Namık Kemal’in ‘Vatan Yahut Silistre’ eserine de konu olan Silistre Kalesi’ne Türk bayrağı astığı için Bulgar polisince günlerce ‘Bayrağı asan Hasan kim?’ sorgusuna alınan eski pehlivan Seyit Karaosman, o günleri hatırlayınca gözleri doluyor.

Silistre Kalesi'ne Bayrağı Asan Hasan Kim?' İşkencesi,

Namık Kemal’in ‘Vatan Yahut Silistre’ eserine de konu olan Silistre Kalesi’ne Türk bayrağı astığı için Bulgar polisince günlerce ‘Bayrağı asan Hasan kim?’ sorgusuna alınan eski pehlivan Seyit Karaosman, o günleri hatırlayınca gözleri doluyor. Evinin her tarafını bayraklarla donatan eski pehlivan Karaosman, Silistre Kalesi’ne Türk bayrağı asıp ardından, ‘Helal olsun bu bayrağı asana’ dediği için Bulgar polisince günlerce ‘Bayrağı asan Hasan kim?’ sorgusuna tabi tutulmuş.

Burgaristan Deliorman’da 1942 yılında dünyaya gelen Seyit Karaosman, yalnızca Türk ve Müslüman olduğu için bir çok sıkıntı çekmiş. Bulgaristan’da güreş yapan Karaosman, yine etnik kimlik ve dini nedeniyle rahat yendiği güreşçiler turnuvalara giderken, onun hep önü kesilmiş. 1952 yılında başladığı güreş sporunu, Balkanlar’da uluslararası müsabakalara katılarak sürdüren eski pehlivan Karaosman, üniversiteler arası yarışmalar, olimpiyatlar ve Rusya komünist ve sosyalist ülkeler şampiyonalarında güreştikten sonra 1969 anlaşmasıyla Türkiye’ye gelmiş.

“BAYRAĞI KALEYE ASAN HASAN KİM?”

Türkiye’ye gelmeden önce 1969 senesinde Namık Kemal’in ‘Vatan Yahut Silistre’ eserine konu olan Silistre Kalesi’ne, Necidiye Tabyası’na üç arkadaşıyla gece bir Türk bayrağı astıklarını anlatan 72 yaşındaki Seyit Karaosman, “Gece bayrağı astık, ikinci günün sabahı o bayrağı astığımız yere kalabalık yığılmıştı. Polisi, savcısı hepsi bayrağın olduğu yere geldi. Biz de iki arkadaş oradan geçerken kendimi tutamayıp, ‘Helal olsun o bayrağı oraya asana. Hiç olmazsa kalbimizde ve beynimizde tuttuğumuz bayrağı orada dalgalanırken görmek ne güzel, ne mutlu, helal olsun asana.’ şeklinde sesli düşünmüşüm. Hemen yanımızda kalabalık içinde bulunan gizli polisler bileklerime kelepçeyi taktı. Tabi bunlar polis olabilmek için Türk akademisini Türklerin arasında bitirmiş, tanıyamadık. Beni içeri götürüp, ‘Çabuk söyle, bu bayrağı buraya asan Hasan kim? sorusunu sormaya başladılar.” dedi.

Kendisinin; “Ben Hasan demedim, asan dedim” şeklinde açıklamasına rağmen Bulgar polisini inandıramadığını anlatan Karaosman, “Türkçede isim olarak Hasan var ama ben bayrağı buraya bağlayanı, asanı dedim.’ şeklinde söylememe rağmen inanmayıp 22 gün bana Hasan’ın kim olduğunu söyletmek için bana tuzlu su içirip, tuzlu ekmek ve tuzlu balık yedirdiler. Bir çift ağaç takunya ve gürgen çalılarından oturakların bulunduğu hücrede kaldım. Yan tarafta polislerin köpeği vardı, onu salam, sucukla besliyorlar. Benim burnumda tütüyor ama bana vermiyorlardı. Ayaklarımdan bağlayıp kuyudaki suya daldırıp çıkarıyorlardı. Kurtulmak için boğulmak istedim ama beceremedim, can tatlı. En sonunda 22 gün sonra 20 tırnağıma 20 tane toplu iğne batırdılar. Ellerim ayaklarım bağlı. Bana hep ‘Hasan kim? asan kim’ sorularını sordular. En sonunda tırnaklarımdan çekip iki gün sonra beni bıraktılar.” şeklinde anlattı.

“BAYRAĞI ASAN HASAN KİM, SÖYLE ÇIK”

Hücrede geçirdiği 22 günde 90 kilodan 70 kiloya düştüğünü anlatan pehlivan Karaosman, yer yer duygulanarak, “En sonunda kaleye astığımız bayrağı beyaz kumaş üstünde getirip, ‘Bu bayrağı kim astı, Hasan kim? Söyle hemen çıkacaksın’ dediler. Ben de buna karşın gözyaşları içinde; ‘Bunu eğer ben söylersem canım cehenneme’ dedim. Polis ise bayrağı alıp gitti ve daha sonra beni bıraktılar.” şeklinde detayları paylaştı.

Türkiye’ye gelen Seyit Karaosman, bayrak için çektiği eziyetten dolayı gurur duyduğunu belirterek, sözlerini şöyle tamamladı: “Bayrağımız Türk toprağında dalgalanıyor, Atatürk’ün Türküyle, Kürdüyle, Lazıyla harp kazanıp, öküzü, kadını, yırtık elbiseli askerleri ve kadınlarıyla harp kazanıp kurduğu ülkemizde bayrağımız bazı yerlerde iniyor, yırtılıyor, yanıyor, içimiz de yanıyor. Atatürk’ün de heykelleri yıkılıyor, kırılıyor, dökülüyor. Bir Müslüman olan, bu memlekette yaşayan bir kişinin içinin yanması lazım. Bu konularda gözümün yaşı hiç dinmiyor.”

Reklamlar