mustafa 222Dr. Mustafa KAHRAMAN

Konu: Ne zamana kadar?

Ekim’e bir şey kalmadı. Hem yerel seçim hem halk oylaması (referendum) ve belki de genel seçimler aynı günde yapılacak. Bir taşla 3 kuş. Seçmen ne kadar dayanabilirse artık! Aynı masallarla iki üç seçim geçiştirilirse dört yamalı iktidarın ömrü biraz daha uzayabilir.

 

“Galerya” gazetesi bu yılın 23. sayısında seçimler vesilesiyle Çingene mahallerinde dağıtılan beyaz bluzları artık resmetmiş. Şiar şu: “Bulgaristan Sensin!” Gazetenin yorumu 15 yıl sonra yani 2030’da Bulgaristan’da Çingenelerle Türklerin genel nüfus içindeki oranı Bulgar nüfustan daha fazla olacak. Bu tespitin derin anlamı şudur: Bulgaristan’da bugün çoğunluk olan Bulgar nüfus 15 yıl sonra azınlık durumuna düşecek; Çingenelerle Türkler ise azınlık olmaktan kurtulup ÇOĞUNLUK olacaklar. Demek oluyor ki, memleketimizin nüfus yapısıyla birlikte anayasa ve tüm yasalar da değişecek, çoğunluk olma durumundan kaynaklanan tüm haklar Çingene ve Türklere tanınacak, resmi ve anadil, din, kültür sorunları kendiliğinden çözülecek vs. vs. Bulgaristan’ın tepeden tırnaüa yeniden yapılanmasını beklemek doğaldır.

 

Bu konuda Akademisyen Petır İvanov imzasıyla basılan araştırma yazında aynen şöyle deniyor: Birleşmiş Milletler Örgütü (BMÖ) Ekonomik ve Sosyal Sorunlar Sekreterliği dünyanın nüfus oranları (demografik) durumuyla ilgili yıllık raporunu yayınladı. Birçok Bulgar medyası, bu raporun Bulgar nüfusun azalmasıyla ilgili çok trajik bir tablo çizdiğini yazdı. Bulgaristan nüfusu en yüksek hızla azalan ve yok olan ülkelerin cetvelinde ilk yerlerde yer alıyor.

 

Raporda, önümüzdeki 35 yılda Bulgar nüfusun % 15 azalacağı vurgulanıyor. Araştırma resmi araştırmalara dayanıyor. Konuyu Dünya Bankası da ele alıp analiz etmiştir. Yayınlanan resmi sonuçlarda “Bulgaristan nüfusu 2050’de % 34 azalacak” deniyor. Ve toplam nüfus 4–4.5 milyon kalacak, deniyor. Son 25 yılda Bulgaristan nüfusu 2 milyon kişi azaldı. Yıllık nüfus azalması ortalama % 1 oranında olmakla, yılık azalma 80–90 bin kişidir. Son yıl ölenlerin sayısı 96 bin iken, 43 bin çocuk doğdu. Son 35 yılda yıllık % 1 nüfus azalması devam ettiğinde, Bulgaristan’da yaşayanların üçte bir daha yok olacağı ortaya çıkıyor.

 

Bulgaristan’da nüfus yapısının değişmesine yeni çoğunluk açısından bakıldığında köklü reformlar yapılmasına ihtiyaç olduğu ortaya çıkıyor. Bir defa eğitimli ve öğrenimli, iktisat sahibi Bulgarlar gençlerin geri dönmemek üzere ülkeyi terk etmeleri önlenmelidir. Emekçilerden, köylü üreticiden alınan vergilerle ayakta duran devlet eğitim sisteminden yararlanıp bedava okuyup ülkeden kaçanlardan özel eğitim vergisi alınmalı ve halkın parasının dışa akması önlenmelidir. Bir yandan anaokullarında afacanlara dana etli çorba,

ilk okula gidenlere bir bardak süt veremeyen devlet, yabancı devletler için kadro eğitme politikasına son vermelidir. Yakınlarını, çocuklarını dış ülkelerde Eğitim Bakanlığı bursları ile okutan HÖH-DPS yönetici tayfası da bu konuda düşünmelidir. Başkasının sofrasına oturup ballı börekleri lüpletme dönemi en kısa zamanda son bulmalıdır. Gençlerimiz memleketlerinden neden kaçıyorlar biliyor musunuz?  Gelinler doğumu neden başka ülkelerde yapıyor, yavrularını neden yabancı ülke vatandaşlığına kaydettiriyor, biliyor musunuz! Daha fazla doğum ve çocuk parası, aile yardımı alabilmek için;  Son on yılda çocuklarını Batı ülkelerinde doğuran Bulgar aileler 20 – 25 bin oldu. Genç nesille Bulgaristan gen fonunu dış ülkelere kayıyor. Anadilinde anaokulu, anadilinde ilk okul eğitimi, zorunlu anadil ve etnik kültür ve din eğitimi olmaması genç ailelerin ülkeyi terk etmeye devam etmesi nedenlerinin başındadır.

 

Aynı zamanda son 25 yılda Bulgaristan’da yaşayan Çingene nüfus iki kat arttı. Çok ağır ve kötü sosyal şartlarda yaşayan, işsizlik çilesi çeken bu azınlığın her ailesinde en az 4 çocuk var. Bu çarpık aile ve eğitim politikası sonunda Bulgarların kendi devletlerinde azınlık durumuna düşme gerçeği kabak çiçeği gibi açtı. Çingeneler ile Türklerin ülkede ulusal çoğunluğu oluşturması gerçek ve katı bir eğilim olarak yerleşiyor. Bu tandans esaslı eğitim politikasıyla desteklenmelidir. Kadrosu olmayan bir azınlık, ulusun başını çekemez, hep ezik kalır, köle durumdan kurtulamaz. Daha bu yıldan başlayarak Hukuk, Tıp, Pedagoji, Matematik ve kimya fakültelerine binden fazla Çingene ve Türk genç kaydedilmelidir. Bu yapılmazsa “okumak istemiyorlar” bahanesiyle Çingenelerin neden eğitimsiz, okulsuz, kör cahil bırakıldıkları kendiliğinden anlaşılır.

 

Bu bilgiler BMÖ ve Dünya Bankası tarafından resmen açıklanıp bütün dünyaya dağıtılmadan önce Bulgar Bilimler Akademisi (BAN); Ulusal İstatistik Enstitüsü (NSİ), kimlik bilgilerini koruyan ESGRAO merkezi ve başka devlet kurumları tarafından gizli tutuluyordu.

 

Bulgaristan’da meskûn olan Çingene nüfusun 12 lehçesi var ama Çingene alfabesine dayanan, lehçeleri edebiyat dilinde birleştiren bir gazete, kitap basımı, radyo ve tv yayınları yok. Günümüz Çingene edebiyatını temsil eden şair ve yazar Georgi Paruşev gibi saygın yaratıcılar ekmek parası için dış ülkelere çıktılar. Çingene resim sanatının seçkin temsilcileri devlet desteğinden yoksundur. Günümüz Bulgaristan Çingenelerinin yarattığı ÇALGA müziği en çok beğeni toplasa da Bulgar Halk Sanatında bir oluşum olarak takdir bulmuyor. Örneğin b haftalar düzenlenen Koprivştitsa Halk Sanatı Ulusal Festivali’nde Belediye Meclisi’nin özel kararıyla ÇALGA müziği yasaklandı. ÇALGA müziği TV ve Radyolarda yasaktır. Merkezi Rodoplar’da yapılan GAYDA ÇALMA ULUSAL FESTİVALİ’ ne hiçbir Çingene davet edilmedi vs. vs. Toplumun yalnız Çingene-Türk-Pomak ve öte yakada Bulgarlar olarak kültür ve sanatın her dalında ikiye ayrılması “Bulgar Etnik Modeliyle” ve son 26 yılda uygulanan yanlış, anlamsız, özsüz ve sahte hedefli etnik siyasetle derinleşti. Artık sıkıntılar yaratıyor. Irkçılık dikenlerinin uzadığını artık her köy ve kasabada görmek mümkündür.

 

Birleşmiş Milletlerin raporundan anlaşıldığına göre, önümüzdeki 10–15 yılda Bulgaristan’ın sosyal, ekonomik ve politik tablosu baştanbaşa değişecektir. Değişmezse ulusal felaket kapıdadır.

 

Kuşkusuz bu perspektif Bulgarların pek hoşuna gitmiyor. Fakat Bulgar kamuoyunu direk olarak etkiliyor. 2 ay sonra yapılacak belediye, muhtarlık, meclis üyesi seçimlerine doğru gittikçe politik gerginlik kızışıyor ve huzursuzluğun patladığı olaylar izliyoruz. Durumu gizlemek için son zamanda “hoşgörülü (toleranslı) siyaset izliyoruz” bayrağı kalktı. Brüksel için hazırlanan raporlarda en fazla kullanılan bu Fransızca sözdür. Bulgar politikacılar aslında gerçek durumu yansıtmıyorlar. Brüksel’i aldatmaya çalışıyorlar.

 

Evleri 2013 sellerine dayanamayan Varna Çingene mahalleleri sakinlerine “Çayka” semtinde daire verilmesi tasarısı Belediye Meclisi’ni birbirine düşürdü. “Ataka”  partisi tarafından örgütlenen milliyetçiler Meclisi bastı. Karar aldırmadı. Son 70 yılda yerel idare organı basılmamıştı. Şehirdeki anti-Çingene, Anti-Türk, anti-Müslüman kin ve öfke öyle birikmiş ki, birden taştı. Karadeniz incisinde hayatı bir 10 yıl zehirledi.

 

Aslında burada çözülmeyecek bir durum yoktur. Varna nüfusunun % 34’ü Rus olduğundan, Ukrayna ve Kırım krizleri ve Amerikanın Varna yakınlarına askeri üst kurup yığınak yapması, hele Avrupa Birliği ambargosu Rusları bizden soğuttu, bu yaz evlerini satışa çıkardılar, gidiyorlar. Varna Belediyesi “Çayka” semtine yeni apartmanlar dikmeden de soruna çözüm bulabilirdi. Rusların satışa çıkardığı boş konutları satın alıp felaketzedelere, bu arada Çingene vatandaşlara dağıtabilir ve sorun çözülür.

 

Son dört beş yılda ülkemizdeki temel etnik çelişkinin ana çizgide ırkçı, milliyetçi Bulgar kesimle Çingene topluluğu arasında kızıştığına tanık olduk. Çingenelerin “eşit haklı vatandaş olmak istiyoruz” ve “Bulgaristan’ın yarını biziz!” sloganları olayın temelde hukuksal adalet için güç topladığına işaret ediyor. Bu hareketlenme Bulgar’da kan kabartıyor. Karadeniz’de bu sene  “Bu kumsala Çingene giremez!”, “Bu havuzu Çingeneler kullanamaz!” gibi yazılar belirdi. Irkçılık sosyal hayatın dört yanına yayılıyor. Dolayısıyla tepkiler gecikmiyor.  Benzer yazılara Harmanlı, Stara Zagora ve Sandanski şehirlerinde de rastlandı.

 

Bu arada Blagoevgrad ilindeki Gırmen belediyesi’ne bağlı “Kremikovtsi” Çingene mahallesinde plansız kurulan Romen evlerinden bazıları yıkıldı. Aileler ortada kaldı. Olaylar ateşe benzin attı. Etnik sorunları çözmeye gerekli hazırlıkların yapılmadığı, kamuoyunun hazırlanmadığı vs ortaya çıktı. Böyle durumlarda, hele seçim arifesinde politik güçler arasında uyum sağlanması olanaksızdır. Gerginliğin kabarması, tepkilerin büyümesi huzursuzluk ve gerginlik doğurdu.

 

Yukarıda işaret ettiğim Dünya Bankası ve BMÖ raporundan çıkarak ve Bulgaristan’daki nüfus dengenin değişeceği ve çok kısa bir zaman kesimi içinde azınlıkların çoğunluk olacağı gerçeği dikkate alınırsa, yeni bir etnik azınlık ve etnik çoğunluk plan-programı üzerinde düşünme zorunluluğu gündeme geliyor. Yeni durum, ülkemizde A. Doğan’ın adına bağlanmış olan “Bulgar Etnik Modeli” statik bir model olarak hazırlanmamış olsa da merkez çekim güçleri yerine merkezden iten güçler doğurdu, birleşeceği düşünülen toplumsal güçler, etnikler parçalandı ve didişiyor. Özünde, Çingene, Türkler ve Pomakların ve diğer etnik azınlıkların baskı altında tutulup ezmeyi eritip yok etmeyi hedefleyen A. Doğan etnik modeli zamanını doldurdu ve çöplük olmuştur. Yeni modelin ülkenin bilirkişileri, bağımsız kamuoyu temsilcileri tarafından yakın ve uzak ülkeler örneği de dikkate alınarak, her etniğin özgün kültürel hakları tanınıp esas alınarak masaya yatırılmalıdır. Yeni bir ulusal etnik yapılanma modeli çizilmesi gündem oldu. Yeni model üzerinde çalışacak şahısların eski politik polis DS ajanı olmamasına ve totaliter rejim makamlarında görev almamasına özellikle dikkat edilmelidir.

 

Bu arada, 2007 yılında Bulgaristan Türkleri ve diğer etnik azınlıklar adına Brüksel’e gönderilen, A. Doğan imzalı “Bulgaristan’da Etnik Sorun Yoktur!” Bildirgesi de Avrupa Birliği Azınlıklar Kurulundan geri istenmeli ve Bulgaristan’da Bulgar nüfusun 2030 yılında azınlık durumuna düşeceği esas alınarak, şimdiki etnik azınlıkların ulusal nüfus çoğunluğunu oluşturacağı için YENİ BİR ETNİK HAKLAR VE ÖZGHÜRLÜKLER PROGRAMI kaleme alınmalıdır.Bu programda 1972 – 1990 yılları arasında etnik hak ve özgürlükleri uğruna kararlı ve örgütlü mücadele veren Bulgaristanlı Türk ve Pomak kardeşlerin yerine getirilmeyen, tanınmayan, yasallaşmayan temel istekleri yeniden ortaya konmalı ve ana dil, din, özgün kültür, geleneklere ve yaşam tarzına saygı temelinde yepyeni bir dünya görüşüyle yeni bir düzenlenmeye gidilmelidir. Bu oluşumun esasında farklılıklardan oluşan bütünlüğün en yeni ve en değerli edinim olduğuna saygı gösterilerek, AP ile hak eşitliği esasında bütünleşme yolu açılmalıdır. Avrupa Birliği medeniyetinin ulusal ve etnik farklılıklara saygı temelinde bir bütünleşme olacağı vurgulanmalıdır. Bu esasta, temel haklarımızın – doğal haklarımız ve demokratik insan haklarımız başta olmak üzere – tümü gündeme getirilmelidir.

 

Sözümüz HÖH Genel Başkanı Lütfü Mestan’adır: Lütfen politik şarlatanlıkları rafa kaldırınız. Gözle görülen köy kılavuz istemez. GERB ile gizli işbirliği içinde olduğunuz ortaya çıktı. Bu sinsiliğin özünü halka, seçmene açıklamak zorundasınız. Gözleri kapaklı dolap beygiri dönüp, başkasının kuyusundan su çıkarmaya son vermelisiniz. Biz kimsenin hizmetkârı, yamağı veya kölesi değiliz ve olmak istemiyoruz.

 

Son 20 yılda Bulgaristan Sosyalist Partisi ile yürüttüğünüz gizli pazarlıklarla idare etme sahtekârlığından vazgeçmek zorunda kaldığınız gibi, şimdi de hakikatten demokratik bir Bulgaristan kurma ve Avrupa Birliğine ve dünya demokratik devletlerine gerçekten yakınlaşıp onlarla işbirliği yapma politikasını seçmek ve şeffaf uygulamak zorundasınız.  İzlediğiniz politikanın kısır olduğu ortaya çıktı. Evet, siz ortamdan yararlandınız, oğlunuzu Amerika’da okuttunuz, hatta Ahmet Doğan metresi Aylin Alieva’yı Amerika’da okuttu. Bunlar  sizi haklı çıkarmaz, durumu değiştirmez. Önal Lütfünün oğlu da Amerika’da okumuştu, ne oldu?. Annesi Gülten hanım da bu arada, herhangi bir kimseye birazcık olsun faydası dokundu mu?. Vazgeçin şu sahtekârlıklarınızdan! Bir köylünün kentli olması 3 nesil sürer. Zorla güzellik olmaz.

 

İnanıyorum ki, oğlun Bulgaristan’a dönmeyecektir. Aylin de Ahmet’e tekmeyi vurmuştur, bir eli balda bir eli yağda olsa da “saray” kapısını açmayacaktır. Sizin yaptığınız işlerin hepsi sahte. Halkın parasıyla gelin güvey oluyor, zevce oynatıyorsunuz. .

 

Durum her gün değişiyor. Gelecek seçimlerde HÖH partisine tek bir oy vermeme hareketi güç topluyor, derin taban elektriklenmek üzere, yakında volkan gibi patlayacak. Yepyeni bir direniş biçimi uygulanmak isteniyor. Seçmen bir günde hepinizi çöplük etmeyi düşünüyor.

 

Halkımız artık size kendilerine bile faydası dokunmayan sürtükler olarak baklaya başladı. Ahmet’in düştüğü durumlara bak, Sofya çarşısında geveleyenlere bak, siz bizi Türk olduğumuzdan utanır duruma düşürdünüz. Söyle doğum günün ne zaman, bir ayna gönderelim, önden arkadan bir bak kendine ve yaklaşan seçimlerde Türk alayında yerinizi yeniden belirleyiniz.

 

Açlar aç yatıp aç kalkıyor! Emekliler maaşıyla geçinemiyorlar. Gençler işsiz. Elektrik faturalarını ödeyemeyenler dip dalgasında birleşiyor. Daha ilk patlama hepinizi çöp tenekesine dolduracak. Sonra Türkiye’den dönmeye hazırlananların seli de bir bakın, 500 bin gittiler, 1 200 000 (bir milyon iki yüz bin) olmuşlar, onlar da alay alay gelmeye hazırlanıyorlar. Tusunami gibi gelirlerse saklanacak yer bulamayacaksınız. Seçmen düşünceli… Tepki göstermeye hazırlananlar alayında Çingenelerle birlikte Türkler, bizimle birlikte Pomaklar, en fazla da Bulgar var. Kazan kaynıyor.

Devam edecek.

Reklamlar