Raziye Çakır
Tarih: 24 11 2017
Konu: Bulgarlar yaklaşan kıştan korktu, hareketlenmek istemiyor.
Bulgaristan’da bunalmış ve güçsüz bir toplumda yaşıyoruz. 1989 öncesi tek elden yönetilen, baskı uygulayan diktatör Jivkov’a özlem ateşlenmeye başladı. Seçmenin ancak % 17’si yeni seçim istiyor. % 60’ı seçimle bir şeyin değişmeyeceğine inanıyor. Başbakan Borisov, belki de Anayasayı ve içindeki erk ayrımını, yürütmenin yasama işlerine karışma hakkı olmadığını, Başsavcı ile anlaşarak istediği baskıyı uygulama hakkı da olmadığını işitmek istemiyor.
28 yıldan beri izlenen siyasetin nüfusun % 45’ini cahil; % 70’ini okuduğunu anlayamayan, anlasa da uygulayamayan ve % 80’inin güçsüz (debil) durumda getirilmiş olmasının resmen açıklanması toplumda şok yarattı. Bu ancak planlı – programlı bir uygulama sonucu elde edilebilmiştir.
Bulgaristan’a son gittiğimde kahvelerde gazete okuyan kimse görmedim. Kitap satan tezgâhlar azalmış. Kitapların baskı sayısı (tirajı) düşmüş. İlgisizlik almış yürümüş. İnsanların gözleri aç, okumak öğrenmek istiyor, olanak yok. Toplumda büyük bir korku var. Bu korkunun kaynağı iktidarın halkın üzerine çullanmış olmasından geliyor.
“Fakti.bg” haber yayını Bulgaristan’ın nasıl yönetildiğine ilişkin bir yorum yayınladı. GERB parti yönetiminin son oturumunda Başbakan Boyko Borisov, “Ben başla (Başsavcı) ile anlaştım, şu listedeki kişilerin hesabı görülsün” demiş.
Listede, istenmeyen gazetecilerin, sivil toplum örgütü başkanlarının, şirketler vb sıralanmış.
Hükümeti eleştiren yayınların yok edilmesi için gösterilen süre 2018’yılının Ocak ayı sonudur. Bu emre göre, isimleri geçen kişiler önce, engellenecek, hırpalanacak, sıkıştırılacak, istifa etmeye zorlanacak, gönüllü istifa etmedikleri halde, kirletilecek, üzerlerine çamur atılacak, rezil edilecekler ve sonunda “fiziksel” darbe de alabilirler. Bu kişiler ve işleri denetim altına alınacak, uydurma nedenlerle haklarında dava açılacak, yargılanacaklar, kurumsal baskı altına alınacaklar. Son aylardaki gelişmeler, birçok gazetecinin sokağa atılması, yükselen seslerin, adalet, hukukun üstünlüğünü, hak ve özgürlük arayanların, azınlıkların kolektif haklarının tanınmasını isteyenlerin hor görülmesi çarpıcı örnekler veriyor. 1994 yılında 115 bin Türk öğrenci Türk dili derslerine giriyordu. Türkçe öğretmenleri ordusu vardı. Aydınlar ordumuz sıra düşmüştü. Şimdi bu çocuklara ne oldu? Sayıları neden ancak 7 bin kaldı. Ana-babalar neden susturuluyor? 1997’den beri Türkçe ders kitabı bastırılmıyor. Anadilini öğrenmek isteyen evlatlarımız 10 yıllık kitaplarla derse giriyor.
Elektronik haber kaynakları, 2017 yılının sonuna kadar, yani önümüzdeki 30–40 günde “hükümetin dümen suyunda gitmeyenlere karşı baskıların artacağına” uyarıda bulunuyorlar. Bu gelişmeler ülkemizi idare eden mafyanın geleceğini karanlık görmesinden kaynaklanırken, korku makinesini çalıştırmakla ömrünü uzatmaya çalıştığına yeni bir kanıttır. Mafya, Avrupa Birliğinden gelecek olan yeni karşılıksız paraları ve yatırımları başkasına kaptırmak istemiyor. Somut örneklemek gerekirse, “Bivol”un kapatılması, Profesör Vesislav Minekov’un, gazeticilerden Lüba Kuleziç, Manol Glişev, insan hakları savunucusu avukat Nikolay Hacıcıgeov ve başka şahısların susturulması istenmiştir.
2017 yılının 25 Mart günü, yani erken genel seçimlerden tam 1 gün önce, “Frans Pres” ajansı “Bulgaristan rüşvetle başa edecek durumda değildir” haberini yaymıştı. Tam yedi ay sonra Sofya meclinde “Bulgar halkının % 80’i güçsüz /debildir/ dendiğinde, Fransız ajansının haberi doğrulandı.” Ajans Bulgar halkı hakkında “küreksiz bir kayıkta” demişti. Avrupa Birliği’nin “en geri kalmış” ve en “yoksul” ülkesi olarak nitelendirilen Bulgaristan’da “Yüksek Yargı Organları rüşvetle mücadele konusunda kötümserdir”
Saplaması yapılmıştı.
Meclise giren 5 siyasi partiden hiç birinin seçim programlarında “rüşvetle, dalaverecilikle, yalancılıkla, dolandırıcılıkla, kandıranlarla vb” mücadele maddesi yoktur. Geçen hafta, meclis kürsüsüne çıkan Başbakan Borisov, Martta yapılan erken seçimlerde oy almak için hapishanelerde gardiyanlara para dağıtıldığını söyledi, fakat arkasını getirmedi. Rüşvetçilerin üzerine gidilmesi için ”Bulgar bağımsız savcılığı” ve “Rüşvetle Mücadele Komisyonu” oluşturulması gerekiyor. Bunların ikisi de kurulamıyor. Devlet yönetimi başkanı kimin seçeceği ya da atayacağı konusunda anlaşamazken, sözde hazırlanmakta olan “Yargı Reformu” da içerikten soksun. Dosyalar aylarca yıllarca açılmıyor. Kaçakçılar, rüşvetçiler, dolandırıcılar tutuklanıp tutuklanıp serbest bırakılıyor. Gazete haberlerine göre, Bulgaristan akar yakın pazarında egemen olan dev şirketler her yıl 1 (bir) milyar leva fon ve KDV kaçakçılığı yapıyor.
Sağlık ve eğitim sisteminde tüm işler rüşvete dayanıyor. Paranın sesini işitmeyen doktorlar doğru dürüst muayene etmiyor, okullar ise ancak öğretmenlerin, eğitmenlerin, hademelerin ve müdürün maaş alması için çalıştırılıyor. Öğrencilere kaliteli eğitim ve öğretim verme işi çoktan unutulmuştur. Sistemdeki çöküş durdurulmak istenmiyor, yeni iyileştirici önlemler alınmadığı gibi, denetim de rafa kaldırılmış veya hasıraltı edilmiş durumdadır.
Tolumda bir durgunluk var, güçsüzler, takatsizler, debiller oturdukları yerden kımıldamak istemiyorlar. Seçim yapılırsa bir şey olur umudu da sönmüş. Önemli sosyoloji analiz uzmanlarından Pırvan Simeonıov. Başbakan Borisov barış istiyor. Hak Ve Özgürlükler Partisi ise iktidar istiyor, şeklinde demeç verdi. O bu söylevinde HÖH partisinin iktidar memesinden emse de, bir meme daha istediğini açıkladı. HÖH partisi yaklaşan yerel seçimlerden önce gevezelik ediyor, diye konuştu.
1980’li yıllarda sosyalist sistemin çöküşünü, 20. yüzyıl başında da finans kapital bunalımlarının yükünü sırtlayan memleketimizde güler yüzlü vatandaş kalmadı desek yalan olmaz. Şu dönem Bulgaristan halkı yeni bir mihrap arıyor. Sırtını dayayacak yeni bir orta direk. Tabii bir milletin bir lideri 100 yılda yetiştirdiği dikkate alındığında, geçen asrın Bulgar lideri yüz yüz Birinci ve İkinci Balkan Savaşından, Birinci Dünya Savaşından dönen (1918) yorgun ve bezgin Bulgar askerlere tüfekleri bir yana bırakıp sabanın sapına yapışarak ucunu toprağa batırtması olmuştu. Bu işi yapan Çiftçi lideri Aleksandır Stanbıliyski oldu. Ardından Al. Stanboliyski çok gaddar bir şekilde öldürüldü. O günden beri yani artık 99 yıldır Bulgar halkı heyecanını ve enerjisini yitiriyor.
Önümüzdeki hafta Bulgaristan’ın Avrupa Vatandaşları GERB partisi’nin Aralık ayının ilk günlerinde bir olağanüstü ulusal toplantı yapacağı açıklandı. GERB meclis grubu başkanı Ts. Tsvetanov bu toplantıda Bulgaristan Sosyalist Partisi (BSP) ile asla hükümet ortaklı yapmayacaklarını açıklamak amacıyla bir Bildirge kabul edeceklerini açıkladı. Bu olay olağanüstü derin anlamlıdır. Şimdiye kadar GERB ile BSP arasındaki çelişkiler bu denli keskinleşmemiş ve patlamamıştı. Bu iki parti, 1989’da kapatılan Bulgaristan Komünist Partisinin; birisi parti kanadının (BSP), ötekisi de (İç İşleri, istihbarat, jandarma, komando, ordulu emeklilerin vs) kolunun günümüz temsilcileridir. Aralarındaki kavga miras ve beka kavgasıdır. Kamuoyunun derin bir bölünmüşlük içinde olduğuna kanıttır. Bu uçurumun daha da derinleşeceği gün gibi ortadadır.
Başbakan Borisov hükümetinin istifa etmesinde sürekli ısrar eden en güçlü kurum ise, artık Cumhurbaşkanlığı makamıdır. 2017 yılı sonunda en otoriteli siyaset ve devlet adamı olarak Cumhurbaşkanı Rumen Radev siyasi ortamda kendini daha fazla hissettirmeye başladı. Seçmenin yaklaşık % 70’inden aldığı güçle GERB partisinin demokrasi temellerine balta sallayan, sivil toplum örgütü oluşmasını engelleyen, ülkede yaşayan azınlıkların temel hak ve özgürlüklerini vermemekte direnen vb. İktidar partisi eleştirel tavrını sertleştirirken erken seçimden de söz etmeye başladı. Ne var ki o rüşvetle mücadele bayrağını henüz yükseltemiyor. Ekonomik kalkınmaya ve sosyal huzura doğru ilk adım henüz atılamıyor. Okul kitaplarını yeni dünya görüşüyle yazmakla görevlendirilenler korku içindedir. Vratsa il hastanesi gibi hastanelerin borçları 13 milyon levayı bulmuş, Avrupa’da en erken yaşlanan ve en genç yaşta vefat eden ülke olmuşuz. Güney Doğu, Orta ve Batı Rodoplar’da ve Kuzey Batı Bulgaristan’da, Deliorman’da sağlık merkezleri halktan her geçen gün uzaklaşıyor, hemşiresiz hastaneler var. Yaşlılar ilaç alamıyor. Ölümün pençelerine telsi olmayı tercih ediyorlar. Bu bölgelerde yaşayan yaşlı akrabalarınızla ilgilenin lütfen. Gelen kıştır.
Sağlıcakla kalın