Tarih: 31 Mart 2019
Milli Soykırım Günü Vesilesiyle Azerbaycan Cumhuriyeti İnsan Hakları Ombudsmanın

B İ L D İ R İ S İ

1918 soykırımı da bu arada Azerbaycanlılara karşı zaman zaman soykırımlar, uluslararası boyutta  bir değerlendirmeyi henüz bulamadı.

XIX yüzyıldan başlayarak binlerce Ermeni ailesi, Türkiye ve İran’dan, tarihsel Azerbaycan toprağı olan,   Karabağ, Nahcivan, Eğedur, Erivan eyaleti ve başka bölgelere yerleştirildi. İki yüz yıldan beri Ermeni milliyetçiler ve onların yardımcıları Azerbaycanlılara karşı soykırım, etnik temizlik ve sürgün politikası uygulayarak soydaşlarımızı tarihte kendilerinin olan topraklardan kovup bizim olan topraklar üzerinde “Büyük Ermenistan” devleti kurmaya çalışıyor.

Sonuçları olağanüstü ağır olan Azerbaycanlar üzerinde uygulanan 1918 soy kırımı bu siyasetin en kanlı ve feci halkalarından biri olmuştur.

Ermenilerin, 1917 Şubat ve Ekim Devrimlerinden yararlanarak ve Bolşevik sloganlar aradına gizlenerek kirli emellerine ulaşmaya çalıştığını tarihsel kanıtlar doğrulamıştır.

1918 Martından başlayarak, Taşmak ve Bolşevik çeteleri ve Ermeni milliyetçileri milli ve etnik mensubiyetlerinden dolayı insanları yakarak, tarihsel ve kültürel anıtları, hastaneleri, okulları, cami ve kabristanları yıkarak amansız yok etme denemesinde bulunmuşlardır. 31 Mart ile 1-2 Nisan günleri arasında Bakü şehrinde ve Bakü eyaletindeki diğer şehirlerde kanlı olaylar kitlesel nitelik alırken Ermeni silahlı birlikleri 30 bin sivil vatandaşa kıymıştır. Bu arada top atışlarıyla dünya yüksek mimarisinin göz bebeklerinden biri olan İsmailiye  ibadet hanesi ile Cuma ve Tazapir camilerinin minareleri de aralarında büyük sayıda tarihsel hapı harap edilmiştir.

Ardından Azerbaycan vatandaşlarına karşı Şemahin, Gubin, Kürdamir ve Salyan kazalarında ve Karabağ, Eangezur, Nahçivan, Erevan, Şirvan, Lenkoran ve diğer eyaletlerde de çok vahşi soykırım olayları yaşanmıştır.   Bu olaylar esnasında Şemah’ta 70 köy yerle bir edilirken, 7 bin sivil vatandaş da canından olmuştur. Daha Mart ayı ortalarında Şemah yerleşim merkezine 2 bin Ermeni asker, silah ve mühimmat gönderilmesi kanlı olaylar için hazırlık görüldüğüne tarih kaynakları da kanıtlar sunuyor. Aralarında çocuk ve kadınların da olduğu yüzlerce suçsuz insan öldürülürken evleri soyulmuş, Gubin kazasında 122 ve Lenkor kazasında da 40 köy yıkılıp yakılmıştır.

Halkımızın belleğinde kanlı izler bırakan bu soykırım vahşeti yıllar geçse de asla unutulmamıştır.

Azerbaycan Cumhuriyeti’nin devlet bağımsızlığını yeniden elde etmesi ve tarihsel geçmişimizi daha derinlik ve teferruatı öğrenebilme olanakları belirmesiyle yıllarca saklı kalan gerçekler git gide gün ışığına çıkarılarak, daha önce çarpıtılmış olan bu olaylarla ilgili birçok delil, halkımız tarafından öğrenilip anlaşılmıştır.

31 Mart olaylarından 80 yıl sonra, 26 Mart 1998’de Cumhurbaşkanı Haydar Aliev tarafından “Azerbaycanlılara Yapılan Soykırım” Kararını imzalamasıyla bu dehşetli olaylara siyasi değerlendirme yapıldı ve 31 Mart “Azerbaycanlılara Yapılan Soykırım” günü olarak her yıl bu tarih ülkemizde devlet düzeyinde anılmaya başlandı. Geçen yıl 1918’de Azerbaycanlılara yapılan soykırımın 100. Yıldönümü münasebetiyle Azerbaycan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı İlhan Aliev’in buruğuna uyularak insanlığa karşı işlenen bu suçların Azerbaycan kamuoyuna ve halkına daha iyi duyurup mal etmek amacıyla bir plan uygulandı.

1918’in Mart ve Nisan aylarında ve daha sonraki dönemde, Ermeni milliyetçileri tarafında gerçekleştirilen soykırım çok daha geniş bir coğrafyaya yayılmış olup feci olaylar sırasında defalarca daha büyük sayıda kurban verildiği araştırmalar sırasında ortaya çıkmış ve bunları kanıtlayan pek çok belge ve delil toplanmış ve yayınlanmıştır.

Ermeni katiller tarafından gerçekleştirilen kanlı 1918 olayları esnasında, Hube’deki kitle imhada pek çok yeni kanıt ortaya çıkmış bulunuyor.  Bu kanlı olaylarda Ermeni katillerin vandalizm’ini meydana koyan büyük sayıda insan vücudundan kalıt bulunmuştur.  Bu yörede insanların toplu halde öldürülmelerini anımsatmak üzere ve kurbanlarımızın aziz hatırasını ebediyen yaşatmak amacıyla Hube Soykırım Anıt Kompleksi kuruldu ve ülkemizin vatandaşlarına ve yabancı konuklarımız için kapılarını açmış bulunuyor. Kısa bir süre önce,  Moskova ve Tüm Rusya  Başpiskoposu Kiril Azerbaycan’ı ziyareti esnasında Anıt Kompleksi ziyaret etti.

Birleşmiş Milletler Teşkilatı Genel Kurulu’nun 11 Aralık 1946 tarihli ve 96 (1) n.o.’lu kararında, grup halindeki insanların yaşam hakkının ihlali olan, soykırımın, insanlığa karşı en acımasız cinayetlerden biri olduğu belirtilmiştir.

Birleşmiş Milletler Teşkilatı Genel Kurulu’nun 9 Aralık 1948 tarihli ve 260 (III) n.o.’lu kararıyla “Soykırım Suçları Uyarısı ve Soykırım Cezaları” Sözleşmesinde soykırım cinayetinin belirtileri sıralanmıştır.  Herhangi bir milli, etnik, ırk, din gruplarına dahil insanların tamamen veya kısmen yok edilmesi amacıyla planlı ve hazırlıklı işlenen cinayetlerin cinayetler bu Sözleşmede soykırım olarak tanımlanmıştır. 1918’in Mart ve Nisan aylarında Ermeniler Azerbaycanlılara karşı bu suçların her biri Sözleşmede yer aldığı şekilde işlenmiş olduğundan, kanlı olaylar hukuksal olarak bir soykırım olarak değerlendirilmiş bulunuyor.

Ermeni milliyetçilerin daha sonraki yıllarda da hukuk dışı niyetlerinden asla vaz geçmediğini, sivil yurttaşlarımızı kitle halinde yoık etmeye yeltenmeye devam ettiklerini tarih sayısız kanıtlar sunsa da, işledikleri cinai olayları sürekli gizlemeye ve yalanlamaya çalıştıkları ortadadır.

Ülkemizin kopmaz bir parçası olan topraklarımızın % 20’sinin işgal edilmesi, 20 bin sivil vatandaşın hayatını kaybetmesi, hakları en kaba bir şekilde çiğnenmesi neticesinde, 1 milyon kişinin sığınmacı durumunda kalınca sürgüne katlanmaya zorlanması, 1988’den beri devam eden Ermenistan tarafından izlenen etnik temizlik uygulayan saldırgan siyaset sonucunda Yukarı Karabağ ve sınırları dışındaki Laçin, Kelbacar, Agdam,  Cabrail, Fizulin, Hubadlin  ve Eangel belgeleri ele geçirilmiştir.  Bu zaman kesiminde ve işgal süresince Ermeni milliyetçiler ve terörcüler soykırım işlerken Hocalı şehrinde ve Kargicahan, Malıybeyli, Kuşçular, Karadağlı, Agdaban ve başka köy ve yerleşim merkezlerinde hiçbir suçu olmayan sivilleri öldürmüştür.

Birleşmiş Milletler Teşkilatı Güvenlik Konseyi’nin 11 Aralık 1993 tarihli ve 822,853,8 84 ve 884 n.o.’lu bilinen kararında,  Birleşmiş Milletler Teşkilatı Genel Kurulu’nun 14 Mart 2008 tarihli “Azerbaycan’ın İşgal Altındaki Bölgelerinde Durum” kararında; Avrupa Sosyalistler Birliği PASE’nin 2005’te onayladığı 1416 n.o.’lu kararında ve 1690 n.o.’lu Önerisinde; Avrupa Parlamentosunun Yukarı Karabağ konusunda aldığı 23 Ekim 2013 tarihli kararı da bu kapsamda olmak üzere Devlet Hukuku ilkeleri işgal edilen Yukarı Karabağ ile yukarıda sıraladığımız 7 bölge Azerbaycan Cumhuriyeti topraklarının ayrılmaz bir parçasıdır.

Ne var ki Ermenistan tarafı her defasında olduğu gibi yapıcı olmayan bir tavra saplanmış bulunuyor ve ateş kes rejimini sürekli ihlal ederek, bölgede barış kurulmasına engel yaratıyor. Sivil halkımıza karşı uygulaman ve Ermenistan tarafından sürdürülen soykırım politikası, çocuklar da bu arada, sivil nüfusun ölümüne sebebiyet vererek sürdürülmeye devam ediyor. Bu cinayetleri işleyenlerin cezasız kalması, onaylanmış bulunan barışçı önceliklere, Birleşmiş Milletler Örgütü ilkelerine ve İstikrarlı Gelişim Hedeflerine ters düşmektedir.

Azerbaycan Cumhuriyeti Devlet Başkanı İlham Aliev, 30 yıldan beri devam eden işgal durumuna son verilmesine, ülkemizin toprak bütünlüğünün sağlanması çerçevesindeki isteklerimize bağlı kalarak, Azerbeycan topraklarını ele geçiren yabancı işgal güçlerinin hemen topraklarımızdan çıkmasında ısrar ederken, topraklarından kovulan sığınmacıların kendi ocaklarına dönmesi güvence altına alınarak, uluslararası hukuk normlarına uygun bir şekilde olmak üzere uzlaşmazlığın barışçı yollardan sona erdirilmesi uğrunda yoğun gayretlerine ara vermeden sürdürmekte olup,  bu çabalar uluslararası kararlarda yansımıştır.

Ancak Birleşmiş Milletler Örgütü Güvenlik Konseyi’nin 4 kararına; İslam Devletleri Örgütü, PASE, Bağlantısızlar Hareketi ve diğer uluslararası örgütlerin kararlarına rağmen, Yukarı Karabağ uzlaşmazlığı, o gün bu gün devletler hukuku norm ve ilkeleri ve ülkemizin uluslararası düzeyde tanınmış toprak bütünlüğü ve egemenlik sınırları çerçevesinde henüz çözüm bulmamıştır.

Neticede, 1918 yılında gerçekleştirilen soykırım şehitlerimizi derin bir hüzünle yeniden anarken, yukarıda sunulana ve devletler hukuku norm ve ilkelerine sıkı bağlı kalmak suretiyle, devletleri ve ilgili uluslararası örgütleri adalet adına olmak üzere, 31 Mart 1918’de Azerbaycanlılara karşı işlenen kitle kıyım cinayetlerini bir soykırım olarak tanımaya ve bizim adil konumlarımıza destek vererek bu yöndeki dayanışmamıza güç kazandırmaya davet edelim.

Bir soykırım olan ve bu soykırımı yapan Ermenistan’a karşı olmak üzere, yaptırımlar uygulanmasının ve uluslararası belgelerin gereği olan hususların mutlaka uygulanmasının zorunlu olduğu inancıyla hareket ederek, insanlığa karşı işlenmiş ağır bir ağır suç olan bu cinayetlerle ilgili uluslararası boyutlarda siyasi ve hukuksal değerlendirmede bulunulmasını işbu Bildiriyle talep ediyorum. Azerbaycan’ın toprak bütünlüğü, sığınmacı olan ve zorla sürülen vatandaşlarımızın çiğnenen hakları iade edilmesini, rehin ve tutuklular serbest bırakılmasını ve vatan ocağına dönmelerini talep ediyorum. Hiçbir suçu olmayan barışçı insanları katleden suçlular adil bir mahkemede yargılanmalı ve cezalarını çekmelidir.

Bütün uluslararası mercilere gönderilmiştir.

Elmira Süleymanova
İnsan Hakları Yetkilisi,
Azerbaycan Cumhuriyeti

Reklamlar