Seyircinin kafasını karıştırmak için çekilen film, Bulgaristan Teröristlerine terörist, gizli polis “DS” cellatlarını Bulgaristan’ın kurtarıcıları çıkardı.
35 yıl sonra 1984-1989 zulmünü haklı gösteren propagandaya karşı 3 öfkeli tutum.
19 Şubat 2019
18 Şubat 2019 akşam saatlerinde bTV ‘de yayınlanan “Güya Soya Dönüş Süreciyle ilgili, İki Versiyon” adlı film sosyal ağada şiddetli tepkilere neden oldu. Bu filmi sipariş eden ve yapımcı iki bakış açısı dayatma arzusu ortaya koyduğunu gizlemezken, Türklerin isimlerinin zor kullanarak değiştirilmesinin neredeyse ikinci bir Kıbrıs olmamamız için Bulgaristan Komünist Partisi (BKP) ve gizli polis (DS) kadrosundan yüksek mimarları ve cellatları suçsuz çıkaran ağır bir propaganda çizgisi çizdi.
Gerçeği ifade etmek gerekirse, Bulgaristan’da komünist rejimin işlediği en ağır cinayetlerden biri sözüm ona “soya dönüş süreci” denen isim değişikliği zulmüdür. Bu terör olayı, Bulgaristan’ın omuzlarında ağır bir yüktür ve toplumu bölmeye devam ediyor. 30 yıldan beri cinayetlerden ceza alan olmadı. Açılan davanın lastikleri patlatılmış ve süresi geçse de, davalar …..kaldırılmış bekliyor. Kurbanlara adalet sunacağımıza biz bugün işledikleri cinayetleri haklı göstermek için gerekçe göstermeye çalışan polis subaylarından ikiyüzlü ve gülünç açıklamalar dinlemek zorunda bırakılıyoruz.
“Faktor.bg” Bu skandal filmle ilgili aşağıdaki iki görüşe yer veriyor.
Sözde “Soya Dönüş süreci” hakkında ilk kitabı yazan, gazeteci Ekaterina Bonçeva, Dosya Komisyonu üyesidir:
Tezlerim şunlardır:
- Zorla isim değiştirme ve vatandaşlarımızı evlerinden kovma işi Türkiye Cumhuriyeti tarafından kışkırtılmıştır tezi bir diplomatik skandal kışkırtacak niteliktedir.
- Zorla isim değiştirme ve vatandaşları vatanlarından kovma kampanyalarına Devlet Güvenliği (DS) örgütünün katılması ancak ve yalnız terör olaylarını önlemek içindi iddiası bir yalandır.
- Bulgar deneyimi, bir İslam nüfusun toplumla bütünleşmesinin hiçbir zaman mümkün olmadığını kanıtlamıştır.
Bu uydurmalar, bu kaba propaganda ve olayları sahteleştirme devlet Güvenliği (DS) subayları tarafından 45 dakika savunuldu.
***
Olacak buydu! 30 yıldan beri zorla isim değiştirme, 1984-1989 zulmü, sürgün, yargısız infaz, “Belene” kampı, karakollarda aylarca işkence olaylarını çarpıtma ve Türklerin Bulgaristan’dan zorla kovulmasına çanak tutan, Türklerin ekmeğini yiyen ama her zaman ve her yerde onlara, onların hak ve özgürlüklerine, adaletin yerini bulmasına karşı tavır alan, bu hainlik için kendisine para ödenen Ahmet Doğan hapishanede olması gereken aslında bir cani olan gizli ve açık polis subaylarının istediğini konuşabilmesine olanak ve ortam yaratabildi.
Ölü ve yaralılar, bugüne bugün travma, sarsıntı yaşayan 1.5 milyon Türkün tüm laneti boynuna. Katiller, suçlular, 1984-1989 kanlı zulmünde parmağı olanların hepsi içeri girmeden bu memlekette nefes almak her gün biraz daha zor oluyor.
Mustafa Karadayı dut yemiş bülbül gibi maşallah!
Lütfi Mestan’ın kafası puro dumanından bulanmış.
Orhan İsmailov da, her gün “Kütüphaneciler Enstitüsünde”. Bulgar istihbaratı ve Rusya Federal Araştırma Bürosu adlı casus merkeziyle devamlı temas halinde olan “gestapo” lakaplı Profesörle görüşmeler yapıyor. “Profesör” eskiden istihbarat albayı (gazeteciydi). Vazifesi Bulgaristan’da olup biteni Kremlin merkezine iletmek ve emir almaktı. Nasıl olduysa, hemen doçent doktor olan Orhan İsmailov, Bulgaristan Türklerine yeni kuşak lider olmak için Moskova’ya dilekçe göndermiş, cevap bekliyor. Beklemesi yerinde ama Moskova’dan çıt yok. Son dönemin yeni Moskof kopoyu Mareşki’nin ayakkabılarını boyayıp boyayıp parlatmasının nedeni bu. Birlikte yaptıkları TV programlarından sonra “Abi Moskova’ya gidip benim işi bir düzsen!” diyormuş…
Olayları birlikte izleyelim.
Düşman dört koldan saldırıya geçti. Yeni seçim geliyor.
Anlamadığım bir şey var. Bir iki katil aklansa ve madalya alsa ne olacak. Onlar binlerce ve hepsi katil!
Okuduğunuz için teşekkürler.
Paylaşınız.