ve Camilerin arazisi:

Bulgaristan sınırları içerisinde vakıfların ve camilerin 32. 543 dekar toprağı vardır. 1908’de bu rakam 41.374 dekara çıkar. Varna vakıflarının payı en büyük olup 12.461 dekardır. Toprak bakımından ikinci yerde Rusçuk gelir – 10.479 dekar. Şumnu bölgesinde ise, 7.652 dekar toprak görünür. Ancak bugün bu araziler sıfıra düşmüştür desek hata etmiş olmayacağız.

Demek, vakıflarımız varmış.

Reklamlar