BG Vasil E.Moskova Büyükelçisi İlyan Vasilev

Konu:  Jivkov’suz ama Jivkov gibi. Değişen bir şey yok.              

Yazan: Bulgaristan’ın eski Moskova Büyükelçisi İlyan Vasilev.

Todor Jivkov ruhunun varisleri, Bulgarların Türkiye’yi ve İslam’ı ret etme ve aynı işgüzarlıkla bu kuşkuyu Bulgaristan Türkleri üzerine taşıma derin içgüdüsüyle ilgi ne kadar gerçekçi bir tez oluşturmaya çalışırlarsa çalışsınlar, bunların tümü Bulgarlar ve Bulgaristan konusunda T. Jivkov’un yaptıklarından hiç de daha az tehlikeli ve küstah değildir.

Eski diktatörün planlarının sonuna kadar yerine getirilmesi ve tarihin yeniden yazılması ve böylelikle onun 500 bin Bulgaristan Türkünü baba ocağından zorla söküp memleketten kovmasının haklı çıkarılmayı hedefleyen çabaları gün gibi ortadadır.

Bu konuda yalan dolan işlerinin daha da düğümlenmesini önlemek amacıyla  önce şunları hatırlamamız iyi olur: “Soya Dönüş” süreci baştan başa Todor Jivkov önderliğindeki Bulgaristan Komünist Partisi (BKP) yönetiminin bir eylemi olarak düşünüldü ve gerçekleştirildi. Bu yapılırken, parti organları, ordu, İç İşleri Bakanlığı (MVR) ve devlet güvenliği (DS) de aralarında  değişik milis amirlikleri, savcılık,  mahkeme ve medya vb angaje edilip harekete geçirildi, fakat bütün sorumluluk parti yönetiminindir.

Soya Dönüş” süreci mimarları ve bu caniliği icra edenler 1989’dan sonra da kurbanlarını vatanlarından kovma sürecine ara vermediler. Türklerden sonra, ülkemizdeki sığınmacılar da kovuldu. Onların kovulma nedeni ise “soya dönüş” sürecinde ülkede Türklere karşı işlenen suçların tanıklarının yok edilmesiydi.

Bu, bir de hatırlayanlar ile hoşnutsuzların olmadığı bir ortamda yönetme konforu sağlamak için yapıldı. Onlar, bugün de bizi paniklemelerinin sınırlarıyla ve demokrasi korkularıyla meşgul etmeye çalışıyor. Milliyetçilikle oynayarak, Avrupa Birliği (AB), Türkiye, Birleşik Amerika ve Kanada’daki bir milyondan fazla Bulgaristan vatandaşını Bulgar vatandaşlığından men etmek (yoksun bırakmak) istiyorlar.

Reel sorunlarımız derinleşmeye devam ederken onlar sanal bir sorun yaratmaya çalışıyorlar.

Sofya meclisinin dün olduğu gibi bugün de oy kullanma hakkı olan, ama ekonomik ve siyasi nedenlerle memleketimizden kovulan göçmenlerin arasında mantıksal bağımlık vardır. Hem ekonomik hem de siyasi nedenlerle memleketimizden kovulan bu 2 grubun ikisi de gereksizdir ve yönetim modeline engel olmaktadır.

Şunu da özellikle belirtmek istiyorum: “Soya Dönüş” süreci, Bulgar ulusal güvenliğine onatılması imkansız darbeler vuran, Todor Jivkov rejiminin Bulgaristan’da işlediği asla af edilemez suçlardan en ağı olanıydı ve öyle olmaya devam ediyor.  Birçok yara açıldı ve bunlar savmıyor, üstüne kimileri tırnaklanmaya devam ediyor. Osmanlıdan ayrılmamızdan sonraki bütün tarihimiz boyunca, hiç bir zaman uluslararası ilişkilerde sorun yaşamamıştık.

Süpürülmüş bir yolda, hiç bir gerek olmaksızın, derin ve uzun vadeli bir stratejik imajla içten ve dıştan empoze edilen bir düşünceyi sıvazlamak için- ülke içinde Bulgaristan’daki etnik azınlıklarla birlikte, bir de Bulgaristan ve Türkiye arasında sistemli ve sabit bir gerginliği aşılayabilmek için, Bulgaristan Müslümanlarının  isimleri değiştirilmişti. 1989’da ve o günden bugüne kadar olanların özü budur.

Todor Jivkov’un strateji uzmanları, yalakaları eski dogmanın yeni baskısını pazara sürüyorlar.

Bir kuyruklu yalan ve büyük bir baskıyla topluma suni aşı yaptırılarak dayatılan “Soya Dönüş” sürecini T. Jivkov hemen kabul edip zorla uygulatmıştı. O, etnikler arası bütünleşmenin başarılı bir modeli olan, birçok Bulgaristanlı Türklün ulusal aydın ordusuna ve Bulgaristan profesyonel elit tabakasına katılmış olmaktan duyduğu gururu, Bulgaristan’ı Vatan olarak kabullenmiş olma duygusunu ve Avrupa Bulgaristan’ında yaşamayı olağanüstü büyük bir değer olarak kabul etmiş olmasını bir çırpıda yok etti. Aslında bizde tam ve kesin etnik güvence vardı. Türkiye siyasetindeki değişiklikler ve aşırı İslam’ın tüm versiyonları bizi ilgilendirmez ve etkilemez olmuştu. Ve bunları totaliter bir devlette yaşamamıza rağmen yapabilmiştik.  1060’larda, 1970’lerde ve 1980’lerde yaşamış olan her birimiz bunu kanıtlayabiliriz.

İsimleri değiştirerek  ve “Soya Dönüş” siyasetiyle cini şişeden çıkardık ve terörist eylemler, toplumun parçalanması, etnikler arasında husumet gibi sorunlar ortaya çıktı. Tam olarak bugün Başbakan Boyko Borisov’un yaptığı gibi, Todor Jivkov da, güncel yönetimindeki  sorunlarından dikkatleri başka yöne çevirebilmek için, bir de iç ve dış muhalefetten milliyetçilik silahını çalarak,  milliyetçilik kazanını karıştırmaya başlamıştı. Başka yapacakları bir şey kalmayınca, daha önce olduğu gibi şimdi de Todor Jivkov yandaşları iç ve dış düşman kalıplarını çıkarıp pazara sürüyorlar.

Seçim Kanunu ve daha genel bir planda demokrasi sorunlarının hiç birini çözmeyecek olan şimdiki ilkel milliyetçi histeri, bu arada başımıza daha kalıcı ve daha uzun süreli sorunlar da sarabilir. Meclis gücü kullanmak da bu arada, kaba kuvvet kullanarak, var olmayan problemler başta olmak üzere, karmaşık sorunların hiç biri gerçek çözüm bulamaz. Ulusal ülkümüzü savunmamız ve global dünyada ulusumuzu daha ileri götürüp güçlendirmek başka şey, çağdaş Putinizmi  kurallarına tamı tamına uyarak, ulusal onurumuza temel olan gerçek başarılara  emsal ararken zaman yitirmemiz bir başka şeydir.

Bulgaristan Türkleri ve Müslümanların “normal” Bulgar partilerini kendi partileri olarak kabul etmemelerinden, ve “Geçiş Dönemi” boyunca  Bulgaristan Türklerini temsil etmesi için Hak ve Özgürlükler Partisi (HÖH-DPS)  ve şahsen Ahmet Doğan’a olağanüstü haklar tanımamızdan sorumlu olan kimdir?

Sözde Recep Tayyip Erdoğan’ın izlediği siyasete karşıyız, ama biz onun yolunca yürüyoruz. O Kürkler üzerindeki hakimiyetini güç kullanarak dayatıyor ve bugün Türkiye alevler içindedir. Bizde istediğimiz de bu mudur?

Erdoğan’ın Türkiye’yi İslamlaştırma ve Avrupa’dan uzaklaştırma siyaseti başka şey, sığınmacılar politikası başka bir şey, üçüncü olarak burkalar, İslam kökten dinciliği ise bambaşka bir şey, dördüncü de Bulgaristan’da ve komşu ülkelerdeki Türklerimiz başka bir şeydir. Bunların birbirine karıştırılması özü anlamamızı ve Avrupa’ya yakışır çözüm bulmamızı güçleştiriyor.

Seçim Kanunu’nda değişiklikler yaparak, Erdoğan veya resmi Türkiye’nin bizdeki etkisini sınırlandırabileceğimizi iddia ederek bizi en aptal bir şekilde yalandırmak istiyorsa, sorun biz aldatılanların sorunudur. Çok basit milliyetçilerin bizi olmayan düşmanlarla olmayan çarpışmalara  “burnumuzdan yetmelerine “olanak vermiş oluyoruz, çünkü onlar önemli kişiler olduklarını yalnız ve ancak bizi korkutarak hayal edebilirler.

Sığınmacı konvoylarını durduran Bulgaristan ve AB siyasetçilerinin Türkiye ile işbirliğidir.  Sığınmacı gerginliğinin azalması bazıların rahatını kaçırdı, bizi eski ilişkilerin ve bağımlılıkların tuzağına düşürüp, Türkiye ile yeni gerginlik yaşatmaya çalışıyorlar.

Bizim ülkemizdeki dini sorunlara başkalarının dışarıdan müdahale etmesini istemiyorsak, Bulgaristan Müslümanlarının din eğitimine ve hazırlıklarına kendimiz yatırım yapmak zorundayız.

Sorunlarımıza aradığımız yanıtlar bizim kendimizdedir ve hepsi ilkel milliyetçiliğin dışındadır.

Gerçek yurtseverler etrafa düşman ve kuşku toplamazlar.

***

Reklamlar