Geçenlerde çay bahçesine oturdum ve bir taraftan da ağaçlarda kuşların cıvıltıları ile çayımı zevkle yudumlarken yanı başımda masaya oturanların yüksek sesle sohbet etmelerinden dolayı sesleri neredeyse parkı sarıyor olmasına rağmen başkalarını rahatsız edecekleri belki akıllarından bile geçmiyordu. İstemeden de olsa izleyici kaldıkça, duyduklarım yaşadığımız çağın ne kadar gerilerinde olduğumuzu seriyordu gözler önüne.

Nerede olursak olalım, konuşanı dinlemeyi, etrafımızı rahatsız etmeden eğlenmeyi, sohbet etmeyi öğrenmedikçe, başkalarının hakkına saygı göstereme dikçe bizim hakkımıza ne kadar saygı gösterilir?

Saygısızlığın karşılığına da ne kadar saygı duyulur ayrı bir konudur.
Bir toplumda herkes aynı anda konuşursa kim dinler, kim ne anlar?
Bir bayan hasta olan babasının derdine deva arıyordu eşten dosttan. Buraya kadar neyse ama daha ötesi yirmi birinci asırda yaşayan genç bir kişinin yaşlı başlı birinin söylediği ve reçete verir gibi dile getirdiği ilaç tedavisine şaşırmamak elde değil.

Seksenine merdiven dayamış bir beyefendi doktor edası ile bir takım ilaç isimleri veriyor ve ilaçların hangi eczaneden alınacakların bile adresi teslim.
Kendisi doktor değil, sağlıkçı değil ama kendisine iyi gelmiş ilaçların tanıtımını yapmaya devam ediyor ve yüzde yüz şifa garantiliyordu karşı tarafa.
Derde çare aramak ayıp değil ama nerede aradığımıza da bağlıdır.
Onları dinleyen herkes her halde benim kadar şaşırmıştır. Bana iyi geldi sana da tavsiye ederim ilaç muhabbetine.

İlacı zehirden ayıranın dozu olduğunu biliriz, sağlık dışı olanların da bu dozu ayarlamalarının ne kadar tehlikeli olduğunu da bilmemiz gerekiyor.
Yıllarca TIP eğitimi almış doktorlarımıza güvenmeyip bir sağlıkçıya danışmadan ve meslekten olmayan birilerine güvenmemiz yakınlarımıza şifadan önce ölüm davetiyesi gibidir sevdiklerimizi bu tuzaklara atmayalım olmaz mı??????

Firdevs BÜYÜKATEŞ
KALEMİN DİLİ kitabımdan

 

MÜCEVHER GİBİ

Nedir beni sana böyle bağlayan
Sorusu yıprandı dudaklarımda
Sensiz cehennemin neresi yalan
Kalbim can veriyor kundaklarında

Kaç kez veda ettim sana içimde
Kaç kez yaktım yıktım menzillerini
Atacağım derken avuç içimde
Gizlediğim sendin mücevher gibi

Ömrümün kanayan yarası mısın?
Bütün çareleri sana bağlayan
Yoksa iki kapı arası mısın?
Doğumumdan önce bende var olan?

Firdevs BÜYÜKATEŞ
KIRKLARELİ

Reklamlar