Tarih: 31 Ağustos 2018
Yazan: Nedim AKIN
Konu: Hainlerin ve katillerin anıtı olmaz.
HÖH isimlerimizi değiştirenlere anıt dikti.
Katile anıt dikilmesini kınıyoruz.
Kubadınlılar (Razgrad’a bağlı Loznitsa belediyesi sakinleri) Bulgaristan’daki diğer kardeşlerimiz gibi hayır ve yardımseverdir. İkinci Dünya Savaşı’nda Stalin’e karşı ordu çıkarmayan Bulgar Çarı III. Boris ülke içindeki anti-faşist silahlı savaşın omurgası olan partizan çetelerine nefes aldırmamaya çalışıyordu. Yıllardan 1943, Aylardan Ocaktı. Kavurucu kuzey rüzgârından köyü koruyan Deliorman’ın asırlık meşe korularından inip köye giren Penço Peev defalarca evine sığındığı Çavuşların Portasını çaldı. O, “Avgust Popov” partizan çetesinin komutanıydı. İdam cezası olan deli dolu bir gençti. Başına ödül konmuş, onu arayan jandarma bölüğü Sofya’dan takviye almıştı.
Köy kuşluk vakti kuşatıldı. Türk ve Bulgar evleri didik didik ediliyor. Komutan aranıyordu. Türk avlulardan çıkan onar yirmişer koyun, dereye uzanan köy yolunca sürü oldu. Son kurbanda kesilen, henüz kurumamış deriye sarılmış biri koyunlar arasında sürünerek köyden çıkıyordu. O, daha sonra Kubadinski soyadı alan, Penço idi. Faşist rejimle Deliorman’da verilen silahlı mücadelede köydeşi olan Türklere sığındığını, ölümü göze alan Türk köylülerin yardımlarıyla ayakta kaldığını fırsat buldukça anlatıyordu. “Ben Türk ekmeğiyle büyüdüm. Türkler bana yataklık etti, defalarca hayatımı kurtardılar!” sözleri ona aittir. Biraz da Türkçesi olması, onu “Türk dostu BÜYÜK BULGAR” yapmıştı.
1954 yılından 1989’a kadar, 35 sene Deliorman Türklerinin oylarıyla milletvekili seçildi. 15-20 köy ve mahalleden oluşan Kubadınlı’nın (Loznitsa) Belediye merkezi olmasında, köy ve mahalleler arası yol ve köprü yapım işlerinde, okul ve okuma evi inşaatında, yörenin ekonomik atılımlarında vs önemli rol oynadı.
Özellikle Türk ahaliyle iyi çalışmalarından dolayı Penço Kubadinski parti, devlet ve hükümet karlarında yükselirken “Sosyalist Emek Kahramanı”, 4 kez “Georgi Dimitrov” ödülü ve “1300 yıl Bulgaristan” madalyasıyla ödüllendirildi.
1966 yılında Bulgaristan Komünist Partisi (BKP) Merkez Komitesi (MK) Politik Büro üyeliğine seçilen P. Kubadinski – Bulgaristan totaliter hiyerarşisinin en büksek makamı – 1990’a kadar diktatör T. Jivkov’un en yakın adamlarından biriydi. 7 Kişilik bu politik makamda alınan bütün gizli kararlara imza attı. Çingene, Pomak ve Türklerinin isimlerinin değiştirilmesi ve kültürel kimliklerinin yok edilmesine ilişkin tüm kararlar bu makamın gizli oturumlarında alınmıştır.
Aynı zamanda, o Bulgaristan Halk Cumhuriyeti (BHC) Devlet Konseyi Başkan Yardımcısı ve BHC Bakanlar Kurulu Başkan Yardımcısı görevlerinde de bulundu.
Üstüne üstelik 1946-1959 yılları arasında Bulgaristan’da gönüllü gençlik emeği ile sosyalist düzenin ekonomik temelleri atılırken, adına “Brigadir Hareketi” denen etkinlikleri o yönetti. Dimitrovgrad şehrinde “Vulkan” suni gübre fabrikası inşaatını, Güney Bulgaristan’ı Güneyle bağlayan “Cumhuriyet Geçidi” adıyla bilinen Kocabalkan Karayolu Geçidi’nin açılmasını, Trakya’da “Aleksandır Stanboliyski” ve “Georgi Dimitrov” adlı barajların kuruculuğunu ve başka birçok tesisin yapımının yönetiminde bulundu. Bu çalışmalara 87 bin genç katıldı. Sosyal alanda 8 800 daire, yeni 100 okul, sağlık merkezi, hastane vb tesis edildi.
Dimitrovgat kenti, 1967’de Penço Kubadinski’yi şehrin “onursal sakini” ilan etti. 1996’da vefat eden Kubadinski, 2004 yılının Eylül ayında Loznitsa Belediye meclisi tarafından “onursal sakin” ilan edilse de, Türk köylerinden Kubadınlı, Çukur Kışla (Teke), Ütükler, Taşçı, Karagöz, Erci, Hasan Terzi, Gökçe, Soğucak ve Kara İp’te toplayan 800 imza Başkan Ayhan Haşimov’un yönettiği meclisin kararını bozdu.
Sofya Meclisi, 2 000 (iki bin) yılında Bulgaristan tarihinin 1944-1989 dönemini “cinayetler dönemi” ilan etti. Meclisin kınadığı iri komünistlerden biri Penço Kubadinski’ydi.
Bilindiği üzere, Bulgar totaliter komünizmi 1989’da devrildi, fakat 29 yıldan beri dirilme ve yeniden açık açık egemen olma çabalarına ara vermeden devam ediyor. Hak ve Özgürlük Hareketi yönetimiyle el ele vermişler, Türklerin irade ve onurunu ezme yolunda ellerinden geleni çekinmeden yapıyorlar.
Loznitsa belediyesi örneği iddialarımızı doğruluyor:
1991’de Todor Jivkov’la birlikte Penço Kubadinski de uyguladıkları sözüm ona “soya dönüş süreci” devlet şiddetinden dolayı tutuklandı. Mahkemeye çıkarıldılar. Onun, 1972-73 Pomaklara yapılan baskı ve terörü, isim ve din değiştirme zulmünü, sürgüne gönderme, yargısız içeri atma işlerini onun yönettiği ortaya çıktı. Bu silahlı saldırılarda 37 Türk kahraman şehit düştü. Loznitsa’da Sabahattin Ahmet vuruldu. “Kurşun yarası kızıl karanfil gibi açtı alnında.” Çocukları öksüz kaldı. 24 Türk ölüm kamplarında baskı gördü. 1984 – 1989 arası 6 yıl boyunca Türklere uygulanan eziyeti, tutuk evlerindeki işkenceler, zırhlı askeri birliklerle gerçekleştirilen Türk köylerine baskınların bizzat yöneten ve ve yönlendirenin o olduğu gün ışığına çıktı. Saldırganlar kontrolsüz bir güç haline getirilmişti. Şiddet azmıştı. Her yerde pusu kurulmuştu. Bunlar nasıl unutulabilir!?
Mert ve asil insanlar yurdu Deliorman 1991’de şairlerimizden Ayşe Şişmanova şöyle anlattı:
DELİORMAN
Deliorman asırların gür sesi
İnsanıyla sarmaş dolaş yaşayan…
Ağıt yazar Demir Baba çeşmesi
Aşık gibi sevgiliye dert yakan…
Ormanda güvermiş meşeleri
Toprağına ter döker efeleri
Gündüz sıcak, serindir geceleri
Deliorman sevgiliye dert yakan.
Tarif edilen Deliorman – savaşlardan, işgalden, yasaklı dönemlerden, değişik işler için değişik bizimde horlanmışlıktan, yasaklardan, ayaklanma ve göçlerden geçmişti. Toplum iyice parçalanmıştı. Türkler ile Bulgarları birbirine düşünen kakavanlardan biri P. Kubadinski idi.
Deliorman’da huzur arama yolu uzundu. İlk büyük Türklük tufanı Nazım Hikmet’le geldi. O, dev ağaçlar denizini ırgaladı. “Kulaklarınız neden sağır?” diye sordu. Yıllardan 1952 idi. O, gönlü göğsüne sığmayan, gördükleri ilk kasketli şairdi. Onu sevenler, 48 yıl sonra Kubadınlı meydanında Türk kimliğine sadakat anıtı içtiler: Ben yanmazsam! Sen yanmazsan! O yanmazsa! Nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa? Bugün totalitarizmi özleyen BSP-GERB dalaverecileri sürüsüne katılan HÖH yönetimini 1990’da büyük bir hevesle kurmuşlardı. Aldatıldıklarını, tuzaklara düşürüleceklerini sezinleyemediler. 6 Eylülde açılacağı söylenen anıt meselesi köyü karıştırdı. Bu işin içinde para oynadığı, susmaları için para dağıtıldı konuşuluyor. Cami ve mescitlerin, sinema salonu ve kültür evleri ile kütüphanelerin onarımı için gönderilen 627 272 levanın kayıplara karıştığı ve bir kısmıyla da bu büstün yaptırıldığı anlatılıyor. Sayıları 12 olan HÖH belediye meclis üyelerinin istifa etmesinde direniliyor.
Kubadınlı savaşımcı gelenekleri derin ve güçlü Müslüman çoğunluklu bir belediyedir.
1974’te Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Bülent Ecevit geldi Loznitsa’ya. Kültür evi balkonundan yerli Türklere hitaben yaptığı konuşmada, T. Jivkov ve P. Kubadinski’nin gözüne bakarak şöyle dedi:
“Şu gördüğünüz Müslüman Türklerin anadillerinde konuşma, eğitim alama, dinlerinde ibadet etme, Müslüman geleneklerine ve kültürüne göre, adil bir düzende eşit haklı ve hür vatandaş olarak yaşama hak ve özgürlüğü tanındığında, Türkiye’den güvenilir ve büyük komşu ve dost bulamazsınız!
Ecevit’in ve “dediğiniz olacaktır” diyen T. Jivkov’un sözleri “Yani Işık” gazetesinde Türkçe, “İşçi Davası” (Rabotniçeski Delo) gazetesinde Bulgarca basılmıştı. 1985’in dondurucu Şubat soğu buz keserken milis, jandarma, itfaiye ve zırhlı birlikler köyü kuşatmıştı. Müslümanlar o 2 gazeteyi sakladıkları yerden çıkardılar. Yaptıkları çerçevelerinin bir yüzüne Türkçe metni, arkasına da Bulgarcasını takarak, 6 Eylül’de katil P. Kubadinski anıtının açılacak olduğu yerde dolap beygiri gibi dolaşmaya başladılar. Gazetede yazanın dışında hiçbir şey istemiyorlardı. Oysa dünya tersine dönmüş, “keleş” sırtlarına dayanmış, isimleri, dinleri, Türk kimlikleri değiştirilip tarihlerini ve anadillerini, adet ve geleneklerini unutmaları isteniyordu. Direndiler! Dayandılar! Direndiler! Sustular! Direndiler!
1985 yılının Ağustos ayında Vatan Cephesi Milli Şurası Başkanı sıfatıyla P. Kubadinski, Bulgaristan Türk aydınlarını özel baskı altına aldı. 39 Türk aydından sözüm ona “soya dönüş siyasetini” destekledikleri ve BKP MK’nin güya “Türkleştirilmiş ve İslamlaştırılmış Bulgarlarla” ilgili siyasetinin doğruluğuna ilişkin bir Bildiri imzalamaları istendi. Şair Naci Ferhadov, pedagoji bilimleri doktoru Ahmet Nuriev ve gazeteci Hikmet Efendiev bildiriyi imzalamadılar.
Başmüftü ve bölge müftülerinden de aynı imzalar toplandı.
Bulgaristan’daki Müslüman Türkler ağır bir sis içinde boğulmak istendi.
Penço Kubadinski tarafından Türklere uygulanan baskılar asla unutulamaz, af edilemez. O, bizi eriterek asimile etme siyasetinin stratejisini hazırlayan ve uygulayıcılarından biridir. Günahları asla af edilemez. O iyilikten anlamaz, minnettarlık nedir bilmez biridir. Bir Müslüman Türk köyünde onun anıtına yer yoktur ve olamaz…
Olayı yorumlayan siyasetçiler BSP + GERB + DPS = BKP sloganını yükselttiler.
Bulgar Prensliği tarafından Güney Rumeli’nin ilhak edilmesinin 133. Yıldönümüne rastlayan 6 Eylül 2018 günü P.Kubadinski anıtının açılış töreninin bir aşırı milliyetçi gövde gösterisine dönüşmesi tehlikesine işaret eden 39 Bulgar aydın –profesör, doktor, gazeteci ve yazar – Cumhurbaşkanı, başbakan, Baş Savcı, meclis başkanı ve Razgrad Valisine gönderdikleri açık mektupta şöyle dediler:
“P. Kubadinski komünist Bulgaristan’da ön sırada gelen yöneticilerden biridir. Bu anıtın açılması yasa dışı bir olaydır. Bulgaristan’da komünizm 2 000 yılında meclis kararıyla kınanmış ve lanetlenmiştir.
Bulgaristan Cumhuriyetinin sorumlu yüksek yöneticileri olarak sizden Loznitsa Belediye merkezinde Penço Kubadinski anıtının açılmasının durdurulmasını istiyoruz. Kubadinski ülkemizde “soya dönüş” katliamını düzenleyenlerden ve yönetenlerden, XX. Yüzyılın 70’li ve 80’li yıllarda BKP tarafından izlenen siyasetin sorumlularından biridir.
İşaret ettiğimiz yasa, komünist rejimi Bulgaristan’da cinai bir rejim olarak ilan etti. P. Kubadinski de aralarında olmak üzere, BKP yönetiminin, Avrupa uygarlığının geleneksel değerlerini hedefli ve bilinçli olarak yok ettiğini; temel insan hakları ve özgürlüklerini bilinçli olarak çiğnediğini; Bulgar devletinin manevi ve ekonomik olarak çöküşünden tamamen sorumlu olduklarını; halkın maddi kazanımlarının yok olmasına, çöküşe neden olurken, dinsel özgürlükleri de ayakaltına alan zihniyeti yönettiğini, etnik azınlıklara ve bazı diğer gruplara karşı sistemli baskı ve terör uygulayanların başında olduğunu hatırlatmak isteriz.
Önce P. Kubadinski anıtının Loznitsa merkezine dikilmesinin yasal olup olmadığını denetlemenizi rica ederiz.
Devlet kurumlarını ve Deliorman sakinlerini bu anıtın açılmasını engellemeye çağırıyoruz.
Bulgaristan vatandaşları Penço Kubadinski kişiliğinden utanıyorlar.
Yüz karası olayla ilgi GERB, BSP ve HÖH dışında bütün siyasi partiler kınama mesaj ve bildirileri yayınladı.
Razgrat ili Valisi Hüsmen Güneyde yazılı mesaj yayınladı ve Penço Kubadinski’nin Müslüman Türklerin ve Pomakların isimlerinin değiştirilmesinde ve zulüm yıllarında çok aktif yönetici etkinliklerde bulunduğuna işaret etti. Müslüman halka zulüm, baskı ve terör yıllarını sürekli hatırlamaya zorlayacağı ve Bulgaristan vatandaşlarının arasındaki hendeğin daha da derinleşmesine neden olacağı için Kubadinski Anıtının açılmasına karşı olduğunu duyurdu.
Deliormanlı şairlerimizden Ali Boncukov anlatmaya çalıştığımız zulmü şöyle dile getirmiştir:
İNSANLIK NEREDE?
Yılların kıyımcı, baskı kırbacı
Şakladı çılgınca, yandı üstümde
Sızarken gönlüme derin bir acı
Sessizdim, çaresiz insanlık nerede?
İnsaf merhamet yok, yok bu düzende
Tekme yumruk kırbaç bedava işte
Bu da az gelirse silahlar elde
Çiğnendi onurum, insanlık nerede?
Çökünce karanlık köyün üstüne
Milisler gelirdi konuk yerine
Evim dönüşürken bir cenk çölüne
Tanrı’ma sığındım, İnsanlık nerede?
Kubadinski, Pomaklara ve Türklere karşı katliamlara ve kültürel soykırıma aktif katılmış bir kişidir. Soykırım aklanamaz bir suçtur!
Lütfen paylaşınız.