Dr. Nedim BİRİNCİ
Tarih: 15 Ağustos 2021
Halk Meclisi Toplumun Röntgenidir
2020 yılının Temmuz gecelerinden birinde Bulgar polisinin Sofya protestocularına saldırıp yeni genci ökçe altında ezmesi ve şuur kaybından sonra polis araçlarına saman çuvalı gibi doldurup gece karanlığında kaybolması video kayıtları bir yıl sonra toplumu uyandırdı.
Bulgaristan Halk Meclisi Başkanı Bayan İva Miteva bir açıklama yaparak, 2020’de Başbakan Boyko Borisov ve Başsavcı İvan Geşev’in istifa etmesi ve mafyanın iktidardan sökülmesi istekleriyle protesto gösterilerine katılanlara uygulanan polis şiddeti ile ilgili meclis soruşturması başlatmak üzere 17 Ağustos 2021 tarihinde parlamentoyu olağanüstü toplantıya çağırdı.
Miteva şunları duyurdu:
“2020 yılında protestolara katılan gençlere uygulanan polis şiddetini kamara kayıtlarını büyük bir acı ve endişeyle izledim. Tepkimi yalnızca Halk Meclisi Başkanı ve bir hukukçu olarak değil, bir vatandaş, kadın ve ana olarak da ifade ediyorum.
“Halkın ruhunun yansıtması ve yasaların üstünlüğünün güvencesi olan Bulgar Parlamentosu video kayıtlarına düşen olaylardan uzak kalamaz. Yasal haklarımdan yararlanarak, 17 Ağustos 2021 tarihinde, yetkilerini aşan ve şiddet kullananlar tespit edilip kendilerine verilen cezalar ve olayların tekrar etmemesi için alınan önlemleri görüşmek üzere İç İşleri Bakanı B. Raşkov’u Meclisinin olağanüstü toplantısına davet ediyorum.”
***
Bu konuda Bulgar Milli radyosunda konuşan “Aya Kalk Bg! Biz Geliyoruz!” partisi Başkanı Maya Manolova ise, 2020 yılında protestolara katılanlara Bakanlar Kurulu binasının sütunları ardında polis şiddeti uygularken video kaydı olanların hepsinin isim ve soyadlarıyla meclise çağrılmasını talep etti!
Bu eziyet ve alay etmenin uygulandığı rejimi gerçekleşen Başbakan B. Borisov, şiddet uygulanmasını emreden eski İç İşleri Bakanlarıyla birlikte, video kayıtlarının bulunmasına yardım eden şimdiki İç İşleri Bakanı Raşkov da, Meclisin olağanüstü toplantısına çağrılmıştır. Hemen gelmelidirler! Gelmiyorlarsa güç kullanarak getirilmelidirler!
Evlatlarını dövdükleri 7 Bulgar annesine izahat vermek zorundadırlar!”
– M. Manolovanın konuşmasından alıntıdır.
***
Zorbalık konusunda bu defa sosyalist parti (BSP) de seyirci kalmıyor. “Suçlular soruşturulmalı, hesap sorulmalı, yargılanmalı ve olayla ilgili sorumluluk aranmalıdır.” Bu sözler, BSP Başkanı Korneliya Ninova’nın kamuoyunu sarsan video kayıtlarına tepkisinden alınmıştır.
”Protestoculara şiddeti belgeleyen video kayıtları tüyler ürperticidir. Bulgaristan bugün bu iğrenç olayı konuşuyor. Konuşmak yetmez, tarafsız sorgulama, dava açılması ve sorumluluk aranmalıdır. Cinayetlerden büyük sorumlu kişi Bakanlar Kurulunda penceresinin altında protestocu gençlere karşı şiddet uygulatan kişidir.” – BSP basın bildirisinden alıntıdır.
***
“Demokratik Bulgaristan” Koalisyonu eş başkanı Hristo İvanov ise, 17 Ağustosta yapılacak olağanüstü meclis toplantısına Başsavcı İvan Geşev’in de çağrılmasını olayla ilgili hesap vermesini istedi.
***
Bulgaristan Türkleri için ilk kez derinleşen bu olayda dikkat çeken şudur:
Bir defa Bulgarlar devlet görevlilerinin işledikleri suçlardan sorumlu tutulamaz komünist iddiası ilk kez kırıldı. 1972-1975’te Pomak şiddetinden tutuklanan ve yargılanan sivil ve üniformalı milis ve askeri görevli yoktur. Oysa büyük sayıda ölü var.
1985-1989 güya “soya dönüş” mezaliminde öldürülen Türklerin katilleri tutuklanmadı, yargılanmadı, açıklanmadı. 1989 Mayıs ayaklanmasında öldürülen ve yaralanan Türklerin katilleri de tutuklanmadı, sorgulanmadı, yargılanmadılar. Bu konuda henüz gerçekleri anlatan tek bir yazı bile yazılmamıştır. Polisin işkence yöntemleri açıklanmamış, Türklerin ruhunu kurutma usullerinden söz bile edilmemiştir.
***
Bulgar diriliş hareketi kendi direniş biçimini üretememiştir.
Bir yıl birlikte yürüyen gençlerin kaynaşamaması düşündürücüdür. Bu direnişler her akşam ödenen paralar için yapılmışsa, politik öz çıkmaz ve bayrak dalgalanmaz.
***
2020 baharında Bulgaristan başkenti Sofya’da yolsuzluklara karşı alevlenen protesto gösterileri politik anlam kazandığında T. Jivkov’u ve totaliter komünist rejimi deviren “1989 Türk ayaklanmasının devamı” dediler. Bu benzetme doğruydu. Çünkü Bulgaristan’da komünist kalıttan büyük ejderha yoktu. Baş suçlu B. Borisov ve tayfası komünist çöplükte yetişen yeni haydutlardı.
Türkler insan hakları, adalet, özgürlük ve demokrasi uğruna mücadele ettiler, şehitler verdiler, 360 bin kişi birden vatandan kovuldu. Bulgarlar bu büyük gerçeği görmezden geldi.
2020 Sofya protestolarının politik özünde şu vardı.
- Bulgaristan Başbakanı Boyko Borisov’un ve GERB/CDC/VMRO/NDSB/”Ataka” güçlerinden oluşan ortak hükümetinin hemen istifaya zorlamak.
- Baş Savcı İvan Geşev’in görevinden kovmak.
- Ülkeyi ağır yolsuzluklarla yöneten çıkarcı iktidara örülmüş mafya ahtapotlarından biri olan HÖH-DPS fahri başkanı ve oligarşi bozması Delyan Peevski’nin devletten, yürütmeden ve özellikle yargı ve savcılıktan sökülerek yargıya verilmesi bilinci oluşmuştu.
- Protestoları destekleyen ABD Büyükelçiliği Bulgar protestocuların yapamadığını “Magnitski” yaptırımlarıyla gerçekleştirdi. Fakat mafya devleti henüz yıkılmadı.
***
Bulgaristanlı Türkler için iki sahtekâr kimlik olan A.Doğan ile D. Peevski’nin gizli ve açık devletten, özellikle Başsavcılıktan sökülmesi çok büyük anlam ve önem taşıyor. Peevski Dubaya kaçsa da ülkede etkisi sürüyor.
2009’da sözde Türk partisinin Bulgar Meclisi ve yürütmesindeki rolünü sınırlamak için iktidara getirilen B. Borisov ve GERB, aslında 10 yıl HÖH-DPS yönetimine kılıç çekmedi. Hatta A. Doğan ve Peevski ile ortaklık yaptı. Bunu yaparken onları da arkadan dolaşarak gizlice de Türk örgüt yapısının altını oyarak oy kitlesinden 120 bin kişiyi tavladı.
2020 yılı önemlidir, çünkü 1989’dan sonra Bulgar toplumu kendi içinde bağdaşmaz biçimde parçalandı. 2021 yılında bu çatlama politik olarak biçimlendi ve derinleşiyor.
İlk kez olmak üzere, 2020’de, Bulgar balonu öyle büyük bir birikimle patladı ki, meclisin aforoz oldu. Tek kişilik (Boyko Borisov) hükümeti düştü. Başsavcılığın halkı, kitle örgütlerini, adalet organlarını, politik iradeyi baskı altında tuttuğu, adaletin söndüğü bir ortamda ilk kez Adalet Reformu sloganı yükseldi. Kutuplaşan toplumda ekonomik, mali ve sosyal yapı çöktü. Eski kıtanın en yoksul ve en cahil ülkesi olmamız gerçeği toplumla birlikte devleti de sarstı. Bu genel kavramlarla ifade edilen gerçekler pek tabii ki, gerçeklerden akan halk acısını tam olarak yansıtmıyordu. Bulgar yönetimi üye olduğu AB toplumu içinde uygarlık tablosuna girebilmek için hız alan gidişi geri çevirmeliydi. Borisov-Geşev-Doğan üçlüsü acı çekerek inleyen halkı işitmek istemiyordu. Borisov, dipsiz kuyuya düştü, sıra Geşev ve diğerlerindedir. 46. Meclisteki sert tutum buna işarettir.
Bunlar iktidarda hala nasıl durabiliyorlar?
Ünlü araştırmacı gazeteci Grigor Lilov’un seçim çalışmaları bunu şöyle açıklıyor. Somut ve genel bir örnek.
“Dragoman Belediyesine bağlı Yalbotina muhtarlığındayız. Köyün, yerlisi genci ve okumuşu olmayan bu köyün, Dragoman kasabasından gelen, 7 kişilik kendi seçim seksiyonu var. Geçen yılın Haziran ayı itibarıyla köy sakinlerinin toplam sayısı 23 olsa da seçmen sayısı 51, köy sakinlerinden 2 defa daha fazla. Köylüler yaşlı ve birçokları yatalak hasta olduğundan dolayı, oy verme işlemi, elle taşınarak haneleri dolaşan bir seçim sandığı ile gerçekleştirilmiştir.
2019 muhtarlık ve belediye seçimlerinde köy sakinleri 25’ti, oy verenlerin sayısı da 46 idi.
11 Temmuz 2021 seçimlerinde, köyde yaşayan 23 kişi olsa da, seçmen listesinde 51 kişi ve onlardan 36-sı oyunu şu şekilde kullandı:
GERB partisine 15 oy;
BSP partisine 9 oy;
“Bulgaristan Cumhuriyetçileri” partisine 4 oy;
Makedon milliyetçilerinin VMRO partisine 3 oy;
HÖH – DPS partisine 1 oy;
“Demokratik Bulgaristan” koalisyonuna 1 oy;
Faşistlerin NFSB- popülist “Volya” ortaklığına 1 oy;
İşleri Dubay’dan yürüten Vasil Boşkov’un “Bulgar Yazı” partisine de 1 oy verilmiştir.
Şu gösterilen yalnızca bir örnek köy şablondur. Bulgaristan’da bu tip seçim yapan 2 300 köy var.
Bu köylerde seksiyon açılıyor, sandık kuruluyor, sözde oy veriliyor, tutanaklar imzalanıp kaşeleniyor, sonra belediyeye götürülüp teslim ediliyor. Aslında bu köylerde su ve elektrik, öten horoz ve yaşayan vatandaş yok, fakat seçimlerde her şey yasal ve belediye başkanları, muhtar ve belediye meclis üyeleri, genel olağan ve erken seçimlerde milletvekilleri ve 5 yılda bir cumhurbaşkanı seçiliyor. Her seçim için 80 milyon leva harcanan Bulgaristan’da paralar hep aynı yeminli kadroya ödeniyor. Köyünün nerede olduğunu bilmeyen ama maaşı işleyen muhtara da rastlayabilirsiniz. Ayrıca, nasıl olmuşsa artık, 1 vatandaşın 28 ayrı yerde nüfus kaydı olduğu ve listelerde adı olduğundan tüm seçimlere sürekli katıldığı da tespit edilmiştir.”
Beğensek de beğenmesek de, tabii uzaktan davulun sesi kulağa iyi geliyor, yazdıklarımı okuyan ve “batsın varsın” diyenler olduğunu da biliyorum, fakat batanın ve yok olanın Vatan olması acı veriyor.
Ben bu konuyu neden mi işledim?
2020 protesto yürüyüşlerinde eşek sudan gelene kadar dövülen, polis ökçeleri altında ezilen ve kendinden geçene kadar işkence gören bu gençlerin katillerinin hangi polisler olduğunun tespit edilmesi, tutuklanarak adalete teslim edilmesini istemeyen 2 partiden birisinin Hak ve Özgürlükler Partisi (HÖH-DPS) olmasıdır. Yılanın başı ise, Borisov’un GEPB partisidir. Ben de siz gibi, 10 Haziran 1990 seçimlerinden beri her defasında HÖH-DPS’ye oy veriyorum ve kendimden utanıyorum. Vicdanım isyan ediyor buna cevap arıyorum bu parti iki yüzlülerden kurtulmasını dört gözle bekliyorum.
Bu gerçekler yeni yeni halk meclisinde ortaya çıkıyor. Meclis ihanet ve ikiyüzlülüğü gösteren bir röntgen olsa ne güzel olurdu değil mi?!
Lütfen paylaşınız.