Şakir ARSLANTAŞ
Tarih: 05 10 2017 / Sofya
Konu: Ceo-Politik Analiz – Katalonya
İspanya’nın Katalonya eyaletinde yapılan referandumdan çıkarı olan kimdir? Avrupa devletlerini yıkıp eyaletlerden bölmekten faydalanacak olan kimdir? Bulgaristan’ın parçalanıp eyalet yönetimine geçmesine nasıl bakılıyor? Bu bağımsızlık referandumu neden yapıldı? Yapılmasa olur muydu? Batı gazetelerinde çıkan yazı ve yorumlarda Barselona olaylarından Vladimir Putin’in suçlu deyenler oldu. Doğru mudur? Bir günde 900 kişiyi acil servise gönderen olayların derinliğinde ne var!?
***
İletişimin şöyle bir kuralı vardır. İlk üç günde olayın haberi verilir, 3. günden sonra yorumlar çıkmaya başlar ve daha sonra stratejik düşünme merkezlerin analizleri ve öngörüleri çıkar. Bulgaristan Stratejik Araştırma merkezi genelde 10-20 günden sonra yorum yapan bir düşünce merkezidir. Biz bütün analizlerimizde Bulgaristan ve Bulgaristan Türkleri, Müslümanları ve soydaşlarımızla ilişkisini ararız.
Katalonya bağımsızlık referandomunu doğru biçimde anlayabilmemiz için bu olayın tarihini, siyasi konumunu, ön koşullarını, itici güçlerini ve perspektiflerini görebilmek durumunda olmalıyız.
Katalonlar ayrı bir halktır. Konuştukları dil İspanyolca olsa da, İspanyolca’dan uzak bir dil. Bulgarca ve Rusça gibi. Bölgede İspanyolca, Katalanca ve Aranca konuşulur. Eyaletin toplam nüfusu 7. 512. 517 kişi. İspanya nüfusunun % 16,1. Katalonya, Avrupa’nın en özerk bölgesi ve nüfusu olarak bilinir. İspanyol bilincinden farklı bir hayat anlayışına ve bilince sahiptirler. Katalonlar devletleri olmayan ama Avrupa’da yaşayan halklardan biridir. Bu verilere dayanarak biz bu etnik azınlığın bir halk olduğunu söyleyebiliriz ama ulus oluşturduğunu söyleyemeyiz.
Bulgaristan’da “devleti yaratan ulustur” tezini savunan aşırı milliyetçilerden farklı olarak biz burada, bunun tersini iddia etmek zorundayız, ulusu ulus yapan devlettir.
Katalonlar Avrupa kültür ve sanatında var olan ve yaşayarak yaratan bir halktır. Avrupa’ya katkıda bulunan ayrı bir etnik topluluktur. Savundukları tarih tezinde, VIII. Yüzyıldan beri aynı topraklarda yaşadıkları savı geçerlidir. Vaktiyle İspanya Kraliçe’sine Kral’dan miras kalan bir toprak parçasıdır ve Kraliçenin adıyla ünlenmiştir. Kastilya, Aragon ve Galitsiya ile yalnızca bir eyalet olduğunu savunmak doğru olmaz. Katalonya, anlamı derin olan bir kültür merkezidir. Bu gibi merkezlerde politik deneme yapılmasına kaynak sağlayan yakıt olduğunu görebiliyoruz. Katalonya, İspanya’nın Kuzey Doğusunda bulunan özerk bir gölgedir. Akdeniz boyunca 580 km sahili vardır.
Son haftalarda Katalonya’da gelişen olaylar, grevler, gösteriler, meydan eylemleri samimi insanların doğal isteklerinden güç aldı. Bu eyalet İspanya’nın diğer eyaletlerinden çok daha gelişmiş ve insanları da varlıklıdır. Çünkü buraya Madrid hükümeti büyük yatırımlar yapmıştır. Bu yatırımlar Katalonların İspanya halkıyla bütünleşmesi amacıyla yapılmıştır.
Franco dönemine (1939-1954) dönersek. 80 yıl geçti her şey unutulmuştur artık, diye düşünenler olabilir. Ne ki, tarih canlıdır. İspanya’nın sosyal dokusu Frankizmi unutmadı. Örneğin, bir diktatör olan Franco İspanya’yı birleştirmeye çalışırken sert tedbirler uygulamış, örneğin Katalonlara anadillerinde konuşmayı, okullarını, yayınlarını, tiyatrolarını vs. yasaklamıştı. Katalon aydınları, yazar ve sanatçıları çok ciddi cezalandırılmış ve kıyılmıştı. O, Katalonlar için bir faşistti. Vaktiyle büyük düşünür Georg Friedrich Hegel (1770 -1831) “İsa Peygamber çoktan öldü. Yakında unutulur” demişti. Fakat henüz unutulmadı. Franco da unutulmadı. Katalonlar ve Francocular bugün de ayrı mezarlıklara defnedilmiyor. 100 yıl daha geçse belki bazı şeyler değişebilir, çünkü tarih bir değirmendir, fakat günümüzde faşist dönemin yaraları sızlamaya devam ediyor.
Katalonlar Katolik’tir. Franco devrinde Kilise faşist rejimi ve Katalonya eyaletinde yaşayanlara karşı alınan yasaklayıcı önlemleri diktatörlük döneminde desteklediğinden dolayı, fakat bu eyalette yaşayanlar Katolik olmalarına karşın, bugün birçok bakıma Katolik kiliseye karşı olumsuz bir tavır içindedirler. Bu bakıma Katalonlar için faşizm zamanını bitmemiş bir rejimdir. Faşizmin kırıntıları toplumda yaşamakta, kemikleri henüz tamamen çürümemiştir. İşte böyle bir ortamda bir yandan halk olarak eritilerek yok edilmek istenen Katalonlar, aynı zamanda yine bir halk olarak kendi devletlerini kurma olgunluğuna erişmişlerdir.
***
Avrupa kıtasını adım adım tanıyan ve istedikleri taşın yerini değiştirebileceklerini düşünen “üst akıl” temsilcileri son yıllarda Katalonya için de bir Soros Tasarımı hazırladılar. Bu proje çok dikkatli çizildi, finanse edildi ve medya tarafından beslenen bir atılımdır.
Derin analiz burada Soros imparatorluğunun parmağına işaret ediyor.
Hedefte olan nedir?
Şöyle açıklayabiliriz. Yine bir Yahudi olan, Ekim 1917 Devrimine katılan Leon Troçki (1879 – 1940) tarafından geliştirilen “Gün gelecek devlet yok olacak” fikrine dayanan ve bu düşünceyi yaşatanlardan biri, günümüzde her taşın altından çıkan George Sorost’ur.
Not: Troçki ve yandaşları Sovyet Rusya’da devlet belirtisinin her biçimine karşı amansız mücadele vermiştir. 1917 Devriminden sonra Rusya Dünya Devrimi merkezi haline getirilirken, devlet hemen hemen yok edilmişti. Troçki’nin öncülüğünde Sovyet Rusya’da değişik anarşik ideler ve hareketler de gelişmişti. Devletsiz yaşama, herkes bildiğini ve istediğini yapar, kökleri Yeni Çağın ilk yüzyıllarına inen, çok eski bir öğretidir. Şu unutulmamalıdır. Günümüzde Batı Avrupa’daki sol kültür kaymağını oluşturan düşünür tabakası Troçki taraftarlarından oluşur. Onların geliştirdiği fikirlerin kökünde ise devletlerin yok edilmesi vardır. Soros’un su içtiği kaynak budur.
***
Barselona olaylarında, bol para akıtılmış, sert eleştirel medya sistemi kurulmuş, teknolojik kadroları yetiştirilmiş bir yeni projenin uygulamaya konduğunu görüyoruz. Bu bir devleti yıkma projesidir. Avrupa devletleri haritasını değiştirmek hedefleniyor. Büyük bir planın virüsüdür. Avrupa’da bu proje aynı zamanda birçok devlette birden uygulamaya konabilir. Önce İskoçya karıştı. İngilizler hazine kapısını açarak büyük paralarla görülme masasında olayı çözdüler. Aynı tabloyu Fransa’da da görebiliyoruz. Katalon bilinci olan topluluklar Fransa’da da yaşıyor. Korsika Adasında bölücü hareket var. Adanın yerlileri İtalyanca konuşuyor. İsveç’ten de bir devlet daha çıkabilir. Belçika’da zaten ikiye bölünmüş durumdadır. Taraflar birbirine tahammül gösteriyorlar. Almanya’da Bavyera Eyaleti “gerçek Almanlar biziz” diyebilirler. Bavyeralılar “biz Sak sonları bundan böyle beslemek istemiyoruz,” diyebilirler. İtalya’da Güney ve Kuzeyi birbirinden koparmak isteyen güçler var. Onların konuştuklarına kulak verince, Romanın Kuzeyi Avusturya’dır, Güneyi ise Afrıkadır. İsviçrey’i ise tartışmamıza gerek yok. O zaten kantonlara bölünmüş bir ülkedir. Böyle güçler Hollanda’da da belirdi. Bu uzmanlar tarihi iyi bilen ve tarih içinde unutulan süreçleri nasıl dirilteceklerini iyi biliyorlar. Avrupa halısının üzerinde yeni devletler değil fakat çok renkli figürler oluşturulması hedeflerini belirlemiştir.
****
Bulgaristan ile ilgili de kafa yoranlar var.
Sorosçu strateji uzmanlarının hayallerinde Bulgaristan topraklarında 3 büyükçe bölge meydana getirilecektir. Bulgaristan’da bölgelerden söz etmeye başlayan siyasetçi Ahmet Doğan’dır. O, başkalarının adından konuşsa da, kendi söylediklerine inanan bir kişidir. Vurgulanması gereken olay, Bulgaristan’da devletçiliğe düşman belirli güçler olmasıdır ki, bunlar aktiftir. Bu merkezlere para akıyor. Onların 2017’de başkaldıran görüşlerinde, “Gerçek Avrupa devletler birliği değildir” tümcesi sivrildi. Bu görüşü savunan partiler belirdi. Savunulan görüşte “Avrupa bölgelerin (eyaletler) federasyonu olsun!” deniyor. Bilindiği üzere Avrupa Birliği vatandaşlığı uygulandı. Şimdi milli vatandaşlıktan vazgeçme hareketine geçilmesi bekleniyor. Federasyon savunan güçler, AB vatandaşlığının taşıdığı anlamın, milli vatandaşlıktan vazgeçmek olduğuna vurgu yapıyorlar. Bunu isteyenler sol güçlerin temsilcileridir. Burada onların Soros’la bağlarını görüyoruz. Soros da sol kültürün küresel temsilcisi gibi konuşuyor.
Nasıl oluyor da bu kişi sol kültürle bu denli emin kullanabiliyor?
Olaya sol ve sağ açısından bakmak gerek. Bizim kuşağımızın sol ve sağ anlayışı klasik kapitalizm döneminde oluştu. O zaman dünya sanayi kapitalizmi devrini yaşıyordu. Karl Marks kapitalist toplumu sağ-işverenler, burjuva ve kapitalistler olarak sağ; emeğini satanlar, işçiler ve onların sendikal ve politik örgütleri olarak sola böldü. Lenin’i bu teoriyi geliştirdi. O, gelişmelerin asıl Almanya’da gerçekleşeceğine inanıyordu. Şöyle ki, Lenin bir yazısında, “Zaman gelecek ve biz yine en geri kalmış ülke olacağız” demişti. Onun inandığı ülke Almanya idi.
Bizde solcu düşünceye sahip güçler, endüstri sermayesi çağında ve sanayici kapitalistlerle mücadele içinde oluşmuştur. Ne ki, sanayi sermayesi güneşinin batmasından sonra mali sermaye (finans kapitali) doğdu, küreselleşti. Mali sermaye sol güçlerle çok yakın ve emin işbirliği içindedir.
İşte bu finans sermayesi sayesinde Troçkist güçler ikinci defa hayata çağırıldılar ve yeni göbek bağlarıyla dirildiler. İyi yaşıyorlar. Burada çok önemli bir çizgi, Troçkist güçlerin Avrupa medyasına çok güçlü bir şekilde yerleşmiş, kümelenmiş olmasıdır. Medya gücüne sahiptirler.
Bulgaristan’da da sol kültürlü olup, devlete karşı olan birçok kişi var. Onlara göre sol gelişmeler devleti aşındırıp kemirerek yok ediyor. Sosyalist devleti sökenler onlar oldu.
Sorosçular , toplumu bireylerin toplamı olarak görüyor. Onlar, eski liberalizmden farklı olarak bireyi yalnız devletten değil, toplumdan da serbest kişiler olarak görüyorlar. Serbest bireyler toplumunun bir adı da, toplumu atomcuklar haline getirmektir. Bireyleri birbirinden koparmaktır. Yalnızlaştırmaktır. Hedefte bireyin dışındaki toplumu atom olarak yok etmektir. Bireyi yok etmek ise işten değildir. İç organlarını alıp satabilirsin. Bunun ardından bireyleri bireysizleştirme kültürü gelecektir. Bu anlamda, diğer Avrupa ülkelerinde olduğu gibi Bulgaristan’da da bunalım içindedir. Küresel Sorosçuluktan kopması ve kendine dönmesi gerekir.
Aynı sözleri Bulgaristan sağ güçleri için de kullanabiliriz. Sağ güçler de bireyselleşme salgını yaşıyor.
İspanya örneğine döndüğümüzde. Madrid hükümetinin Sorusçuların kışkırtmasıyla mücadele formülünü bulamadığına tanık olduk. İspanya hükümeti bir haftada birçok yanlış yaptı. İnsanları dövmek, seçim sandığına giden kadınları sopalamak, çocuklarını tekmelemek, bir çaresizlik ve çılgınlık ifadesi olduğu kadar, aynı zamanda ciddi suç unsurudur. Ki, 900 kişinin hastanelik edilmesi buna kanıttır. Bu olmamalıydı. Fakat coplar, sürüklenen, saçlarından savrulan kızlar su üzerindeki dalga köpükleridir.
Barselona ve Katalonya’da yapılmamış işler, olayların altındaki volkan kadar büyüktür. İspanyol halkının başına bu belayı saran İspanya hükümetidir. Hükümetin tavrı başka olabilirdi. Yapıcı diyalog başlayabilirdi. Olan oldu. Şu da var olanlar İspanya’nın hemen yarın parçalanacağı anlamına gelmez.
Katalonya, İspanya’dan kopmayacaktır. Orada çok zengin bir Katalon burjuvazisi var. Kopmak istemez. Bu işten kazançlı çıkan o olacaktır.
Çalışan gençlerin hemen hemen hepsi ise Faslıdır. Onlar Katalonya Fas gençlik örgütü kurdular. Onlar daha ucuza çalışıyor ve yerlileri fabrika ve dairelerden sokağa itiyorlar. Bu mücadelenin milli yanıyla birlikte biraz da sınıfsal niteliği var. Madrid hükümeti Katalonya’ya büyük paralar akıtarak, yerli burjuvazinin gücüne güç katarak olayları bastırabilir. Avrupa Birliği de diyalog gerek diyor.
Fakat biz Barselona olaylarına bir laboratuvar denemesi olarak bakmak zorundayız. Katalon diyarı dramatik olaylar bölgesidir. Kurulan yapılan yıkım süreci başladığında çok acı yaşayacaklar. Görüldüğü üzere Avrupa devletlerin yıkılması denemeleri buradan başladı. Bu işin arkasında para, kitleler ve medyalar var. Bu deneme Bulgaristan’da da yapılabilir. Fakat görüldüğü gibi bizim insanlarımız çok sağduyulu, zeki ve vatansever olduklarından dolayı kışkırtmalara gelmiyorlar.
Okudunuz ise lütfen paylaşınız.
Devam edecek. Bilgi güçtür.