Biz de zalimlerden olursak, zulme karşı savaşmamızın bir anlamı kalmaz.   

   Kitaba uyacağız.”

 

Dünyada en kolay şey söz vermek,

En zor şey de verilen sözü tutmak.

Aranızda bunu bilmeyen olmasa da, hayatın her gün yeni baştan yaşandığını düşünürsek,

en kolay vaatlerin bile hemen yerine getirilmesi istendiğinde, sık sık büyük pot kırılabiliyor.

Her milletin sabır darcığının da farklı olduğunu bilirsiniz. Biz Türkler sabretmekten haz alırız. Sabırlı milletiz. Çingeneler ise, vaat edilenin hemen olmasına tez canlıdırlar.

Seçime giderken, yeni politikacılar Çingeneleri mahalle ortasına toplayıp “cak”, “cak” yapmaya başladığında, bazen desti suyolunda kırılıyor. Geçen gün, Borovets (Çak Koru) kayak merkezinin bağlı olduğu il şehri olan Samakov Çingene mahallesinde olay oldu. Bir Çingene genç HÖH partisi tarafından Belediye Meclis üye adayı gösterilince, hemen “ben meseleyi hallederim, artık elektrik faturası ödemeyeceksiniz” sözünü ağzından kaçırmış.

Sen misin bunu deyen, öküz altında buza arayan “NOVA” tv çökmüş mahalleye. Mahalleli onun “dediği dediktir.” Biz arkasındayız! “Ne istiyorsunuz, istediğimizi seçeriz!” çığlıklarıyla özgürlük savaşçıları havasına girip gazetecileri, kamaracıları, TV şoförlerini öyle bir benzetmişler ki, sorma!

Türklük zamanlarında Çam Koru olarak bilinen Rila Dağı’nın bir günü bir ömre bedel güzellim yamaçlarında, isyan etmek de, bir o kadar güzel olsa gerek. Kavganın sonu yok.

HÖH-DPS partisi şehir meclisi adayı, halkın oylarıyla, gönül razılıyla “hayır” yoluna girerken birkaç kitap okumuş. Bunlardan birinde bir dervişin şu sözlerine rastlamış: “Gençliğinde hayır işle, bu senin için ihtiyarlık devrinde işleyecek olduğun hayırlardan daha hayırlıdır.”

Genç adayın bundan böyle elektrik faturası ödemeyeceksiniz sözü anında geçerli olan bir iyilik olarak kabul edilmiş ve tutmuş. Sofyalı gazeteciler ise, bu işte “rüşvetle oy toplama” sezdikleri için, büyü bozarken pataklanmışlar. Bağrış çağırışı içiten parti Genel Başkanı Lütfü Mestan olaya müdahale edip meclis üyesi adayından vazgeçmiş. “Kir gider su durulur” deyen bakımcı Çingene karıları, Mestan’a “hile ve kötülüklerden temizlen,“ nasihatinde bulunurken “elektrik dediğin nedir ne içilir, ne yeniz, oncağızı bari bedava veriverin” demişler.

Bu olay böylece geldi geçti derken, mahalle Çingenelerinin karılı kızanlı, dedeli nineli, sopa ve yumrukla saldırıp meşe yarması gibi gazetecilerle başa çıkması, başkent merkezlerindeki bazı görevlilerin dikkatini çekmiş. Hemen mahalleye dönün ve okuma yazması olan Çingenelerin kulübelerinde bulduğunuz kitapları toplayıp inceleyin, son 6 ayda mahalleye girip çıkan yabancıların listesini çıkarın, demişler.

Mahalleyi alt üst eden sivil polisler “Arıların Saldırısı” ve “Karıncaların Savaşı” adlı  yerden yere değiştirmekten ve nemden iyice sararmış iki kitap bulmuş. “Arıların Saldırısı” birinci sayfa “arılar birlikte saldırır ve savaşı her zaman kazanır” sözlerinin altı kırmızı kalemle çizilmiş, rapor etmiş. İkinci kitabı okuyan görevli “saldıran karıncalar gerilemez ve bölünmez” cümlesine işaret etmiş.

Polisler bu kitabı Güney Afrikalı bir yazarın yazdığını ve 20 yıl önce Bulgar diline çevrildiğini ve Samakov basım evinde 500 nüsha basıldığını tespit edince, vicdanen rahatlamışlar. Asker nizamı görmemiş Çingenelerin ilk çığlıkta toparlanıp arılar gibi saldırırken asla gerilemediği sırrını böylece çözmüşler.

“Arıların Saldırısı” ve “Karıncaların Savaşı” kitapları çok tehlikeli yabancı kitaplar listesine alınmış ve 498 nüshanın bulunup toplatılması emredilmiş. Şimdi arıyorlar. Kuşkusuz bu arama tarama işinin derinleştirilmesi gerekecek, çünkü elektrikle ısınmayan Çingene haneleri odun kömür yakıyor ve bu kitaplarla ocak tutuşturmuş olabilirler. Çingene karılarına  “Sizde bu kitap var mı?” diye sormuşlar. Aldıkları cevap: “Ne soruyor bu maaa!”

Çingene sülalelerinin birlikte yürüyüşü, beraber saldırıya geçmesi, hücumda yumruklansalar ve yaralı düşseler bile gerilemeyişleri Girmen’de ve Varda’da da gözlendi.

Bizde Çingene şerefi nedir bilinmiyor. Kendilerine sorulduğunda, kötülük yapmazsak bir şey olmaz, diyorlar. Kötülüğü ise bıçak kullanma ve kan dökme olarak niteliyorlar.

Memlekette Çingene hareketlenmesi başlayalıdan beri toplumun kutuplaşması derinleşti.

Genç Çingeneler konuşmadan hareket ediyorlar, susmayı tercih ediyorlar. Ağızlarını açmadıkça başlarının belaya girmeyeceğine inanlar var. Bizim dilimizi, derdimizi, sorunlarımızı anlayan yok ki, deyenler çoğalıyor.

Çingenelerin topluca oy verdiği parti olan Hak ve Özgürlük Hareketi Başkanı Lütfü Mestan, toplumun en alt katmanı olan milyonlarca yoksulun nüvesini oluşturan Çingene sorunlarında hak ve verilen sözler uğruna diriliş karşısında döneklik edince, mahallerdekiler birbirine bakışıp kalmışlar. “Türklerin sözü sözdür, bu adamda bir şey var!” dediler.  L. Mestan’ın Bayram namazından sonra Kırcaali cemaati tarafından yuhalandığını işitenler ise, “Bak, bak! Demek yuhalamışlar ha!” diye iş geçiriyorlar.

Aralarından bazıları, İstanbul’a gittiklerinde Aliya İzzetbegoviç’in kitabını almışlar.

Kırcaali Pazarını dolaşırken birisinin ağzından şu sözleri işittim.

“Biz de zalimlerden olursak, zulme karşı savaşmamızın bir anlamı kalmaz. Kitaba uyacağız.”

Seçime beraber gidelim.

Reklamlar