Tarih: 17 11 2018

Yazan:  Şakir ARSLANTAŞ – BGSAM Yazarı.

Konu:   Baş Faşist Valeri Simyanov Başbakan Yardımcılığından istifa etmek zorunda kaldı.

            Kısmi Zafer Çanı Çaldı

16 Kasım 2018 gecesi Sofya’da Bakanlar Kurulu önünde yükselen siyah bayraklar bir anda daha yüksekte ve çığlıklarla dalgalandı.  26 günden beri mücadele eden özürlü çocuklu anneler ve onları destekleyen kitle kısmı zafer kazanmıştı. Başbakan Yardımcısı, güya “Bulgaristan’ı Kurtarmak İçin Cephe” partisinde buluşan aşırı sağcı, şoven-faşist gruplaşmanın lideri ve III. Borisov hükümetinde Başbakan Yardımcısı görevinde bulunan V. Simyonov istifa etti. Selanik’te bulunan Başbakan Borisov istifayı kabul ettiğini anında duyurdu.

Ancak mecliste 29 kişisi olan faşist güruhtan sadece birinin devrilmesi veya istifa etmesi toplumun gece boyu coşarak zafer çığlıkları atmasına ve havayı fişek gösterisi yapmasına yeterli olmadı.

Bu istifa hükumetin düştüğü anlamına gelmez!

Bir faşistin yerini başka birisi alabilir. Ancak şöyle ki anlaşılan korkmuşlar V. Simyonov’un yerine kimse atanmayacakmış. Yani bildiklerini okuyamayacaklar. Al sana ver bana siyaseti sekteye uğrayacak gibi.  Bu nedenle mücadele bayrakları altında toplananlar yeni bildiri okudular.

Temel istekleri şunlar:

1)      Direnişler arasız devam edecek.
2)      Hükümetin istifası ve erken genel Büyük Millet Meclisi seçimi.
3)      Büyük Millet Meclisi Seçimi ile sistem değişikliğine geçiş.
4)      Parlamento seçimi majoriter sisteme (mutlak ekseriyet usulüne) göre yapılacak.
5)      Milletvekili sayısı 240 yerine 120 olacak.
6)      Politik partilere para yardı yapılmayacak.
7)      Faşist partiler yasaklanmalıdır. Temel İnsan Haklarının sağlanması ve güvence altına alınması, dış ülkelerdeki tüm seçmenlerin elektronik ve üzerinde kişisel numara olan bültenle postadan gönderme usulüyle seçime katılmasının yasalaştırılması ve politik reformlar ile adalet sisteminin yenilemesi konularında anayasa değişikliği yapılması.

8)      Hayat standardının yükseltilmesi, emekli maaşlarının yeniden hesaplanması, devlet kurumlarındaki bürokrat sayısının azaltılması, gıda ve akaryakıt fiyatlarının ucuzlatılması vs!

9)      Sahtecilik yaparak, rüşvet vererek Bulgar vatandaşlığı, nüfus kâğıdı ve pasaport alanların yerel ve genel seçimlere katılmasının yasaklanması ve Bulgar pasaportları toplanarak vatandaşlıklarının iptal edilmesi!

Eskiden ve halen Bulgaristan halkına derin yaralar açan faşistler birkaç kez ezilmişlerdi. Ancak ne yazık ki adına “demokratikleşme” dediğimiz şu çok sancılı bunalımlı yıllarda Rusların Bulgaristan’a ve Balkanlara bir daha hakim olma planlarına sımsıkı alet oldular. Milliyetçi şoven çevreler bu hainliklere hizmet sundular. Türk ve İslam düşmanı Makedon’ istler bu sayede nefes almaya başladılar. İkinci Dünya Savaşından sonra yasaklıydılar. Etrafta kara kömür gibi dolaşıyor, esemeleri okunmuyordu.

Onlar, uzlaşma, hoşgörü, İslam, Türk ve azınlık düşmanı sinsi güçlerdi. İsim değiştirerek Bulgarlaştırılmamız sürecinde aşırı sağcı, monarşi-faşizm yılların kalıntısı olduklarını gizleyerek totaliter komünistlerden şiddetli saldırıyorlardı. III. Boris’in (1918-1943) monarşi diktatörlüğü yıllarında Bulgar gençlerin Nazilere bağlı faşizan gençlik örgütünün Bulgarca adı “Brannik” idi. Milli güvenlik örgütü “DS” nin 9. Şubesi Bulgaristan Komünist Partisi (BKP) saflarına “baranniklerin” sızıp sızmadığı konusunu istihbarat ediyordu. Bu işle Pleven BKP İl Komitesinde araştıran Yordan Yotov adından bir istihbaratçı İl Komitesi Bürosuna 4 adet “Brannik” yerleştiğini saptayıp rapor edince, İş İşleri Bakanlığı mahzeninde eşek sudan gelinceye kadar dövmüşler ve Yugoslavya Federatif Cumhuriyeti tel örgülü sınırından dışarı atılınca kendisinden kurtulmuşlardı. Demek istediğim bugün faşist dediğimiz kadroların soy kökleri aslında Çar III. Boris yıllarına uzanıyor. Onlar o devirde birbirlerine silah çekseler de, komünist totalitarizmde gizlice sırdaş olmuşlar ve Müslüman Türk azınlığa karşı birleşmişlerdi. İsim değiştirerek Bulgarlaştırma onlara kaynak yapan büyük fırsat oldu.

Son 10 yılda diken büyüttüler.

Soya dönüş süreci” kalıntısı olan Türk ve İslam düşmanlığı ile silahlanarak saldırıya geçtiler. Ahmet Doğan’dan “dokunulmazlık” güvencesi alarak, Rusya çadırı altında Meclise ve hükumete girdiler. Başkaldırdılar demiyorum, çünkü bu sürüngen zümre omurgasızdır. Sürünürken de zarar verebilir ancak. Sahte yurtseverliğin faşist ideolojiden başka tutunacak dalı yoktur. Yalana yenisini ekleyerek toplandıkça kabalaştılar.
Öfke ve nefret doldukça küstahlaştılar. Onların yaklaşık son 2 yıllık birlikteliğinde Eska Zara (Stara Zagora) , Filibe (Plovdiv) vb belediyelerde Türk yer isimleri de Bulgarlaştırıldı. Okullarımız ise hala açılmadı. Toplumsal merkezlerde Türkçe konuşma yasağı devam ediyor. Bulgaristan’ın gelişmesi doğal olsaydı Başbakan Borisov ile kanlı bıçaklı düşman olmaları gerekirdi.

2017 Martında kudurmuşlardı. Bulgar Türk sınırında 70 yaşında bir ninemizi otobüsten indirip tartaklamaları, Türkiye’deki seçim sandıklarına komando göndermeleri, dil terörü estirmeleri unutulacak gibi değildir.  Yeni Bulgar faşizmi, sahte yüzünü ve yüzde yüz dolandırıcı olduğunu, küstah ve iğrençliğini, kusursuz şerefsiz olduğunu asıl memleket içinde gösterdi.

Meclise girmek için şu yaptıklarına bir bakınız.

Onlara, siyasette güya “Yurtsever Cephe” gibi bir faşist sahtekârlık formülü kullanıp seçmen gözünü boyamalarına izin verilmemiş olsaydı, kendi aralarında asla birleşemezlerdi. Bulgar yeni faşizminin 3 yeni partisi olan – “Bulgaristan’ı Kurtarmak İçin Cephe” (NFOB); İç Makedon Devrim Örgütü (VMRO) ile  “Ataka” – meclis önünden bile geçemezdi.
Seçmen boş vaatlere kandı. Faşistler derin bunalımı kullandılar. Bulgaristan’da yalan söylemek yasak değil.Çünkü Bulgaristan’da  “Yalan” Yasası yok. Faşistler daha da ileri giderek, Bulgaristan’ı, milli onurumuzu, Vatan sevgimizi sattılar. Bulgar soyundan olmayan 138 bin kişiye – Makedon, Arnavut ve Besarabyalı yabancıya (suçluya, katile) – sahte Bulgar vatandaşlığı verdiler ve bu aslı olmayan kişileri seçim listelerine aldılar, oy vermeseler de Sofya’ya çuval çuval sahte oy taşındı. Bunu şu 3 köyün gerçekleriyle örnekleyelim:

1)      Blogoevgrad ili Sandanski Belediyesi (Makedon sınır yöresidir) Popravnik köyünde 280 kişi yaşarken, seçimde sandıktan 280 oy çıkması beklenirken, sandıktan 4 000 (dört bin) oy çıktı.  3 720 kişi – Yeni Bulgar – adres olarak köy okulunun spor salonunu göstermiş. Bu oylar paraya karşı tebaa, doğum belgesi, kimlik ve pasaport satan VMRO partisine çıkmış. Bazı yabancılar, Bulgar vatandaşlığı ve AB Pasaportu için 25—30 bin Euro rüşvet vermiş. Resmen açıklandı. VMRO lideri bugün Bulgaristan Savunma Bakanıdır. Son seçim baştan sona sahtedir. “Yeni Bulgarlar” sözde oy verdikleri köyde bir gün ikamet etmemiş, bir çay içmemiş, oy kullanmamış, herhangi bir yabancı ülkede yaşayan ve Bulgaristan’da seçim olduğunu dahi bilmeyen kişilerdir.

2)      Blogoevgrad ili Sandanski Belediyesi (Makedon sınır yöresidir) Byalo Pole köyündeki kaydı yapılmış kişilerin gösterdiği adres köy elektrik şebekesi sayaçlarının korunduğu (tarafo-post) merkezidir. 2 X 2 metre kare  olan bu yapıda, muhtarlık adres kaydı kütüğünde 7 000 (yedi bin) kişinin yaşadığı görülüyor. Böylece 436 yaşlının ikamet ettiği bu köyden Sofya Milli Seçim Merkezine giden 6 524 oy tamamen sahtedir. Son seçimler onursuzdur.

3)      Blogoevgrad ili Sandanski Belediyesi (Makedon ile sınır yöresidir) Riltsi köyünde köy marketi ve muhtarlık adresinde kayıtlı “Yeni Bulgarların” sayısı 5 binden fazladır.

Bu bölgenin birkaç köyünden çıkan oy sayısı 20 000 (yirmi binden) fazladır.  Herkes bilir ki sahte oylar olmasa Bulgar faşist partileri asla 29 milletvekili çıkaramazd. 138 bin oy 7 milletvekili çıkarır. Böylece faşist güçlerin 29 değil 22 milletvekili olması gerekir ki, mecliste çoğunluk sağlamaları tamamen imkânsızdır. Bu sahtekârlığın ardında bir de 29 milyon Euro tutarında alınmış rüşvet var. Vatandaşlık ve kimlik rüşveti ki, gerçekler ortaya çıktıkça hemen seçime gidilmesi için gösteri direnişleri yapanların yasal isteklerinde haklı oldukları ortaya çıkıyor.

Bundan dolayı “hemen seçim” isteğiyle meclisi kuşatmak ve istekleri kabul edilene kadar Sofya merkezinden çıkmayacaklarını beyan eden ve bugünden başlayarak sivil itaatsizlik direnişleri başlatanlar tamamen haklı oldukları için örgütlü destek buluyorlar. Çığ topu gibi büyüyen direnişleri durdurmak için kalkışanların üzerine helikopterden para saçarak olayları bastırmak isteyenlerin başarılı olacağına inanmıyorum. Çünkü bilinçli kararlılık başka bir şey, baskı terör ve ruhları satın alarak koltukta oturmak başka bir şeydir.

Gerçekleri gizlemek artık mümkün değil gibi, çünkü dünya eski dünya değil.

 Son günlerde adı en sık anılan I. Borisov hükümeti Enerji Bakanı, Reformcu Blok’un Cumhurbaşkanı adayı Trayço Traykov’un malına mülküne 2,5 (iki buçuk milyon) leva haciz gelmiş, paralarının kaynağını soruyorlar, gösteremiyor. Aynı sözler Türkiye Bulgaristan devlet sınırına tel örgü çekme işinden palazlanan, istifasını yeni sunan V. Simyonov için de söylenebilir.

Bölünen Bulgaristan toplumunda 2 milyon yaşlı vatandaş ayı 200-300 leva ile geçirmeye çalışırken, oligarşi uşaklarının, ruhlarını satanları, memleketimizi pazarlayanların devleti ve halkı kamyonla, gemiyle soyduğu gerçeği gizlenemez oldu.

Yönetimi hırsız-rüşvetçi tayfasına terk eden Başbakan Borisov’tur. O, hafta içinde birkaç defa bir başkentten başka birine atlayıp gününü gün ederken, Bulgar levası üzerindeki Batı şemsiyesini kaldırma niyetlerini gizlemiyor. Ne ki Budapeşte’de Başbakan Orban’ın para birimini Forint’ten EURO’ya geçme işlemi yapılırken ülkede 782 Macar vatandaşın açlıktan öldüğünü ne anlatıyor ne de hatırlıyor.

Bu hafta Bulgar basınında Başbakan Boyko Borisov hakkında ilginç yazılar çıktı. “Factor.bg” den bir alıntı seçtim:

“Bulgaristan’ın 2009 yılından beri Başbakanı olan Boyko Metodiev Borisov 13 Haziran 1959’da Bankiya şehrinde, Metodi ve Venera Borisov’un ailesinde dünyaya gelmiştir. Babası, Bulgaristan İç İşleri Bakanlığı’nın Sofya amirliğinde görevli, annesi ise Bankiya kentinde ilkokul öğretmeni olarak çalışmıştır. Annesi Todor Jivkov’un kızı olan Lüdmila Jivkova’nın ilkokulda sınıf öğretmenidir. Anlattıklarına göre Borisov’un annesi Lüdmilaya özel ders vermiştir. Ayrıca, T. Jivkov’un Boyko Borisov’un hakiki babası olduğu da söyleniyor. Öte yandan Jivkov’un da III. Boris’in oğlu olduğu iddiaları dolaşıyor. Mason batakhanesi gibi bir şey… 1977 – 1978 yılları arasında Pleven Yedek subay okulunda askerlik yapmıştır. İç İşleri Bakanlığı nizamına uyularak, Sofya – Simyonovo polis Akademisinde okurken BKP üyesi olmuştur.

Türklerin isimlerinin değiştirildiği, Bulgarlaştırıldığı ve “Büyük Seyahat” yalanıyla sözde 3 ay için Türkiye’ye gönderildikleri zaman – 1989 yılı yazında – o Ak Kadınlar (Dulovbo) ve Kaolinovo bölgesinde asayiş sağlamak için gönderilmiş olan askeri taburun komutanıdır. Daha sonraki yıllarda poliste ve DANS’ta görev yapan Aleksey Petrov, Çikago ve Petno lakaplı kişiler onun emrinde görevlidir. Bu tabur zırhlı araç, kimilerinde su topu da olan 15 itfaiye aracı, göstericileri dağıtma işinde kullanılan özel yüksek süratli araçlar, polis köpekleri, tutuklular için özel polis arabaları, kamyon ve başka teknik araçlarla donatılmıştı. Türk göstericilere karşı şiddet kullanmak amacıyla İç Askerler, itfaiye güçleri, İç İşleri Bakanlığından polis güçleri gönderilmişti. Cebel kasabasında ise şiddet uygulayan bu güçlere Sınır Askerleri taburları da gönderilmiştir. Kaolinovo, Todor İkonomovo, Ezerçe köylerinde, Oven köyü ile Dulovo arasında, Şumen’de, Medovets köyünde, Kemaller (İsperih) kasabasında ve birçok başka yerde hak ve özgürlükleri için mücadele edenlerle yukarıda sıralanan devlet güçleri arasında çarpışmalar oldu.  5-6 bin kişilik gösterici alayına Kaolinovo’da, 1500 – 2000 kişilik nümayişçi kafilesine Dulovo’da saldırıldı, ölü ve yaralılar var. Bu şiddet güçlerine komutan olan B. Borisov o zaman 20 yaşındaydı. Borisov BKP’li ve BSP’li yolunu yürüdü. Şimdi de devlet güvenlik –DS- ve emekli Ordulu güçlerin Generalidir.”

Zor bir dönemden geçiyoruz.
Paylaşın okuyun ve okutun
Bilinçlenme süreci içindeyiz…

Reklamlar