Bojentsi Bulgaristan’ın en ünlü köylerinden birisidir. İnsan oraya gitmek istemese de, eski evleri, tarihi atmosferi, pınarları, Arnavut kaldırımlarını, inanılmaz sukuneti hevesle anlatacak biri mutlaka bulunur. Efsanelere göre, bundan altı asır önce Osmanlı egemenliği yıllarında Bojana adlı hükümdar kızı, dokuz oğluyla beraber esaret altına düşen başkent Tırnovo’dan kaçar, buraya gelir ve bu köyün temellerini atar.
Bojentsi bugün “Bulgaristan’ın Ulusal 100 Turistik Yeri” listesine alındı ve her yıl 25 bin kişiden fazla turist tarafından ziyaret ediliyor. Zamanın birinde köy nüfusu 500’den fazla iken, şimdi yerli köylü sayısı 30’u geçmiyor. Ancak ülkenin dört bir yanından turistlerin rağbet ettiği bir tarihi mekan olarak adını duyurdu Bojentsi. Stara Planina Dağının ortasında yer alan bu köyün yüzyılar süren tarihi ve kültürü bugün de ilgi odağı. Köyün en deneyimli mimdarlarından biri olan Svetla Dimitrova, köyün tarihini sadece bilgiye dayanarak değil, şahsi sevgisini de katarak anlatıyor:
“19.yüzyılda Bojentsi en parlak dönemini yaşar. Yakın köy ve mahallelerin kültürel, idari ve ekonomik merkezi halindeymiş. İnsanların ana geçim kaynağı ticaretmiş. Erkeklerin yüzde 80’i ticaretle uğraşırmış. Deri, yün, et alış-verişi yapar, zanaat ve esnafçılık da gelişirmiş. İlkbaharda, kervanlara mallarını doldurup, köyü terkedermiş ve komşu Romanya ve Türkiye’de satışa giderlermiş. En girişkin olanlar Kudüs’e kadar gidermiş. Bojentsi’nin İtalya ve Fransa’ya ipek ihraç ettiğine dair belgeler korunuyor. 1964 yılında köy mimari ve tarihi anıt olarak ilan edildi. Şimdi de yeni bir ev veya otel kurulurken, kesinlikle mimari ve tarihi özelliklerine has yapılmalı ve eski evin üzerine kurulmalı. Yeni evler de özüne sadık kalmalıdır. Bojentsi’ye gelen konuklar 21. yüzyılın rahatlıklarından vazgeçmeden eski Bulgar evinin atmosferini tatabilir”.
Bojentsi’de asırlık taş kaldırımlar üzerinden giderken, insan sanki masallar diyarına gelmiş gibi hissediyor kendini.
Sanat adamlarının da rağbet ettiği bir yer oldu köy. Dar sokakları, eski evleri, kaldırımları, yeşil doğası ve misafirperver insanlarıyla ressamların sevdiği bir köy. Evlerin bazıları müzeye dönüştürüldü. Ülkenin farklı yerlerinden çocuklar grup halinde köşelere toplanmış, resim yaparken görülebilir. Evler eski sahiplerinin adlarını taşıyor. “Rayna Nine” evi gezilebilir, Karadimitrova evi ise, 19. yüzyılda Usta Genço Kınçev’in okulunu finanse eden tüccara ait.
“Bojentsi evinin kapısını çaldığında mutlaka kapınız açılacak ve ev sahibi sizi davet edecektir. Burada her ev kendine has atmosfere sahip. Birçok ev “misafir evi” olarak da hizmet ediyor. Köyün en güzel evinde kaldıklarını arkadaşalrına anlatan turistler görüyorum, Bulgaristan’ın bu harika yerini ziyaret eden yine gelir”.
Aslında burada tarih ile doğa, geçmiş ile günümüz arasında müthiş bir harmanlayıcı hava mevcut.
Her mevsim farklı güzelliktedir köy. Kış mevsimi yumuşak beyaz karla gelir, küçük evlerin çatıları beyaz kalpağa benzetir. Baharla beraber doğa hayata uyanır ve heryere yeşil renkler ve açan çiçeklerin ferah kokusunu saçar. Yaz aylarında heryer yeşilliğe bürünür ve evleri doğal bir renk cümbüşüne çevirir. Sonbahar tonları ise, misafirleri bir kez daha Bojentsi’ye geri dönmeye davet eder.
Alıntı – https://bnr.bg/tr