Seyhan ÖZGÜR
Var olma derdindeyiz. Son kalemiz TÜTÜN!
Tütün işlerini de öyle bir karıştırdılar ki, hem anlatması, hem anlaması zor oldu.
İşlesen bir dert, işlemesen bir dert. Güvenecek kimse, tutunacak dal kalmadı.
Sen işin yoksa güneşin ilk şualarını ocaklıkta, tarlada, batışını da sepet başında son destelerin dizerken bekle, istersen bütün yaprakları anından diz, sırıkları rüzgâra hırpalatmadan kurut, ister ellerin hep katrandan kınalı olsun, tütün tüccarları için bunların hiç birinin hiçbir önemi yok. Öyle boğazlamışlar ki tütüncülerimizi, dişleri batmış ünlüğümüze ve hem sıkıyorlar hem de sanki sıkmıyormuş gibi yapıyorlar, zaten hava alamayınca öleceğimizi bildiklerinden başımızda bekliyorlar. Bu katiller bizi zaten % 90 öldürdüler. Bütün kavgamız % 10 yaşamak için.
Adına demokrasi dedikleri şu curcunayı başımıza sarmazdan önce 270 – 280 bin ton tütün üretiyorduk. Rusya’dan Amerika’ya bütün pazarlar bizimdi. Ellerimizle yetiştirdiğimiz altın yaprakları 18 fabrika kıyıp sarmaya, TIR’lar sigaralarımızı dünyaya dağıtmaya yetişemiyordu.
Bütün sene 17 000 ton Basma, 8 000 ton Virjinya ve 3500 ton da Bırley üretmişiz, elimizde kaldı. Başımıza “Leif Tavaco A. Mihaylidis” ve “Alians Tabaco Bulgaristan” gibi 2 alıcı şirket sürdüler ve onlarda aralarında “nazlanma” ve “fiyat kırma” konusunda anlaşmışlar ve gül gibi malımızı zorla küfe kurban edecekler. İşleyenle, sendikasının hatta devletimizi sözü geçmez olmuş.
Tarım Bakanlığı nezdinde 160 milyon leva yardım bekleyenlerin gözleri yolda. İşler öyle karman çorman, Arap saçı olmuş ki, 2013’te tütün işleyenin devlet yardımlarından faydalanmaya hakkı yok. Yardımlar 2007 – 2009 “temsili dönemde” tütün işlemiş olanlara veriliyor. Adam tütün işinden el çekeli 5 sene olmuş, yardım almaya devam ediyor, bu yıl bu işe gönül vermiş ve yıl boyu tarlada uzamış olanlar parmağını yalıyor. Adaletin yeni adlarından biri de bu.
Mesta ırmağı boyları köylerinde, bütün Pomaklıkta tütüncüler ayakta, alıcı şirketleri, devletin baştan yanlış, çarpık politikasını protesto ediyorlar. Bakan Yardımcısı Bürhan Abazov Brüksel’e gitti geldi, sözünü dinleyen olmamış, tütünü işleyen biziz, ama kural koyan onlar, devlet yardımlarının kime ödeneceğini bile Brüksel belirliyor. Şu Avrupa Birliği yönetim işleri de akıl erdirilecek gibi değil. Tütünde onların sözü geçiyor, ama “çocuklarımıza ana dil öğretimi zorunlu olsun” desek, ama o işlere bizi karıştırmayın, “kendi bakanlığınız bilir, bir karışamayız” diyorlar. İşlerine geldiğinde öyle, gelmediğinde böyle, bize çektiren yüz değiştiriyor, huy değiştirmiyor, dediği dedik.
Tütüncümüzün bir soluklanmasına, bir silkinmesine, kredi borçlarını biraz ödemesine topu topu 160 milyon leva lazım. Onu da üreticinin eline doğru dürüst veremediklerinden ortalık kızışıyor, zaten canı burnunda üreticiler dayanamayıp yollara meydanlara dökülüyorlar. Satovça’ya Lıjnitsa köyünde çocuklar okula gitmeyip ana babalarının direniş eylemlerine katılmışlar. “Biz de “tatil bilmedik, cumartesi Pazar demedik” hep tütün işindeydik, diyorlar. Öğrenciler birkaç günlüğüne okula uğramadan, ana babaları ve yakınlarıyla birlikte “Petko Vayvoda” ve “İlinden” sınır geçit kapılarına yığılmak ve giriş çıkışları kapatmak istiyorlar.
2013 yılı mahsulünde kusur bulmaya kimsenin hakkı yoktur. Etrafa “Ksanti tütünü böyle”, “Komotini tütünleri şöyle” şayiaları salmışlar, öküz altında dana arayıp fiyat kırmaya çalışanlar var. Akıllarında olan Yunan tütünlerini 5 Evro’dan alırken, bizim altın malımızı 5 levadan kapatmaktır. Ağızlarından düşürmedikleri bir sıralama da var. “Cebel Basma” ve “Koşukavak Basma” gibi altın malımızı Yunan tütününden, İzmir ürününden daha arka sıralarda tutmaya ve daha düşük fiyattan toplamaya çalışıyorlar.
Son haftalarda bir yandan oğlunun gizli polis “DANS” a sınavsız işe alınması konusunda sıkıştırılan, bir de Bansko Razlog yöresinden, Nevre kop ve Satovça’ya uzanan uzun vadide emek teknesi tütün olan Pomakların yediden yetmişe başkaldırmasıyla meclisteki hareketliliği artan ve nedense huzuru iyice kaçan, TV’den radyoya, oradan da gazetelere koşup, ikide bir de kâh direnişçilerden haber çekmeye kâh Saray başbuğuna rapor indirmeye çalışan HÖH partisinin bölge milletvekili Paşov’la iki ceviz kabı dolduracak dört söz etmek bile imkânsızlaştı. Görüşmemizi özetlersem, ona göre, bizde bu yıl tütün fiyatlarının daha da kırılmak istenmesine baş neden, Makedonya’da çok fazla tütün üretilmesiymiş. Herkes malını ön sözleşmelere göre üretirken, Makedonlar eski hamam eski tas, bildiklerini okuyup, sınırsız üretim tekelini ellerine mi geçirdiler? Şimdiye kadar kapışılan malımızı Makedon tütünleri Pazar dışına itebilir mi? Bu konuda AB neden uyuyor? Biz halkımızı yalanla hem avutmaya hem de uyutmaya alıştık. Uyku uykunun mayasıdır….ne deyelim artık, bildiğinizi okumaya devam edin!
Her kış, her kış, şu tütün derdi yetmezmiş gibi, bir de Ceza Kanunu değişiklikleri geldi başımıza. Tütün şirketi, tek kişilik şirket ya da aile şirketi olarak, işimiz tütüncülük diye kaydımızı yaptırmak zorundayız. Tütün alan şirketle sözleşmemizi bu sıfatla imzalıyoruz. Yeni kanuna göre, iflas ettiğimizi zamanında bildirmezsek, 3 bin ile 5 bin leva arasında ceza geliyor. Yıllık beyanlarımızı Mart sonuna kadar bildirmemiz gerekiyor. Mart 2014 sonuna kadar tütünü satıp paramızı alamazsak, biz hepimiz toptan iflas ediyoruz, banka borçları ödenmeden, bir de üstüne yeni cezalar gelirse, bu işin altından kalkamayız.
Bizden şirket sahibi olduğumuzu veya tüzel kişi olarak iş görürken, ayrım yapmamız da isteniyor ki, her iki hususta da biz ve ailelerimiz aynı kişileriz. Tütünde olduğu gibi, şirket olarak yargılanırsak, 3 yıl hapis cezası da öngörülmüş, para cezası başka, bir de bu işi belirli bir zaman yapma yasağı getiriliyor. Vallahı bu BSP-HÖH iktidarı bizi, Vatanımızdan istesek de istemesek de kovacak. Yaptığımız işte, lokmamızda, çocuklarımızın geleceğinde gözü var. Tütüncülük bunların gözünde çıban oldu.
Şu nokta da dikkate değer. Eğer tütüncüler devlet için kazançlı olmayan iş sözleşmesi imzalarsa ki onlar genelde tütün üretim sözleşmelerini yabancı tütün şirketleriyle imzaladıklarından, 5 yıla kadar hapis ve mal-mülklerinin yarısına devletin el koyması öngörülüyor, ama işte şimdi alım kampanyası esnasında devlet tütüncüden yana çıkıp yabancı şirkete “ne yapıyorsun?” demiyor.
Bu arada, tütüncülerde bazıları patates, fasulye, domates, Bebek v.b. da üretip vakit buldukça pazarda satıyordu. Yeni Ceza Kanunu’na göre kantarında kayma tespit edilen satıcı 1 yıl hapis cezası ve para cezası alacaktır. Bu işin de sonunu getirdiler.
Yaza aylarında tütün toplarken en sıkışık günlerde örneğin tütün işi bilen Suriyelilerden (ama henüz kaydı yapılmamış ya da ülkemize kaçak girmiş olan) tütün işine gönderlikçi olarak davet etsen, yakalandığında 4 yıl hapis cezası ve 2 bin leva para cezası seni bekliyor. HÖH fahri başkanı Saray’da işte böyle emperyalist sömürgeci kanunları icat etmiş ve “senin hak ve özgürlüğünü istemiyoruz, al da başına sür, delilik hastalığına iyi gelirmiş” deyenlerin hepsini cezaevlerine toplamayı kafasına koymuş. Son gelişmeler bötle. Son kalemize saldırılar devam ediyor. Bu gidişle kendi Vatanımızda kaçak durumuna gelebiliriz. Hani isimlerimizi değiştirirken balkanı boylamıştık. Bu defa da yeni Ceza Kanunundan kaçmak zorunda kalabiliriz. Sağ olsunlar. Başka ne deyelim. Mestanlar, Paşov’lar her şeye “evet” demekle bir yere varacaklarını zannediyorsa, çok yanılıyorlar.
Bu işlerin içinde yine bir kurt yeniği vardır. Ve kurdun saklandığı yer de yüzde yüz SARAY’dır. Kulaktan kulağa dolaşan fısıltılarda, Saray Paşası kafasını karıştıralı tütün ticareti, Mahlboro, Camel, Victory ve başka marka sigaraların satışıyla meşgul oluyormuş. Bizdeki sigara fabrikalarını AB havasına girip kapatan dev üz, çalışan fabrikaları kontrolü almış, Belgrat ve Üsküp tütün fabrikalarına büyük siparişler vermiş, işleri kendi açısından ve kendi çıkarına uygun şekilde bağlamış ve fiyat kırmada kartelleşen yani kendi aralarında söz birliğine varan yabancı – yunan ve amerikan tütün tekelleriyle gizli sözleşmeye girmiştir.
Emekçi halkımızı ezmeye, kanımızı emmeye, emeğimizi sömürmeye doymayan sahte “lider” hainliğine devam ediyor. Derdinden Sarayda patlayası hayatımızı köreltti. Son çaremiz demir gibi kaynaşıp çelik gibi direnmektir. Verdiğimiz mücadele son kalemiz olan TÜTÜN KALEMİZİ ekmek teknemizi, yeni yasaklardan paçamızı, canımızı koruma savaşımıdır.