Bulgaristan’ı bilen, Tuna ırmağını, Tuna’yı bilen kıyı ve liman şehri, uygarlıklar beşiği  Rusçuk’u (RUSE) görmüştür. Kentin yüzü Osmanlı zamanında kalma merkezidir. İdari binalar, tiyatrolar,  konaklar, çeşme ve fıskiyeler. Avrupa’nın en büyük ırmağı üzerine gerilmiş “Dostluk” adlı kara ve demiryolu köprüsü. İki buçuk asır önce Osmanlı Sultanları yavaş yavaş reform yapılacağını duyuran fermanlarına Tanzimat mı, Reform mu yoksa Dönüşüm mü diyelim diye düşünürken. Rusçukta Türk Tiyatro Sahnesi kurulmuş, piyes oynanıyor, notaya bakıp kemanla klasik eserler seslendiriliyormuş.

Anlata anlata bitirilemeyen ve bütünüyle Osmanlı döneminde gerçekleşen Bulgar Uyanış Çağı’nın beşiği ve kalesi de Rusçuk şehridir. Kızların ve erkek çocukların ayrı okullarda okuduğu, Türk ve Bulgar kızların birlikte işçi olduğu kıyı şehridir burası. Öteki Tuna boyu yerleşim yerlerinden farkı ise, Avrupa’dan esen modernizem rüzgârlarının mola için burasını seçmesidir. İlk tohumlarını buraya atması ve toplumsal politik ortam elverişli olduğundan yeşermesidir.

Son 10 yılda şehrin klasik merkezindeki dev açları çevreleyen oturma yerlerinden birine her gün saat 14 sularında gelip oturan ve bu oturuşuyla devleti protesto eden Petır Vılkozanov isminde bir vatandaş var. Yaşı emekliliğe merdiven dayamış, saçlarına kar düşmüş, eli bastonlu bu vatandaşın isteklerini işitmeyen kalmadı. TV yayınları ve gazetelerde gündem olduğundan isteklerini artık herkes biliyor. Vılkozanov, Geçiş Dönemi’nde başbakanlık ve bakanlık yapmış olan ve suç işledikleri bilinen, rüşvet ve dalavere işleri pazara düşenlerin yargılanmasında ısrar ediyor.

 

Bulgar adliyesinde böyle bir gelenek var. 1908 ile 1945 yılları arasında yani Çarlık döneminde 49 kişi başbakanlık yapmış, bunların hepsi değişik nedenlerden ama en fazla hırsızlık ve dalaverelere karışma suçundan yargıya düşmüş, 44 yargılanmış, 5’i de haklı bulunmuş ve aklanmıştır. Geçiş Dönemizi kapsayan son 24 yılda ise diyor, P. Vılkozanov 11 Başbakan değişti, ülkemiz ekonomik ve sosyal olarak çöktü, devlet yağmalandı, fakat tutuklanan ve yargılanan başbakan yok. Onun kanısına göre, bunun içinde bir anormallik var ve Baş Savcılığın bu sorunla ilgilenmesi ve gerekli tedbirleri alması gerekiyor. Cezalandırılması gerekenlerin başında, hiçbir şey yapmadan yaşayan, hiç işe gitmeden banka hesaplarına para akan,  devletin sırtından geçinen ve onun kendilerine “soyguncular” dediği grup da var.

 

Bay, Vıkozanov, mafya, holding ve oligarşi sözlerinin ne manaya geldiğini bilmiyor. Ona göre, halkın kim olduğunu bilmeyenlerin hepsi yerli ve yabancı hırsız olmalı. Hepsi tutuklanmalı, sorgulanmalı, yasa dışı kazançlara el konmalı ve fakir halka devlet eliyle dağıtılmalıdır.

 

Vılkozanov’ 100 yıl önce Bulgar halkının daha akıllı olduğunu savunuyor. Devletin yapmadığını halk kendi elleriyle hallederdi. Stanbolov’un başını halk satırla yardı. Faşist başbakan Al. Tsankov halkın hesaplaşmasından korktu ve ülkeden kaçtı, soluğu Arjantin’de aldı. Georgi Dimitrov Moskova’da öldürüldü, Çar III. Boris ise Almanya’da zehirlendi….anlattıkça anlatıyor. 1945 Halk Mahkemesinde yargılananları saatlerce sıralıyor. Her gün daha kalabalık olan bu “yargılasınlar sohbetleri” şimdi de politik parti başkanları da yargı huzuruna çekilsin havasına girdi. İnsanların en fazla gıvık olduğu politik figürlerden biri Ahmet Doğan ötekilerse parti başkanı ve başbakanlardan Saks Koburgotski ile İvan Kostobv.  Yargılanmalıdırlar istekleriyle ısıtılan politik kazanda su kaynamaya başladı. Bir de şu var. Herkesin kanısına göre, Bulgaristan’da yeni olan her şey her defasında Rusçuk’tan başlamıştır. Rusçuğun mayası bu defa da kısmetse tutar.  Demokrasimizin anası olan “glastnos” hareketi de Rusçıktan başlamamış mıydı?  Ülkemize jimnastik dalında avuç dolusu altın madalya taşıyan Neşka Robeva da Tuna kızıdır, sohbetlerde aktif olmaya başladı.

 

Hamiyet Çakır

Reklamlar