Tarih: 27 Mayıs 2018
Yazan: Musa VATANSEVER
Konu: Bu yol bölünmüş yol, kenara bakan kaza yapar.
Memleketimde Bulgaristan’da “çatal baş” sözü vardır. Bir gözü camide, ötekisi hormakta (köy Restoranı) olanlar hak etmişti. 1968-70’de Bulgaristan’dan Türkiye’de göç vardı. Parçalanmış aileler toplanıyordu. Aynı zamanda Rusya’ya işçi gönderilmeye de başlandı. Kimileri “Komi Otonom Cumhuriyetinde” tomruk kesip biçiyor, bir başkaları “Orenburg gaz Boru Hattı” döşüyordu. Onlara da “çatal başlar” denmişti.
Bu insanların nereye baktığını kestirebilmek zordur. İki arada kalmış gibiydiler. 20 yıl sonra “İki Arada” şiiri ansiklopedilere girdi. Şair babasının Güney Rodopların Hisar (Kemikli) köyünde, anasının ise Bursa’nın Nilüfer kabristanlığında rahmete kavuştuğunu yazdı. Yaşayanların ruhu parçalandı. Kalanların gözü yola, gidenlerin geri vitese takıldı. Parçalanmayan bir tek soy kökü kaldı. Toprak parçalandı, toplum gibi, insanların ruhu gibi. Korkuyorum bu büyük hendek köklerimize inecek ve bizi tüm tüm bir daha dağıtacak diye. Köklerimiz derin olduğu için budandıkça yeşerebiliyor-uz. Kıvılcımımızı bugün de dedelerimizin kavından alıyoruz. Baharı seviyorum.
***
Bulgar devleti, kitaptan % 20 vergi alırken, kumarcılardan KDV almıyor. Şehrim Varna’da kitap okuyanlar azalmış. Denizi dinleyenler artmış. Gençler, “anlatın da dinleyelim” diyor. Şarj edilmemiş aküden enerji alınabilir mi? Toplum par am parça olmuş, çatlaklar açılıyor…
Sonumuzun yakın olduğuna işaret eden bir başka olay daha var. Sosyal sigorta sistemi havzası boşalmış. Emekli maaşları, sosyal yardımlar ve özürlü paraları % 60’ı çalışanlardan primlerden, % 40’ı devlet bütçesinden ödeniyor. 13 yıldan beri Avrupa Birliği üyesiyiz, geldiğimiz şu noktaya bak! Bu yolun solu sağı yok. Bir tek toslamak var. Cahillik de toslamaktır.
***
Bir buçuk yıldan beri derinleşen yeni bir çatlak belirdi! 140 yıl geriye baktığımızda benzeri yok.
- 1878-1944 arası Prensler, Çarlar yönetti (Prens Aleksandır Batenberg, Çar Ferdinand, Çar III. Boris ve II. Semeyon Sakskoburrgotskı). Anayasaya göre, parlamenter bir devlettik, demokrasi faşist düzene kamuflaj Moskova bakanlar 66 yıl Batıya yürüdüler. 2. Büyük Savaş’ın Rus cephesinde 72 halktan ceset bulundu, III. Boris asker göndermedi.
- 1944-1989 arası Bulgaristan Halk Cumhuriyetini komünistler yönetti (Başbakan Kimon Georgiev 1936’da KGB ajanlığını kabul etmiş Başbakan Vılko Çervenkov BKP askeri kanadından, Todor Jivkov ise “Çavdar” partizan çetesinden gelmişti). Bulgar halkı Batıya baktı, Sovyetler Birliği ile kaynaştı.
- 1989-2018 arası Bulgaristan Cumhuriyeti köklerinin, soylarının, beyinlerindeki her hücrenin kırmızı-komünist olduğunu gizleyemeyenlerin sosyalist, sosyal demokrat, yeşil, kahverengi ve rengi hemen ellerindeki para rengini alan çocukları ve torunları tarafından yönetiliyor ve Batıya giden bölünmüş yolda hep kenara bakan ve “U” dönüşü arıyanlar tarafından yönetildi ve yönetiliyor.
***
2018 yılının Mayıs ayında “çatal baş” sendromu (belirgisi) Bulgaristan dış siyasetini sımsıkı sardı. Seçim önü siyasi amçlı 1 800 000 Euro (bir milyar sekiz yüz milyon Euro) yatırım yapan Rusya’nın etkisi arttı. 2016 Kasımında General R.Radev Cumhurbaşkanı oldu. 26 Mart 2017’de Sosyalist Parti (BSP) milletvekillerini 40’tan 80’e çıkardı. Bu arada, 1925’ten beri Moskova’ya bağlı nefes alan İç Makedon Devrim Örgütü (VMRO); Komünist Partisi suyundan gelen ve yönetiminde gizli polisin legal yumruklaştığı Hak ve Özgürlükler Partisi (DPS) parasıyla tescil edilen “ATAKA” partisi; bir de Türklere, Müslümanlara ve İslam’a saldırılarıyla ünlenen ve Avrupa Konseyi tarafından “faşist parti” olarak tanımlanan aşırı milliyetçi “Bulgaristan’ı Kurtaralım” partisi ve aynı ırkçı vasıflarda buluşan üçlünün oluşturduğu “Yurtsever Cephe” iktidara taşındı. Bu para bu işi yaptı.
27 Mayıs 2017 tarihinde, “bTV” – “120 Dakika” Yayınında Rusya Federasyonu Başkanı Vladimir Putin’in “Analitik Merkez Müdürü” KGB (SBR-yeni adı) General Leonid Reşetnikov ile canlı söyleşi gerçekleşti. Sorular, Cumhurbaşkanı Radev’in bu hafta Moskova’yı ziyaretine ve 29 Mayıs’ta Başbakan Boyko Borisov’un Vladimir Putin’le yapacağı görüşmeye ilişkindi. Raşetnikov, “Bulgaristan bir parlamenter Cumhuriyettir, önemli kişi yürütme başkanı, Başbakan Borisov’tur. Görüşmeyi bekliyoruz” dedi.
“Bizdeki politik partilerin hangileriyle yakın siyasi temas ve işbirliği yürütüyorsunuz?” sorusuna verdiği yanıtta ise, işbirliği yaptığı Bulgar siyasi partilerini şöyle sıraladı: “Avrupa vatandaşları partisi GERB, Bulgaristan Sosyalist Partisi (BSP), İç Makedon Devrim Hareketi VMRO, Ataka ve Demokratik Güçler Birliği CDC’den bazı kanatlarla vb.” Bu partilerin dışında HÖH-DPS “fahri başkanı” Ahmet Doğan’la gizli görüştüğünü söylemedi. Raşetnikov, bu siyasi partiler arasında “biz ayrım yapmıyoruz” dedi. KGB Generali, Bulgar izleyicilere yakın zamanda Kuzey Atlantik Paktı (NATO) askeri paktının dağılacağını ve gergin durumun huzur bulacağını da bildirdi. O,Bulgar siyasetçilerini yakından tanıdığını itiraf etti. Onlarla sık sık görüştüğünü saklamadı. Moskova ile söyleşide Bulgaristan Türklerinden, Pomaklardan, Çingenelerinden, Bulgar devletinin insan hak ve özgürlüklerini uygulamadığından, ülkede adalet olmayışından, totaliter baskı düzeninin halkı soymaya ve yoksul yaşatmaya devam ettiğinden söz edilmedi.
Cumhurbaşkanı Radev ile Başbakan Borisov’un Rusya konusuna farklı yaklaşımı ve ardından gelen incelikler Bulgar siyaset gözlemcilerinin yorumlarına konu oldu. Sosyolog Pırvan Simyonov, Bulgar Ulusal Radyosuna verdiği demeçte, “Son haftalarda ve aylarda Bulgaristan’ın dikkat çeken bir şekilde DOĞU’ya döndüğünü ve bulun Birleşik Amerika ile Avrupa Birliği arasındaki çatlamaya rastladığını” söyledi. Bunu öncelikle, “Skripal” olayında Bulgar hükümetinin Moskova’dan diplomat çekmemesinde, ardından “BELENE” Atom Elektrik Santrali projesine yeniden dönüş yapma denemelerinde ve Moskova’dan Bulgaristan için Karadeniz altından özel bir gaz boru hattı döşenmesi isteklerinde ve Cumhurbaşkanı Radev ile Başbakan Borisov ziyaretlerinde görüyoruz,” dedi.
Basında çıkan yazılarda, (Fakti.bg) Bulgaristan’ın Rusya karşısında milli çıkarlarını savunamadığına işaret edilirken, şöyle bir hatırlatma yapıldı: “2009’un Ocak ve Şubat ayları çok soğuktu. İktidar koltuklarında Cumhurbaşkanı Pırvanov ile BSP ‘li başbakan Sergey Stanişev oturuyordu. İkisi de Rusya’nın en büyük dostudur. O zaman Putin Ukrayna’yı cezalandırmak için gaz vermeyi kesmişti. Bulgaristan’ın Rusya’nın büyük dostu olduğunu, Slav Alfabesini düşünmedi bile, biz de soğukta kaldık. Bulgaristan’ın mağduriyetini düşünen olmadı.”
Borisov’un Rusya ziyareti Sankpeterburg Ekonomi Forumunun yapıldığı döneme rastladı: Bu foruma Fransa Cumhurbaşkanı Em. Macron, Japon Başbakanı Şindzo, Çin Başkan Yardımcısı Van Tsışyan katıldılar. Ardından Hindistan ve Almanya Başbakanları da Putin ile görüştü.
Bu temasların hepsinde ana konu ABD Başkanı Donald Trump’un “İran’la Nükleer Anlaşmayı bozması ve bu ülkeye ambargo uygulayacağını açıklaması” oldu. ABD’nin devletler hukukunda yeri olmayan bu önlemleri dünya devletleri tarafından destek görmüyor. Bu tek taraflı uygulanmanın değiştirilmesinde ilk itiraz eden, V. Putin 2017 Münih konuşmasında şöyle demişti: “Ambargo uygulamadan kimsenin yarar sağlamadığını defalarca söyledim. Birleşik Amerika’nın iç yasalarına, uluslararası geçerlilik kazandırma çabaları beyhudedir. Bu konuda uyarıyorum. Bir tek devlet devletler hukuku normlarını belirleyemez.”
Konuyu geliştiren Putin, Macron ile görüşmesinde şöyle dedi:
“Tek taraflı kararlar ve ambargolar dünya düzenini bozuyor. Amerikalı partnerlerimizle her tarafın kabul ettiği davranış kuralları üzerinde anlaşmalıyız. Bu olağanüstü önemlidir, çünkü bu bizim karşılıklı güven üzerine yürüttüğümüz tartışmanın özünde ve temelinde olandır. Bu ya vardır ya da yoktur, olmayınca yapılacak bir şey yoktur.”
Donald Trump’un saldırılarından en fazla zarar gören İran Ruhani Lideri Ali Humeney, Avrupa Birliği ülkelerine gönderdiği sert bir mesajda, “Bizimle ticaret yapmak istiyorsanız, alım ve satım için bankalarınızdan teminat getiriniz,” dedi.
Yine geçen hafta Almanya’nın çiçeği burnunda Dış İşleri Bakanı Sosyal Demokrat Hayko Maas “İran’a yeni ambargo” haberiyle karışan ABD-AB-Almanya ilişkilerine çeki düzen vermek için Washington’u ziyaret etti. Dönerken verdiği basın toplantısında şöyle dedi: “ABD’nin seçtiği yol, özellikle Almanya tarafından olmak üzere, Avrupa Birliği’nce izlenmeyecektir. Korkutarak ve gümrükleri yükselterek karşılıklı güvene dayanan ticaretten söz edilemez.”
“Wall Street Journal” ın yazdığına göre, AB’den ihraç edilen demir ve alüminyuma % 25 gümrük koymak isteyen D. Trump, Alman otomobil sanayiine de çattı. 2017’de 193 milyar US Dolar ödeyip 8,3 milyon Mercedes, BMW ve Volkswagen ithal eden ABD, AB ülkelerine 2 milyondan az otomobil ihraç etmiş ve ancak 57 milyar US Dolar kazanmıştır. Trump Alman araçlara % 35 vergi konmasında ısrar ediyor. Dünya yeni bir Ticaret Savaşı eşiğinde bulunuyor.
İşte böyle bir ortamda Başbakan Borisov Putin’le görüşmeye gidiyor. Görüşmek istediği konular arasında “özel doğal gaz boru hattı ayrıcalığı” ile 20 yıl önce “göle” düşen 2. “Belene” AES’i kurtarmak var. Kuşkusuz Putin’in Batı Balkanları Avrupa Birliği’ne hibe etme siyasetine ne diyeceği de sabırsızlıkla bekleniyor. Ziyaretten 2 gün önce KGB General’i Reşetnikov bu konularda kesin bir şey demedi. İzlenimlerden, Borisov konusu ile birlikte Bulgaristan’ın çatal baş durumunun da masaya yatırılması bekleniyor.
Bu konuda, değerlendirmeleri ilgi uyandıran, Prof. Antoeneta Hristova şöyle dedi: “Bulgaristan çok sıcak bir siyasi sezona giriyor. Başbakan Borisov’un Cumhurbaşkanlığı makamına, Cumhurbaşkanı Radev’in de yeni bir politik derinliğe yönelip yönelmeyeceği gün ışığına çıkmalıdır.
“Fokus” radyosuna kanuşan siyasi psikolog Prof. Hristova, siyasetin parçalanmışlığına ilişkin şu vurguyu yaptı: “Cumhurbaşkanı ile Başbakan arasındaki zıtlaşma süreci derinleşiyor. Cumhurbaşkanı Radev’in, Cumhurbaşkanlığı döneminden sonra, politik kariyere ne kadar ilgi göstereceği henüz bilinmiyor. Etkinliklerini uluslararası siyasete taşıran Başbakan Borisov’un ise, yeni bir seçimde GERB partisinin başarılı ya da başarısız olması açısından nasıl hareket edeceği de henüz değerlendirilemiyor. Öyle ki, keskinleşen zıddiyet Bulgaristan’ın dramı olmaya başlıyor.” Prof. Hristova’ya göre, Radev ile Borisov 2 ayrı kurumu temsil ederken, uyum halinde olmalı ve daha fazla erk için zıtlaşmalara son vermelidirler.
Bulgar basını siyasi analizlerinde, Avrupa Konseyi Sofya Dönem Başkanlığında tüm enerjisini Batı Balkanların Avrupa Birliğin’e kazanılmasına yoğunlaştıran Bulgaristan’ın, iç ve dış problemlerin doğru çözmede sorun yaşadığını yazdı. Cevap aranan soru: Son gelişmelerle Bulgaristan Rusya’dan uzaklaşıyor mu? Rusya’ya yakınlaşıyor mu?
“Faktor.bg”: Rusya-Çin Birliğinden korkan sadece Birleşik Amerika değildir. Avrupa Birliği (AB) de durumunun kötüleştiğinin farkındadır. AB gelecekte ABD’nin rakibi olacaktır. Bunun olması için önce AB’nin jeopolitik boyutta Amerikan kontrolünden kurtulması zorunludur. İyi de, NATO çadırından nasıl çıkabilir mi? Avrupa-Asya devini durdurmak için Birleşik Amerika ile işbirliği yapmanın anlamsızlığı artık ortadadır. Avro-Asya devi ile rekabet edebilmek imkânsız oluyor.
Bulgaristan’da endişe yapan ise şu alıntı oldu:
“Rusya ile Çin arasında söz gelişi bir müttefiklikten söz etmiyoruz. Söz konusu olan, öncelikle Asya ülkelerini birleştiren, “Yeni İpek Yolu” alt yapısı üzerinde yücelen, yeni Avrupa-Asya birliğidir. Asya ve Uzak Doğu işbirliği sayesinde oluşacak yeni güç karşısında Avrupa Birliği’nin yok olması gerçekten düşünülebilir. Rusya, Çin, Hindistan, İran, Türkiye, Pakistan ve Vietnam’dan başlayıp Malezya’ya uzanan Güney Doğu Asya ülkelerinin hepsini kaplayan bir güç Batı’ya doğru yayılarak oluşuyor.”
“Yer küresi merkezi Pasifik Okyanusuna kayıyor. Dünya yeni bir tabloda buluşuyor. Bu yeni tabloda Avrupa, son birkaç yüzyılda yeryüzüne hakimdim, ne oldu bana, gözyaşlarını silerken göreceğiz…”
İşte böyle bir ortamda, 30 yıldan beri Rusya’dan uzaklaşırken bölünmüş yolca Batıya yönelen Bulgaristan devlet yönetiminin artık yolun bir tek kenarına baktığını, sanki sapak aradığını, ülkedeki yaşlı Moskof sevdalıların aktifleştiğini izliyoruz. Bu gelişmelerin şöyle debir özelliği var. Bulgaristan vatandaşlarının yarısı Batı Avrupa ülkelerinde ve Türkiye Cumhuriyetinde yaşıyor. Bundan sonra gurbetçiler ve yoksullar adına karar vermenin kolay olmayacağı gün gibi ortadadır.
Avrupa Konseyi Sofya toplantısı biterken Bulgaristan’ın yeni bir siyasi döneme girdiği görüşüne katılırken, şimdiki mekik dokuyan sistemin değişmesi gereğine de her zamankinden fazla inanıyoruz. Çatalbaşların bir de arkaya bakan 3. Gözü varmış, ama Bulgarlarda olduğuna inanmıyorum.
Siyaset politikacılardan öğrenilir.
Paylaşanlara teşekkür ederim.