Dr.Mustafa KAHRAMAN
Konu: Bulgaristan Anayasa Değişikliğinden Çok Uzak!
Ekime doğru Bulgaristan’da yerel seçim yapılacak. Ülkede duruma hakim ve mecliste son söze sahip olduğunu kanıtlamaya gereksinim duyan Başbakan Boyko Borisov ve yönettiği Avrupalı Gelişim İçin Vatandaşlık adıyla ünlenen GERB partisi “yargı konusunda Anayasa değişikliği” isteyerek, otoritesini teraziye koymaya karar verdi.
Birkaç haftadan bu yana yapılan ön görüşmeler istenen sonucu vermedi. Anayasa’da yapılacak değişiklikleri kaleme alan, Sofya’da hukuk okuduktan sonra Amerika’da ihtisas gören, 2014’te kurulan geçici seçim hükümetine Adalet Bakanı atanmazdan önce birkaç gece US Büyükelçiliği destekli Reformcu Blok (RB) saflarında Sivil Toplum Örgütleri’nin kargaşalığında görünen Hristo İvanov, niyetini açıklayınca önce Baş Savcı Sotir Tsasarov ile çelişkiye düştü. Fakat şimdiki Sofya hükümetinin en başarılı yönetim taktiği sorunları “erteleyerek” çözmek olduğundan, bu zıtlaşma da aynı usulle belirsiz bir zaman için unutturuldu. Bu taktik bizde zaman kazanmak için bilinçli olarak erteleme şeklinde en başarılı uygulanıyor. Aslında bu yılın başından beri “reform” sözünü en fazla kullanan (RB) partisi liderleri, iktidar ortaklığında kalmalarının zorunlu olduğunu halka göstermek istiyordu.
Bizim reformcular, bunlardan biri genç siyasetçi Korman İsmailov’tur, reform yapmayı önce “sağlık sektöründe”, ardından “eğitim sisteminde” denemeye çalıştılar, bu kaşığın onların ağzına büyük geldiğini anlaşılınca, dikkatleri “hukuk sistemi – adalet reformu” üzerinde yoğunlaştırdılar. Öküz boynuzlarından yakalanmadan devrilemeyeceği gibi, hukuk işlerinde Anayasa’dan başlamadan adım atılamayacağını anlayan Bakan İvanov: HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜ VE ADALET DAĞITIMINDA HUKUKUN UYGULANMASINI önce kendisinin inanmaya başladığı bir slogan haline getirmeye çalıştı.
Adalet Bakanı’nın Anayasa’da yapılması gerek değişikliklere aslında Bakanlık önündeki göstericiler her gün işaret ediyordu. Akşam saatlerinde toplanan Çingeneler “EŞİT VATANDAŞLIK HAKKI İSTİYORUZ!” pankartlarını bakanlığın kapısına asarken, gece geç saatlerde cep telefonlarıyla örgütlenen genç aydınlar: “Mafya”, “Oligarşi” ve “KİM” gibi ortalıkta dolaşmayan ama tüm işlerde parmağı olan gizli güçlerle hesaplaşmada ısrar ediyordu. Son 26 yılda Bulgar devleti ekonomik olarak çökmüş ama talandan yargılanan bir yana tutuklanan bile olmamıştır.
Gerçekler böyle olsa da hazırlanan Anayasa değişiklikleri ülkede Amerikancı ve Amerika’ya karşı olmak üzere iki ana çizgi oluştururken, gün geçtikçe kokuşan bir “reform bataklığı” oluştuğu ve bu bataklığın ortasında da Başbakan’ın olduğu görüldü.
Bu arada politik sahnede “adalet reformu” ve “önce Anayasa değişikliği” bölümü oynanırken, Avrupa Birliği Hukuk Komisyonunda bir “sözlü mesaj” geldi ve geleneğimiz olan “erteleme” taktiğinin yerine “bu iş Temmuz ayının sonuna kadar ivedilikle noktalansın” taktiği dayatıldı. Adalet Bakanı, gerçekleştirilecek reformla kendisine diş bilenen Baş Savcı ve toplum bu değişikliği istiyor ateşine kömür atan “protestocu ağı” bir anda uzlaşsa da, kulistekilerin gücü de her zaman her şeye yetmeye bilir… Çünkü Bulgaristan’da da kanunlar, hele hele Anayasa değişiklikleri sokak gösterileri sırasında yazılmadığından işin ucu yine meclise, milletvekillerine, partilere ve komisyonlara dayanacaktı.
Daha ilk anda, harcadığı paraları Moskova’dan aldığını gizlemeyen, sol milliyetçi “Ataka”; Rus ve İslav sevdası sönmemiş Bulgaristan Sosyalist Partisi (BS); yine aynı gruptan olan Bulgaristan’ın Yeniden Doğuşu İçin Alternatif (ABV) ve bir gözüyle Moskova’ya, diğeriyle Washington’a bakan Hak ve Özgürlükler Hareketi (DPS) zaman kaybetmeden “biz bu işte yokuz,” dedi. Başbakan Borisov’un “ulusal çıkarlar adına, kendileriyle görüşüp hepsini ikna ederim” sözleri havada kaldı. Bu durumda Anayasa değişikliğine gerekli 160 oyu bulabilmek imkânsızlaştı. Çukur çok derinleşmişti. Kimse bir sıçramada onu atlayabilecek durumda değildir.
Kuşkusuz bu durum, bir birikimin sonucudur. 6 aylık hükümetini “teknik kontrol servisine” çekmek zorunda kalan Başbakan B. Borisov’un içte ve dıştaki otoritesi, havanın çok sıcak olmasına rağmen, patlak balon gibi fire vermek zorundadır. Borisov 2014 seçim propagandasını, hükümet kurma görüşmelerini ve yönettiği kabinenin ilk aylardaki propagandasını ve son dönem icraatlarını antı-İslam, anti-Türk, anti-Çingene fikirsel temellerine oturtup “DPSSİZ” yönetim, DPS kadrolarını bire kadar makamlardan söküp atma” gibi söyleve ve uygulamaya dayandırdı. Başbakan olduğunda 10 bakan yardımcısını Müslümanlardan atayacaktı! Hani? Öyle ama keserin sapı bir döndü iki döndü ve HÖH partisinin 36 oyu “anayasa değişikliğini mecliste durduran güç oldu.” İşte bugün, Başbakan Boyko Borisov’un Bulgaristanlı Türk komşusunun “külüne muhtaç kaldığı” gündür. Bunun bilincine varabilirse ne ala. DPS partisi bugün artık hiç bir politik parlamenter güce karşılıksız hediye yapmamalıdır. Bu süre dolmuştur.
Tabii ben Bulgaristan’da kimsenin hiçbir şeyden sorumlu ya da suçlu olduğunu görmedim ve işitmedim. Evdeki hesapları çarşıya uymayanlar bile kusuru başkalarında bula ustalarıdır.
“Hukuk reformu benim işimdir!” deyen ve 6 ayda baltayı taşa vuran, siyasi kökenleri eski başbakanlardan İvan Kostov’un kurduğu Güçlü Bulgaristan Hareketi (DSB) yapısına dayanan (RB) milletvekili Grozdan Karacov “Presa” gazetesinde şu açıklamayı yaptı:
“Geçen yılın Kasım ayında Adalet Reformu yapılması stratejisine oy veren güçlere bel bağlıyoruz. O zaman gerekli olan anayasal meclis çoğunluğu sağlanabilmişti. Şimdi burada biz Orient (şark) oyunlarına sahne oluyoruz. Baskı Ankara’dan ve Moskova’dan geliyor. Bulgaristan’da hukuk reformu yapılmasına gerekli olan oyları durduran güçler şunlardır: Rusya Ankara Mihveri, yani Yeni-Osmancılık ile Put in’in uyguladığı yeni-dikta turacı siyaset bize engel oluyor. Bu işte iki çekim gücü var: Birincisi bize, artık ailelerine katıldığımız, NATO’lu bağlaşıklarımıza yani Brüksel’le, Washington’a ve Kanada’ya götürüyor, öteki güç ise Ankara ve Moskova onların özel makamlarının etkisidir.”
Birçok yazımızda anlatmaya çalıştığımız ve adına “gündöndü” siyaseti dediğimiz bu gelişmeyi 2015 ortasında Bulgar parlamenter Grozdanov işte böyle anlatıyor.
Bu arada Bulgar günlük basını HÖHDPS partisinin bugünkü resmini şu renklerle çiziyor:
“HÖH partisi bugünkü meclis bileşiminde dikkate alınması mutlaka zorunlu bir güçtür. HÖH partisi “adalet reformuna” -EVET- demeden bu paket meclisten geçmez. Bir yandan HÖH bir Avro-Atlantik partisi olduğunu her gün bir daha kanıtlarken, öte yandan artık büyük deneyim sahibi olan bu partinin Brüksel’in görüşüne karşı çıkması, Amerikan ve İngiliz ve daha birçok Batılı Büyük Elçinin telefonlarına çıkmaması veya öğütlerine önem vermemesi, anlaşılır gibi değildir.”
Bunlar Bulgar gazetelerinden alınmış görüşlerdir. Burada önemli olan bir yandan HÖH-DPS partisinin kendi görüşünü dayatmakta kesin ısrarlı olması olmakla birlikte, en önemlisi de,16 milyar leva dış borcu cepleyen B. Borisov her gün biraz daha mağrurlaşırken, birden bire “teknik kontrol servisine” gitmek zorunda kalmasıdır.
Nasıl demişler, “iyilik etme kötülük bulursun” ama bunu biz demedik, Bulgarlar demiştir. Bizim atasözümüz “eden kendine eder!” demekle yetinmiştir. Hakikatten B. Borisov ve tayfası İslam, Türk, Çingene, cami baskını, din adamlarımızı yargılama, Romen evlerini yıkma, mahallelerini dağıtma, onları kendi köylerinden kovma gibi konularda fazla ileri gitti. Kuşkusu bu yasa dışı sel gibi gelişmenin başında birinci ve ikinci derece mahkeme kararıyla elde ettiğimiz mal ve mülklerimizin geri verilmemesi, daha da önemlisi İnsan Hakları Mahkemesine yaptığımız başvurulardan hiçbir sonuç alamamamız geliyor. Nedir üzerinde durduğumuz ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ” bizim bu doğal ve temel haklarımız tanuınacaksa, dikilelim HÖH Mermezine ve bütün milletvekillerini baskı altına alarak gerekeni yapalım, ama yok sizin hukuk reformunuzun ne esası ne kökleri ne de madde ve fıkraları halka inmiyor, halkın öz menfaatlerini savunmayı amaçlamıyor. Biz adı “demokrasi” olan ama adaletsizliğin kol gezip at oynattığı bir memlekette yaşadığımızın farkında ve bilincindeyiz ve isteklerinize HAYIR deyenlerin yanındayız. Biz, ırkçı hortlamaların körükleyicilerini tutuklayacak bir hukuk reformundan yanayız. Biz memleketimizde gerginlik ve huzursuzluk yaratanların cezalandırılmasını sağlayacak bir Ceza Kanunu değişikliği istiyoruz. Biz eşit haklı vatandaş olarak mutlu olmak istiyoruz. Camilerimizin temellerini kazanlara ve “ah bu da kiliseymiş” tiyatrosu oynayanlara düşmanız. Siz bu gelişmelere sağır ve kör kaldıkça bizden oy alamazsınız. Bu gidişle tishort, don, kalem, çakmak dağıtarak, köfte kebap ikram ederek, bira içirerek aldığınız oyları da alamaz duruma gelebilirsiniz. Yalnız birileri için adalet yoktur!
Ben bir doktorum, temennim şu koyu sıcaklarda, serin gölgelerde kalmanız ve can sıkan hiçbir şeye kulak asmamanızdır. Kendinize iyi bakın!
Reklamlar