Balkan muhacirleri için 1877-78, 1912, 1950’ler ve 1989 yılları ayrı bir anlam taşır. Onlar için, bu tarihler 150 yıllık bir sürece yayılan anavatana geri dönüşün milatlarıdır. Bu yüzdendir ki pek çok Türk için Türkiye anavatansa, Balkanlar da ata toprağıdır. Köklerini merak edenler için Balkanlar’a seyahat kaçınılmazdır. Ben de aile büyüklerimden duyduğum kadarıyla, soyadımızı aldığımız Sofyalı Bâli Efendi veya Bâli Baba-i Sofyevi’nin türbesini bulmayı aklıma koymuştum. Sıcak bir yaz günü, Bâli Baba’nın türbesini bulmak üzere Sofya’ya geldim. Bâli Baba, Sofya’nın güneyindeki Vitosha Dağı’nın eteklerinde, şehre araçla 20 dakika mesafedeki Knyajevo semtinde yatıyordu. Burası neredeyse Sofya’nın sonuydu. Sofya’nın merkezindeki Sveta Nedelya Meydanı’ndan kalkan 5 numaralı tramvayla son durağa kadar gitmek gerek. Laf aramızda, ben Sofya’da tanıştığım bir Türk’ün aracıyla gittim…

Bâli Baba’dan da bahsedeyim: Halveti şeyhi, mutasavvıf ve şair olan Bâli Baba-i Sofyevi, 15. yüzyılın sonlarında, şimdi Makedonya’da bulunan Ustrumca kentinde doğmuş, bu yörede büyümüş ve daha sonraları Sofya’ya gelip yerleşmiş. Kanuni Sultan Süleyman ile bazı seferlere katılmış. Tasavvufa dair eserler kaleme almış. Bâli Baba 1551 yılında vefat etmiş ve şimdi Knyajevo olan, o zamanki ismiyle Selaniye’de toprağa verilmiş. Sofyalı Bâli Baba’nın türbesi Sveti Prorok Iliya Kilisesi’nin bahçesindeydi. Türbenin duvarındaki Bâli Efendi’nin ölüm tarihinin Bulgarca ve Türkçe yazıldığı plaka doğru yerde olduğumuzun kanıtıydı. Taş türbe birkaç yıl önce restore edilmiş, demir parmaklıklar takılmıştı. Kapısı kilitli olduğu için türbenin içine giremedik. Pencereden içeriye göz attığımda Bâli Efendi’nin güllerle süslü sandukasını gördüm. Burada bulunmak gerçekten çok ilginç ve etkileyiciydi. Yıllar öncesinde yaşamış bir kişiyle mekânın ve zamanın ötesine geçen bir buluşma… Türbe ziyaretinin ardından kiliseye de göz attık. Sivri kuleli yaklaşık yüz yıllık kilisenin içinde Alexander Nevski Katedrali’nin inşaatında çalışan ressamlara ait duvar resimleri vardı. Kilisenin papazı, rivayete göre Bâli Baba’nın 1500’lü yıllarda burada kadı olduğunu, bu araziyi ise Bulgar halkına kilise yapılması için bağışladığını söyledi.

En iyisi yürüyerek gezmek

Sofya seyahatim Bâli Baba’nın türbesini ziyaret etmekle sınırlı değildi. Üç bin yıllık geçmişe sahip, Doğu Roma ve Bulgar İmparatorluğu’nun önemli bir merkezi olmuş, 500 yıldan uzun Osmanlı İmparatorluğu’nun hâkimiyetinde kalmış Sofya’da görülecek çok yer var. Sofya düz bir şehir ve görülmeye değer mekânlar birbirine uzak olmadığı için en iyisi yürüyerek gezmek. Şehrin merkezindeki Nevazimost Meydanı, şehir turuna başlamak için iyi noktalardan. Meydanda, 24 metre yüksekliğinde pırıl pırıl parlayan Aziz Sofya Heykeli var. Biraz daha ilerideki Nedelya Meydanı’nda, meydana adını veren Sveta Nedelya Katedrali var. Bu iki meydanı heybetli Başkanlık Sarayı bağlıyor ve binanın ortasındaki avluda antik Sofya şehrinin kalıntıları ve Aziz George Rotundası (Rotonda Sveti Georgi) bulunuyor.

Başkanlık Sarayı’nın karşısında şimdi Arkeoloji Müzesi olan Büyük Cami var. Zamanında Sofya’nın en büyük camisi olan yapı, 1899’da ülkenin ilk müzesine dönüştürülmüş. Artık minareleri olmayan caminin içerisinde, azametini daha iyi hissedebilirsiniz. Müzede, Bulgaristan’daki kazılardan çıkan eserler var.

Sofya’da bugün ayakta olan ve halen işlevini sürdüren Osmanlı dönemine ait en önemli yapı Banya Bashi Camii. Sofya’nın merkezindeki tek cami olan Banya Bashi Camii, özellikle kubbesi ve kırmızı tuğladan örülmüş minaresiyle dikkat çekiyor. Sofya çok eskiden beri termal kaplıcalarıyla ünlü bir şehir. Banya Bashi ismi buradan çıkan şifalı sulardan geliyor. 20. yüzyılın başında kurulan halka açık banyolar bugün ise sergi sarayı olarak hizmet veriyor.

Göz kamaştıran kilise

Sofya’yı gezerken görmeden geçilmeyecek yerlerden biri de Bulgaristan’ın sembollerinden, dünyanın en büyük Ortodoks kiliselerinden olan Aleksander Nevski Katedrali. Temelleri 1882’de atılan bu devasa katedralin tamamlanması 1913’ü bulmuş. Balkanlar’daki pek çok katedral gibi Aya- sofya’ya öykünen yapıda Bizans stili kullanılmış.

Alışveriş adresleri

Nevazimost Meydanı, alışveriş meraklıları için Sofya’nın en cazip yerlerinden. TZUM’da dünyaca ünlü markalara ait mağazalar bulunabilir. Ancak ben tercihimi Banya Bashi Camii’nin hemen karşısındaki, tarihi Halite binasından yana kullandım. Knyagina Maria Luiza Bulvarı’ndaki Eski Hal binası ya da Sofyalıların söylediği şekilde Halite’de, çeşit çeşit peynir, şarküteri ve yiyecek dükkânlarının yanı sıra kozmetik, giyim, turistik eşya mağazaları bulunuyor. Bulgaristan’ın ünlü kaşkaval peynirini veya diğer yöresel ürünleri almak için buraya kesinlikle uğranmalı.

Cazibe merkezi Vitosha Bulvarı

Başka nereler görülmeli? Ünlü markaların mağazalarının, şık restoranların ve gece kulüplerinin bulunduğu, Sofyalılar için bir cazibe merkezi olan Vitosha Bulvarı, şehrin sembollerinden olan ve Vladaya Nehri’nin üzerindeki Aslanlı Köprü (Luvov Most), halkla kaynaşabileceğiniz, özellikle amatör fotoğrafçıların kaçırmaması gereken Kadınlar Pazarı (Jenski Pazar), içine birkaç mahalle sığacak büyüklükteki bir yeşil alan olan Borisova Gradina Parkı Sofya.

 

Sinan Bali, Hürriyet

Reklamlar